girilerinin sonuna nokta koymayan insanlardan korkuyorum. korkmak da demeyelim, şüpheyle yaklaşıyorum o insanlara. yok, yok bu da değil. sanırım tiskiniyorum onlardan. nokta cümlede en lüzumlu şeydir bana göre. yoksa cümlen hiç bitmez. ve ben çok konuşan insanlardan nefret ederim. nokta aynı zamanda kararlılığı ve kesinliği niteler. bu adamlar nokta koymuyorlar bifincancay ya. hayatımızda nokta koymayan o kadar çok gebeş var ki... ve ben o insanları hiç ama hiç anlayamadığım için, ne sonuca varacaklarını hiç ama hiç kestiremediğim için hayatımın yarı sahasından outa atıyorum. evet, elimden gelen tek şey bu. nokta koymayan insanlarla işim yok. ne yaptığını, amacının ne olduğunu bileceksin arkadaş.
kendisini itüde'de takip ediyorum ama dışardan. şoo şekil bişey yazmış, denişik, gırıldım:
--spo--
başlık: salvador dali sergisi:
birkaç haftadır yanımızda yöremizde bulunan insanların başımıza dali eksperi sanatsever entelektüel kesilmesine sebebiyet vermiştir.
sana demiyorum canım.. üstüne alınma. sana demiyorum.
--spo--
ya niye ezikliyon karşim. cehennem'den başladım okuyamadım. ayrıca kitapta burun boku vardı. her neyse niteliksiz bilgi vermiyeyiim. hem çok zevkliydi taam mı. ühü. *
ek: kızım var ya burdaki insanlar bence seni seeemiyolar. ne zaman mahlas altını şereflendirsem(ba ba ba!) eksi manyaa oluyom. ya sen ya ben seemilmiyoz. benden söölemesi. ayrıca özledim lan. nerelerdesin.
püü 2. eksi. gahpe!
ek 2: yemin ederim bu eksi verenlerin hepsiyle oturup sohbet falan etmek istiyorum. nedir dertleri tasaları lan. üzüldüm şimdi he..
bi kıtır kurabiyeyle iyi gider.
selam , naber? havalar çok soğudu , üşütme.
az önce bir video izledim. sana da izletmek istiyorum. fırsatın olunca izle .
hayır, anlamadığım yönetmen hangi kafadaymış. yoksa yönetmen ibo'muydu lan? oysa şaşırmam bak.
nick altı bu kadar boş ve karması ulu olduğu halde ben doğru düzgün bir entry'sini göremedim. geçen senenin en beğenilen entryleri istatistiğine girmiş, 100lerce oy almış falan da ne bileyim, bana pek samimi gelmiyor. edebiyat öğretmeni olduğu halde bi tane edebi eser bırakmış mı şu sözlüğe? ben cevap vereyim, bi saniye. hayır. bi de sürekli mesaj atıyor. yok şu şarkıyı biliyon mu, bu şarkıyı biliyon mu? sen arkadaşım önce düzgün konuş. biliyon mu değil biliyo musun olacak. ayrıca bilmiyorum hiçbirini. bilmek de istemiyorum. ben, seninle muhatap olmak istemiyorum. kim bilir benden önce kaç kişiye attın böyle mesajlar? hem öyle iletişim kurulmaz. açık açık niyetin neyse söyle. kesin kızsın sen biliyorum. yoksa nedir yani? ben de yazarım ki yok markete gitmiş sallamamış tezgahtarlar, yok böceklere raid sıkmışmış bilmem ne. hayır bi entry'si de küçük sırlar. tıkladım hayata dair küçük sırlar veriyor heralde dedim. bizi aydınlatacak, bambaşka bi bakış açısı kazandıracak zaar dedim. dedim de kime diyosun anasını satayım. dizi yorumu çıktı. komik misin yani şimdi?
bigün metrobüse binerken hergün aynı istikamette yolculuk ettiğim birini ters istikametteki metrobüse binerken gördüm. "dur, yanlış tarafa gidiyorsun. ona binmiceksin!" dememek için kendimi zor tutmuştum. bir de eskiden pazardan aldığımız kalitesiz oyuncaklarım vardı ama hepsini çok severdim. misal, içinde su olan gameboy çakması bir oyuncak vardı. suyun içinde iki tane çubuk, çubuğa sokmaya çalıştığın küçük halkalar vardı. ik tuşu vardı işte sağında ve solunda. onlar hava basıncı yapıyor halkaları çubuklara sokmaya yardımcı oluyordu. işte ben o oyuncağımı çok özlüyorum. sanırım pazara gidip alıcam bulursam tabii. yıllardır pazara gitmediğimi farkettim . haha. kalabalıktan da nefret ederim ama gidicem.
o değil de iyi ki tanımışım.
günler sonra gelen edit: annem almış kardeşime şu gameboy çakması oyuncaktan. tüm kıvraklığımı yitirmişim. ühü. sokamadım halkaları çubuklara.
böyle zorla evlendiriliyordu falan. oturmuş dert yanıyordu bana. yanımızda da acaip gıcık bir sözlük yazarı vardı. onun nickini hatırlamıyorum ama. *
o değilde heyecan yaptım ya la. ilk defa tanımadığım bir insanı rüyamda görüyorum. son günlerde hiç denk de gelmemiştim aslında sözlükte. ilginç. *