sevgili tanrım;
aslında çok garip bir başlangıç oldu bu sözlerim biliyorum. ne de olsa varlığını kabul etmiyorum. ama bir ihtimal yanılıyorsam diye sana bunları yazmak istedim. gerçi senin yandaşların varlığından emin. o kadar eminler ki benim gibi kimselerin varlığını bile sana hakaret olarak sayıyorlar. ama bu konudan az sonra bahsedeceğim. kusura bakmazsın değil mi? alıngan bir tanrı değilsindir umarım.
saçmalama dediğini duyar gibi oluyorum. duymuyorum da tahmin ediyorum diyelim. belki de seninkilerin kalp gözü dedikleri budur bilemiyorum. aslında sana yazdıklarımın bir paradoks olduğunun da farkındayım. zaten inandığım gibi yoksan bu yazım boşa gidecek, varsan zaten benim gibi senin varlığını kabul etmeyecek birinin yazdıklarını neden kaale alasın di mi?
ben yine de bu paradoksa rağmen varsan seninle konuşmak istiyorum. sen beni kaale almasan da bunu yapacağım çünkü belki sen de biraz kendini toparlarsın bunları okuyunca. bunun vakti geldi artık değil mi? birileri sana gerçekleri de söylemeli ara sıra. alınmaca gücenmece olmasın lütfen aramızda. bunları yazdığım için cehennemde ekstra bir olaya falan da girmeyelim olur mu? tanrılar bu işi nasıl değerlendirir bilemiyorum ama biz insanlar eleştirinin her zaman da kötü bir şey olmadığını düşünürüz. kötü olduğunu düşündüğümüz de olur bazen. herkes adına konuşamam, anlayışla karşıla lütfen beni.
neyse gelelim konumuza tanrım.
bak şimdi. sen son dinini göndereli 1400 yıl oldu. bu süre senin için kısa biliyorum ama insanlık için uzun bir süre bu. ve en son olsun diye yolladığın bu din de biraz demode kaldı. gör lütfen bunu. facebook diye bir şey çıktı be tanrım. tahmin edebilmiş miydin bunu? ama sen hala develerle seyahat edildiği bir çağda yaptığın sürümü güncellemedin. e haliyle sana inananlar sanki hala o devirdeymiş gibi davranıyorlar. sakal uzatanları mı ararsın, kara çarşafla sokakta dolaşanları mı? inanır mısın hala dişini misvaklayanlar var. bir sürü bilim adamı bunun dişlere bir faydasının olmadığını söylüyorlar ama pek iplemiyor sana inananlar bu durumu. vardır bir hikmeti diyorlar. sanırım ilerde bilimin misvağın mucizevi bir gücü olduğunu bulacağını düşünüyorlar. hem kapitalizm diye bir şey çıktı senin bizi son bıraktığın noktadan sonra. misvaklı diş macunu çıkardılar. sen de takdir edersin ki suyu çıktı artık bunun tanrım. istiyorum ki akıllansınlar artık. sen de böyle düşünmüyor musun?
ama benim sana asıl söylemek istediğim bunlar değil. ne de olsa beni ilgilendirmiyor kimsenin dişini neyle fırçaladığı, tuvalete hangi ayakla girdiği, poposunu neyle sildiği falan. insanların kişisel tercihleri bunlar, beni bağlamaz. aa bak söylemeyi unuttum. demokrasi, empati, özgürlük gibi kavramlar da çıktı senden sonra. insanlık artık kişisellik diye bir kavramla tanıştı. bilmiyorum sen ne düşünüyorsun ama biz köleliği falan kaldırdık mesela. iyi oldu bence. sence nasıl oldu tanrım, haksız mıyım?
tamam tamam sıkıldın biliyorum. her bir kuluna 10 dakika ayırsan 6 milyar x 10 dakika = 1 milyon 141 bin 552 sene yapıyor. hesap makinesi diye bir şey var oradan hesapladım. ama eminim ki sen onun icat edileceğini de biliyordun. o yüzden asıl konuya dönüyorum. ben sana daha çok benim gibi sana inanmayanların sorunlarından bahsetmek istiyorum.
