uzun zaman geçmesine rağmen seni hala çok seviyorum. keşke bunu sana anlatabilsem. ne zaman seni görsem içim kıpır kıpır oluyor. konuşamıyorum. sadece bir iki kaçamak bakışla yetinmek zorunda kalıyorum. seni görünce havadan sudan bahsediyorum ya. aslında hepsi seninle bir dakika bile olsa konuşmak için. yüzüne bakabilmek için. bir gün beni anlaman dileğiyle...
hava da karardı.
yine aynı gündü, yine aynı gece, ve yine tekrarlanacak sabahlamalarım.
sana demeliyim ki,
o kadar güzel olduğunu,
o kadar narin o kadar hassas, ki o kadar da mukemmel.
anla işte senin kadar mükemmel değilim,
sana layık değilim.
ama,
ama sana benden başkası da layık olamaz.
olur da buna inanasım mı gelmiyor,
inanmak mı istemiyorum.
düşüncelerim sanki kendimi inandırmış durumda.
yahu beni ben kandırmışım.
en başından beri,
ikilemlerimin ötesindeydi bu.
sana söylemeliyim ki,
beni hayatımın en yanlış zamanında tanıdın.
hani herkes yanlış zamandadır ya
bu öyle değil.
ağız burun dalasım vardı hayata.
sen olmayınca sigaramın tadı yok,
nefesimde oksijenim yok,
yazı yazacak ellerim yok.
hala ki etkinin olması,
kullanamadığım hislerimin.
sana demeliyim ki,
bu acelen niye,
bir koyun altına girmek miydi isteğin,
bu kadar mı açtın aşka,
gördüğüm başka koyunlar altındaki ey sen!
zamana hapsolmuş olduğumuzu sen de mi anlamadın.
hadi bunları da geçtim.
sen hala anlayamadın mı seni nasıl sevdiğimi?
kafalar da onca dolaşan düşünce izlerini,
sana olan bağlılığımı anlayamadın mı?
neden yapıyorum bunları?
neden hergün otobüs saatinde seni uzaktan izlememi?
seni başkasıyla görmek hoşuma mı gidiyor sanıyorsun,
bu acıyı kendime neden veriyorum bilmiyor musun?
keyfimden değil ya heralde,
seni birkez daha görebilmek yetiyor,
kendimi hemen yanındakinin yerine koyuyorum.
mest oluyordum.
akşamları yine hıçkırıklar,
yine bitmek bilmeyen saatler,
yine uykusuzluk,
yine tadsızlık,
hergününün böyle geçtiğini düşünür müsün?
düşünme! acı çekersin, istemem bunu.
ben bu yazıyı sana yazdım,
hayatının en önemlisi olmak için,
geri gelicem.
doğru şeyi mi yapıyorum, yoksa tamamen ters bir yöne mi gidiyorum biliyorum. beni bu kargaşadan sadece sen çıkarabilirsin. ama bir gün başka diğer gün başka davranırsan ben sadece daha çok karışırım!
ben sana bir şey yazamadım. beni yanlış tanıdın, tüm renklerin bileşkesini yazacak kadar yetenekli değilim.. benim olayım havada uçuşan tatlı-ekşi mandalinalardan, bitiril(e)meyen romanlardan, sabahın 4ünde azan ilham perilerinden, susuz kalmış kaktüslerden, ve altına imzamı atabileceğim tek şey olarak bu entrylerden ibaret işte..
kabul edersen hocuları, morukları; berbat tespitleri ve soğuk esprileri, hepsini sana adayabilirim.
