bir başlığımız olsun adı can olsun

    2.
  1. kopan bir yabrak gibi sonbahar,
    bir yabrak gibi inceden dökülen ruhum kül dolu sigaralıklara,
    ah, beni içine çeken o sonsuz nevbahar,
    kaybedişlerimin tortusuz yüzü, nefessiz haykırışlara,
    sevdiğim sen,
    gül kokulu,
    zaman zaman bok kokulu yarim,
    sen,
    nasıl bir inci tanesiydin, karanlık rüyalarıma düşen,
    bir çocuğumuz olacaktı,
    hatırlar mısın ılık rüzgârların adını koyacağı,
    ve kulaklarımıza fısıldayacağı o adı,
    can...
    bir başlığımız olsun, adı can olsun,
    seni sevemediysem yarim,
    ah, yarim yarim, bumbastik, şokolâstik,
    seni kıtlarım yerim,
    of yarim yarim, dayanamam...

    hüzünlü yağmurlara lekesiz serzenişler, mayıs 2009, moskova
    9 ...
  2. 14.
  3. sen giderken, ben ağlıyordum...
    mutsuzluktan bağıran martı kuşlarının ürpertisi boğazımda,
    istenmeyen adam olmak kolay değil,
    kolay değil... hem de hiç...
    otlar bitiyor, başaksız tarlalarımda, yani beynimde...
    gel de istenmeyeni gör sen, ta içerimde,
    biçsene o otlarımı, haydi biç, sende biç,
    piç !
    akşam olur, dem çeken saka kuşlarına benzer hayatım,
    sen fırından çıkan taze ekmek, bense kırk yıldır bayatım,
    sen ne anlarsın dervişlikten,
    bir de utanmadan bana namazımı sorarsın,
    sarhoşken geçerim ben sıratın üstünden,
    kapkara gözlerime bakar, enik yavrusu gibi ağlarsın...
    haydi sende ağla, sende ağla,
    ineğin memesindeki sütleri sağ la !
    la dediysem, hemen alınma minik bok yüreği,
    belki de bir nota söyledim o kepçe kulaklarına,
    do ! dedim, doğdun !
    re ! dedim, rey verdin, gittin orak çekiçe !
    fa ! dedim, falakaya yattın, kaldırdın kürek gibi ayaklarını gökyüzüne !
    sol ! dedim, makatından anladın, gittin solcu oldun, bağırdın istiklâl caddesinde...
    la ! dedim, bana mı diyorsun la diye cevap verdin, anlamadın minik küçük deve antrikotu...
    si ! dedim, siktirdin gittin, hüzünlü başlar ülkesine, meçhuller caddesine, ferrarisini satan orospular şatosuna...
    giymeyeceğim diyorsun ama, giydireceğim sana, hem de en alasından masmavi kotu...
    ısnır o tahta kurusu popon,
    takunyalarını giyerek seyredersin mehtabı amlıca' nın bahçelerinde,
    biz her gece bir yavruyu götürürdük, sen daha biberondan süt emende...
    bir kutu fiyonklu baklava yolluyorum sana, canın çekmiştir, bilirim oranın soğuğunu...
    yurt edinirsin belki bir gün genç derviş, bomboş bir ağacın bomboş bir kovuğunu...
    sen öyle bir devesin ki, hakikatte piresin,
    bir delik gösterelim sana da, utancından giresin !

    hüzünlü yağmurlara lekesiz serzenişler/4
    5 ...
  4. 3.
  5. seni, bir dalganın kıyıyla kesiştiği yerde
    ürkek ceylanların
    çıtırtı beklemesi gibi
    bekledim
    karnı acıkmış bir beni ademin
    kıtır ekmek yiyişi gibi
    sevdim.

    sevmeyeni seven gönüller diyarında
    kayıp anahtarlarını alelacele
    arayan sıkışmış bir adam gibi
    telaşlıyım şimdi.
    biraz ölmeliyim.
    bebeyim.
    5 ...
  6. 17.
  7. ağla mürteci
    belki dönemem
    buralarda fıstık gibi bir kız kalır
    yaslarım başımı omzuna
    ciğerim nefessiz kalır
    ağla mürteci
    sap gibi gezdiğin için oralarda
    gözlerinde iki damya yaş kalır
    ben hangi hatuna yetişeceğim derdinde
    yüreğimde bir ecayip telaş kalır.
    ağla mürteci
    uzun uzun yazmaların elinde kalır
    sana kaç kere söyledim.
    bak bana zevkten dört köşeyim, belimde kahır.

    ağla mürteci
    buralarda döne döne-
    mem! artık bir hatuna doymasak da anılardan haz kalır
    sen de bir zaman manita yaparsın
    bir gün bir katliam yapılır
    ardında bir uzun hava ile, klarnet ile
    ankara'da tek erkek mürteci haylaz kalır.