hani şu senin 1400 yıl önce yolladığın din var ya. hah işte o dinin ahlak anlayışında güncellenmeye ihtiyaç var bence. o ahlak anlayışının öncelikleri modern insanın tanıştığı özgürlük, demokrasi, empati gibi kavramlarla ters düşüyor biraz. senin bu son sürümdeki ahlak anlayışında kişisel özgürlüklerden söz edilemiyor pek. mesela kadınlar. hala namusu bacak arasında gören, namussuz olduğunu düşündükleri kadınları cezalandıranlar var ülkemizde. yine biz iyiyiz. o senin ayetler yolladığın mekke'de, medine'de kadınlar araba bile süremiyorlar. yasak. araba ne diye sormayacağını ümit ediyorum. asıl konuya odaklan lütfen. hem kişi kendi günahlarından sorumlu olup öbür tarafta cezasını çekecekse neden kadınların elini ayağını bağlayan, erkekleri kadına hakim hale getiren, birey kabul etmeyen, öcü gibi kıyafetler giyen bir şekle sokuyorsun anlamak mümkün değil doğrusu. aa bu arada ilave etmek isterim tanrım "moda anlayışın iğrenç". hakaret değil bu yanlış anlama. ama kara çarşaf, sakal, şalvar bunlar hakikaten çok estetik dışı şeyler. Jean Paul Gaultier bu konuda senden daha iyi bilesin.
hah ne diyordum? kadın diyordum. ayıp etmişsin gerçekten kadınlara. hala namus cinayeti var, recm var ya tanrım. "kadınlar erkekleri tahrik etmesin" diye bir anlayış var. sevdiği erkekle birşeyler yaşamayı "kadının orospuluğu" diye görenler var. kaba konuştuysam kusura bakma da gerçek böyle işte. halbuki kişinin kendi hayatı üzerindeki tasarruf hakkını sınırlayan bir ahlak anlayışı kötü bir ahlak anlayışı değil midir tanrım? ahlak dediğimiz şey kişinin şahsıyla değil topluma karşı olan davranışlarıyla alakalı olmalı değil midir? her cuma dükkanının kapısına "cumaya gidiyorum" diye tabela asıp insanları kazıklayan bir esnaf neden ahlaklı diye addedilirken, tek suçu erkek arkadaşıyla öpüşmek olan bir kız ahlaksız addediliyor bu senin ahlak anlayışında?
sadece bu kadar da değil. seninkiler sadece kadınlara karşı değil herkese karşı bir "benim inancım doğrudur, gerisi düşmandır" tutumu sergiliyorlar. sokakta küpeli diye adam dövüyorlar, ramazanda sokakta sigara içen kadına saldırıyorlar.. siyasetçileri bile "başı açık kadın ahlaksızdır" gibi beyanatlar veriyorlar. halbuki bir ahlak anlayışında öncelik kişinin "sadece" kendisini ilgilendiren davranışları olmamalı be tanrım. başı açık kadın, toplumu soyan, vergisini vermeyen bir adamdan daha çok tepki çekiyorsa bu işte bir sorun vardır.
belki de bu hale geleceğini sen de tahmin etmemiştin tanrım. sana inananlar senin her şeyi bildiğini söylüyorlar. eğer öyleyse daha kötü. indirdiğin dinin yüzyıllar boyu savaşlara sebep olacağını, insanların birbirlerini keseceğini biliyorduysan da buna müsaade ettiysen daha kötü. o zaman var olduğunu bilseydim de sen benim tanrım olamazdın. daha hümanist tanrılar var dünyada. onlar sırf müslüman bir ülkede doğup müslüman olan bir adamın, sırf hristiyan bir ülkede doğduğu için hristiyan olan bir adamı kesmesini uygun bulmuyorlar. tam tersini de uygun bulmuyorlar tabi. onlara takılırdım belki, bilemiyorum.
