beşiktaşlı olmamama rağmen biliyorum ki, beşiktaşlılık, kimseye laf atmamaktır, sadece kendi önüne bakmaktır ve tam olarak emin olmamakla birlikte sadece kendinle yarışmaktır. en azından benim tanıdığım tüm beşiktaşlılar böyle düşünüyorlar.
ya geçmişin hesabını ver ya da huzur ver diye pankart açıp, babaların değil baba hakkılar'ın takımıyız deyip, sonra da sinan engin'le öpüşmek, barışmak, koklaşmaktır.
şampiyonlar liginin en farklı galibiyetini tatmaktır evet, acıyı bal eylemektir. ölümü de yaşam gibi bilmektir. takımını tabeladaki skora göre değil, yüreğiyle sevmektir. 8-0'dan sonra arazi olmak değil, aksine daha da yakınlaşmaktır takımına. hayatta nice 8-0'larla karşılaşmak ama inadına dimdik kalmaktır.
sevinmek için sevmemektir.
yensen yenilsen her birlikte olmaktır.
hayatı siyah beyaz yaşamaktır beşiktaşlılık. farklı renklere alerjisi olmak değil de farklı renkleri de izleyebilmektir aslında. keşke farklı renkler de beşiktaşlılık duygularını tadabilse.
bir sevgilin vardır. seni üzer, hep derttir başına, kendi bunalır seni de bunalıma sokar hep gerilirsiniz ama son anda öyle bir şirinlik yaparki dayanamazsın ona, seversin, için titrer. tutkudur bu ya da sadakat ya da aşk. bunlar olmasa çekemezsin onun çilesini...
işte beşiktaşlılık budur. maçın başında sevndirir. sonra gol yer. son dakikada ya atar ya atmaz. atarsa ilk günki gibi aşıksındır ona hala. atmazsa sarılmadan arkasını dönüp yatan sevgilin gibidir. 8 yer. sevgilinin 800 ytl kredi kartına borç takması gibi gelir. ödersin ama yine seversin. kadinköyde feneri yener, mutlu bir sevişmedir senin için. yıldırım demirören hatunun babası gibidir. izin vermez buluşmanıza, engel çıkarır hep ama babadır sonuçta velahavle dersin.
sizinkisi bir aşk hikayesidir, siyah beyaz film gibidir biraz
Gözyaşı umut ve ihtiras
alev gibi biraz
ateşle su dikenle gül gibi
sizinkisi roman gibi biraz
Ne güzeldir değil mi yaşanılanlar
celsiyi sahasında yenmek, barselonayı...
pascalın tombalası, şifonun jübilesi ağlayarak
şampiyon olunca sokaklara çıkardık
Arasıra rejim yapar kartalım
üst üste malubiyetler
bir hafta galip gelse
iki hafta berabere kalırdı
inönüde ilk maçı hatırlar gülersin
üstünde ne vardır
önünde beko yazan forman
boynunda siyah beyaz atkın
adam gibi adam olmak demektir. bu herifler takımlarının başarısına göre destek vermezler, takımlarının duruşuna göre destek verirler. beşiktaşın şampiyon olması, kupa alması değil bizim meselemiz; bizim meselemiz beşiktaş aşkımız.
(bkz: siyah ulan)
fenerbahçelilerin hakkında yorum yapma hakkına bile sahip olmadıkları duygu. zira bu konuda yorum yapabilmek için bir futbol takımını, beşiktaş taraftarının desteklediği gibi yürekten desteklemek gerekir.
ayrıca;
besiktasim
hayat sensin
dünya sensin
hersey sensin
gelecekse tüm acilar
biz haziriz sende gelsin
bu sevdadan vazgeçersek
allah belamizi versin..
1000. entrysini giren bu yazarın tutkusudur.
söz konusu yazarın kanı siyah beyazdır, canı siyah beyazdır.
babasının ona devrettiği bir onurdur beşiktaşlılık.
babasının omuzlarında seyrettiği maçlarla dile gelmiştir bu sevda.
baba oğul kapalıda seyrettikleri 100. yıl kutlamalarında megavizyon gösterisinde rahmetli olmuş futbolcular gösterilirken -bu sene şampiyon görelim sizi ölmeden mezara koymayın bizi korkutmaz bizleri musalla taşı ölümüne seviyoruz biz beşiktaşı- tezahüratında binlerce taraftar ile birlikte gözlerinden akan gurur gözyaşları zirveye taşımıştır bu duyguyu.