    sap sapa eleştiriler/ freud yayınları 1898
    5 ...
  8. 5.
  9. benim hüzünlü orospum,
    lâf-ı güzaflarımı göz ardı et ne olur,
    o tatlı gülüşlerinin içinde yuva kurmuş bilindik neşeleri boşluğa bırak,
    uzak bana sımsıcak nazendeler, köçekler, dansözler, ırak mı ırak...
    istiyorum ki benim sevimli kaltağım,
    seninle kır, bahçe, dağ, bayır demeden arşınlayalım bu dünyayı,
    erik çalalım muhittin amcanın bahçesinden,
    karnımız ağrıyıncaya kadar indirelim midemize erikleri,
    kovalayalım sokaklarda koşturan ağzı süt kokan enikleri,
    benim bal bakışlı orospum,
    senin olmadığın dünyada ben de yokum...
    soğuk taşlara bassın çıplak ayaklarımız,
    ve gönlümüzce osuralım,
    sonra çamaşır gibi asalım osuruk tanelerimizi sensiz gökyüzüne...
    bilemezdim şiirlerin bu kadar götelek, kelimelerinse bu kadar pezevenk olduğunu...
    ağlak suratlı orospum,
    ben bu dünyada sen varsan varım, yoksan yokum...
    iniyor kayık,
    çıkıyor kayık,
    indikçe kayık,
    girsin götüne,
    şakıyan şakayık...

    hüzünlü yağmurlara lekesiz serzenişler/2
    6 ...
  10. 6.
  11. cevap vermedi küçük kayık
    şu bayık gözlere.

    şimdi ne demeli
    şuramda taşıdığım bir taşkınlık
    sen sel dersin
    çığ dersin
    ben iğreti yanım sayar sarılırım
    ne demeli sevip de değer görmeyen
    şu
    yani
    ben hakir ben öksüz ben yetim
    sen ki değişmeyen msn iletim
    cennete businis klas biletim
    acıyan yanım, eksik etim.
    cevapsız sorularıma yanıt olmanı
    yanımda olmandan daha çok isterdim
    çünkü ben sadece bir ikindi yağmuru gibi na-mağrur
    şu dünyada bir yankı bulabilmeyi sevdim.
    4 ...
  12. 18.
  13. benim doğduğum köyleri
    akşamları kızlar basardı
    ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem
    konuş biraz.

    benim doğduğum köylerde
    sevişe sevişe bir hal olurduk
    ben bu yüzden abaza iftirasını sevmem
    yavaş at biraz.

    benim doğduğum köylerde
    direk dendi mi parmakla gösterilirdik
    dildo da ne ola ki
    anlat biraz.

    sen nur serter kadar
    aydınlık ve çağdaşsın
    aydınlık bizi bozar canikom
    uzaklaş biraz.
    4 ...
  14. 19.
  15. bir elimde cımbız,
    bir elimde ayna ,
    patlatmaya çalışırken sivilcelerimi,
    aklıma düştün yeniden.
    sivilcem irin oldu,
    pendik neomarin doldu;
    acayip indirim yapmış mağazalar
    beni benden alır cilveli kaltaklar.
    lar lar lar
    yusuftum, selahattin olandım.
    şiirin kenarlarında dolandım.
    şairsin dediler programda
    dalgamı gaçtiler uludağda.
    2 ...
  16. 9.
  17. bu gece, hüzünleri evde bıraktım,
    dışarıya çıktım adını anmadan bebeğim...
    martılarla konuştum, simitleri ısırdım,
    sensiz bir günüm de böyle geçti bebeğim...
    hava nasıl oralarda ? üşüyor musun ? donuyor mu bir tarafların ?
    atkı ördüm sana, ve bir de yün kilot, giyersin, üşümezsin diye,
    beni hep sevesin, sımsıcak karnının içinde bir bebek gibi saklayasın diye...
    ana rahminde bir velet olmak isterdim,
    senin rahminin içinde,
    banyomu senin sularınla yapmayı isterdim...
    ister işkembe ye, ister kelle paça,
    senin karnında, razıyım ben kokoreçe, danaya,
    ve hatta arnavut ciğerine...
    sıkı sıkı sıkı sımsıkı sar beni,
    sar da ötüşsün bütün bülbüller çığlık çığlığa,
    sanki bir akbaba tarafından boğazlanıyormuş gibi...

    hüzünlü yağmurlara lekesiz serzenişler/3
    3 ...
  18. 4.
  19. senden şiirim olsun istiyorum
    şirin mi şirin
    küsüşlerin gibi narin dizeleri
    ellerin gibi
    fırıncı küreği.

    uzun uzadıya uzanan bir uzantıda
    uzun boyun gelsin aklıma
    beni benden alıp
    beni bensiz bıraksın
    tenhalığa.

    ölsün kuşlar
    ötmüyorsa adını
    dünyaya.
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük