yurtta ikamet eden aç öğrencilerin pencere önünde muhafaza ettikleri sosisleri acımadan yemesi. hayır ye bi iki tane, bir hayvan tüm paketi yer mi ya? açız, devlet bize yardım etsin.**
sizin iki saat, ulan kızın omzuna koysam elimi ne der acaba, elini tutmak için nasıl bir bahane bulsam diye tırmaladığınız bir anda , dokunmaya kıyamadığınız hatunun dizlerine sürttürmesidir. yapacak bişey yok. medeni cesaretini yirim.
sokak lambası yanmayan yolda yürürken, birden çöp tenekesinden fırlayarak önünüze atlaması.
yani korktuğumdan filan değil de, yakışmaz bi kediye çöp tenekesinden birden çıkmak onu belirtmeye çalıştım.*
banka hesabınızı üstüne geçirmesi. siz uyurken manitanıza sürttürmesi. o yüzden 2 yıldır kedi beslemiyorum, hatunla havaii ye kaçtı it. it dediysek lafın gelişi.
her daim kedinin tüylerinin sizin ağzına gelmesidir. bir süre sonra boğazınızda kalan tüyler bir yumak halini alır dikkatli olunması gereken hadisedir.
yemek yerken gozunuzun ıcıne bakması, yatagın buyuk bı bolumunu kapması, severken tırmalaması, oraya buraya ısemesi, kıyafetlerınızı tuy ıcerısınde bırakması, mart sendromuna gırıp uykunuzu piç etmesi,kin tutmaları,ac bıraktıgınızda sızın yemegınızı alması.. eger ınsan ve kedıde kucukse arada kıskanmalar olabılır.. mesela oyuncaklarınızla oynarsınız ama kedınızı ıstemezsınız sız ıcerıye gıdıp gelene kadar o oyuncaklar parcalanır.. hasta olursunuz annenız sırf sıze ılgı gosterır ama kıskanc kedınız bu durumu sındıremez ve hemen oda hasta olur... bunun gıbı daha bı cok olay kedınıze sınır olmanızı saglar ama ondan asla nefret edemezsınız...
güzel güzel oynaşırken parmağı hayvan gibi dişlemesi* sonra yediği boku fark edip vitrinin tepesine çıkarak gözden kaybolması. sabaha kadar ortalarda görünmemesi.
babaannemlere gitmiştik. sarman * diye babaannemin evinin bahçesinde beslediğimiz, olaydan kısa süre sonra ortadan kaybolan, bir kedimiz vardı. büyük ihtimalle çoktan kedi cennetini boylamıştır, rahmetlinin arkasından çok konuşmadan olaya giriyorum.
kapıdan içeri girmiştim, babaannem nerde diye sordum halam mutfaktadır dedi. -babaannemi o zamanlar çok severdim bana mamelat yapardı... - neyse konu bu da değil. derken ben mutfağa marmelatlı ekmeğimi almaya, pardon, babaannemi görmeye gittim. o an uzun süre kedilerden uzak durmamı sağlayacak o olayla karşılaştım.
mutfağa gittiğimde babaannem yoktu. biz geliyoruz diye yaptığı tavuk içi fokur fokur kaynayan su dolu tencerede haşlanmaktaydı. sarman o sırada pencerede sinmiş, tavukla kesişiyordu. benim geldiğimden habersizdi. o an nasıl oldu anlamadım, bir anda kaynayan tencereye iki patisini sokup tavuğu önce pencereye doğru çekti, sonra camdan itip arkasından kendisi atladı.
ulan nankör hayvan, yemek vermiyor muyuz sana? neyin eksikti...
velhasıl kelam. o günden sonra kedilerden soğumuştum, uzak durudum. tam onlara ısınmaya başlamışken, 12 yaşındaydım sanırım, tam popomdan bir kedi ısırdı. kedi ısırır mı, bu ısırdı işte.