kendi kendimizi gazlamaktan bir turlu icraata gecemedigimiz gercegini yuzumuze vuran disi guzel ici bos laftir. kendimize guvenmek ile kendimize hayran olmak arasindaki farki anlayip harekete gectigimiz gunden itibaren gerceklesme ihtimali de belirecektir bu iddianin.
hala daha bunun için umutlanan, "aha şartlar olgunlaştı arkadaşlar, ne duruyorsunuz gidip fethedelim" diyenler de varmış meğer. hatta 83 le de kalmayıp doğuya doğru 5-10 şehir fetheden var. senin elinde 81 tane pırıl pırıl vilayet var. sen bunların kaçında huzuru sağlayabilmişsin, kaçında fakirliği önleyebilmişsin, kaçının sanayisini geliştirebilmişsin, kaçında okuma yazma oranı %95'in üstünde? mal mısınız gerçekten yahu? adam fethe değil de mahalle kavgasına gidiyor sanki. mahalle kavgasına giderken bile bi kamyon adam toplardı millet, bunlar 3-5 kişi çıkmış bütün asya'yı fethediyor. ordakiler de salak tabi, hemen buyur edecek, "mümkünse bize 100 nolu plakayı verin ağabey, yuvarlak rakam olsun" diyecek sanıyor.
bunu diyen adam ayrıca yine kendi çapında komikliklerle terörü bitiriyor, ülkeyi emperyalizmden kurtarıyor, sağlık sistemini şahlandırıyor. madem bu işler bu kadar kolay, şurda şu kadar adamsınız, yapın bi musul'u fetih zirvesi toplanın gidin. gidin de görün ebenizin petrolünü.
Türk milleti kurtuluş savaşından beri, hattâ bu savaşa atılırken bile mahkûm milletlerin hürriyet ve bağımsızlık davalarıyla ilgilenmeyi, o davalara yardım etmeyi benimsemiştir. Böyle olunca kendi soydaşlarının hürriyet ve bağımsızlıklarına kayıtsız davranması elbette uygun görülemez.
Fakat milliyet davası şuursuz ve ölçüsüz bir dava şeklinde düşünülüp savunulmamalıdır.
Milliyet davası siyasî bir mücadele konusu olmadan önce şuurlu bir ülkü meselesidir. Şuurlu ülkü demek, müspet ilme, bilimsel yöntemlere dayandırılmış bir hedef ve gaye demektir. O halde propagandalarda müspet yöntemlere müracaat etmek şarttır. Hareketlerin imkân sınırları ve sıraları mutlaka hesaba katılmalıdır.
Türkiye dışında kalmış olan Türkler, öncelikle kültür meseleleriyle ilgilenmelidirler. Nitekim biz Türklük davasını böyle bir müspet ölçüde ele almış bulunuyoruz. Büyük Türk tarihine, Türk dilinin kaynaklarına, zengin lehçelerine, eski Türk eserlerine önem veriyoruz.
* baykal gölü'nün ötesindeki yakut türklerini bile ihmal etmiyoruz.
...
işte, atatürk'ün kendisinin de ifade ettiği gibi belki bir hayal olarak görünebilir. evet, hayaldir. "ütopya"nın bir parçasıdır. imkansız değildir ama dünya gerçeklerine uygun olarak 82,83 diye isimlendirmeden de türkmenlerin özgürlüğüne katkı sağlanabilir.
bunun için sadece "82 musul, 83 kerkük, alırız iki saate burayı" demek yeterli değildir. gerçekleri gözardı etmek olmaz.
ama yeter ki, türk milleti bunu istesin. yoksa daha 80 yıl içinde unutturulmaya çalışılan bir birliktelik mücadelesi, "hayal" diyerek vazgeçilseydi, maddi dünyanın gerçeklerine uygun görülerek "fakiriz, güçsüzüz, kendi kendimizi yönetemeyiz, amerikan/ingiliz/rus mandasına girmeliyiz" diyenler, vatanını tarlasının ucuna kadar görenler haklı çıkardı.
Mümtaz Soysal, bugünkü Cumhuriyet Gazetesi'nde yazdığı köşesinde, "bu kadar güçlü ordumuz varken neden Pkk sorununu kökünden çözmüyoruz, zaten Musul'u elimizden gayri hukuki aldılar" gibisinden laflar etmiştir. Hadi biz gaza gelir, ya allah diye gireriz*, ama koskoca Mümtaz Soysal da mı haberdar değil Tsk envanterinde bulunan silahların köhneliğinden.
yahu 81 tane var elde onlara yetemiyoruz. sokakta yatan evsizler, doktoru olmayan hastaneler, öğretmeni olmayan okullar, hem okulu hem öğretmeni olmayan köyler, kış mevsimi geldiğinde kapanan yollar kesilen iletişim. eldekini kalkındıralım yeter aç gözlülüğe hiç gerek yok.
24 saatte bayragimizi atina ya dikeriz söyleminin bir değişik versiyonu olan ; terör olayının malesef musul , kerkük ün ele geçirilmesiyle bitmeyeceğini ; aksine daha da artacağını düşünmeyen insan söylemidir...
başımıza gelebilecek en büyük felakettir. sadece işi musul ve kerkük ün alınması olarak bakıldığında gözleri kamaştırmaktadır. arka planda kalan büyük pislik ise göz ardı edilmektedir. o da bunu yazan strateji uzmanlarının bu haritayı çoktan çizmiş ve planlanmış olduğu gerçeğidir. plan çerçevesinde kuzey ırak türkiyenin himayesinde özerk bölge ve yönetimi olan yeni bir ülkenin temeli oluşturuluyor. hemde içimizde. aynı sigourney weaver ın oynadığı alien filmindeki gibi. vucuda yumurtasını bırakan yaratık, asalak mantığında vücudu yiyerek büyüyor, parçalayarak da çıkıyor. kendi ellerimizle o kürdistan denen hayali gerçek haline getirmek üzereyiz. içimizde büyüyen bir asalak olacak. milliyetçi duygularla gaza gelip ne olup bittiğini anlamayanlar ise, musul kerkük ü geri aldık diyerek ağızları kulaklarında gezecekler.
normal şartlarda suriye iran ve şii bölgesi ortasında kurulabilecek zayıf bir kürt devleti bir anda ne olduğunu anlamadan tarihten silinir. bunun farkında olan amerikan strateji uzmanları çareyi türkiyenin himayesine sokup orada büyütmek ve sonrasında zamanı gelince ayırmak niyetindeler. lütfen gözümüzü açalım...