peripellanın, le colanın, pitosun, çikilopun verdiği mutluluğu başka neler verebilir ha neler verebilir?! bimsiz yaşayamam, yaşama sevincimi bime borçluyum... teşekkürler bim!
+ ne bakıp bakıp ağlıyorsun ulan?
- hiç azizim bim'den alışveriş yaptığınız halde nasıl bu kadar mutlu olabiliyorsunuz?
+ normaal
- normal?
+ haaa...
- anlıyorum azizim.
+ ağlamasana kardeşim!
- o elindeki ne kadar?
+ 2 lira
- ühüüüüüüüü
ülkenin ekonomik durumuna ağlamaktır bir yerde, ah ah çekmektir vatandaşın bim mahsülü yiyecekleri yemelerine. hangi çocuk istemez ki bim'den alacağı ucuz tatlıyı mado'da 5 katı verip yemeği? ya da hangi çocuk ucuz cipsler yerine pringles yemeği istemez? ya o güzel ev hanımları, sırf domestos'un çakması bim'de var diye 200 metre yol yürüyüp oradan alanları gördüm ben! uludağ limonata içemeyip bim'den çakmasını alan ekşiciler var ayol. şimdi söyleyin azizim, bu drama nasıl gözyaşı dökmem? ağlamaktan dolarlarım eridi ya.
bim'den alışveriş yapana fakir olduğu için değil, bağımlı olduğu için acınabilir ancak. eski evimin dibindeydi ve resmen bağımlı olmuştuk. ilk girdiğimde ben de, "bu ne biçim market?" demiştim ama insanı çeken acayip mistik bir havası var. büyümü yapıyolar, napıyolar bilemiyorum*. öyle deli ürünleri var ki. bi kere peynirleri çok güzel, fıstık ezmesi, patosu, hele cuma günkü ürünleri. o cuma ürünlerinden 10 tl'ye çadır almıştık, 40 tl'ye yazlık evimize elektrikli şofben almıştık, yine yazlığa 50 tl'ye kütahya porselen yemek takımı almıştık ve daha bir sürü şey. hepsi de gayet sağlam çıktı, nazar değmesin halen kullanıyoruz, çadır hariç. çadır, sağlam bir rüzgarda, çakılı değilken uçmuştu*.
velhasıl bim deyip geçmeyin, çok acayip kutsal bir mekandır, iki-üç gitmeye bağımlı yapar. allahtan şimdi ki evimize çok ters de bim bağımlılığından kurtulduk.