okula ilk başladığım gün annemin çantayı sırtıma takmasıyla beraber gerisin geri arkaya düştüğüm an olabilir.* tabii o zamanlar yere yakındım da yer çekiminin etkisi büyüktü yoksa ohhoo ne çantalar taşıdık biz.
hatırladığımdan değil tabii, annem sık sık anlatır bu olayı.*
Kopya çekmek için, tüm düzenekleri kurmuştur. Sınav başlamıştır. Düzenek fark edilmesin diye, sınavda kurallara uyuyormuş görüntüsü vermektedir. Yalan yere başını kaşımakta, göz ucuyla öğretmeni gözetleyerek, kopya için en uygun anı beklemektedir. Bu durum, sadece gözleri dışarda olup, sessizce avını bekleyen timsahın, pusuya yatmış hali gibidir. Timsahın da en masum hali, tüm gövdesi suda, sadece gözleri dışardayken, etrafı süzmesidir.
sınav, vize yapılırken çaresizce kağıda baktığı andır. bu öğrencilerin, sonraları puan kapabilme amacıyla kağıdı rastgele doldurmaya başlamasıyla bu anlar devam eder.
arkadaşlarının çay içelim teklifine abi benim evde işim var dediği andır. çünkü arkadaşları da kendisi de bilir evde hiçbir işi olmadığını, cebindeki para gibi. işte o an dünyanın en masum ve mahrur insanıdır.
kötü beklediği sınavın notları sınıfta öğretmen tarafından açıklanırken dirseklerini masaya ellerini yanaklarına koymuş bir biçimde oturup hayatı sorguladığı an.
sıçtın mavisi bir gecede saat 3 sularında önünde biriken notlara bakıp, yarınki 5 kredilik dersin sınavını düşündüğü andır. (bkz: yazar burada kendinden biliyor durumu.)