buraya yazdıklarım, hissettiklerimin çok küçük bir kısmı aslında. ne yazarsam yazayım, nasıl yazarsam yazayım eksik kalıyor hep. dilimin ucunda takılı kalan, o melek yüzün karşımda olmadığı için dökülemeyen iki kelime kadar her şey, ve çok daha fazlası. ömrüme gelişinin, yoldaşım oluşunun beşinci ayını kendi çapımda, tanrıya, seni bana gönderdiği için şükrederek kutluyorum. her gece, her gün, her dakika, her saniye olduğu gibi.
yaklaşık yirmi bir senedir yaşadığım ve herkesin garipsemesine karşın gerçekten sevdiğim memleketim, ankara'mın sokakları artık o kadar yabancı ki bana. yalnızca seninle yürüdüğümüz yollar canlı gibi biraz. o yollardan her gidişimde yanımda sen, ellerimi tutuyor gibisin sanki. başımı eğip, başkentin eğri büğrü kaldırımlarında yürümeye çalışırken, bizim yollarımızda yürürken, omzumda o güven veren elini hissedebiliyorum. ve başımı hiç kaldırmadan yürüyorum. sanki sol yanıma bakarsam uçup gidecekmişsin gibi. zihnimde canlandırdığım anılar yanıbaşımda hayal oluyor o zaman işte. ve ben o hayallerin gerçek olduğuna ve o koca kafamı kaldırdığımda gerçeğin yok olacağına inandırıyorum kendimi küçük bir kız çocuğu gibi. seni daha çok özlüyorum, özleminin yüreğimi daha az yakmasını engellemek için uydurduğum başarısız bir oyun bu. sonunda hep ebelendiğim saklambaç.
bir kere bile, ne 700 kilometre uzağımda olduğunu unuttum, ne de hatırlamak istedim. bir kere bile, hatta telefonun iki ucunda giriştiğimiz sinir harplerinde bile, ne aklımdan, ne yüreğimden, ne de dilimden 'keşke' lafı döküldü.
seni seviyorum ben. bir insanın avucunda en değerli hazinesini, en kırılgan, en zarif hazinesini taşır gibi taşıyorum seni yüreğimde. saç telimden parmaklarımın ucuna kadar, her bir hücrem sadece bizim duyabileceğimiz bir kudrette bağırıyor, haykırıyor sanki arşa.
ben bu yazıyı tabi ki sana yazdım.. başka kimim vardı ki?
bütün yazılarım sana, bütün duygularım, hissiyatım..
uzaksın sen bana.. ellerimin ulaşamayacağı kadar uzak.
yakınsın sen bana.. hayallerim kadar yakın..
hasret çekmek ne zor işmiş Ya Rabb. ne acı, ne tatlı, ne çile, ne zevk imiş.
ne zormuş seni sevmek. ne zormuş seni severken kendimi çözmek. "aşk" buymuş demek. hakkına yüzyıllardır tanımlar yapılan, hikayeler anlatılan... uğrunda ölünen...
ölsem de bu uğurda, parça parça olsa da kalbim bedenimden uzakta, "değermiş" lafı dökülür dudaklarımdan.
"aşk" için değermiş, "senin" için değermiş.
özledim seni... soğuk kış günlerinde sıcaklığını özledim. bahar tadında neşeni özledim. halbuki ben hiç seninle olmadım.
hayallerim ve rüyalarım dışında...
ben seninle birlikte uyumayı özledim. kalktığımda seni yanımda görmeyi. sana kahvaltı hazırlayıp, yorgun gelinen bir gezi sonrası makarna yapmayı özledim. seni bilgisayar başında meşgulken izlemeyi,çayı içerken höpürdetmeni, uykun geldiğinde kocaman esnemeni özledim. yağmurda seninle ıslanmayı özledim ben. sahilde seninle oturmayı...
halbuki ben bunları hiç yaşamadım seninle. hayallerimi özledim. seni özledim.
seni benden çok sevdim. ama seni sevdiğim an ortada zaten "ben" kalmamıştı.
şimdi tek bir sorum var sana.
beni sana vermekle hata mı ettim?
Bu kadar cok sevilmekten korkuyorlar hep. Korkutuyor onlari baglanmak, baglandiklarinda ise aldatilmak. Bizim kadar guclu degiller o yuzden. Sevgiden aglamanin bile cesaretin bir meyvesi oldugunu bilmiyorlar. Ne yazik..