şu arayan sen olsan, özledim desen, koşa koşa yanına gitsem, tüm ayrı geçirdiğimiz saniyelerin acısını çıkartırcasına sarılsam sana, öpsem seni bir daha.
görüyorum ki acı çekiyorsun. seni başkalarından saklamam, kıskanmam, gün yüzü göstermemem boğuyor seni biliyorum. oysa varoluşun ne kadar da keyif doluydu. içimdeki acıyla, hasretle, unutma tutkusuyla yoğurdum seni. boşa geçen günlere gereksizce vaveyla etmekti amacım belki de bilmiyorum. kıskanıyorum seni her gördüğümde. sen benim eserimdin ve biraz da başkalarından parçalar taşıyordun. öteki olması gerekenlerin, ben dediğime birebir yansımasından fazlası değilsin biliyorsun.
otobanlara serildiğimi, kaldırımlara yüzümün izini bıraktığımı, aldatılmanın acısını senin üzerine kazıdığımı görebiliyorsundur, eminim. yalanların bedenimde ve zihnimde uyandırdığı patlamaların göreceli hayallere dönüştüğü, varlığından şüphe ettiğim her şeyden biraz da sevgiyi inkar etmeye çalışmamın, küçük dışavurumların, kendini hissettirme gayesinden iki dirhem fazlasın. kime güveneceğimi sana sormak gibi bir hataya düştüğümü de hatırlıyorum, seni okuyarak gözlerimin ferini söndürdüğüm gecelerde. üstüme koşan ışıkları bilirsin zaten. bilir misin hiç korkmadım onlardan? çünkü korkmak gereksizdi.
görmezden gelmek isterdim belki de bütün söylediklerini bana. dayanamadım seni yok saymaya. sen, gözlerimin önünde kıvranırken, hiç olmamışsın gibi davranamazdım. şu an bile zihnimden dökülen cerahatın harflere, hecelere, kelimelere, anlamsız cümlelere dönüşmesini seyretmek ayrı bir zevk verirken, senin hastalıklı zihnimin bana bir oyunu olmadığın konusundaki şüphelerime göğüs germe cüretini taşıyorum iki kaşımın arasında.
sana söyleyebilr miydim insanların ruhundaki orospulukları saklayamadıklarını? çoktan söylemiş miydim yoksa? sakladıklarını sandıkları fahişeliğin bir basamak yukarısı aşağılıklarını, nasıl büyük bir nefretle, akli dengemi yitirmek uğruna, yerin dibine soktuğuma tanıklık eden de senden başkası olmamalıydı. kimseye açamadıklarımı sana anlatmış olmak çok mu iyiydi sence?
boşver şimdi bütün geçmişi. silip at! bak söylemesi ne kadar kolay.
hanımlar beyler boşuna okudunuz bütün bu yazıyı. ben bu yazıyı kimselerin göremediği yazılarıma yazdım. başka hiçkimseye değil. lan yoksa?
2007'nin kasım ayıydı.. üniversiteye yeni başlamıştım. balık istifi otobüste cam kenarına sıkışmıştım, rüzgar yüzüme vuruyordu. o an aklıma düştün. güzeldin, asildin, kendini öyle herkese belli etmiyordun.
o gece içim içimi yedi. hemen ertesi gün bulunduğun yere geldim, korka korka yaklaştım sana. direnmedin, acı çektirmedin, benim oldun.
artık kendimi daha bir başka hissediyordum. arkadaşlarımın çoğu seni bana yakıştırmıyordu, sık sık senden kurtulmam gerektiğini söylüyorlardı; ama ben seninle mutluydum. anneme babama senin varlığını söyleyemedim. bizi gören kardeşlerim bizi ispiyonlasa da, ben hep inkar ettim bunu- ikimiz için.
seni gören insanlar kimi zaman iğreniyor, kimi zaman da beğeniyordu. ben bunları takmadım. önemli olan benim ne düşündüğümdü ve sen ilk günkü kadar çekiciydin.
zor günler geçirdik. bana acı verdin, zorlandım; ama hepsini aştık.
yeri geldi, sen bana yetmemeye başladın. sana benzeyen dublörlerinle denedim, olmadı. hiçbiri senin kadar kalıcı olamadı. delicesine bağlanmıştım sana. tüm olumsuz eleştirilere rağmen seni sonuna kadar savunuyordum.
