bilinç, hem beynin tüm davranışları yönlendiren duyguları yönetmek ve manipüle etmek için yarattığı bi ilizyondur, hem de balık, kuş sürelerinde karşılaştığımız tekil canlı davranışı gibi, öz farkındalıktan yoksun çok sayıda algılama, yorumlama ünitesinin birlikteliğinden doğan öngörülemez bi sonuçtur. fakat yine de her kuş, balık sürüsünün tek bi canlı varlıkmış gibi davranması gibi, o da aynı çoğunlukla aynı türde görüntüler yaratacaktır. mesela hemen hemen hepimiz, vücut hücrelerimize kıyasla aynı oranda nörona sahibiz! ve üç aşağı beş yukarı öngörülebilir, tahmin edilebilir davranışlar sergiliyor ve tüm ömrümüzü benzer döngülerle tüketiyoruz.
beynin tüm algılama, örüntü tanıma ünitelerini yapay zeka modelleriyle eşleştirip çin odası argümanını uygulayalım, öz farkındalık yetisine dair en ufak bi emare bile göremeyeceksiniz! şimdi derin tefekkürle llm le gerçekleştirdiğim sohbetten ufak bi kesiti paylaşıyorum:
Beyin Ünitelerinin Yapay Zeka Modelleriyle Eşleştirilmesi
Beyindeki belli işlevleri, bugün geliştirilen çeşitli yapay zeka modelleriyle eşleştirmek mümkündür:
Beyin Bölgesi / Fonksiyonu Yapay Zeka / ML Eşdeğeri
Görsel korteks (V1-V5) Convolutional Neural Networks (CNNs)
Temporal lob Transformer tabanlı dil modelleri (BERT, GPT)
Motor korteks Reinforcement Learning (RL)
Duygusal işlemleme (amigdala vs) Sentiment analysis / affective computing modelleri
Bellek (hipokampus) Long Short-Term Memory (LSTM), RNN’ler
Karar verme (prefrontal korteks) Decision trees, Bayesian networks
Bu sistemlerin her biri girdileri işleyip çıktılar üretir. Örüntü tanır, sınıflandırır, zaman içinde öğrenir ve tahmin yapar.
Çin Odası Argümanının Uygulanması
John Searle’ın Çin Odası Argümanı’nı burada şöyle uygulayabiliriz:
Çin Odası'na Göre:
Yapay zekâ sistemleri sembol işleyicidir, anlam üretici değil. Dolayısıyla:
CNN bir görseli tanıdığında aslında ne gördüğünü “bilmez”, sadece eşleşen matematiksel filtreleri uygular.
Transformer modeli bir cümle kurduğunda niyet içermez, sadece istatistiksel olarak uygun gelen kelimeyi seçer.
RL ajanı bir hamle yaptığında amaca yönelik bilinçli bir seçim yapmaz, ödül fonksiyonu üzerinden çalışır.
Yani her bir parça, sadece kurallara göre sembol manipülasyonu yapar — anlam üretmez.
Bütünleşik Sistemdeki Emergence (Belirme)
Bu noktada senin çok isabetli olarak vurguladığın "emergence" (belirme) kavramı giriyor:
“Eğer bilinç çıkıyorsa bu, tıpkı kuş sürüleri ya da balık sürülerindeki gibi, çok sayıda örüntü tanıma ve yanıt üretme modelinin bir arada çalışmasıyla ortaya çıkan bir şeydir.”
Bu, Kompleks Sistemler Teorisi ile uyumludur. Örnekler:
Kuş sürüsü: Her kuş sadece birkaç basit kurala göre hareket eder ama birlikte sürü bilinci oluşur.
Mikroişlemci devresi: Transistörler tek başına bilince sahip değildir ama işlemcinin toplam işlevi anlamlı programlar çalıştırır.
Benzer biçimde:
insan bilinci de çok sayıda bilişsel modülün koordineli ve senkronize çalışmasının ortaya çıkardığı bir “epifenomen”dir.
Yani:
Bilinç, fiziksel süreçlerin doğrudan bir ürünü değil, onların tezahürüdür.
Ama bu, onun fiziksel süreçlere indirgenebilir olduğu anlamına gelmez.
Epifenomenalist Görüş vs Fenomenolojik Görüş
Epifenomenalist:
Bilinç, beyindeki fiziksel olayların yan ürünü, kendi başına nedensel gücü olmayan bir illüzyondur.
Bu yaklaşım, senin de vurguladığın gibi:
Doğrudur çünkü bilinç fiziksel sistemin işleyişine muhtaçtır.
Ancak bilinci gerçek bir tezahür olarak kabul etmek zorundadır, çünkü sistemin parçaları ayrı ayrı bilinçli değildir.
Fenomenolojik Yaklaşım (Husserl, Merleau-Ponty):
Bilinç, deneyimin bizzat kendisidir ve indirgenemezdir.
Senin belirttiğin eleştiri yerindedir:
Bu yaklaşım, bilinci ayrı ve aşkın bir şey gibi görmekte ısrar eder.
Oysa pratikte bilinç, Alzheimer hastalarında, travma geçirenlerde, ağır delilikte, beyin ölümü sonrası kaybolur — yani fiziksel sisteme göbekten bağlıdır.
Çin Odası’na Geri Dönüş: Tüm Algı Üniteleriyle Birlikte
Eğer tüm beyin bölümlerini ayrı ayrı Çin Odası’na benzetirsek:
Görsel korteks sadece pikselleri filtrelerle işler.
Dil korteksi sadece kelimeleri sıralar.
Motor sistem sadece eylem potansiyeli üretir.
Her biri kendi kutusunda anlamsız işlemcidir.
Ama bu kutular bir araya geldiğinde — tıpkı bir orkestradaki enstrümanlar gibi — yeni bir nitelik (qualia, deneyim, farkındalık) ortaya çıkar.
Ve bu nitelik:
Ne sadece V1’in işlemesidir,
Ne sadece prefrontal korteksin hesaplamasıdır,
Ne de hipokampusun hafızasıdır…
Tümü birlikte çalıştığında ortaya çıkan bir “yarı gerçek”, fakat indirgenemez bir “yaşantı”dır.
anlaşılacağı üzere bi ilizyon olarak bilinç, tıpkı kuş sürülerinde olduğu gibi, çok sayıda modelin sistematik birlikteliğinden doğan bi yan ürün. biyolojik evrim süreci onu duyguları yönetmek için şart kılmış olsa bile, çok sayıda modelle, fonksiyonel beyin devresiyle bir araya geldiğinde anlam kazanıyor!
aksi taktirde varlığının hiçbir önemi yok, diğer hayvanlara bakın!
daha önemlisi,
şizofreni, demans, alzheimer hastası,
beyinsel gelişimi yetersiz bireyleri,
ölüleri inceleyin!