Anlatmak isterdim. Korkunun ecele faydasi olmadigini. Yaslari zamanlari tam mevsimindeyken doya doya aski yasamanin ne kadar keyifli oldugunu. Biri icin heycanlanmanin, o heycani onunla paylasmanin ne denli kiymetli oldugunu. Anlamayacaklarini bile bile bu caba niye diye dusunmemek isterdim bir kere olsun.
Hic sevmediler diye dusunmek haksizlik gibi gelse de sol goguslerinin altinda bir kalbin attigini bilsem de anlam veremdigim bazi hareketlerine cevap bulmak isterdim. Cevap olabilmelerini isterdim. Ben kitap gibi her sayfami cesurca cevirebilirken bir kelimesini olsun okusunlar isterdim. Isterdim, asla cevap olamayacaklarini anlayana kadar…
Hep onlari anlamak ya da onlara bir sey anlatmak zorunda kalmak, her ne kadar yorucu olsa da bu keyfi yasamak. Acinin icinde keyif yaratmak belkide. Yaraticilik. Askta en zor olan seyi basarmak, karsiliksiz sevmek.
Onun hep orda oldugunu bilmesi. Zor aninda sana siginmasi. Ama seni hanci olarak gormesi. Bir tas corbani icip sonra yoluna devam etmesi, donerken yine ugramasi. Senin her seferinde onu ayni deli bakislarla beklemen. Gecenin gunduzune gunduzunu gecene harmanlaman ama asla mahsul alamaman..
Neyin kime niye yazik oldugu sorusu. Acimak duygusu. Acinilacak insan olma korkusu. Kafa kurcalayan bir suru niteliksiz problem ve bunlar icin kurulan kriz masasi… kalp krizi. Ask krizi…
Kac kere yasar insan ayni duygulari, kac kere aglar saatlerce bir insan icin, kac kere soru kalibina daha kac tane eklenti yapabilir hayati boyunca??
Yurek tasiyorsak eger aski da tasiyoruz yasadigimiz her dakika en derinimizde. Bir gun biri cikiyor ve alevliyor o aski. Yine ayni geceler yine ayni baharlar sabahlar oglenler ayni alkol masalari ayni dost sohbetleri.
Gelen gideni aratirmis derler. Yalan. Her gelen zaten kafandaki modelin bir parcasi. Aslinda hepsi ayni. En fazla ne kadar farkli bir insani sevebilir bir yurek. Kac farkli karaktere evet diyebilir. Ayniliklarin icinde bogulurken aradigimiz bir kac avuntu laftan ibaret bitislerimiz hep.
Oysa biliyoruz ki her bitis bir baslangic. Ve yine ayni kisi farkli bir bedende bir yerlerde bizi bekliyor. Yasamayacagim desen de binlerce lanet etsende illaki yasayacaksin ve yasiyorsun.
Bir gun o en dogruyu buldugunda ve iste ask bu dediginde aslinda sevdigin kisi yine ayni kisi olacak. Belki de zamaniniz mekaniniz tutacak ve karsilikli ask olacak. Dogasina aykiri bile olsa askta bile sabir demirbas olmus, bize de sabretmek dusuyor.. bilmiyorum belki daha kac kere..
tanım: başka kişinin yüzüne söylenemeyen iyi ya da kötü tüm sözlerin kağıda aktarılmasıdır.
kağıdın o kişiye verilip verilmemesi ise tamamen kişiye kalmış bir şeydir.
ama sonucunda ya her şey daha iyi olur ya da her şey biter. dostluk arkadaşlık sevgililik tüm alanlarda bu böyledir.
iki gün önce fark ettim ki aslında şu yazımı bile haketmeyecek kadar uzakmışsın adamlıktan. ama onca yılımda iyi ya da kötü izi olan birine son bir kaç şey söylemek istedim fakat yüzüne söyleme şansım yok ne yazık ki. ki yüzüne söyleyecek olsam muhtemelen o şişirilmiş ve haddinden fazla egona acı bir tokatla biterdi konuşma. ne diyeyim aslında bilmiyorum. bağırıp çağırmak mı gerek yoksa bunu da sineye çekip susmak mı bilmiyorum. belki ikisi de. rahatlayıncaya kadar ağlamak belki. acını anlattığın insanların ben demiştimlerini dinlemek ya da. aslında hiçbiri. hiçbiri fayda getirmeyecek. ne kırılan gururumu ne sarsılan güvenimi yerine getirmez tüm bunlar. ama en kötüsü sen bile dindiremeyeceksin gözyaşımı. sen bile onaramayacaksın kalbimi. o kadar değerliydin ki benim için, o kadar her şeyin üstünde tutmuşum ki seni sanki aynı şekilde bi daha kimseyi sevemezmişim gibi hissediyorum. var hala içimde o sevginin kirintilari, ama sandığımdan daha az. hala olması bile sevginin büyüklüğünün bi kanıtı zaten çünkü bi başkası olsa bırak sevgiyi, acırdım ona. yakında bitecek ama tüm bu acı biliyorum hatta emimim. çünkü cok sevdiğim bi söz vardır ve şu an benim için biçilmiş kaftan.