ama bu kadar yıldır senin dinini yaymak adına, yine senin emrettiğin cihat için birbirlerini doğradı insanlar. hiç mi bakmadın tanrım bu tarafa? hiç mi görmedin, üzülmedin? illa biz mi fark etmeliydik bunun vahşet olduğunu? bak bu da paradoks işte. eğer indirdiğin din buysa kötü bir din, bu değil de insanlar onu değiştirip yanlış uygulamalar yaptıysa o zaman da evrensel değil. çünkü bu dine bakınca insanların büyük çoğunluğunun gördüğü şey bu. baskı, vahşet, kendinden başkasını tanımamamazlık.. bir noktadan sonra zaten yazılanın ne olduğu değil, uygulananın ne olduğu önemli değil midir?
neyse tanrım çok vaktini aldım. ama senin de bu yazdıklarımdan sonra kendini toparlama vaktin geldi de geçiyor bile. yap işte bir şeyler. sen tanrısın ne yapılacağını bilirsin diye ümit ediyorum.
bir de özel bir ricam var senden. müslüman arkadaşlara söyle de ramazanda oruç tutmayanlar için 1-2 lokantayı açık bıraksınlar. geçen ramazan camları gazete kağıdı kaplı pis bir lokantada tost yemek zorunda kaldım, çok ağırıma gitti.
yazdıklarımdan alınmadığını ümit ederek en kısa sürede cevabını bekliyorum. zaten seninkiler bunu günün en kötü entrylerine sokacaklardır. yine de sen yazdıkça ben de yazacağım.
sevgilerle yanessar
bu yazımı yaradana yazmaktır. sözlükte herkese herşeye bir yazı yazılırken bir şükretmek için yapılmalıdır.
allh ım sana verdiğin her şey için şükürler olsun. amin.
Evet ben bu kısacık özücük yazıyı tanrıya yazdım. Bak tanrım beni iyi dinle. Şu afrikanın yolunu öğren ve robin hood moduna geç. Al şu zenginden ver fakire. Ne kaybedersin ha ? neeee ? neyse hadi görüşürüz. Sen dediklerimi yine de bir düşün.
bazen çok anlaşılmaz oluyorsun biliyor musun. hani hem kullarına masumların canını yakmayın diyorsun hem de şu hayatta arzuları 2 elin parmağını geçmeyen bir adamı olmadık işlerle uğraştırıyorsun. yok arkadaş, ben basit adamım kafam basmaz öyle şeylere. hayır hem anamdan emdiğim sütü burnumdan getireceksin hem de ben hayırlısı böyleymiş diyeceğim. bu saçmalık züğürt tesellisi bu bildiğin. senden ondan iyisini isteyen oldu mu.
Allah'ım tamam şükür falan ama.. ya hiç haketmiyo hiç! görmüyor musun? lütfen herşey kabulüm en büyük hastalık bile, yeter ki annem mutlu olsun, beni seviyorsun biliyorum... Seni de çok seviyorum, tamam bazen sıkıştığım zamanlarda seslendim biliyorsun ama hep seviyorum... Sana nefes alıp verişim de bile sesleniyorum biliyorum ben, yıllar boyu yalvardığım duayı bunca sözlük üyesi önünde sergileyebilirim... lütfen annemden dertleri al bana ver. Benim ömrümden ekle anneme ver, lütfen!
sevgili tanrım;
sana daha önce de yazmıştım biliyorsun (#17422704). yandaşların bu mektubumu en beğenilmeyen entrylerime gönderdiler ama yine de sen uzun süre cevap vermeyince tekrar yazayım dedim. zaten mektubum çok da etkili olmamış olacak ki halen sende pek bir toparlanma göremedim. buna rağmen ben yine de yazmak istedim. hem belki ilk yazdığım mektubumu okumamış da olabilirsin. ne de olsa trilyonlarca gezegende olan biteni online olarak takip etmek zor tabi, seni anlıyorum. öte yandan okumuş ve yazdıklarıma bozulmuş da olabilirsin. ama okumuşsan olumsuz da olsa bir cevap versen iyi olurdu tanrım. bu noktada kendimi hikayedeki ibrahim peygamber'in (varsa) ateşine su taşıyan karıncaya benzetiyorum. yaza yaza tanrı değiştirilebilir mi bilemiyorum ama "en azından tarafım belli olsun" diyorum. sana yazmaktaki maksadım budur yani.
