beden dersinden sonra sınıfta, pencere kenarındaki sıranın üstüne çıkıp pencere kenarında olduğunun farkında olmadan soyunmak. yine aynı kişinin sınıfın en arkasında ayağa kalkıp seksi hareketler yapması, sonrasında tahtada parlayan silüetinden dolayı o anda tahtaya yazı yazmakta olan bayan hocanın 'evladım ne yaptığını görüyorum' demesi.
10 kasım, manasını bilmeyen yoktur heralde. okula gelmişiz. her zamanki gibi 09:05'te tören var. bu saat, ders ortasına geldiği için dersten çıkılıp tören yapılıyor. bizim de şansa bak ki dersimiz boş. başımızda hoca yok. daha lise 1, aklı bir karış havada 30 kişi. kakara kikiri derken bir baktık ki sınıfın kapısında bir hoca kızgın gözlerle bize bakıyor. meğer biz eğlenirken herkes okuldan çıkmış sıra olmuş, istiklal marşı okunmak üzere. hoca artık çıkamazsınız dedi. bekleme evresini müdür bitirdi. disiplin suçu işlemişiz. lan başımızda adam yok ne bilelim, sınıfın kapısını da kapattırıyorsunuz. bunu telafi etmek için bize ikinci 10 kasım töreni hazırlattılar. o kadar kişi önünde, o ergenlikteki sesle birşeyler söylemek...
okulun arka bahçesinde sigara içmek ve müdürün oraya gelirken duvarın köşesinde sizinle karşılaşması. sonuç olarak ciğerlerinizde ki bütün dumanın hocanın suratına üflenmesi.
lisede biyoloji dersini anlatan erkek öğretmenin üreme konusunu anlatırken playboyun simgesinin neden tavşan olduğunu açıklama girişiminde bulunması. bu olaydan sonra ağzımız açık kaldı. yorum bile yapamadık.
- öğretmen : eveeeet arakadaşlar şimdi sıra geldi tavşanlara. tavşanlar çok acayip hayvanlardır. çok hızlı ürerler. hatta izleyenler bilir playboyun simgesi tavşan sembolüdür.
efendim gecenin kör karanlığında bu dumur olay aklıma nereden geldi? neden sözlükle paylaşma gereksinimi duydum? inanın ben de bilmiyorum. ancak tek bildiğim bu lanet olayı birileri ile paylaşmamın gerektiği. yıllardır içime attim, belki de bu mahzunluğumun, bu otobüsde para uzatırken çekingen olmamın, bır kızla konuşurken sesimin titremesinin, bim'den ak süt alırken elimin titremesin, falan da filanın yegane sebebi bu iğrenç hadisedir. bu olayın hayatımda açtığı derin yaraları belirttikten sonra asıl konuya geçmenin vakti geldi sanırım.
efendim lise 1 çağlarımız,hormonlarımız kaynıyor, patlamaya hazır bir yanardağı misalı. o sıralarda bir güzele gönül vermişim. deli gibi aşığım, kız benim için taksim de domal dese yapacam tövbe haşa. Her neyse günlerden bir gün edebiyat dersindeyiz. ben kızı yandan yandan tarık akan bakışları ile kesiyorum, kız da kaçamak ve utangaç hülya koçyiğit bakışları ile beni süzüyor *. Neyse efendim dersin son 5 dakikası, hoca artık dersi bırakmış kolpadan ayak bacak muhabbeti yapıyor. Makara kukara derken hoca birden beni göstererek tüm sınıfa sordu:
-Çocuklar arkadaşınız ünlü birine çok benziyor, sizce kime benziyor bakim? demez mi *
Tabi hoca böyle bir şey sorunca ben de şaşırdım; biraz da havaya girdim. o zamanlar kendimi çok acayip yakışıklı buluyodum. Ben diyeyim brad pıtt sen de david beckham o derece. neyse hoca sınıfa bu soruyu sordu, bir baktım ki benim selvi boylumun narin parmakları havada, söz istiyor. ben tabi o an heyecandan ölmek üzereyim, acaba kime benzetecek diye kendimi yiyorum. Ya Brad pıtt ya Beckham olmadı mına koyim Tarık Akan ,Cüneyt Arkın tarzı bir şey bekliyorum. Neyse hoca kıza söz verdi. Cümle aynen buydu, kelimesi kelimesine aklıma mıh gibi kazıdım bu cümleyi:
-Hocam Metin Şentürk'e çok benziyoo bence.
