tam herşeyi atlattım bak gülebiliyorum demişsinizdir. sonra biranda hiç beklemediğiniz bir yerde karşınıza çıkar ve o kocaman tokatı suratınıza sağlam bir yumruğu da karnınıza yemiş gibi olursunuz. tüm vücudunuz kasılır tam göğüs kemiklerinin bittiği yerden tüm vücuda bir titreme yayılır ufak ufak. ve sonrasında kusma isteği, boş bakışlar...tekrar başa dönmüşsünüzdür.bazen o kadar ağır gelir ki camda beklersiniz o tek ufak adımı atabilmek için. herşeyi bitirebilecek kadar basittir aslında. ama o kadar seviyosunuzdur ki %99.99999999999999999999 dönmeyecek olması değil %0.00000000000000000001 ihtimalle size geri dönecek olması önemlidir.geri dönersiniz yatağınıza. bir anda anlamsız bir ağlama isteği. ancak ağlayamazsınız kesilir o içinizdeki koca kara delik gözyaşlarını bile içine çekmektedir. sonra araya sokmaya çalışılan insanlar. tekrar sevebilme ateşi ateşle kapatma isteği; hissizlik. sadece koca bir ego tatmininden ibaret olan yalan yanaşmalar karşılık aldıktan sonra soğumak uzaklaşmak. yatakta film izleyerek değil de ekrana boş boşbakılarak geçirilen günlerin gecelerin ardından günlerdir birşey yemediğini farketmek ama yine de birşey yememek ,yiyememek. tüm bunlara rağmen o kadar sevmek ki hala kötü düşünüp konuşamamak. aynı şarkıyı yüzlerce kez dinlemek ama farketmemek.
bir tek kendim vardım elimde. sonra sen geldin ,ben oldun ve sonunda seni alıp gittin bana ne ben kaldı ne de sen.
bir aşk acısının insana kazandırdıkları,
kaybettiği sevginin değerini anlamak
kaybedilenler eşliğinde,
bir aşk acısının insana kazandırdıkları,
gözyaşı fırtınalarının içsel sessizliği,
bir aşk acısının insana kazandırdıkları,
melankolinin unutturamadıkları,
bir aşk acısının insana kazandırdıkları,
aşkın aşkı kapsayan aşk kupaları...
aşk acısı insana; başka türlü öğrenilemeyecek derecede bir olgunluk, herşeye kolay inanmama özverisi, her ayrıntıyı düşünme yeteneği ve empati kazandırır.
fantastik öğeleri bünyesinde barındırır bu. vallahi okulu üçüncü yıla uzatıp da haberini güle oynaya veren bir elemanın bile aşık mahsuniye dönüştüğünü görmüşümdür.
aşk için bir çeşit hastalıktır derler. bir kuluçka dönemi vardır bunun. "acaba?" sorusu kafada yankılanır günlerce. sonra ateşi yükselir vücudun, beyne vurur. "lan naapsam ney etsem, konuşsam mı ya yanlış anlar mı" falan. bir bakarsın ki oynadığı ipliğe sarıp sarmalanan kediden beter olmuşsundur.
genelde kötü biter bunlar. zaten birçoklarınınki de çıkar ilişkisidir. ha sen "vallahi seviyorum, o da seviyor" dersen eyvallah ama azınlıkta olanlardansındır. genelde acıdır yaşanan çünkü. ama acı artık bir öğretmendir. eli de maşalı.
- umut etmeyeceksin.
her şey denge üzerine kuruludur bu evrende. uyumlu gitmez ise düzenin bir kısmı çöker. yani hakkaten seni sallamayan birisine -hakkaten sevsen de dahi- çok üstelersen öyle güzel cevaplar alırsın ki karşındakinden, evden çıkacak yüzün olmaz daha. ne demiş şair; ve zaten o daha az sever seni...
- kanka, dost ayağı çekmeyeceksin.
yapmayacaksın. ne dost olduğunu iddia eden çiftler gördüm, biri bir diğerinden hoşlandı bir süre sonra aldığı cevap "ama ben seni arkadaş olarak görüyorum" oldu. sevmiyorum bu insanları ben. haftada bir ilişki durumu nasıl değişir bu insanlığın ya. kör olasıca facebook. lazım olur mesaj neyin atarız, birkaç foto yorumu yaparız diye aktif tuttuğumuz meret bize neler öğretiyor oysa ki. bu kadar ucuz bir şey değil aşk.
- acıya dayanıklı olacaksın.
bak bu çok klişe bir ifade. ismail yk bile kullanıyor her şarkısında, o derece ayağa düştü yani. ama hakkaten bir süre sonra "kaşarlaşman" mümkün. hayata lanet edip de öylece yaşamayı öğrendiğini fark edersin.
istediğin kadar ağla, zırla...güneş yarın da doğacak.
- hayata karşı gözlem gücünün arttığını göreceksin.
insanları iyi tanımayı öğretir sana aşk acısı. çünkü iyi incelersin. "etrafında kimler var, "ona yaklaşımları nasıl", "5 sene sonra hâlâ istiyor olacak mıyım onu" falan. bir süre sonra insan sarrafı olur çıkarsın. görüş açın genişler. neden? çünkü aşk seni kör etmiştir. siktiri yiyince bir anda flash etkisi yapar o sana. göğe yükselir ruhun, tepeden bakarsın dünyaya. "kim dertlerimi dinledi" diye sorarsın kendine.
anlarsın ki sen aslında yapayalnızsındır.
- kendini daha iyi tanırsın.
ilişki yürütebilir misin? ne kadar ciddi olabilirsin? kendini dinlerken aklına neler geliyor, ne kadar safsın ya da ne kadar gözün açık. bunlar aslında öyle herkesin emin olarak cevap veremeceği şeyler. belki şu an aşkım dediğin insanı bir ikinci bulsan anında şutlayacaksın.
ve gün olur arkana dönüp baktığında "vay be" dersin, "neydi bu başımdan geçen". sonra tebessüm edeceksin "ne aptalmışım" diye. her zaman ağlamak için daha fazla sebep vardır gülümsemek yerine.
tahammül sınırlarını biraz daha genişletir, zorluklar karşısında biraz daha güçlüdür artık. zira ne acılar görmüştür. kendini teselli etmeyi avunmayı öğrenir. başka vucütları tadar, ne kadar sönük kalsa da bildiği hissettiği o tenin kokusunu bulamasa da düşünür bu da geçecek, geçti...
geçen yaz tam da şu sıralardı; bir ay broşür dağıtmak ve sonucunda 250 tl kazanmak.
bir de yorulduğun zaman parkta oturup bu işe neden başladığını düşünmek. işte o zaman büyük bir hüzün...