adalar bisiklet, arnavutköy piknik, bakırköy kaos, beşiktaş candır.
kumkapı rakıdır, kadıköy dershanedir.
nişantaşı pahalı bir kahve ve vitrin, bebek sahildir.
üsküdar ezan, beykoz ağaç, avcılar deprem, şile güneştir.
levent takım elbise ve gökdelen, fenerbahçe sükûnet ve köpektir.
çatalca uzaktan olan ama sevilen bir akraba, eyüp açlıktan ağzı kokmuş bir sokak çocuğudur.
ve hepsi bir yana beyoğlu istanbuldur.
beyoğlu istanbul un ruhudur. başka bir sehire gittiğiniz zaman bile beyoğlu na benzer yerler arar gözleriniz ama hiç biyer de yoktur eşi. hayat beyoğlu nda 24 saat durmaksızın devam eder. her sokağın da ayrı bir tat, farklı bi tarz vardır. belirli bir kesime ait değildir beyoğlu. enteli, rockcısı, metalcisi, yazarı, şairi, koministi, ülkücüsü, krosu, tikkysi.. hepsini kucaklayan yer beyoğlu.
anlatiyim:eskiden tramvayları atlar çekerdi lakin şişhane yokuşunda 2 at yetmez azapkapıdan takviye 2 at daha alırlarmış.taksime varınca takviye atlar bu gün fransız konsolosluğunun taksim meydan tarafındaki sokaktan girerseniz görebileceğiniz tramvay bakım istasyonunun bulunduğu yerde bir ahırda dinlendirilir sonra da boş bir şekilde azapkapıya götürürürlermiş.bu ahırı dingo isimli bir rum vatandaş işlettiği ve gün boyu paldır küldür atlar girip çıktığı için bu deyim ortaya çıkmış.
bir ilçe düşünün ki bir tarafta zenginler otursun aynı tarz binalarda bir tarafında uyuşturucu satıcıları, romanlar oturusun aynı tarz binalarda. işte bu görüntü tek beyoğlundadır. cihangir de zengin ve entel tipleri görürken tarlabaşına indiğinzde korku filmlerinden fırlama karakterleri görürsünüz.
islamiyet'i kabul edip burada oturmaya başlayan Pontus Prensinden ya da "Bey Oğlu" diye anılan Venedik Prensi'nin burada oturmasından kaynaklı bu ismi aldığı rivayetleri vardır.
içinde doğmadığım ama mutlaka ölmek istediğim, gördüğüm her ülkede ona dair bir benzerlik arayıp bulamadığım, takliti olan ama orjinali olmayan, aşmış güzellikteki istanbul ilçesi, masal diyarı.
Başka nerede insan kendini evinde hissedebilir. Karanlık Londra'dan önceki evim. Bazen kızarım, bazen küser giderim. Sonra döner kucaklaşırım Beyoğlu'yla. Hüzünlenir mutlu olurum. insan olurum.
Beyoğlu'nda gezersin gözlerini süzersin
Sevdiceğim yavrucağım niçin niçin beni üzersin
Mavi gözlük takarsın çok canları yakarsın
Sevdiceğim yavrucağım niçin niçin beni üzersin
Gel gel gel bana gel bana gel
Gel gel yanıma yanıma gel
kalabalık.. varoş.. eski.. ama büyüleyici..
boğaza bakıp huzur bulan insanları hiç anlmamışımdır zaten.. boğazın manzara olusu ve ev alnırken kadınların o basit
konusmaları :
^^ yeni yalı aldık yine.. hıı evet boğaz manzaralı ..tabi eşsiz bi güzellik ..
ya insan her gün aynı denize aynı boğaza ve aynı imalat arabalara bakmatan ne zevk alırki ? (alabilirki)
oysa beyoğlu öylemi belki insanların gürültüsünden dinlenemessin baş ağrıların dinmez ama beyoğluyla yaşmaya alıştıktan sonra ninni glir taranvayın,mızıkacıların,kestancilerin sesi..
beyoğlu arka sokaklar:
allahın unutup gittiği sıradan insanlar.. tanıdık yüzlerden kaçıp yabancı yüzlere karışıp sohbet eden arkadaslr
sevgililer:
ucuz snemalarda.. karanlıkta ayıp işlerler..
tranvaylar:
birkaç sokak çocuğunu arkasına takıp maxsimum tranvay sesiyle gözden kaybolurlar..
ve diğerleri..:
sıradan insanlar bazıları beyoğlunun o güzel eski evlerinde otutur ve şanslıdırlar beyoğlunda yürürken benim kadar heycanlanmazlar çünkü onlarda o harikanın parcasıdır tıpkı mızıkacılar kesatneciler eylem yapan üniveersteliler siyasi dergiler satan gençler gibi.. hepsi o harkanın birer parcasıdırlar..
turk, ermeni, rum, cingene, ingiliz, fransız, alman, katolik, arap, levanten, sirp, bulgar, acem, hırvat, afgan, tatar, yahudi, italyan, çinli, ve daha bir cok ulusun birbirine karistigi medeniyetler beşiği. gerçek istanbul lu olmak beyoğlu lu olmakla tasvir edilir ki bizim de nüfus kütüğümüz de beyoğlu yazmaktadır.