O an hayallerim yıkıldı. Ne metin'i ne şentürk'ü mına koyim. Bu nerden çıktı şimdi? Sevdiğim, gönül verdiğim beni Metin Şentürk'e benzetmişti. Tabi bu benzetmeden sonra sınıftaki kahkaha tufanı işin tuzu biberi oldu. Bense kulaklarım kıpkırmızı, yüreğim ezik bir şekilde hayata küsmüştüm. işte sözlük beni kızlara düşman eden, sosyal hayatımı piç eden acı hatıra budur.
Not 1: Edebiyat hocası beni Mustafa Sandal 'a benzetmiş. Senin gözünün ayarına sokim ben hoca, ne gerek vardı böyle aksiyonlara?
Not 2: O kızı yıllar sonra gördüm. Çok kilo almış, götü 2 metre arkadan geliyordu. Kendi kendime "ulan bu kız için değer miydi be" dedim.
Not 3: Sen de Akrep Nalan'a benzemişsin mına kodum.
sınıf arkadaşlarıyla topluca okuldan firar ettikten sonra gidilen gülhane parkında daha dersten kaçmanın tadını çıkaramadan peşinize okul müdürünün gelip sizi geri toplaması. okula geri götürmesi.
din kültürü hocamızla beraber hayvanlı porno izlemiştik..
ohaaa lan diyeceksiniz ama oldu.. bizim yurtta televizyon odasıyla belletmen odası yanyanaydı.. hani üst katta biri atari oynarken oyun sizin televizyonda da çıkar ya bizim hoca yan tarafta porno izlerken bizim televizyonda da aynı yayın çıkıyordu.. 30 tane abaza toplanıp porno izliyoduk..
lise iki yıllarıdır. okulun bahçesinde okulun en havalı çocuğu ve arkadaşları basket oynamaktadır. archytct ve bir kaç yakın arkadaşı ise izlemektedir bu şahsiyetleri. yakın bir arkadaşım bu havalı arkadaştan feci halde hoşlanıyordu. çocukta kızın bu durumunun farkındadır ve daracık okul pantolonuyla olmadık atraksiyonlara girmeye çalışıyordur. değişik akrobasik atışlar yapma çabalarındadır arkadaş. kız arkadaş ise olayın farkında, halinden memnun çocuğu kesmekte. archytct bir kaza olacağının farkına varır. ve arkadaşına:
'ben sevmiyorum bu çocuğu, bak şimdi görürsün. karizma falan kalmıycak.(ki zaten yoktu kanımca)'
arkadaş bu duruma umursamaz bir yüz ifadesiyle karşılık verir. akabinde o malum ses duyulur. caaaarrtt.
millette çık yok, çocuk dumur, arkadaş bana bakıyor..
millet akabinde başladı gülmeye.
işin asıl güzel tarafı bu arkadaşın evi şehir merkezindeydi ve o halde iki saatlik bir yolculuk nasıl yaptı bilinmez. çokta sevinmiştim doğrusu. uzun zaman okulun diline sakız olmuştu.
özel(!) ve bahcesi olmayan, pencerelerin kalabalik bir caddeye baktigi bir lisede bir sinifin ders esnasinda camdan tuvalet kagidi rulolari firlatmasi ve bu eylemi gören diger siniflarin ayni eylemi gerceklestirmesi sonucunda caddenin tuvalet kagitlarina sarilmis bir karnavala dönüsmesi ve ögretmenlerin sokaktan gecenlerin sikayeti sonucunda durumu ögrenmesi.
sınıfların ergen gençler yüzünden her daim iğrenç kokması. bunu ancak büyüyüp tekrar okudukları okula ziyaretleri sırasında farkederler ve belkide bu farkediş yaşanabilecek dumurlar içerisinde en geç gelen lise dumurudur. bunun birde okunan ilkokulu tekrar ziyaret etme aşaması vardır ki insan kendinden tiksinir. **
ahmet şimşek koleji yönetimi 2001 yılında, okulun yanına içinde halı saha, tenis kortu, olimpik yüzme havuzu, kapalı basket salonu falan olan muhteşem bir spor kompleksi yaptırmıştı; haliyle bütün öğrenciler beden eğitimi derslerinde oraya gidiyordu ve yine haliyle okulun bünyesinde bulunun kapalı spor salonu artık bomboştu ve inanılmaz olaylar silsilesi işte böyle başladı:
mekan nelere tanık oldu yıl yıl anlatayım;
2002: chaotic good ve arkadaşları mekanı keşfettiler, lgs öncesi sessiz sedasız okul içinde ders çalışabilecek bir yer bulmuş olmanın sevinciyle mekanda ineklediler. yönetim farketmedi.
