Çok seviyorsunuz, senelerce. Gel dese geliyorsunuz git dese gidiyorsunuz. Sırf hem okuyor hem de çalışıyor diye aylarca buluşamıyorsunuz ve buna dahi ses çıkarmıyorsunuz. Sonra senin özel günlerinden,ikinizin özel günlerinden haberi olmuyor yine de ses etmiyorsunuz, canını sıkmıyorsunuz. Yaptığın tek şey çok sevmek yalnız,fazlası ile sevmek, aileden sonra sevdiğin en sevdiğin mesela. Canımı veririm demem, o kadar aciz değil böyle dolu dolu sevmek ama onun için ölümü göze almak değil gerçekten sevmek. Evet,çok seviyorsun ama bu onun seninle kalacağını göstermez . Bir gün gelir ben birinden çok hoşlanıyorum der. Susarsın,içine atarsın. Sonra neden dersin o da zaten ben bitirdim senin haberin yok der. Eyvallah dersin ama sevmeye devam edersin. Salak mısın? Asla. Sadece çok sevdin,hep seveceksin.
erkek açısından bakacak olursak, kafası çalışan bir erkek ise alır o kadını baş tacı yapar, kıymetini bilir. salak bir erkek ise kaçma yollarına bakar. ben o salak erkeklerden biriyim maalesef.
hayallerine,
arzularına,
düşlerine,
heveslerine,
inandığı güzel şeylere,
umutlarına,
geçmişine,
geleceğine,
şimdiki haline,
hiç olmadığı ama olmak istediği kişiye,
kahkahalarına,
içtenliğine,
gücüne,
dik duruşuna,
özgüvenine,
kendisi olabilme haline,
özgürlüğüne
ve
yüreğine
yazık eder.
adam adam gibiyse tomurcuklanır kadın,
çiçek açar,
renklenir.
ama adam gibi adamlar masallarda gizlidir.
ben ki bir -sözde- adama gerçekten aşık olmuş bir kadındım. kıymetsizdi, itilip kakılandı benim aşkım.
bir savaştı yaşadığım ve o savaştan mağlup ayrıldım.
geride kalan sadece enkazım.
birkaç gece önce, birkaç kadın bir araya gelip sohbet edelim, dertleşelim dedik.
masadaki hiçbir kadın hiçbir adamı benim kadar sevmemişti.
akıl verdiler bana, kör gözlerimi açmaya çalıştılar akıllarınca.
"gencim, güzelim. gerekirse kırk erkeği eskitirim." dedi biri.
"en ufak hatasında siler atarım." dedi diğeri.
"evlenmek mi? kimseyi o kadar sevmem ki!" dedi bir başkası.
"akıllı ol kızım, bırak senin peşinden koşsunlar." dedi daha bir başkası.
böyle böyle bir yığın öğütle kalktım masadan.
masanın en salağı,
masanın en acizi,
masanın en kaybedeni,
masanın en acınılası,
masanın en değer görmemişi,
masanın en özgüvensizi,
masanın en yazık denilesi kadını bendim.
çünkü ben bir adamı gerçekten sevmiştim.
şimdi bir enkazdan ibarettim.
ne masallar gerçek olacaktı, ne de değer görecekti benim gerçek sevgim.
adamın birini sevdim.
ve ona "en ufak hatanda tekmeyi basar, başkasını bulurum!" mesajı veremediğim için ne depremlerden geçtim.
masadaki tüm kadınlar bacak bacak üstüne atmış, saçlarını savura savura ahkam kesiyordu. bense sık sık uzaklara dalıyordum.
bir adamı çok sevmenin bedelini artık susarak ödüyorum.
Bir kadın bir erkeğe gerçekten aşık olur ve dünya birden değişir.
daha güzel desem değil, daha çirkin desem o da değil. herkes başkalaşır, o aynı kalır. herkes yanılır, o doğru durur.
kadın çoğu kez daha temkinli gider. Bütün tuğlaları ince ince işler, ilmik ilmik kendine dokur adamı, aşkı.
gösteriler yapamaz belki seviyorum seni diye. bilir ama adam. neyin ne kadar olduğunu, gerçekliğini sahteliğini.
Kadın sevinceye gider adam. yaralarını sararız, iyileştiririz ve erkek gider. erkek sevilmeyi sevmez. ezilir belki bunun altında bilemiyorum.
ama kadın gerçekten aşık olduysa, ve adam ardına bakmadan gittiyse kadının yüreğinde bir yara açılır. Bir yara ki her şeyi iyileştirmeye gücü yeten kadının koynunda ömrünce kanar.