bir kadına yazılabilecek en güzel şiir

entry265 galeri2
    65.
  1. 64.
  2. cebimde beş kuruşumun olmadığını sanırken canımın şeker çekip tam ona yetecek kadar paramın olduğunu fark etmek gibiydi gelişin...bir dilenciye verilen sadaka kadar sevap, bir çocuğun sevinci kadar temizdin...
    1 ...
  3. 63.
  4. cok param var,
    vücudum da fena sayilmaz,
    arabam 10 saniyede 100 kilometreye cikar,
    evim de var 3 oda 1 salon, bana hangi hatun azmaz?

    ***

    böyle bir sey olabilir. ya da hic siir yazmayin, siirde gecenlere sahip olun, o da yeter.
    0 ...
  5. 62.
  6. seni o kadar çok seviyorum ki, napsam bilemiyorum.
    0 ...
  7. 61.
  8. 60.
  9. bilemezdim, bilemedim seni
    bu denli sevdiğimi
    bu denli sensizliğin
    bir hiç, günlerin boş olduğunu
    buruk bir akşam
    morlaşmış bir gökyüzü
    son cıvıldaşmaları kuşların
    en çok sevdiğim
    duygularımı saran
    sesler bile sensiz
    teneke takırtılarına
    benzediğini düşünemezdim
    sevgi üzerine ne söylemişsem
    iltifatlarım her ne kadar yoğunsada
    kelimeler kifayetsiz
    davranışlar anlamsız
    birer boş çuval yığını gibi, oysa;
    kenarda, duran bir vazo kadar anlamlı olmalıdır
    bundan böyle yaşantımızda
    yaşamın güzelliklerini
    yaşarken ikimiz bir arada..

    babamın anneme nişanlılarken yazdığı şiir gibi olabilir mesela. amatörce olması bile hoştur ya öyle bir şey işte.
    2 ...
  10. 59.
  11. sevdiğim ikinci kadınsın sen
    ilkini sevmeye mecburdum
    çok iyiliği oldu bana
    ve hayatımda hiçbir mecburiyeti onun kadar sevmedim
    sevdiğim ikinci kadınsın sen
    ilkinin yerini alman mümkün değil
    o öğretti bana sevmeyi
    o öğretmese sevemezdim seni bile
    inan o tuttuğu için ellerimden
    yürümeyi öğrendim, koşabildim sana
    onun gözlerine benzediği için gözlerin
    alamadım gözlerimi senden
    sana aşığım, seni seviyorum
    sevdiğim ikinci kadınsın sen
    hayatım boyunca omuzumda taşıyorum onu
    ve sen her sabahımdasın
    kıskanma
    alfabede bile senin adının baş harfi ondan sonra gelir
    kalbim şimdi senin
    onun kadar sev beni kafi
    o doğurdu, sen öldürme...

    ceyhun yılmaz
    2 ...
  12. 58.
  13. uzun bir şiirin içinden tek cümle yeter.
    ''acı bir bulut gibi seni ülkem bildim''

    (bkz: nevzat çelik)
    (bkz: müebbet türküsü)
    0 ...
  14. 57.
  15. gözlerinin içine bakıp dudaklardan dökülen olabilir.
    0 ...
  16. 56.
  17. etkisi ertesi güne sarkan şiirdir. zor be.
    0 ...
  18. 55.
  19. 1955 yılının budapeşte'sine götürmek istiyorum sizleri...
    o yıllarda, kentin en ünlü kalp doktorlarından biri de litman imre'dir.
    doktora muayene olmak üzere giden bir hasta öyle bir şey görür ki odada,
    onu unutamaz ve yaşadığı duyguları bir şiirle ulaştırır bizlere:

    doktor litman imre'nin masasında
    bayan çabai yanoş'un yüreği
    birazcık kibirli, birazcık mahzun
    duruyor içinde bir kavanozun
    kayısı güllerinin arasında.

    kalp hastası olan ve gittiği her kentte kontrolden geçmesi gereken adam,
    doktor litman imre'nin masasındaki kavanozda bir kadın yüreği görür.
    bir zamanlar, bir göğüs kafesinin içinde atan ama şimdi ilaçlı bir suda
    cansız bir balık gibi kımıltısız duran bir kadın yüreği!.. doktor, hastalığıyla
    ilgili bilgiler verirken bile, o gözünü ayıramaz kavanozdaki yürekten:

    incecik yarılmış ortasından
    yüreği bayan çabai yanoş'un
    yarayı açan ne doktor?
    neşter mi? yoksa hasretlik mi?
    acı sözler mi?
    bir ağlayanı var mı, arkasından?

    sahi, yalnızca doktorun açtığı yara mıdır, yüreğin taşıdığı?
    kim bilir, kaç kez incinmiş, sevdiği, değer verdiği insanlar tarafından
    kaç kez kırılmıştır, bayan çabai yanoş'un yüreği? bu arada doktor, hastanın kalbini
    dinlemekte, derin nefes alıp vermesini istemektedir. oysa hasta adam, doktorun
    dediklerini yerine getirse de, kendi kalbini çoktan unutmuş, kavanozdaki
    yüreğin yaşadıklarını düşünmektedir:

    otuzundaymış, baktım etikete
    bayan çabai yanoş'un yüreği?
    evli miydi?
    ne iş tutar bay yanoş?
    belki şimdi rojakert'te oturmuş
    çekiyor akşamı seyrede ede

    nedense, kadının ölümünü çoktan unutmuş, umursamaz bir kocası olduğu gelir
    aklına! belki de, bu düşüncesiyle özeleştiri yapmakta, geride bıraktığı
    kadınlarına karşı haksızlığını dışa vurmaktadır... cansız bir yürek karşısında
    insanın gördüğü de zaten kendi hayatı değil midir, bir parça da olsa?...
    hasta adam, şiirin dördüncü kıtasında öyle bir benzetme yapar ki, buyurun
    siz de okuyun; eminim benim gibi yürekten alkışlayacaksınız:

    duruyor kavanozda çırılçıplak
    bayan çabai yanoş'un yüreği
    bayan kaç kere böyle bir kaba
    reçel kaynatarak koydu acaba?
    elbet gazlı bezden değildi kapak.

    yaşanılan aşklar yüreğimizde somut, gözle görülür bir iz bırakır mı?
    aşkın, insan yüreğinde ne gibi yapısal değişikliklere yol açtığı
    tespit edilebilir mi? ya da şöyle soralım; insan yüreğine bakılarak,
    aşkın haritası çıkarılabilir mi? doktor litman imre'nin muayene ettiği
    hasta bu soruları da taşır şiirine:

    kendi gitmişse de içinde odanın
    bayan çabai yanoş'un yüreği
    almış da onu karşısına doktor
    sırlarına ermeye çalışıyor
    belki bir damarın, belki bir sevdanın.

    bir an uzaklaşalım doktorun odasından ve günümüz türkiye'sine dönelim;
    adapazarı, düzce ve bolu'da beş bin müridi bulunan bir şeyhi dinliyoruz:
    "organ nakli dinimizce haramdır. kim organını bağışlarsa boynunda demir
    halka ile cehennemde yanar. ahiret aleminde organlarımız konuşur.
    peki bu nakledilen şeyler kimin adına konuşacak, eski sahibinin adına mı,
    yeni sahibinin adına mı?.." duydunuz mu? bu çağdışı kafaya göre, kan nakli
    de günahtır... ve hatta, tıp biliminin hastalıkları yenme karşısında gösterdiği
    o eli öpülesi, saygın çalışmalara da gerek yoktur.işin aslını ararsanız,
    bu korkunç tabloyu dolduran insanlarımızın sayısı beş binden çok,
    hem de çok fazladır. biz yeniden, 2004 türkiyesi'nden, 1955 yılının
    budapeştesi'ne gidiyoruz. doktor litman i̇mre'nin muayene ettiği adam, şiirini şu kıtayla tamamlar:

    akıllı bir doktorun masasında
    bayan çabai yanoş'unki gibi
    yüreğimiz, güllerin arasında
    bizlerden sonra da faydalı olsun
    içinde tertemiz bir kavanozun

    şu işe bakın, hasta adam neredeyse elli yıl öncesinden organlarımızı
    bağışlamamız gerektiğini söylüyor; organlarımızın toprak altında çürümek
    yerine, insanlığa hizmet etmesini, "faydalı" olmasını istiyor. sorarım,
    buna ileri görüşlülük denmez de, ne denir?..

    o gün, doktor litman imre'nin muayene ettiği hastanın adı nazım hikmet'tir!
    yüreği insan sevgisiyle dolu olan nazım hikmet'in aşkları, kadınların kalbindeki
    yeri çok konuşuldu, çok yazıldı... ama, onun kavanozdaki bir kadın yüreğine yazdığı
    şiiri kimse anımsamadı!.. organlarımızı bağışlayalım... demokrasi, laiklik, bilim
    ve sanat düşmanlarını ise asla!

    sunay akın
    1 ...
  20. 54.
  21. Bazı aşklar bitmesi için yaşanır.
    Bazı doğum günleri kötü geçer.
    Bazı romeolar ...julietleri iplemez...
    Boşver
    Kim aşktan Ölmüş ki !
    2 ...
  22. 53.
  23. Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
    Yağmur giyerlerdi sonbaharla bir
    Azıcık okşasam sanki çocuktular
    Bıraksam korkudan gözleri sislenir
    Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
    Böyle bir sevmek görülmemiştir

    Hayır sanmayınk ki beni unuttular
    Hala arasıra mektupları gelir
    Gerçek değildiler birer umuttular
    Eski bir şarkı belki bir şiir
    Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
    Böyle bir sevmek görülmemiştir

    Yalnızlıklarımda elimden tuttular
    Uzak fısıltıları içimi ürpertir
    Sanki gökyüzünde bir buluttular
    Nereye kayboldular şimdi kimbilir
    Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
    Böyle bir sevmek görülmemiştir...

