berlin'de astorya lokantasinda
bir garson kız vardı,
gümüş damlası gibi bir kız.
yüklü, ağır tepsilerin üstünden gülümserdi bana.
yitirdiğim memleketin kızlarına benzerdi.
ama bilmem ki neden
gözlerinin altı çürürdü kimi kere.
nasibolmadı
baktığı masalara bir türlü oturamadım.
bir gün bile oturmadı baktığım masalara.
yaşlı bir adamdı.
hastaydı da sanırsam,
perhiz yemekleri yerdi.
yüzüme kederli kederli dalmayı bilir
almanca bilmezdi ama.
üç ay, üç övün gelip gitti,
sonra kayboldu.
belki memleketine dönmüş
belki dönmeden ölmüştür.