geceden "baba yaa az para bırak kızla buluşcam" denir. sabah bi kalkılır bir adet 5 milyon (altı sıfırlı devirlerde) bide not:"parayı bıraktım 2 lirasını kardeşine ver ,gerisi senin".
yıllarca kızını "aman şunu yapmalıyız, evin bu borcu var" diyerek maddi açıdan sömürmesi. yani, 32 yaşına gelmiş kızının 10 yıldır çalışıyor olmasına rağmen bir dikili ağacının olmadığı gibi 15-20 bin civarında kredi borcu sahibi olmasına sebep olduğundan bihaber (çünkü kız bahsetmez o borçtan) hala onu yolmaya çalışması.
daha açık bir şekilde örneklemek gerekirse:
eylül ayının başında annemin beyninde tesadüfen tespit edilmiş olan patates büyüklüğündeki urun alınması için hemen ameliyat olması gerekiyordu. şehrin en iyi doktoru araştırılıp bulundu, babam ilk muayene ücreti olan 300 TL yi bile "vay param yok" diyerek ablamdan istedi. çünkü ablamda bitmeyen(!) para var. göz bile kırpılmadan hem ilk muayene ücreti, hem hastaneye yattığında ameliyat için gerekli ilaç vs. tarzı şeylerin parası babamın parası olmadığı için ablam tarafından karşılandı, nerden buldun, sende var mı diye sorulmadan. sonra tabi ki babamın parası olmadığı içn ameliyat parası olan 10 bin TL yi de ablam verdi. zengin ya, yıllarca babam onu sömürmedi ya, kendi söylediğinden çok çok üstünde maaş alıyor ya, yıllarca dağ gibi birikim yapmıştır ya, işte sağolsun tüm o nedenlerle verdi. tabi biz ikimiz ablamla nerden bulsak, nasıl denkleştirsek diye g. tümüzü yırttık ve yine borca girdik. çünkü bu sağlıktı ve yaşlı anne babamıza bu sıkıntıyı çaktırmamak gerekiyordu üzülmemeleri için. herşey yine normal gibi buraya kadar. asıl şerefsizlikse geçen ay tesadüfi bir şekilde bulduğum banka cüzdanın içinde saklı, babam adına olan hesaptaki 21 bin TL idi. **
gitmektir. hem de hayatının tamamına malolacağını bile bile gitmektir.
17 yıl yetmedi bana. gezdik tozduk amenna. ben küçüktüm sen ekip biçiyordun beni. o zamanlar anlamalıydım belki. sen hep siyah giyiyordun ve bana da giy diyordun. alkol içmesini bilince kötü birşey değildir diyordun. hep kaliten dinlediğindir dedin bana. sonra bir sabah uyandım ve artık üniversiteli olmuştum. gidiyordum bu şehirden. ve sana sarılıp en çok seni özleyeceğim dedim. sen benden önce gittin. görmek bir yana sesini duymak bile hayaldi artık. yıllar geçti... şimdi bana bıraktığın mirasla özdeştim. siyah giyiyorum hep. bilsemde bilmesemde içiyorum. pink floyd u deep purple ı dinliyorum. ve en çok seni özlüyorum... keşke ölseydin o zaman bu kadar çok acımazdı canım ve o zaman daha çok özlerdim...
hayatta en diye bir şey olmadığından tahmini imkansız olandır. çünkü insanlar gün geçtikçe enlerle ifade ettiğimiz herşeyi birer birer egale ediyor. herşeyin sonuna bir adım daha yaklaştıkça her şey bir adım daha tahmin edilemez hale geliyor.
o kadar uç noktalara gitmezsek, bir babanın yapabileceği en büyük şerefsizlik kızına yaptığıdır diye düşünüyorum. freud un ortaya çıkartıp insanların götünden algıladığı üzere bir çocuk önce karşı cinsinden olan ebeveynine anlamlar yükler. bir kız çocuğu için baba çok önemlidir. baba sevgisiyle, babanın ilgisiyle büyümeyen kız çocuğu ileriki hayatında çok sorun yaşar. erkeklere zaaf, kırılganlık, bağımlı bir sevgi, erkek düşmanlığı, kendinden yaşça çok büyük erkeklerle birlikte olmak, agresiflik gibi birbirinden farklı problemler bunların başında geliyor. * mutlu olamaz genelde babası tarafından sevildiğini hissetmeyen kadınlar.
tek bir hatıra var annemle babamı bir arada gördüğüm, birinin bir elimden, diğerinin öbür elimden tuttuğu.
bir de 20 sene sonra ablamın düğününde aynı ortamda nefes alırken gördüm ikisini. bu kez babamın ikinci eşinden oğulları vardı yanında*, anneminse ikinci eşi ve ikinci eşinden olan oğlu. artık farklı çatıların anne ve babasıydılar. aynı karede ama çok alakasız iki aile. o kadın ve o erkeğin 15 sene aynı yatağı paylaşmış olma ihtimaline, o evlilikten olan ben bile uzak bakıyorum artık.
5 yada 6 yaşındaydım sanırım babam sigara almaya çıkıp geri dönmediği günden sonra ondan ilk haber alınıp da, ablamla ikimiz babamlara gittiğimiz zaman. askerde sandığım, yolunu gözlediğim babam, yabancı bir evde, yanında hamile bir kadın, kucaklarında bir çocuk, başka bir evin, başka bir ailenin babasıydı. uğradığım ilk ihanetti.
bir erkeğin yapabileceği en büyük şerefsizliklerden biridir kızının masumiyetini çalmak demiştim ya, ensest kadar ağır asla olamaz ama aslında tam orda tam da o an babam masumiyetimi çalmıştı. asla ama asla ön yargısız başlayamayacaktım hiçbir ilişkime. kelimenin tam anlamıyla babama bile güvenmezken ben, başlayamadım da hala öyle gözü kapalı.
böyle bir sözlüğe böyle bir konu açıp kendisi ile aynı fikirde kişileri bulabilen bir çocuğunun olması bir babanın yapabileceği, yaşayabileceği en büyük şerefsizliktir.
her bulduğu fırsatta anneyi aldatması..üstüne üstlük; üç kere ayrı kadınlarla evlenip boşanması..
ve ne hikmetse her zaman bunlardan üç ve bir buçuk yaşındayken anasız bıraktığı ilk iki çocuğunu sorumlu tutması...
çocuğunu acımasızca eleştirmesi, onu her fırsatta çevredeki insanları umursamadan küçümsemesi, küfürsüz bir cümle kuramaması çocuğun ilerde psikolojik sorunlar yaşamasına neden olur ve bu kesinlikle en büyük şerefsizliğidir!