neyse daha önceki mektubumda yolladığın dinlerden birini genel olarak eleştirmiştim okuduysan. şimdi başka bir konuyu eleştireceğim. her mektubumda bir konuya değinmek istiyorum bundan sonra. daha kolay olur anlaşmamız diye düşünüyorum.
bugünkü konumuz adalet anlayışın.
bence kötü bir adalet anlayışın var. eğer kendileri kıçından uydurmadıysa insanların ilahi adalet dediği şey tam bir ahlaksızlık. hemen kızma lütfen, sonuna kadar okursan başlıklarla izah edeceğim neden böyle düşündüğümü. hedefim senin de biraz ayıp ettiğini kabul edip iş işten geçmeden bu durumu düzeltmen.
1. islam-cennet ilişkisindeki adaletsizlik: şimdi sen diyorsun ki, ben birini ödüllendireceksem (cennet) son gönderdiğim dine inanmış olmalı. neden ama tanrım? misal ben hristiyanım (ateistim de öyle olduğumu var say). çünkü annem babam hristiyandı. hatta onların anne babası da hristiyanlardı. haliyle ben de milyarlarca hristiyan gibi muhammed'i ve islam'ı reddediyorum. bu durumda annem babam ve çevrem yüzünden boku yedim sanırım. peki o zaman mahalle baskısından, hatta çevremden etkilenip islam'ı öğrenmeye gayret etmememden ne kadar sorumluyum? teslis inancı saçma da muhammed'in at sırtında göğe çıkması çok mu mantıklı? iki saçmalık arasında hangisine inanmam gerektiği konusunda doğduğum andan beri bana yapılan telkinlerden ne kadar sorumluyum? türkiye'deki şakirtlerin hristiyanlığı ne kadar biliyordur tanrım? bi düşün istersen.
hadi onu geçtim, velev ki müslümanım. senin ilahi adaletinde fizyolojik olarak sinirli bir insansam ettiğim küfürlerden, çocukken şiddet gördüysem şiddete olan meylimden ne kadar sorumluyum? yetimhanede büyüdüysem, sevgi görmediysem suç işlemeye olan yatkınlığımdan ne kadar sorumluyum? senin kader dediğin o sıkışmışlık içinde özgür irade diye bana verdiğin o illüzyonda yaptıklarımın, yargılarımın ve düşündüklerimin neresinden sorumluyum? bu durum beni yargılayan senin yeteneklerinden bağımsız olarak ahlaksız bir aldatmaca değil mi? karar vermeme etki eden onlarca faktör varken beni nasıl standart kalıplara sokabilirsin?
geçenlerde şu an cezaevinde olan bir kızın hikayesine tanık oldum tanrım. sana da yazmak istiyorum. gerçi sen biliyorsundur zaten di mi? neyse bu kız 6 yaşından beri babasının taciz ve tecavüzlerine maruz kalmış. 13 yaşından sonra babası bu kızı pazarlamaya da başlamış. en sonunda kız 16 yaşındayken babasını öldürmüş. şimdi tanrım bu kız kısa süre sonra dışarı çıkacak ve özgür irade sahibi mi olacak sence? yoksa bunca şey yaşamış ve hayatında hiçbir şeye sahip olmamış biri olarak kendini satarak mı hayatta kalmaya çalışacak? bir de sen bu kıza zina yaptığı için hesap mı soracaksın? bu kız yaşadıklarından dolayı seni reddetse ne olacak? ateistsin diye cehenneme mi atacaksın? yandaşların gibi hemen "herkesin durumu ayrı değerlendirecek" yada "ben kimseye taşıyamayacağı yük yüklemem" gibi yumuşak cevaplar vermeyeceğini,söylediklerimin özüne odaklanacağını umuyorum. özgür irade yalan diyorum bak tanrım? bi değerlendir sözlerimi.
