kesinlikle yanlış tespittir.
aşk; kontrol mekanizmasının çöktüğü bir anda, insanı zamansız yakalayan tek dişi kalmış canavardır. siz istediğiniz kadar sıkın o poponuzu, beklerseniz size gelmez aşk.
günümüzde çoğu insan gerçek aşkın ne olduğunu bilmeden yaşıyor ya da aşık olduğunu sanıyor.
bir gün 'o'nu gördüğünüzde; kalbiniz çıkacak gibi çarpmaya, tansiyonunuz düşmeye başlar, nefes bile alamadığınız o an sizin aşkı değil, aşkın size hakim olduğunu ve artık irade için çok geç olduğunu anlarsınız.
bir şeyi çok istersen olmaz. aşık olmayı çok isteyip de kafaya takarsan sadece aşık olduğunu sanarak kendini kandırırsın. aşk, hiç beklemediğin bir anda gelip çalar kapını, anlamazsın. her şey bir anda olup biter. aşk, istemek ya da istememek koşullarına bağımlı olan değişken değildir. bağımsız olarak gelişir.
külliyen yalan önermedir.
bütün kapısını, penceresini neyin kapatmış bir şekilde kendince mutlu mesut yaşarken, hatta "lan acaba hormonlarımda mı bi bokluk var, ben niye kimseden hoşlanamıyorum? lan yoksa?!" diye endişelenmiş fakat tercih değişikliğinin de söz konusu olmadığından eminken, "işte allah'ın sopası yok, öyle olmaz böyle olur" dercesine, ilk görüşte ve tek bakışta birisine aşık olan, hem de manyak gibi mal gibi, yıllardır onu tanıyormuş ve bekliyormuş gibi aşık olan birinin varlığını bildiğim sürece, yalan bir önermedir efendim.
ha ne mi oldu o insana, bir yıldır öyle o. bi skim değişmedi.
eskiden olsa belki katılabileceğim fakat an itibariyle gayet rahat bir şekilde yanlış ki bu diyebildiğim önermedir. ben aşık olmak istiyorum, gideyim birisini bulayım ve aşık olayım gibi bir karar mekanizması mevcut değildir bizlerde; birisini görürüz, onunla belli bir iletişimimiz, bir ilişkimiz olur. ve zaman geçtikçe o görüldüğünde hislerin değiştiği, kalbin daha hızlı attığı, konuşulacak kelimelerin bulunamadığı görülür. hayırlı olsundur, aşık olunmuştur; hem de bünyede en ufak bir aşık olmaya meyil yokken.