beklenenin asla duymayacağı duysa da aldırmayacağı cümledir. zaten beklenen duysun diye söylenmez çoğu zaman; umutsuz aşığın aşka sadakatidir bu cümleyi söyleten...
"beni hep sev olur mu?" dedi önce çocuk, sonra "beni hiç bırakma tamam mı?" dedi. o böyle söylerken sen nasıl bırakacaktın ki onu? sen onu "hep sevecek" ve "hiç bırakmayacak"tın. o da seni "hep bekleyecekti". ne olursa olsun, başınıza ne gelirse gelsin bekleyecekti. insan neden hep tutamayacağı sözler verirdi ki? neden başka başka anlamlar yüklerdi cümlelere? söylediklerinin karşıdaki insanda nasıl etkiler yaratacağını düşünür müydü acaba?
anlık düşünceyle söylenen, hatta inanarak söylenen son derece sıcak bir cümledir.
bunu diyen insanı, denilen kişi alıp sırtında taşımaldır aslında, ama denilen kişi arkasına bakmadan gider bu cümle soylenirken.
ve soyleyende anlar ki, hep beklenilmeye değecek insan hep bekleyebilecek olan insandır.
sevgili ben seni hep bekledim
gelmez diyor bir ses, olsun yine beklerim
beni artık korumayı bıraktı meleklerim
gelsen de severim, gelmesen de severim..
kırarım zincirlerini gecelerimin,
boğulurum karanlıklarda,
çekerim tüm zehirli dumanları,
içerim en ağır şarabını hancının,
güne gözüm açık girerim yine,
perdeyi hep açık tutarım,
istersen pencereyi de,
kapılarıma kilit vurmam hiç,
mutlaka bir bardak sıcak çayım olur mutfakta,
dilerim geleceğim sensiz olmasın.
yeter ki geleceğinden şüphem olmasın...
sarfederken doğruluğunu asla sorgulamadığımız cümlelerden biridir. belki abartıyor muyum ki diye aklımızın bir köşesine bir soru işareti gelir ama hızla uzaklaşır o soru işareti; yerine ünlem işaretleri gelir. zamanla umutsuzlukla beraber hep bekleyeceğimiz başka birilerini sokarız hayatımıza.
ben seni hep beklerim; ama lütfen sen beni çok bekletmeyenlerden ol!