2. cinsellikle ilgili konuların suç addedilmesi adaletsizliği: tanrım şimdi dünyada zinayı suç addedip cezalandıran devletler var mesela. misal müslüman iran'da recm ediyorlar, eski çin'de adamı hadım ediyorlardı falan. şimdi biz insanlık olarak bunu barbarlık olarak görüyoruz. hem cezanın şekli açısından barbarlık, hem de böylesine tırıştan bir olaya verilen cezanın ağırlığı yüzünden. sormak istiyorum sana tanrım, acaba sana inananlar zinayı ahlaksız olarak addetse bile verilen cezalar açısından düşünüldüğünde kendilerini iran'a mı yakın hissediyorlardır yoksa isveç'e mi?
devam edelim. örneğin homoseksüellik. bunun tamamen ahlaksızca olduğuna inanan en dangalak kişi bile, homoseksüelliğin bir suç olması gerektiğine inanmıyordur sanırım. hele hele cezası ağır bir suç olması gerektiğine. halbuki sen kuran'da hazreti lut'un kavmini helak eden bir tanrı olduğunu belirtiyorsun. herhalde aklı baliğ kime sorarsan sor bu cezanın fazla ağır olduğunu düşünür. sen de öyle düşünmüyor musun tanrım? kaldı ki sen öte tarafta ceza verirken bu dünyadaki gibi sınırlı bir cezadan değil "sonsuza kadar işkence"den bahsediyorsun. ama neyse o konuya 4'ncü başlıkta az sonra değineceğim zaten.. burada asıl mevzu tamamen kişinin kendisini ilgilendiren bir konuyu senin suç addetmen.
örneğin peynir diye bir gezegen düşün tanrım. orada da bizim gibi insanlar yaşıyor olsunlar. velev ki biz de bu gezegene gitmiş olalım. bu gezegende kaşar isimli bir din olsun. bu dinin kutsal kitabı insanların göbeğini kaşırsa hem bu dünyada hem öte dünyada cezalandırılması gerektiğini yazıyor olsun. bunu gören biz ne kadar saçma olduğunu düşünürüz değil mi? işte senin zina ile ilgili tavrın da bu kadar komik tanrım. bırak insanlar kimseye zarar vermediği sürece takılsınlar. olmuyor mu?
3. cezanın şekli ve niteliği: sevgili tanrım. şimdi senin cehennem diye bize anlattığın şey iran, ırak, arabistan ve ruanda'nın toplamından yüzbinlerce kat korkunç bir yer. oraya düşenlere yakmak suretiyle bildiğin işkence yapacaksın. ama bizim çoğumuza göre işkence hiç bir şart altında kabul edilemez bir şey. bir çok devletin de ceza hukuku bunu yasaklıyor. bana kalsa işkence ancak çok kısıtlı durumlarda, çok kısıtlı sürelerle ve kısıtlı yöntemlerle uygulanabilirliği kabul görebilecek bir şey. örnek verirsek, bir okula konmuş bir bomba varsa ve biz okulu boşaltana kadar patlayacaksa bunun yerini öğrenmek için bombayı koyduğunu bildiğimiz birine işkence edilebilir. ama bomba bulunduktan sonra işkence durur. bulunamayıp patlarsa da işkence durur, çünkü bir ceza aracı değildir. dünyanın en kötü adamı da olsa, ceza niyetine işkence yapılmasını doğru bulmam, ahlakım buna elvermez. ama sen yapacaksın. hem de bir gün, bir yıl, bir ömür değil sonsuzluk boyunca yapacaksın. stadyum dolusu adam öldürene de, zina yapana da, sana inanmayana da, birbirini seven ayni cinsten iki kişiye de.. ben senin inananlarını da anlamıyorum tanrım. bu orantısızlığın ve adaletsizliğin milyonda birine günlük hayatta tahammül edemeyen bir insanin, senin dinlerini ideal bir sistem addetmesi, çocuğuna öğretmesi nasıl bir çelişkidir?