derken, bu gece.. her şey gayet normal giderken, gecenin bir vakti hiç yapmadığın bir şeyi yaptın ve bana dayanılmaz bir acı verdin, sızlandın. dayanamadım, anlıyor musun. geleceğimi de düşünmek zorundaydım. yarım saat önce bıraktım seni kuytu karanlıklarda.
seni sevdim, hem de çok. ama bir gün mutlaka ayrılacaktık. bunun daha da geç olması ikimize de zarar verecekti. zaten, ayrıldığımızda sen de en az benim kadar yıpranmıştın.
bana yaşattığın günleri unutmayacağım. o güzel günler hayatım boyunca zihnimin bir köşesinde olacak. sense, her zaman odamın bir köşesinde duruyor olacaksın.
bir kadın, bir erkek.
eşitliğin hangi tarafında olduğunla alakalı durum biraz.
hep karşı karşıya kaldık seninle. aramızda koca bir eşittir.
varlığımızın doğal koşulundan gelen durumumuz. yani erkek ve kadın, yani siyah ve beyaz, yani artı ve eksi oluşumuz izin vermedi yanyana gelmemize herkesin aksine. böyle iş mi olur deme.
oluyor, oldu.
eşitliği bozmak istediğimizde hep bir değil sıfır olduk. ve bu yüzden belki de herkesten daha fazla aşık olduk.
bunca felsefe boşuna değil, onu da biliyorum.
şimdi yine hayata 1-0 yenik başlıyorum.
aradaki rakamları unut. hayat bu. dört dörtlük değil kod numarası.
ya birsin ya sıfır.
çalışıyorum aklımdasın, susuyorum aklımdasın, uyuyorum yine aklımdasın.
ve son isteğim;
hayatına birisini sok, hatta evlen onunla. mutlu ol.
ol ki unutayım, ol ki aklımda değil mazimde bırakayım.
saat beşti, saat altıydı ve saat yediye geldi
hüzün beni ele geçirmeye başladı ve bense için için ağlıyorum
hayatım için ağlıyorum ve onun için ne yazılmış ise
saatim sekizi gösteriyor
gazeteleri okudum, futbolla, katillerle, politikayla,
ilgili bütün dedikodu bölümlerini
asyadaki karışıklıklar, açlık, terkedilmişlikler falan
saatim dokuzu gösteriyor
üst kattaki koca götlü komşum çamaşırları kuruması için dışarı asıyor
yeni bir çamaşır tozumu ne kullanıyor?
çamaşırlar ışıl ışıl parlıyor
yoksulluk ve göç sarkıları o parlayışa eşlik ediyor
bakkala gittim iki paket sigara aldım biraz da öteberi
çiçeklerin artık bir kokusu yok, çünkü plastik onlar
benim hem sevgilim hem de aynı zamanda arkadaşım olan biri vardı ...
şimdi yağmur yağıyor
birileri bir yerlere koşuyor
ama ben bunları göremiyorum
saatim durdu
bu benim çok sevdiğim bir şarkıdır aslında ama yazmak istediklerimi bu şarkı veriyor zaten. yeni kelimeler uydurmaya yahut aha bu benimdir diyerek kısa yola sapmaya niyetim hiç yok.
dşünüyorum da neler yazabilirim. ama yazmamak belki de en iyisidir belki de. yazdıklarını saymaksa aptalcadır.
