Doğum suyunun akmaya başlayıp, doğum sancılarının şiddetlendiği andır. Çocuğun babası terk edip gitmişse, kadına, ailesi tarafından sahip çıkılmamışsa, çaresizlik daha da artar.
tecavüze uğradığı andır. hatta bu durumda ailesinin, arkadaşlarının onu desteklemesi gerekirken, ona kirli utanmaz suçlu aşağılık gözüyle bakmalarıdır. daha da kötüsü tecavüzcüsüyle evlendirilmesidir. yaşamak için bir sebep kalmaz artık sanırım.
vitrinde gördüğü o topuklu ayakkabıyı alamadığı,
saçlarının istediği renkte olmadığı,
eski sevgilisini yeni kız arkadaşıyla gördüğü,
ve önüne gelen ilk kişiyle intikam için yattığı andır çaresizlik.
ilgi duyduğu erkeğin, tüm çabalarına rağmen başkasını tercih ettiği andır.
bu durum, bir kadın için her şeyin bittiği ve savaşın kaybedildiği anlamına gelmez elbet. ancak, onun hali, kolordularından biri ağır kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kalmış bir ordu komutanının ruh halini yansıtır.
bir kadının şaşırdığı; ne yapacağını bilemediği; saniyeleri uzun yıllar gibi algıladığı; söyleyecek tek bir sözün, değil ağzından çıkmak aklında bile belirmediği andır.
çok sevdiği ve/veya hayatı boyunca tanıdığı birinin son nefesine yetişememek gibi. aradan aylar, hatta yıllar geçse bile o öğrenilen ilk an gibi kalakalıyorsa bunu düşünürken, çaresizlik teninin yeni kokusu olmuştur; duydukça burnunun direğini sızlatmaya bile mecali olmayan.
evlendiği gece (ve sonraki her gece)tanımadığı, sevmediği, istemediği bir erkekle aynı yatağı paylaşmak zorunda olmasıdır. bedeninin o kişiye ait olması buna mahkum olmasıdır bir ömür.