çok yalnızım lan. ciddiyim, acıyorum artık halime, böyle planlar kuruyorum bişeyler yapmaya çalışıyorum kendi başıma, yapıyorum da iyi kötü ama mutsuzum ya. keşke diyorum üniversitede birisini bulup niçin almamışım himayeme, kullanırdım bugünler için *
Bugün ne olduğunu söylemedin ya ey sevgili sonra da çıkıp bana gerginlik çıkarma bak ilişkimiz ne güzel gidiyor dedin. Ben bir lere sorarım bişeyi ikincisi olmaz ama adımımı da sağlam atarım. Sana uyuyacağımı söyledim ama uyumayacağım gece. Sadece konuşmak istemiyorum kimseyle birazdan heeşeyi kapatacağım telefonı bilgisayarı ışıkları kendimi bile kapatacağım. insanlar nasıl duyarsız ve umursamaz oluyor elbet öğreneceğim bir gün.
if you all my life desperately trying to deal with loneliness, but it still remains the only constant companion of your life, then you may want to still take it, love it and try to find happiness in it ..allah has for each vision of life ... and it is not always so, as we present it, because if allah so vehemently does not want us to give something, then maybe we have a different way, and that we do not need. ... of course, it is contrary to my beliefs, you need to fight to the last breath ... and i'm not saying anything ... i just think ...
Millet son model otomobiller ve yanlarinda manken gibi hatunlarla, alemden aleme direksiyon sallerken; bizim olayimiz hala kolonyalı mendille converse ucu silmek bacanak.
Bazen yeniden yeşermek ister insan. Yeniden doğup geçmişteki hatalarını tekrarlamak istemez. Yeniden doğmayacaksınız ama yeni bir düzen için alacağınız ikinci nefes kadar yakınsınız. isterseniz yürüdüğünüz yollar Allah yolu olu yaparsınız. isterseniz patron istedi diye eğdiğiniz başınızı Allah’a rükû edersiniz. isterseniz rejim yapmak yerine az yer çok oruç tutarsınız. Allah’a giderseniz Allah’ta size gelir. Unutmayın ki insan ya Allah’a koşarken yakayı ele verir. Ya da kaçarken…Hayata ilk baktığın gün ve sonrasında yaşadığın çocukluğun, kederlenen gençliğinin ardından kahreden bir yaşlılığın, mutlu olduğun günlerin, gencecik çınarken hayatının ortasında denizlerde boğmak istediğin bir bedenin, o an seni kurtarmak isteyenlere acaba neden şimdi dedin mi? Onlara veya kendine bu soruyu sordun mu? Sorsan da cevap Alamazsın yalnız ve yalnız her daim Allahtan istemedikçe ve onun sana şah damarından yakın olduğunu bilmedikçe.Hani bazen elmanın yarısına bakıp, kirazın kırmızılığına hayran kalıp, suyun şarıltılarına, göklerin görkemli bulutlarına, ihtişamlı dağlara nazar edip seyrettiğimizde, o yaratan ne güzel yaratmış diyerek temaşa deriz. Hani bazen Allah’ın verdiklerine şükreder sonra afiyetle nimetleniriz. Bunları demek ne kadar güzel insan olduğumuzun bir nimetidir şükretmek. Ama bir sorun var . Allah kul olmadıkça, başını secde etmedikçe, fakiri kollamadıkça, zekâtı vermedikçe, insanlık beş para etmez sen ona kul olmadıkça.Sen kendini bildiğinde, kendini anlayacaksın. Kendini anladığında, kendin olacaksın. Kendin olduğunda ise kendi değerlerin olacak. O zaman su gibi ihtiyaç duyduğun namazın, her daim almak zorunda olduğun nefes gibi ahlakın, yiyip doyduğun aşları içine sindirdiğin kadar bilgin olacaksın.
Ne okursan ve nerede okursan oku,
ister diplomanın üstünde ilkokul yazsın,
isterse bitirilmesi en zor üniversitenin adı
ister birisi taştan çıkarsın ekmeğini,isterse diğerinin adını taşlara yazdırsın yaptığı icadı.Ama unutulmamalıdır ki insanlık;fen bilimleri formüllerini ezbere bilmekte değil,haddini bilmekte gizlidir.Sonuçta kimin daha cahil olduğunu akıl değil,sergilediği hoşgörü, terbiye, ve insanlık belirler.
Her insanın bir sınırı vardır. Duygularının sınırı. Acılarının sınırı. Gözyaşının sınırı. Nefretinin sınırı. Affetmesinin sınırı. Onun için insanlar bazen uzun süre dayanabilir. Uzun süre susabilir. Uzun süre bir sonuç çıkarmaya çalışır. Ve sonra bir anda bir şey söylemeden ve bir açıklama yapmadan, çeker gider... https://galeri.uludagsozluk.com/r/979935/+
bilmiyorum, galiba kimseye sonsuz güvenmemek lazımmış. Kimseyi dinlemeyecek kadar sağır olmak da mantıksızlıkmış.
insanın kulağı en azından en yakınındakilere açık olmalıymış.
En sevdiklerinin dediklerine kulak asmaz da kendi bildiğini yaparsa insan eninde sonunda şaşmaz mı?
sonsuz güvenilebilecek biri yaratılmış mıdır ki? kimseye, yalan söylediğini düşündüğünüz ve hatta yalan söylediğinden emin olduğunuz halde "ben ona güveniyorum, o yalan söylemez" diyecek kadar güvenmeyin.
içinizde birikecek keşkelere yer bırakmayın, iyi ki'lerle donatın kalbinizi.