çünkü diye açıklama yapmamı beklersin belki. hayır yapmayacağım. gerek yok zaten. neye gerek olduğunu bile kelli felli devlet büyükleri bile bilmiyor. biz kul yığınları nasıl bilebiriz ki?
içtikçe catır çutur ses çıkartan dili uyuşturan sigaradan içiyorum. zannedersem artık sigarayı bırakamayacağıma ikna oldum. her bırakış daha da siddetli bağlanmama sebep oluyor o merete.
sakalımda hınzır beyazlar çıktı. sakaklarımda ise sinsi beyazlar var. ayakalrım yine ağrıyor. sırtım ise çok fena bir halde sızım sızım sızlıyor. o rıhtımda vıjjjt diye kaydığımdan beri ağrı hiç dinmedi ve bir türlü de dineceği de yok.
bakışlarımı kaçırmak isterdim .
aslında muazzam güzelliktesin vefakat bu umrumda bile değil. seni, deli gibi kıskanıyorum. bir fotografında bir başka adamın durmasını dahi kıskanacak kadar çok! kimsem olmadın hiçbir zaman. çünkü sana sahip olmak istemedim.
dün gördüm yine o kadar muazzamdın ki zehir zıkkım oldu yediğim içtiğim. kan kusturuyorsun, üstelik hiçbir şeyden haberin dahi yok! *
yüzümde kocaman bir gülümseme, çıkardığım sesler mutsuzluk çığlıklarım.herzamankinden daha içten ve derin kimselerin farkedemediği.. Bu kaçıncı kimbilir sarsılan güven.Senmisin ayh çok zeki insanı.Aptalın önde gideni,acizi,sevgi arsızı ve açı.
anadolu otobanı trafiğe kapatılmış. çünkü bir ev devrilmiş koca otabana. içinde belki de yüzlerce insan yaşamını yitirdi.
işte öyle bir gündü seninle ilk tanışmamız. daha 11 yaşındaydım. korkmuştum. ağlıyordum. annem istanbuldaydı. dedem ve anneannem ile birlikte çınarcıktaydık. çok güzel bir geceydi. saat 2 buçuğa kadar internet cafe de takılmış ve sonrasında evime gitmiştim.
bir anda evimiz ters yüz olmuştu. yerçekimi yön değiştirmişti adeta.
yıkılmadı ama evimiz. halen çınarcıkta vapur iskelesinin karşısında durmakta. dimdik. bütün anılarıyla birlikte.
dedem ve anneannem bindirdiler beni arabaya. dosdoğru annemin yanına götürmek için. bostancıya.
aradan 10 sene geçti. son sınıf oldum. şuan depreme dair herşeyi biliyorum. korkma sakın. bir daha biryerine zarar gelmeyecek bu illet yüzünden.
neler neler öğrettin bana. sevinmeyi, üzülmeyi.ümitlenmeyi, hayallerin bir anda tuzla buz olmasını. sevmeyi, sevilmeyi. aldatmayı, aldatılmayı. cinselliği. dostluğu, düşmanlığı. ders çalışmayı. dersi kırmayı. hayatı, insanları. tanrıyı, inancı..
çok sevdim seni. her fırsatta aksini idda etsemde. çok sevdim. daima kalbimde eşsiz bir yerin olacak. her şey için teşekkür ederim.
şuan bu entryi bitirme tezim olan gps konusunun son rötuşlarını hazırlarken yazmaktayım. çok içlendim. büyük ihtimalle kafanızı da çok ütüledim. affola.
hikayenin sonu : seninle son 20 günüm. rüya gibi geçiceğini bildiğim 3 hafta. her bir gram toprağına dokunmak istediğim, her milimetreküp oksijeni solumak, her sırasına oturmak istediğim.. üniversitem, gençliğim, hayatımın altın çağları,.. kocaeli üniversitesi..
aaaahhh aaahh... ne çok özledim seni. kokusunu hiçbir şeye değişemeyeceğim göğsünde sıcaklığını hissederek uyumak ne güzel olurdu şimdi. geçen her gün daha da büyüyor hasretim. her güne sensiz uyanmak yıkıyor, mahvediyor beni. ve her güne vuslatın biraz daha yaklaştığını bilerek başlamak yüzüme ufak da olsa bir tebessüm konduruyor. ne büyük bir tezat değil mi?
