her daim dinci açısından hezimetle sonuçlanacak mücadeledir.
başlangıçta kutsal kitabı peygambere, peygamberi de kutsal kitaba dayandırma kısır söngüsünü yaşar. hadislerden eski din alimlerden alıntılar yapar ama nafile. hiç bir soruya doğru dürüst doyurucu yanıtlar veremez.
bilime, evrenin yasalarına, pozivitimze inanan ateist karşısında her dakika daha fazla ezilir. en sonunda sinirlenmeye başlar. gözleri yuvalarından fırlayacakmış gibi büyür. suratı kıpkırmızı olur. ağzından tükürükler saçmaya başlar. vahşi bir köpeğe dönüşmüştür adeta.
acz içinde sizi tanrı'ya havale eder.
ateist ise her zamanki sakinliği ve hoşgörüsü içersinde bildiklerini söylemeye devam eder.
tabi bu dediğim birebir diyaloglarda gerçekleşir. şayet karşınızda birden fazla dinci varsa, işin boyutu değişir. tartışma edebini bilmeyen bu insanlar en sonunda size saldırmaya hatta şiddet kullanmaya yeltenirler.
ne de olsa kalemin olmadığı yerde kılıcın sözü geçer.
dinci değil inançlı der isek eğer, iki tarafında kazanmayacağı tartışmadır. keza bilim gerçekten çok ilerlemiş ve sonuca çok yaklaşmış olsada bütün evreni neyin tetiklediğini henüz bulamadığından ve tanrı elle tutulur gözle görülür bir varlık olmadığından iki tarafta hiçbirşey ispatlayamayacak ve bir sonuca ulaşamayacaklardır.
dinci ben haksız isem diğer taraf olmadığına göre problem olmaz ama be haklı isem senin diğer tarafta götüne kızgın soba borusunu sokarlar cevabını vererek kazanması gereken tartışmadır.
tartışmanın galibinin tartışılacağı durumdur. zira dinci olmasam dahi gelip benimle konuşabilirsiniz. çünkü tanrı kavramı bir ateistin öyle zannettiğinden ya da bir dincinin körü körüne savunduğundan çok daha farklıdır ama ne bizim zeki, bilimsel ateistimiz, ne de her halt günah ulan diye bağıran şakirtimiz önyargılarından bunu göremezler.