beni msnye eklediğin günün 1 ay sonrası gel buluşalım dedikten sonra saran heyecan. Ve 2 hafta sonra en iyisi arkadas kalmalıyız ikimizinde kalbinin kırılmaması gerekir sözün.
Ne lan bu mehter marşı gibi 2 ileri 1 geri hareketler. Bu yüzden mi onca mesajlaşmalar, dışarda eğlenemeler, güzel geçen vakitler...
Al sanada yazım.
Yazımda, kışımda olacakken birden yazılan bu kinli cümlelerden sonra sanırım bidaha seni hatırlamayacam.
Yoksa unutucam mıydı lan o ? Her neyse..
bu linki sana yollayacam ve ilk gelen yazıyı edit olatak aşağıya ekleyecem.
Sensiz olan günlerimin değil de senle olan günlerimin, doğan güneşin taaa....
Başkalarında seni görmemek dileği ile...
yazıyı okuduktan sonr gelen edit : (link mail atılmıstır. Geri dönüşte maille olmustur.)
inanmıyorum sana. Bu kadar sevdin mi beni gerçekten. Peki sevdiysen niye bu kadar kin besledin ki? Ama nasıl oluyor anlamadım * niye bunları yazma ihtiyacı duydun *. Gerçekten bir şey anlamadım. Şimdi sen beni hala seviyormusun, sevmiyormusun * Şimdi sen benim bu yazdıklarımıda oraya yazarsın. Eğer yazarsan birdaha konusma benle.
Not1 : Yaşasın kötülük.
Not2 : Konuşmayacakmış. çokta umrumdaydı.
Not3 : Birazda o kafayı yesin.
Not4 : Zaten bir şeyleri anlayabilseydin, öyle bir yeteneğin olsaydı daha farklı olurdu...
sen benim uzaylımsın. neden uzaylıları hep korkunç ve çirkin varlıklar olarak düşünürler. bence uzaylı , seni bu dünyadan alıp götüren uzay boşluğunda yerçekimine karşı koyarak dans ettirebilen , ve seni dünyanın en değerl varlığı gibi hissettiren kişidir. evet kabul ediyorum bende bir uzaylıyım , ve sen benim uzaylımsın *
tek melakonimsin. sevmediğim bir işte çalışıyor olmak, ev sahibi olamamak, yapmak istediklerimle değil de yapmaya zorunlu olduklarımla ömür tüketmek, meteliksiz gezmek hiçbiri senin kadar yüksek dozajda can yakmıyor. yazımın öznesi sen olunca yakındığım sıkıntıları bile doğru dürüst yazamadım. saat yaklaşıyor, az kaldı seni görmeme akrebin yelkovanı düşlemesi gibi bekliyorum görüş saatini akrep yelkovan ve saniye günde bir kez 12 de buluşurmuş. benzeye benzeye akrebin yelkovanı kovalamasına benzedi bu aşk fark yok ki aynı yalnızca 18.00 de görüyorum seni ve rahatsızca görmezden gelmeye çalışarak, sana çaktırmadan, bakışlarımı yumuşatmadan kaçamak anlık hesaba tutsam ya. belki de onların buluşmalarından daha da anlık, kısacık varsın olsun etmem ben şikayet biliyorum huzur a karşılık gelen tanım senin adın oldukça sözlüğümde çıkışım yok. can sıkılınca iç ferahlığı mekanına uğrasın diye deniz görmüş olmak için sahilde dolaşılır ya hani yarım saat geçirmiş de olsan için açılır, günün ruh halin değişmiştir. nasıl oluyor da suretini görmek aynı tadı veriyor. hatta daha fazlasını seni kıyasa tutmaktan kaçınıyorum inan o hazdan da güzelsin. sen ki bana birini gözüyle sevmek neymiş öğreten, sırt çevirdiğim ah aldığım aşkların diyetini ödetensin. kabuk bağlamış yara soyar, kanatır gibi tatlı tatlı çekerken biçtiğin eziyetimi nerde bitecek? kim deva olacak? nasıl sonlandırıcağım bu bulunmaz hissi..
