-bankamatik sırasında bir arkadaşla halay çekmek
-lys çıkışı iki arkadaş ve bir babayla halay çekmek
-yurtta 5 arkadaşla halay çekmek
-metro durağında bir arkadaşla halay çekmek
-yürüyen merdivende bir arkadaş ve bir ablayla halay çekmek
-bahariye caddesinde gece 4 arkadaşla halay çekmek
- otobüste iki arkadaşla halay çekmek.
altı dükkan olan evimizin, ortası cam ve iki tarafında iki kanat bulunan penceresinin bir kanadından çıkıp, pencere kenarından yürüyerek diğer kanadından içeri girmek. çocukluk işte. şimdi kafama silah dayasan yapamam diye düşünüyorum.
olay tuzla piyade okulunda geçer,
merkez şubede yazıcısınızdır. yazıcıyı burdan anlatmayalım bildiğin amele işte, fakat merkez şubenin olayı
kim nerde askerlik yapacak kimin hangi vasıflarda askere ihtiyacı var,
ona göre düzenlemesini yapar ve gelenleri yönlendirir. Yazıcıyım ülkenin tüm asker ihtiyacları benim önüme düşüyor
bende emir olarak okula dağıtıyorum, örneklersek,fayans işinden anlayan er-erbaşların konyaya sevkine.
sivilde ahçı aşçı belki onların sevkine saz çalanından tutda baklava açanın sevkine merkez şube karar veriyor.
düşün işte bende orda yazıcıyım.bir gün bir emiri tüm okula dağıtmak için yazıyorum emir kısaca şöyle
sinema ile ilgili bölümlerden mezun, yada sivil hayatında film projelerinin içinde bulunmuş askerlerin tesbiti ve
kuvvet komutanlığına bildirilmesi... emri yazarken oha dedim adamlar beni arıyor... Emri tüm bölüklere yazdık gönderdik
tabi cevap hep tırttır. Yani istenilen asker birtürlü bulunamaz aslında vardırda cevap otomatik işte.
babama ilk sevgilimi itiraf etmem.
deli cesareti gelmiş olsa gerek. kahve yapıp götürmüş oturmuştum karşısına, 'baba erkek arkadaşım var desem ne dersin?' diye soruşumu hiç unutmam.
babamın yüzüme bile bakmadan 'biliyorum derim' deyip lafı oturtuşunu da...
Üniversitedeyim. Devlet yurdunda kalıyorum ilk senemde.Sevgilim vardı bir tane. Gece telefonda çok fena kavga ettik. Kendime yediremedim. Telefon yetmedi tabi. Gecenin saat 4'ü. Çağırdım onu yurdun önüne, çok acil gel, konuşmamız gerek diye. Yakın bi arkadaşla yatak çarşaflarını birbirine bağladık. Aralara düğümler attım. inerken tutunayım diye. Hani babam rambo ya benim. Ellerime bebe pudrası sürdüm. Balkon ile yer mesafesi 8 metre kadar. Yani aşağıdan bayağı yakın görünüyor. Çarşafları balkon demirine bağladım. Hatırladığım son şey, sabah ezanının sesi... Ayağımı çarşafa doladım ve sallana sallana son hız aşağı inerken, yaklaştım sanırım deyip kendimi bıraktım. Küüüt diye bir ses. Sanırım öldüm.. Ezan sesini de duyunca, aha dedim selam verilecek şimdi. Ama yok ölmemişim. Yerde nefessiz bayağı bir debelendim.sırf üstü düşmüşüm. Sevgilim beni havada uçarken görmüş olacak ki, koşarak geldi. Beni kaldırdı. Bir arkadaşın evine gittik taksi ile. Hava aydınlanınca ssk hastanesine gittik. Film falan çekildi. Yumuşak doku travması var dendi. O zamanlar final zamanlarıydı. ilk günler çok üstünde durmadım. Tam 18 gün katlanılmaz acılar çektim. Eve vardığımda annem ayağımı görünce şok oldu. Zira, sonrasında öğrendiğimiz üzere, sol ayak topuğumda okkalı bir kırık mevcutmuş. Ve ben o kırıkla hergün okula seke seke gittim geldim be sözlük. Kırığın bir kısmı kaynamış.. Sonuç : 1 ay boyunca ayaktan dize kadar eşşek ölüsü ağırlğında yazın sıcağında alçı ile durmak zorunda kaldım. Aileme de oldukça saçma bir yalan söyledim.
virüs programı kurmaya nasıl cesaret ettim arkadaş..
vatandaş herşeyimi sorguluyor, program indiriyoruz vay efendim neymiş güvenli değilmiş..
hemen cart diye siliyor..
nasıl bir belaya bulaştım ben arkadaş ya..
Fanatik Fenerbahçeli olan sinir hastası dedeme fener ligin son maçında maçı kaynedip de kupayı alamayınca gidip alaylı bir şekilde geçmiş olsun demem. Ben evden çıktıktan sonra kıyamet koptu.
Üniversite 2. Sınıf 2. Dönemin başında bir arkadaşımla arkadaşımın eniştesinin kullandığı arabayla Malatya'ya gittim ailemin ve o zamanki sevgilimin haberi olmadan. Sevgilim malatyalıydı. Arkadaşımla gezerken malatya caddelerinde her dakika ' aha şurdan eren çıkıyormuş' dedim dedim sonunda eren çıkıverdi karşımıza. Adam donup kaldı bizi görünce. Sonrasında kavgalar vs.. şimdi olsa yapmam herhalde. Ya da yaparım bilmiyorum.
Tanım: yazarların bir zaman cesaret edip yaptığı ve sonra hatırlayıp hayret ettiği şeylerdir.
Edit: arkadaşım dediğim de erkekti yalnız.
yemek yerken babam sevgilimle dalga geçtiğinde yumruğumu masaya vurup odama gidişim. lan daha lise 1 e gidiyodum amk. sen bilir kişi misin? sen uzman mısın? sen kimsin lan babanın karşısında masaya yumruk vuruyosun. neyse ki bişey dememişti arkamdan bağırmıştı sadece.
bi keresinde çalıştığım dükkanda (ilkokul 8 dim tabi) arka tarafta, o gün gördüğüm seksi bi kızı düşündüydüm galiba. amk çok utandım lan. hem de çok büyük cesaret. hay amk yine utandım. tabi sadece işemeye yaramadığını yeni çözdüğümüz zamanlar. utançtan ölecem lan..
painttaş oyunu oynamaktır. Şöyle ki renki renkli ceviz büyüklüğünde taşların bulunduğu koca yığınlar arasında çocuklar olarak toplaşıp savaşmak, tabi her ne kadar vurmadan esprisine oynuyor olsakta aradaki öküzlerden birinin kafama taşı yapıştırması sonucu sonu hastanede biten oyundur. Halbuki ne cesareti çocuk saflığıdır.
Edit: imla
Burgazada'dan gece zifiri karanlikta telefon isigiyla cam limanina gitmek. Hem de yolu bilmeden. Ve ufacik dandik bir tekneyle. Simdi olsa gidemem, o zaman cahilligime gelmisti.
Çıkmıyoruz ama konuşuyoruz döneminde hoşlandığım çocukla konuşmamız bitince "SS" diyip kendi duygularımı belli ettiğim zaman "ben buna nasıl cesaret ettim" dememe sebep olandır. Sonra kıvırmak için çok uğraşmıştım.