4. cezanın süresi: sonsuz olacağını söylediğin ceza, sonsuz ödül ile beraber, ilahi adaletin iki ahlaksız yüzünü oluşturuyor. burada ahlaksızlık olarak cezanın yahut ödülün doğasından farklı bir şeyden bahsediyorum. Farklı çünkü ceza dediğin şey tarif edilemeyecek işkenceler de olsa, milyon yılda bir atılan basit bir tekme de olsa, süresiz olduğu için ikisi de ayni kapıya yani sonsuzluğa çıkıyor. ve hiçbir iyi ya da kotu davranış, sonsuz bir tepkiyi hak edemez. cezayı değil ödülü düşünürsen de böyle. 60-70 yılda yaptıklarımızdan ötürü sonsuz mutlulukla, tatminle, zevkle ödüllendirilmek de ceza gibi adil değildir bence tanrım.
ateist birinden bunları duymanın üzücü olduğunu biliyorum. ama emin ol sana inananların gözleri bunları söyleyemeyecek kadar kapalı, bu saçmalığın farkına varamıyorlar bir türlü. bu sebeple ben yazayım dedim. eğer bu mektubumda yazdıklarımı kabul edersen yeni bir peygamber gönderip durumu tebliğ et derim ben. ama lütfen bu kez gönderdiğin peygamber de biraz kültürlü olsun, ayı bölüyorum falan diye ortalıkta dolaşmasın. tutarlı olsun yeter. mucize gerekseydi david copperfield'a inanırdık. adam hürriyet heykelini yok ediyor inanabiliyor musun tanrım? ama yine de sen bilirsin tabi.
en kısa sürede yanıtını bekliyorum tanrım.
zebani arkadaşlara selam eder, gözlerinden öperim.
sevgilerle, yanessar
edit: imla yüzünden tanrım. kuluz, kusursuz değiliz.
tanrım. bugün biraz yaşar ustaya bağlayacağım. affet. tanrım, o kadar meleklerin var evliyaların var asfiyaların var. yakışıyor mu sana küçücük insanların hayalleriyle oynamak. hiç yakışıyor mu basit insanların duygularıyla oynamak. bana diyorlar ki tövbe et. iyi de neden. adam mı öldürdüm cana mı kıydım yetim hakkı mı yedim bir iffetlinin namusunu mu kirlettim mazlumun ahını mı aldım. ne yaptım söyle tüm kutsalların hakkı için söyle.
tanrım; dün akşam çok içtim. cin içip çarpılasım geldi ve cin içtim çarpıldım. istemek ve olmak. bu sayende oldu teşekkür ederim.
bunu yerine getiremeyebilirdim de.
bugün çok iyiyim. biraz uykusuzluk ve dünün kırıntıları haliyle. bir arkadaşım, dostum bana mesaj attı biraz konuştuk, onu da sen karşıma çıkardın di mi?
burada gülücük koyma yasak, swh yazıp gizli bakınızın içine saklıyorlar. zaten biliyorsundur.
kendimden kaçmak istedim dedim, bence yanlış yapıyorsun, kendinden kaçmak yerine kendine kaç dedi. tek cümleyle toprağın sırtına tırnaklarını geçirip doğrulabilir mi insan? oluyormuş.
onu mutlu etmeni çok isterim, çok akıllı ve anlayışlı biri. teşekkürler selamlar..
yine yaptın yapacağını, sağol..
yetmedi değil mi? çektirdiğin acılar yetmedi!
ben hala borcumu ödeyemedim degil mi sana? mutluluğu haketmedim degil mi?
sabır sınavlarını veremedim, yeterince dua etmedim değil mi?
anlamıyorum sana daha kaç yılımı vermem gerekecek! 50 yaşında falan mı beni göreceksin?
bıkmadın, bıkmadın.. bana olan nefretin neden? NEDEN bunca hayal kırıklıkları?
rüyalarımı sonlandırmaktan bıkmadın, mutluluklarıma engel olmaktan da bıkmadın!
ben anlamıyorum ne günah işledim de, o yazdığın iyi "kader"lere sahip kullarının arasına giremedim!
şimdi... aga kusura bakma. tamam büyüksün yücesin alemlerin rabbisin vs vs ama ayıp olmuyor mu artık.
tamam şükür aç değilim açıkta değilim derdim yok tasam yok ekmek kaygım yok ama. o dert var ya hani boğazıma tıktığın gırtlağıma düğümlediğin. çok olmuyor mu artık o. tanrıysan da tanrılığını bil arkadaş. ben bittim artık. gör. farkına var.