Galatasary ile oynanan ve 2-0 mağlubiyetten 3-2 galibiyiyete çevrilen şampiyonluk maçında feyyazın golünden sonra baba oğul çılgınca sarılarak babanın gözlüğünün paramparça yapılmasıdır beşiktaşlılık.
chelsea'ye Sergen'in attığı ikinci golde sevinirken avizeyi yerinden sökmektir beşiktaşlılık.
şampiyonluk maçının son dakikalarında söylenen oley oley oley oley şampiyon beşiktaş tezahüratını gözlerinden süzülen yaşlarla söyleyebilmektir beşiktaşlılık.
hiç tanımadığı bir adam otobüste yanındaki arkadaşıyla konuşurken beşiktaşa sövdü diye, eldeki şemsiyeyi o herfin kafasında parçalamaktır beşiktaşlılık. **
buz gibi bir istanbul akşamında, sağnak yağmur altında - beraber yürüdük biz bu yollarda beraber ıslandık yağan yağmurda- tezahüratını haykırarak fenerbahçe galibiyetini maçın 50. dakikasında kutlamaya başlayabilmektir beşiktaşlılık.
rakip takımın ölen teknikdirektörü için yapılan saygı duruşunu, çılgınca alkışlarla destekleyerek yeni bir tarz yaratmaktır beşiktaşlılık.
aslolan hayattır, hayat da beşiktaş diyebilmektir beşiktaşlılık.
bir gün bir çocuğum olursa, babamın bana yaptığı gibi ona bırkacağım bir onurdur beşiktaşlılık....
besiktaslı olmayanların anlayamayacağı ayrıcalıklı duygu. ne mantığı var diye felsefe yaparlar, herşey mantıkla olmamaktadır.. bazı şeylerin mantıki açıklaması yoktur, hissi bir olaydır.. gece gündüz uyumayıp istanbulda ya da deplasmanda takımı kovalayan binlerce insan vardır. bu insanlar hiçbir karşılık beklemeden sadece fedakarlık yaparak takımı desteklemeye çabalarlar. şimdi bu insanların yaptığını kim mantıkla açıklayabilir ki.. ama beşiktaşlıysanız onları anlarsınız ; )
Doğduğu anda başlar Beşiktaşlının aşkı. Beşiktaşlı, doğduğunda hayatı siyah beyaz görür. Bir bebeğin gözünü açtığında ilk algıladığı renkler siyah beyazdır. Sonra tanır diğer renkleri.
Beşiktaşa karşı duyulan aşkta doğumla başlar, işte o yüzden Beşiktaşlı olunmaz, Beşiktaşlı doğulur.
Beşiktaşlılık, çocukluğunda mahallede top oynarken kendini Metin, Ali, Feyyaz yapmaktır ya da kapalıda açılan bir pankarta, çocukça akılla yapılan yorumdur. Bir babanın Yarın ben oğluma ne diyeceğim? sorusunda gizlidir Beşiktaşlılık.
ilk aşkı Beşiktaşla yaşayan insan, unutamaz ilk aşkını hayatı boyunca. insan büyüdükçe aşkı da büyür Beşiktaşına. Bu aşk, Beşiktaşa geldiğinde kalbinin kıpır kıpır atmasıdır, bazen Çarşıda yürümektir, bazen de Kazanda delikanlılığa ilk adımdır.
Kol kola yürümektir Çarşıdan inönüye, bazen helal parayı kazanmaktır Köyiçinde. Maç sonrası sonuca bakmaksızın aşkını beklemektir Fulyada, bazen de her şeyi Köyiçinde başlatmaktır inadına.