    Böyle Bir Sevmek / Attila ilhan
    0 ...
  24. 52.
  25. uzunca zamandır görmeyeli seni
    bir başka kadın, bir hoş olmuşsun
    kollarıma alıp sarmayalı seni
    beyaz peynir gibiydin kaşar olmuşsun.
    0 ...
  26. 51.
  27. en samimi ve gerçek halinizle yazdığınız, her kelimesini gönlünüzden koparıp dizelere kondurdugunuz şiir dört dörtlük olmasa da o kadın için en güzelidir.
    2 ...
  28. 50.
  29. tartışmasız en güzeli şudur,

    Sevdiğim ikinci kadınsın sen
    ilkini sevmeye mecburdum
    Çok iyiliği oldu bana
    Ve hayatımda hiçbir mecburiyeti onun kadar sevmedim
    Sevdiğim ikinci kadınsın sen
    ilkinin yerini alman mümkün değil
    O öğretti bana sevmeyi
    O öğretmese sevemezdim seni bile
    inan o tuttuğu için ellerimden
    Yürümeyi öğrendim, koşabildim sana
    Onun gözlerine benzediği için gözlerin
    Alamadım gözlerimi senden
    Sana aşığım, seni seviyorum
    Sevdiğim ikinci kadınsın sen
    Hayatım boyunca omuzumda taşıyorum onu
    Ve sen her sabahımdasın
    Kıskanma
    Alfabede bile senin adının baş harfi ondan sonra gelir
    Kalbim şimdi senin
    Onun kadar sev beni kafi
    O doğurdu, sen öldürme

    (bkz: ceyhun yılmaz- sevdiğim ikinci kadınsın sen)
    4 ...
  30. 49.
  31. 48.
  32. (bkz: her gece efkarım)
    olduğu gibi söylemeyip hanımefendiye uyarlayınız.
    0 ...
  33. 47.
  34. bir abaza ağlıyor gözleri yaşlı,
    cılgın bir otuzbirciydi dağları aştı,
    ağla abaza ağla ben de ağlayayım
    gülücüğe odaklanıp çavuşu tokatlıyayım.
    0 ...
  35. 46.
  36. - Seni seviyorum,
    ama nasıl
    avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp
    parmaklarımı kanatarak
    kırasıya,
    çıldırasıya.

    - Seni seviyorum,
    ama nasıl
    kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz,
    yüzde yüz, yüzde bin beşyüz
    yüzde hudutsuz kere yüz.
    1 ...
  37. 45.
  38. ben sana mecburum bilemezsin
    adını mıh gibi aklımda tutuyorum
    büyüdükçe büyüyor gözlerin
    ben sana mecburum bilemezsin
    içimi seninle ısıtıyorum
    2 ...
  39. 44.
  40. filiz seviselim mi?!?
    filiz!!!
    seviselim mi!?
    mi mi mi !!!?
    1 ...
  41. 43.
  42. akrostiştir. evet. daha özeli olamaz. her harfi, her kelimesi, her cümlesi ayrı anlam taşır. bir daha asla aynısı yazılamaz.
    0 ...
  43. 42.
  44. 'ölürken dönüp de bir bak bana
    senin için hayatın yüzü olacağım'
    1 ...
  45. 41.
  46. ben bir ayten'dir tutturmuşum
    oh ne iyi ayten'li içkiler içip sarhoş oluyorum ne güzel
    hoşuma gitmiyorsa rengi denizlerin
    biraz ayten sürüyorum güzelleşiyor
    şarkılar söylüyorum şiirler yazıyorum
    ayten üstüne
    saatim her zaman ayten'e beş var
    ya da ayten'i beş geçiyor
    ne yana baksam gördüğüm o
    gözümü yumsam aklımdan ayten geçiyor
    bana sorarsanız mevsimlerden aytendeyiz
    günlerden aytenertesidir
    odur gün gün beni yaşatan
    onun kokusu sarmıştır sokakları
    onun gözleridir şafakta gördüğüm
    akşam kızıllığında onun dudakları
    başka kadını övmeyin yanımda gücenirim
    ayten'i övecekseniz ne ala, oturabilirsiniz
    bir kadehte sizinle içeriz ayten'li iki laf ederiz
    onu siz de seversiniz benim gibi ama yağma yok
    ayten'i size bırakmam
    alın tek kat elbisemi size vereyim
    cebimde bir on liram var
    onu da alın gerekirse
    ben ayten'i düşünürüm, üşümem
    üç kere adını tekrarlarım, karnım doyar
    parasızlık da bir şey mi ölüm bile kötü değil
    aytensizlik kadar
    ona uğramayan gemiler batsın
    ondan geçmeyen trenler devrilsin
    onu sevmeyen yürek taş kesilsin
    kapansın onu görmeyen gözler
    onu övmeyen diller kurusun
    iki kere iki dört elde var ayten
    bundan böyle dünyada aşkın adı ayten olsun.

    ümit yaşar oğuzcan
    4 ...
© 2025 uludağ sözlük