`tabib diyor ki en fazla üç yıl aşkın ömrün
demek ki ben kısa vadeye bağlamışım gönlü`
seni gördüğüm ilk anda gözlerin sanki bana değil ta içime en derine bakıyordu. en derinlerde sanki tekrar kendi aksini bulmuş gibi gülümsedi gözlerin. nedendir bilemem ince dudakların gülümsemesini kaybetti bir anda. insanın görebileceği en güzel gülümsemeyi kaybetmiştim. sanki kaybedilen bir savaştan dönen savaşçıydım o anda. en sonunda tekrar kafamı kaldırmaya cesaret ettim. ve karşımda duran bir çift yemyeşil göz tekrar gülümsüyordu bana. inanamadım tekrar baktım aralıksız seni izledim. yalnız sen ve ben vardık sanki dünyada. orada yalnızca iki bedenden öte iki ruh çırpınıyordu. ramak kalmışken gülümsemeyi akıl edebilmeme... umarsızca savurdun saçlarını başka biryere baktın. mabudunu kaybetmiş inançsız gibi kaldım hayata karşı...
Hiç olmaz dediğim zamanlarda kıran, yıpratan belkide en buyuk hayal kırıklığım olan sen.. sana sen demek ne tuhafış yabancıya seslenir gibi oysa ne yakındın bana elinin sıcaklığı bugun gibi aklımda ... şimdi sen yabancı ben en uzakta. Bitiremediğim yazılardan yine bir tanesi ile sana seslenmeye çalışırken sen çoktan uzaklarda olucaksın.
...
Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun?
Aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek birlikte ağlamak gülmek.
Ve buradayken bile seni çılgınca özlemek...
Seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun?
Seni hiç tanımadığım bir sürü insanlarla paylaşmak.
Senin yanında olan, seninle konuşan herkesi çocukça kıskanmak.
Seninle olmanın en mutlu yanı ne biliyor musun?
Tanıdık birileriyle karşılaşma tedirginliği ile yollarda yürümek yan yana...
Elimdeki şemsiyeye inat yağmurda
ıslanmak birlikte.
Elimde kır çiçeğiyle seni beklemek...
Aynı mekanlarda aynı yiyecekleri yemek.
Seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun?
Sensiz gecelerde sana söyleyemediklerimi yıldızlara aya anlatmak...
Okuduğum kitabın sayfalarında dinlediğim şarkıların türkülerin şiirlerin her
mısrasında seni bulmak...
can yücel
benim iyiliğimi istediğini biliyorum ama bu sana olan kızgınlığımı alıp götürmüyor maalesef. bu öfkem geçmez diye korkuyorum.. her gün biraz daha büyür ve ben onu kontrol edemezsem diye kendimi yiyip bitiriyorum.
beni, bana ait olan bir hayat için istemediğim bir karar almak zorunda bıraktın. bununla mutlu olurum mu sanıyorsun? her şey çok mu güzel olur sence? duaların yeter mi beni mutlu etmeye?
büyük hayallerim vardı benim, her şeye rağmen umudum da vardı. ama sen bu hakkı kendinde görüp, 3 senemi heba etmemi istedin benden. evet pes ettim. senin istediğin oldu.
ya her şey sadece güzel bile olmazsa ne yapacaksın? nasıl geri vereceksin o 3 yılı bana? günün birinde ''senin yüzünden'' ile başlayan bir cümle kurarsam kendimi tutamayıp, nasıl bölüştürücez hüsranın paylarını? kabullenebilecek misin kendine kocaman bir pay almayı? yoksa oldu olan mı diyeceksin?
ben öğrendim mesafelerin anlamsızlığını,
bu sefer iyice belledim sayende,
yazıyı yazdırandı eminim yokluğun,
sana ait, bize ait..
yazdım sadece, yaşadıklarımı, bildiklerimi.
sana yazdım ben bu yazıyı serviste en arkada oturan kız. hani annenin sözünden çıkamıyorsun abinin yanında mesaj yazamıyorsun da serviste en arkadan millete laf yetiştirip sokaktaki erkeklere laf atıyorsun ya. işte biz senin normal halini zaten biliyoruz. kasma kendini çok fazla. eziklik genlerine işlemiş senin, kurtulamazsın. sana da yazdım feminist takılıp brad pitt'e salya akıtan zavallı. hani sen karın kasları, trapezler içinde boğuluyorsun ya her gece rüyalarında, hayallerinde. işte sen biraz büyüyünce göbekli ve esmer bir adamla evleneceksin. biraz da parası olacak o adamın merak etme. tam tahmin ettiğin gibi canım sana da yazdım. sen miydin dünyayı iplemez görünüp çevresinden durmadan etkilenen? o sana göre değil, bence bu şarkı süper, evlenmezsen de yapın gitsin nolcak ki? gibi milyonlarca lafın arasında en sık duyduğun senin en büyük doğrularından biri biliyorsun değil mi?
