"insanlar temel olarak yalnızlığı seçmez, yalnızlığa mahkum edilirler." diye cevaplayacağım soru. Muhsin, sen bilmezsin ama biz insanlar sosyal varlıklarızdır. Yani toplumla var oluruz. Evet savaşırız, ölürüz, öldürürüz ama birlikte savaşır, birlikte öldürür, birlikte ölürüz. Hiç mi iyi bir şey yapmayız? Yaparız tabi. Severiz mesela. Arkadaşlarımızı, ailemizi, kadınları/erkekleri severiz. Ama artık sevemiyorsak daha doğrusu sevmemize izin verilmiyorsa yalnızlığa mahkum ediliriz muhsin. Nasıl mı? Bak muhsin. Hiçbir bebek, ben buradan tek çıktım, yalnız yaşayacağım çekin memenizi bayan demez annesine. Biz daha meme emerken birlikteliği anlarız. Daha başlangıçta bir başkasından doyarız yani. Bu doyma ileride ruhsal bir doyuma dönüşür. Ama muhsin eğer artık ruhumuzu başkaları emiyorsa, yalnızlığa mahkum ediliriz. Anladın mı muhsin? Anlamadın mı? Doğru nasıl anlayacaksın ki muhsin, anlasan burada ne işin olurdu?
başkalarinin dusuncelerini sorumluluklarini cok ustlenmistir. ve neredeyse kendi benligini kaybetmek uzereyken kendini bulmak icin yalnizligi tercih eder. farkinda olmadan o kadar cabuk başkalaşıyoruz ki...
"yalnızlık, garip bir hastalık ya da bağımlılık gibi bir şey. pek kurtulamadığım. her zaman çok şikayet edebilecek ama ondan asla vazgeçemeyecek kadar büyük bir ruh hastalığı."
seçmekten ziyade insanın kendisinden bağımsız gelişen bir olgu olsa gerek.
Yalnızlığı tercih eden her insanın nedeni ayrıdır.
Kimi yorgundur, kiminin bir başkasına ayıracak Zamanı yoktur, kimi sadece kendiyle mutludur, kimi yaralar almıştır ve ürkmektedir...vs.
Buddha öğretisi der ki;
Eğer birlikte yürüyecek, iyi bir yoldaş bulamıyorsan,
Ormanda gezinen bir fil misali, yalnız yürü.
ilerlemene engel olacak biriyle olmaktansa, yalnız olmayı tercih et.
girilen onca entryden anladığım kadarıyla çoğunluk hayatının bir döneminde ya da hala yalnız olduğuna dem vurarak özgün açıklamalar yapmış. yalnızlık bana kalırsa hayatın doğal bir evresidir, ergenliğin blu çağı denilen şey gibi bir dönem yaşanılır ya da kendini tekrarlar ileriki yaşlar için. kimse hayatını yalnız yaşamak istemez sevmek ister sevilmek ister insan, arkadaşlık kurup belirli aktiviteler yapmak iyi hoş. günümüz kapitalizmin şekillendirmiş olduğu yaşam biçiminde insanlar kendi zihinlerinde kaybolur oldu. mezun olduktan sonra ya da bulunulan ortam terkedilince insanlar vefasız davranmaya başladı. eski şeylerin özlemidir belki bilemiyorum yeni koşullara adapte olamaz hale geldi birey. zira yeni koşullara adapte olması için popüler kültüre göre davranması gerekir, insanların genellikle eleştirel baktığı bu durum bireyi bir nebze daha yalnız olmaya itti. egoist insanlar, kendi çıkarlarını düşünenler bireye ayrı bir zıt kutup oluşturdu. bunun sonucu insan yeni arkadaşlıklara ısınmak istemedi ve hayatını kendi dünyasına göre şekillendirdi. bende hayatımın iki senesini kendimi soyutlayarak yaşadım. bu sürede kitaplar okudum kendimce denemeler yazdım iç dünyama böyle şekil kattım. fakat doğal koşullar beni tekrar insanlar ile ilişki içerisinde bulunmaya itti. şuan sanırım tekrar bu yalnızlık evresine girmek üzereyim.
Hayat bir sihirbazın yaptığı şova benzer. Kimileri seyre öyle dalmıştır ki her şeyin bir sihirden ibaret olduğuna inanır, kimileriyse çoktan hileyi çözmüştür ve olayın aldatmacadan ibaret olduğunu anlamıştır. işte o yalnızlar hayatın sihrini çoktan kaybedenlerdir.