Hepimiz bazen kaçış planları kurarız yeni bir hayata başlangıç için. Kimisi şehrini kimisi üniversitesini değiştirmek ister ama size bir şey söyleyeyim mi? Hayalini kurduğunuz o kaçış planı asla çözüm yolu değil, inanın bana. Neden mi?
insan yaşadığı yeri cennete çeviremiyorsa gittiği yeri de cehennem eder.
Büyük kaçış planları yerine küçük değişimler uygulayın, bulunduğunuz yeri güzelleştirmeye çalışın, yaşadığınız yerdeki hayattan zevk aldıkça kaçmak yerine daha da çok aynı yerde kalmak isteyeceksiniz.
Yani çözüm yolu kaçış değil sorunlarla yüzleşmek. Kim ki kendini yaşadığı yerden kaçmaya sürükleyen sorunlarla yüzleşir ve onları alt ederse o kesinlikle başarılı olur ve hayatına mutlulukla yaşamaya devam eder.
Mevsimlerin değiştiğini gördüğümden beri kızmıyorum kimseye..Her kışın sonundan bahar geliyor mutlaka. Elimde olmayan ne varsa kabulleniyorum bu yüzden. Ve elimde olanlar için de sıkmıyorum avuçlarımı. Zorla yaşanmıyor bu hayat, her şey olacağına varıyor... Olacaksam, olacaksa mutlaka bana gelecek. Ya da ben O'na gideceğim, biliyorum… https://galeri.uludagsozluk.com/r/981086/+
iÇiMDE Ki UMUT
Bazı sabahları uyandığımda , içimde bir yetimin yüreği gibi yanan, bir kor yangınıyla uyanırım. Hatırlamasam da bilirim, rüyamda seni gördüğümü. En zor şey, yakınların uzaklığıdır. Bir adım mesafede olup da yüz bin adım mesafede olmaktır. En zor şey, aynı mevsimi yaşarken, aynı havayı solurken kutuplar kadar uzak düşmektir. Bazı sabahlar yüreğim yanarak uyandığımda ve artık ulaşılmayacak kadar uzak oluşumuzu idrak ettiğimde, bir burgu girer ayak uçlarımdan beynime ve böbreklerimde inceden fiziki bir sancı bir düşmana selam verir gibi yoklar beni. Bu sabah ve her sabah yeniden güneş doğacak, içimde bir umut hep beslenecek. Bu gün akşam olacak, belki daha kendini yenileyen çok sabahlar olacak. Belki daha hüznün bir virüs gibi dağıldığı çok akşamlar olacak. Belki daha demir ateşi gibi yakan hatırlanmayacak, sabahları uyandığımda sancıya neden olacak çok rüyalar görülecek. içimde ki umudu hayırsız bir evladı besler gibi besleyeceğim.Şu doğan güneşi görüyorsun, şu esen rüzgarı, seni yalayıp bana kadar ulaşan rüzgarı, geceleri aynı yıldıza bakıyoruz sahilde çakıl taşı topladığımız günler gibi. Bir beni görmüyorsun , bir de benim umutlarımı. Şimdi ben farklı sesleri dinlerken, sen farklı sesler duy. Hissediyorum ki bitmemiş hikayemiz, içimde ki umut ondan besleniyor. Umutlarımla beslenen umutlarımı, gecenin karanlığında, gecenin kalleşliğinde, gecenin sır yüklü koyuluğunda bir sen öldürebilirsin, bir sen.
Dolunayda sana yaktığım kumsal ateşi içimde yandığı sürece, o sahilden esen lodos burnuma senin kokularını getirdiği sürece ve rüyalarım son bulmadığı sürece, hikayemizin bitmemiş olduğuna olan inancım sürecek.Belki de bazen unutmak için uyumak gerek, rüyaları hesaba katmadan... https://galeri.uludagsozluk.com/r/981533/+
Canınızı acıtmak için kelimeler bomba gibi kucağınıza bırakıldığı anda yaşanılan en güçlü duygu: afallamak. Bu kadar kolay mı peki can yakmak? Sanki su istermişçesine veya iyi günler dilermişçesine.
Kafamda kurduğum dünyayla sizinki uyuşmadıkça kendi dünyama çekiliyorum. Yavaş yavaş ama etkili bi' yok oluş benimkisi.
Ateş bir gün suyu görmüş, yüce dağların ardında sevdalanmış onun deli dalgalarına. Hırçın hırçın kayalara vuruşuna, yüreğindeki duruluğa...Demiş ki suya: Gel sevdalım ol, hayatıma anlam veren mucizem ol... Su dayanamamış ateşin gözlerindeki sıcaklığa, al demiş; Yüreğim sana armağan.. Sarılmış ateşle su birbirlerine sıkıca, kopmamacasına... Zamanla su, buhar olmaya, ateş, kül olmaya başlamış. Ya kendisi yok olacakmış, ya aşkı...Baştan alınlarına yazılmış olan kaderi de yüreğindeki kederi de alıp gitmiş uzak diyarlara su.. Ateş kızmış, ateş yakmış ormanları... Aramış suyu diyarlar boyu, günler boyu, geceler boyu. Bir gün gelmiş, suya varmış yolu. Bakmış o duru gözlerine suyun, biraz kırgın, biraz hırçın.
Ve o an anlamış; Aşkın bazen gitmek olduğunu...
Ama gitmenin her zaman yitirmek olmadığını...”