üstü kapalı bir iç savaş benimki, içimden çıkma. gözlerim kararıyor;etrafa küfür ediyorum arada. herşeyin anlamsız geldiği çok karmaşık,insanın aklını bulandıran bir peri tozu güzelliğiyle destleklenmiş çokta marifetli olmayan akıbeti kederden örülü, kadere dayandırılmış ve siftahını akabinde sevgiden alan sevgisiz bir hayat. hayat öyle bir hayat ki bir genç kız gibi. güzel alımlı, ortama girdiği anda tüm gözlerin ona çevrildiğini hisseden, azimli akıllı bir genç kız. ama hiç kızma ! işleri bu noktaya getiren karman ve de akbinde çorman yapan ben değilim . hayatı anlamaya ona kucak açmaya çalıştıkça ; hayat bir başkasına gitti ve beni birazda yalnızlığa itti . çok meşguldü hayat gittiği yerde, bizi dünyanın tam ortasına, kalbine dikti, ekti,ekti ve gitti. barışmaya algılamaya, bu boşluğu çözmeye çalıştım ama bu hiçte kolay değildi, kucaklamaya çalıştım hayatı, yaşamdan keyif almaya, tadını çıkaramya çalıştım bu di li geçmiş zamanların hükümdarlığında ki yalnızlık arenasının tam ortasında . toktu karnım ama sevgiye açtım . kalbimi hayata açtım ama hayat neşe dolu bir genç kız gibiydi adeta, beni türlü entrikalara sürükleyip , kalbimi hançerleten bir bürütüs tü misal . o başkasına aşıktı, ben hayata aşıktım. yılmadım, yılmam . sıkılmadım,sıkılmam. kucaklamak istedirdim hayatı delicesine,hayat şimdi başkasının kollarında güzel ve boş,benimse hayallerim var hala pek hoş.hayat genç bir kız,biz onun ağzında olduk sakız.
bir kadeh şarabım var, birkaç dal da sigaram. sen bir mesaj atıyorsun;
"barışalım mı?"
içimden "evet" demek geliyor. defalarca evet demek, sesini duymak, hemen o anda aramak istiyorum seni. yapamıyorum. kendime yakıştıramıyorum bu denli acizliği. senin kendi düşüncelerin, kendine saygın var diyorum kendime.
sevgide gurur yapmanın anlamsız olduğunu tekrar ettiriyor yüreğim bana. sürekli çelişiyorum kendimle.
bir iç savaşa neden oluyorsun bak.
duygu adına elimde ne varsa, yavaşça öldüren kocaman bir iç savaş. elim telefona gidiyor bir kez daha. hangisi daha iyi olacak bilmiyorum. daha iyisi olmasa bile ne kaybederim bilmiyorum.
ben aslında çok seviyorum. çaresizlik gibi bir şey var içimde ama çaresizlik değil. aşk gibi bir şey var içimde ama ben aşk olmasından yana değilim. ben senden yana da değilim.
ama bu gerekiyor şu an. senden yana olmam gerek.
yapamıyorum.
kendime saygımı yitirdim çoktan biliyorum. elim tekrar telefona gidiyor.
olmamalı yapmamalıyım.
senin sesin olmadan hiçbir keyif vermiyorlar. bir kadeh şarabım var, birkaç dal da sigaram.
1 yıl yaramış sana. sevgilin kimse çok iyi bakmış sana sevindim şimdi. çok değişmişsin saçların böyle çok daha güzel mavi gözlerin daha da belirginleşmiş. bu sefer kızmadan sadece mutlu olmanı istedim. iyi geldi bu halimle görmek. iyiki girmişsin hayatıma. gördüğüme sevindim.
ne kadar yazsan da yaz hiç bir şeyi değiştirmeyecek bir yazıdır. "sen onu it gibi seversin, o seni belediye gibi zehirler." ne kadar arabesk bir söz. fakat doğru. ne kadar seversen o kadar hasar alırsın. bu dünyada kimseyi sevmeyeceksin. yalnız yaşayacaksın arkadaş.