Rakipleri masa başında kazandıkları şampiyonluk sayılarıyla övünürken, şerefiyle kazandığı ikinciliklerle mutlu olabilmektir, Beşiktaşlılık,
Ulu önderin kulübü sadece bir kere ziyaret etmesiyle övünmeyip, kurtuluş savaşı yıllarında her gün Beşiktaşın antrenmanlarını izlediğini, gün aşırı kulüp binasını ziyaret ettiğini Beşiktaşa ithafen yazdıklarının kulüp binasının girişinde asılı olduğunu bilip, Atatürk bizim takımı tutuyordu diyenlere gülebilmektir, Beşiktaşlılık,
Ulu önderin kurduğu Cumhuriyete sonuna kadar sahip çıkıp, kendi kendine cumhuriyet kuranlara Nerede sizin Atatürkçülüğünüz diyebilmektir, Beşiktaşlılık,
Halkın takımı olmaktır, Beşiktaşlılık,
Vefalı olmaktır, köy takımına elendikten sonra inönüdeki ilk maçta stadı doldurup aşkını tazelemektir, Beşiktaşlılık,
Yaratıcı zekâsıyla besteleriyle, tezahüratlarıyla, pankartlarıyla diğer takımların kendini bire bir taklit etmesini izlemektir, Beşiktaşlılık,
Rakip takımın taraftarına, dünya yıldızı dediği futbolcusuna, deplasmanda Korkak Tavuk dedirtecek zekâya sahip olmaktır, Beşiktaşlılık,
Yıllarca hasreti çekilmiş olan şampiyonluğa çok yaklaşıldığı bir anda takım öndeyken ezeli rakibinden talihsizce gol yiyip şampiyonluğu hediye eden kalecisini, tesislerde dövmek yerine alkışlayıp bağrına basabilmektir, Beşiktaşlılık,
Vefalı taraftar sıfatını Türkiyede başlatan ve hala da taşıyan tek taraftar topluluğu olma gururudur, Beşiktaşlılık,
Siyahla beyazı, ölümle yaşamı ayıran çizgiyle bağdaştırmaktır, Beşiktaşlılık
Kulüp başkanının dedikleriyle hareket etmeyip kendi başkanına O koltuk kutsaldır nasip olmaz herkese diyebilmektir, Beşiktaşlılık,
Halkın takımı olmanın verdiği gururla, alın teriyle kazanılan parayla dalga geçenlere, Hepimiz Kapıcıyız deyip Silah mı satsaydık? diye sorabilmektir, Beşiktaşlılık,
Rakipleri masa başında kazandıkları şampiyonlukları ile taktıkları yıldızlarla övünürken, Türkiyede sadece taşıma hakkı kendisine verilen milletimizin uğruna şehit düştüğü ay yıldızımızı gururla taşıdığını bilip, bizim ay yıldızımız yeter diyebilmektir, Beşiktaşlılık,
Takım böyle tutulur diyenlere, ilk kurulan takım olmanın gururuyla bakabilmektir, Beşiktaşlılık,
Tesiste futbolcusunu dövmek yerine, kötü oynayan takımını sahaya arkasını dönerek, maçtan sonra stadı terk etmeyip şarkılarla türkülerle protesto etmektir, Beşiktaşlılık
Bir gün herkesi Beşiktaşlı yapmak gibi kompleksli bir düşünce yerine “Beşiktaşlı olmanın ayrıcalığını Beşiktaş ruhuyla yaşayabilmektir Beşiktaşlılık,
Nihat, Sergen, Metin, Ali, Feyyaz, Rıza gibi yüzlerce futbolcuyu kendi öz kaynak düzeninde yetiştirip Türk futboluna kazandırmaktır, Beşiktaşlılık,
Sportif başarıların bilincinde olup, mazisiyle övünürken, yıldız savaşı yapan rakiplerine yukarıdaki ahlaki ve etik değerleri sayabilmektir, Beşiktaşlılık,
Bütün bu sayılanları bir cümlede toplayıp, Beşiktaş Sen Bizim Her şeyimizsin diyebilmektir, Beşiktaşlılık,
Herkes Beşiktaşlı olamaz, zaten ahlak ister, değer ister, tabi biraz da yürek ister...