2003: birbirlerinden kopamayıp yine aynı okulu tercih eden, mal chaotic good ve onun mal saz arkadaşları dünyanın en orgazmik içeceğini keşfettiler. dönem sonuna doğru mekanda çok ciddi bira düellolarına giriştiler.* aralarında son sınıfların da bulunduğu dört arkadaşlarını alkol koması eşiğinde kartal devlet hastanesi'ne yetiştirdiler. yönetim yine farketmedi.
2004: lise ikide fen derslerinden kurtulmanın verdiği haz ve öss stresinden hala bir nebze uzak olmanın verdiği gazla, henüz 16'sında bira göbeği yapmış chaotic good ve bira göbeği yapmış arkadaşları işbu mekana iki play station, üç televizyon, bir pinpon masası ve bir midi buzdolabı aldılar, mekanın ışıklandırmasını boydan boya değiştirip, hayatlarının önemli bir kısmını burada geçirmeye başladılar. ikinci dönemde kantinden araklanan masa ve sandalyelerle burada resmen bar işletiyormuş gibi takılmaya ve ceplerine ciddi meblalar sokmaya başladılar. mart ayında, bira düelloları ve kumarı yasaklayıp, format değiştirdiler, mekana altı tane nargile aldılar, bütün okul kavun kokmaya başladı, yönetim hala farkında değildi.
2005: her şey güllük-gülistanlık gidiyordu. angut chaotic good ve onun hiper angut arkadaşları henüz sene başında bilardo masası ve pinball için para biriktirmeye başlamışlardı bile. ne olduysa o gün oldu. chaotic good'un angut arkadaşlarından biri, bir diğer angut arkadaşına sözlü bir sataşmada bulundu. iki arkadaş bakıştılar. bir anda ikisi de televizyonları, play station'ları, masaları, nargileleri mekanın bir köşesine yığmaya başladılar. ne olup bittiği anlaşılmıyordu. herkes şaşkınlıkla bu iki denyoyu izliyordu ki, çocuklar 2002 yılından beri bir köşede çürümeye yüz tutan jimnastik minderlerini eski yerlerine serdiler. minderin üzerine çıkıp, gömleklerini çıkardılar ve birbirlerine daldılar. şaka yapmıyorum, ağız-burun daldı herifler birbirlerine. öldüresiye. kimse karışmadı kavgaya, herkes hala şoktaydı. teki pes etti sonra, ikisi de birbirlerine sarılıp, öpüşerek kavgayı bitirdiler. kavgada yenilen ve hala burnundan oluk oluk kan akan iki nolu denyo şok içinde olan kalabalığa döndü ve şöyle buyurdu:
"beyler... dövüş kulübü'ne hoş geldiniz"
dövüş kulübü yedi ay boyunca, günde 50 seyircinin üstünde ortalamasıyla popülerliğini korudu. ne zaman ki son dokuz dövüştür yenilmeyen altın boynuz hüseyin'in karşısına, mekanı ilk keşfeden hoca olarak gelen süleyman ünsal (kendisi din hocasıydı) çıkmaya ikna edildi; o zaman oraların tadı kaçtı, eski keyfi veremedi. biz de dağıttık.
**
bu entry'de bahsi geçen olayların hepsi 2002-2005 yılında, ahmet şimşek koleji'nde, şimdi ilkokul yönetimine giden merdivenlerin altında bulunan gizli kapıdan ulaşılabilecek eski spor salonu'nda geçmiştir. bir gram abartı ve yalan yoktur.
hastayım diyerek rapor alan ve birkaç gün okula gelmeyen müdürün gazetelerin spor bölümünde aziz yıldırımla aynı karede görülmesinin ardından fb nin yurt dışında oynadığı maça gitmek için rapor aldığının anlaşılması.
- okulun en psikopat öğretmeni
+ okula kafası güzel gelmiş psikopat kabadayı kılıklı öğrenci
-ulan ders sırasında kantinde niye geziyorsunuz?
+sanane lan oros.u çocuğu!
-!?!?!? ne diyon lan se.... burada psikopat öğrenci psikopat hocaya tekme tokat dalar
sonuç; psikopat öğretmen hastaneye, psikopat öğrenci ise başka bir liseye zorunlu geçiş yapmıştır. *
okul dağ başındadır. kaçmak şarttır. eldeki tek araç ise okulun yanındaki köyden geçen traktörlerdir. bir el sallanır. traktör izbe bir yerde kibarca durdurulur. arkayı dörtleyelim esprilerine gülünen zamanlardır. şen şakrak köy geçilir. tam anayol gözükmüştür ki size yetişen okul servisi hizmette sınır yok misali yanınızda bitiverir. traktörle başlayan yolculuğunuz giriş , servisle okula geri getirilmeniz gelişme, müdürün odasında başlar önde duruş pozisyonu ise bu hikayenin sonucudur.