*mahalle maçında dizini parçalamak.
*bisikletten düşmek.
*okuldan kaçmak.
*yalan söylemeyi başaramadığı için dayak yemek. (şimdi baba ağaç takıldı pantalonuma bende şeyederken böyle yırtık yırtık oldu.)
- mahalledeki topun sahibi olan çocuk tarafından oyun içine alınmamak... dayanabiliyorsa kenardan oynayanları izlemek, aksi takdirde eve gidip annesi patates ya da soğan soyarken halıda oturup kadın programları izlemek.
sokakta oynanması gereken bütün oyunları oynamak,
bisikletle saatlerce aptal aptal gezmek,
mevcut bahçelerden ki bu dönemde bahçe zor bulunur meyve çalmak,
babanın traş malzemelerinin, annenin makyaj malzemelerinin içine etmek,
zamanını bilgisayar, play station gibi aletlerin başında geçirmemek *
uzatılan şeker tabağına balıklama dalmak,
çamur içinde oyunlar oynayıp, debelenmek,
tamamen çamurlu halde eve gitmek ve anneden fırça yemek
v.b. yaratıcılığını geliştirip kendine eğlence bunun neresinde dedirten anlaşılması güç oyunlar bulmak
-çocukken bahçede demlenen büyüklerin tek eğlencesi ortamda bulunan çocuğa rakı içirmeleriydi. bazı yörelerde sigara ve duruma göre şarapta içirebilir zavallı elemana.içirildikten sonra gözlem yapılır ne yapacak diye. şimdilerde bu gelenek rakıyı, evin muhabbet kuşu,kedisi ya da köpeğine içirmek şeklinde değişti.
-çocukken yaşanan başka bir tecrübe de ana babanın sevişmesine tanık olmaktır. bu gibi durumlarda bir kaç gün ana,babadan ayrı gezer çocuk,olayı kendince yorumlamaya çalışır,annesinden nefret etmeye kadar varır bazen bu durum.
-çocukken öğretmenine aşık olmayan kimse yoktur sanırım,diyeceksiniz de ben varım .çünkü ilkokul boyunca öğretmenlerim hep erkekti avradını ziktimin yerinde. bu durumda ben de komşu sınıfların öğretmenlerine aşık olarak bu görevimi ifa etmeye çalıştım bir nebze.
-çocukken annenin bakkaldan ekmek almak için verdiği parayı dondurmanın ya da şekerin cazibesine kapılarak bu yönde kullanmayan çocuğa ben çocuk demem valla,kusura bakmayın.eve dönüşte türlü yalanlar söylenir bu durumlarda,düşürdüm en klasik yalandır ve genelde ağız kenarındaki dondurma ya da şeker artıkları sizi ele vermekten gecikmez. ikinci yalan çocuklar çaldı dır ki bu da ikna etmeye yönelik bir hamle değildir.
-çocukken yaşanması gereken bir başka tecrübe,yatağı ıslatmadan sonra onu kurtarmaya çalışma çabalarıdır.genelde sabaha karşı yatağa işendiğinden kurutma için çok az zaman vardır.ya ütü vasıtasıyla ıslanan bölge kurutulmaya çalışılır,ya da o bölgenin üstüne yatılarak normal görünüm kazandırılmaya çalışılır..
bir grup arkadaşıyla ve bisikletle mahallede sağlam erik ve çağla ağacı bırakmamak.
yazın gece 10-11 lere kadar saklambaç oynamak(ama artık imkansız galiba).
dsi'nin sulama kanallarına girmek, kurbağa yakalamak, tüm günü sokakta geçirmek, komşu bahçelerdeki ağaçlardan meyve aşırmak, misafirliğe gidilen evi arkadaşlarla ortaklaşa karıştırmak, kolunu bacağını kanatmak, kapının kasasına el ve ayaklarla tutunarak mümkün olduğunca yukarıya çıkmak, annenin bitmesi için tabağa koyduğu ıspanağı çatırmadan tencereye geri boşaltmak, vampir ve hayalet hikayelerine inanarak tırsmak ... Bitmez ki çocukluk harika bir dönem.
- kolonyayla harf ya da şekiller yapıp ateşe vermek
- deodorantı püskürtürken çakmakla yakmak... ( patlar mı lan acaba korkusunu da yanında getirebilmektedir. )
mikroplara bağışıklık kazandırmak şart.
çocuklar çok sık hasta oluyorlar, çünkü anneler çok steril yetiştiriyorlar. alışık olmayan bünye de hemen hastalanıyor bu yüzden.
saklambaç, ama şöyle kırda ve kalabalıkça.
körebe, çamurdan çanak çömlek yapımı, derede yüzme, balık avlama, (onaylamıyorum ama ayrı zevktir) meyve ağacından meyve aşırma, evde yapılmış dondurma/meybuz ya da meyveli yoğurt...