Zümrüt gibi parlıyor du sinekleri..
Güneş ışığı, hava sıcaktı erken sabahta bile yeryüzünü ortmekteydi, adaçayının ağır kokusu.
Gün boyunca daha da kurutacaktı güneş kuru toprağı. Küçük bir sıçan fırladı çalılardan, korkuyla kokladı havayı. Huzursuzca varıldı sinekler. Hakkını istedi sıçan da.
Yalnızca cırcır böcekleri duyuluyordu.
Damarlarının adrenalinle birlikte taşıdığı kanı kaldıramadığının farkındaydı kalbi, hızla çarpıyordu; Gözleri fışkıran kanın hava da süzülüşünü keyifle takip ediyordu.
Gün ışığının gecenin karanlığını kuytu köşelere saklamaya başladığı vakit, bir kişinin günün en işlek saatinde bile arkasına bakmaktan korkacağı bir sokakta, iki adımının birbirini takip etmekte zorlandığı kişiyi, ancak bağrışlarından fark edebilmişti, zira kendisi iki adım bile atamayacak kadar eğlenmiş olsa gerek, buz gibi havadan nasibini almış parke taşlarda yatıyor vaziyette duruyordu.
Ruhum delirmis gibiydi bu gün, oysa diğer mahkumlara istinaden benimki bu cukurda gecirilmis 2 gune bedeldi. Mahkemem bir turlu sonuclanmadigi gibi lehime olan kararlarla noktalaniyordu. Belkide bununla yasamayi ogrenmeliyim. Simdiden hamam böceği egitmeyi oğrendim, hucreden hucreye sigara tahsisi yapan bu hamam bocegi ticareti, benim tek dayamagim.