ah be sevgilim... ah cennet gözlüm... ah bir gülüşüne ömrümü vermeye hazır olduğum... özlemimden gözlerim doluyor bilmez misin? özlemimden bağıra bağıra ağlamak, bizi ayıran yollara deli gibi sövmek istiyorum. ah be aşkım, eşim, birtanem... geceleri uykuya sırf rüyamda seni göreyim diye yattığımı bilmez misin? her doğan güne bir an önce bitsin diye gün ortasında başladığımı bilmez misin?
değişmem sevgilim. seni de, birlikte kurduğumuz hayalleri de, senden ayrı kurduğum hayalleri de, sesini de, hasretini de, hasretinden çektiğim acıyı da, vuslata erdiğimizde duyduğum mutluluğu da hiçbir şeye değişmem. seninle ilgili, kıyısında köşesinde sen olan her şey vazgeçilmezimdir benim.
kalbim sıfıra indi. ağırlığını yüreğimde değil, sırtımda taşıyorum. platonik, karşılıksız, hastalıklı, amansız nasıl tanımlarsan o olsun. bana soracak olursan gönüllü hamallık derim. kendimi yakan yine kendimim, isyan etmem yüklediğin yükün altında ezildiğimden, taşıyamadığımdan değil kambur kalmaktan yana korkum senden sonra dik duramamaktan, doğrulamamaktan. yoluma çıktığında dizlerimin bağı çözülmüyor artık, kelebekler can vereli çok oldu. temizleniyorum mu dersin? yoksa daha mı derine batıyorum?
geldi mi aşkın yerini sevgiye bırakma vakti. ne mutlu. al sevgili yeni bir oyuncak sana. nasıl ki hürmete, kıymet vermeye değer bulmadın. gözümden sakındığım aşkı düşürdün yerlere. var gel hiç düşünme tüket, hiç et al benden senin olan sevgiyi de.
şaşıyorum. nasıl böylesi istikrarlı olabildim? oysa çabuk sıkılırım, çoktan başka denizlere açılmış olmam gerekirdi. unutmaya çabalamayacağım, günü dolduğunda nasılsa içimi terkedecek diye akışına bırakmışken her birşeyi hata ediyormuşum. gördüm ki başıboş bırakınca daha da başedilmezsin. tüm bunlar bir yana belki de ulaşılmaz olanın karşı konulmaz çekiciliğidir tüm mesele neyse ne öylece bekliyorum, senle olmuyorsa yalnızlığı yeğliyorum.
'' ben vitrindeki manken büyü bozulurdu, canlanırdım sen beni farketsen, ben deliyim çok uzak diyarlara çıkar yüzümün sonu dalıp gitme bana diye söylüyorum. sana bu arayış neden? yüzün en güzel manzara adım papatya seviyorum çıkana dek kopardılar beni bu tarlada. yüzün sürme oldu. çektim hergün gözüme hüznü en sık soğuk mevsimlerde giydim üstüme.
ey tertemiz;
her dilde sev beni. sen şiirimin gizli öznesi adını sormasınlar bana söyleyemem. benimsin sen
ben ilk defa ve son defa istemiyorum, aşık olmak bir daha inanamasanda kahramansın bana ve masalıma.''
Sana olan aşkım hep akan bir su
Sen de benim gibi misin söyle
Aklımda senden başka
Hiçbir şey yok bugünlerde
Sadece senin aşkın avutur beni
Unutturur bana bütün dertlerimi
Şefkatli kollarınla sar beni bu gece
istediğim aslında çok değil
Sadece senin olmak istedim dünyada
Sadece sana ait olmak
Aşk denen duyguyu yeniden keşfettim
Sadece senin olmak istedim
Aklında olmak yetmez bana bu gece
Yanıbaşında olmak isterim
Rüyalarında olmak yetmez bu gece
Yatağında olmak isterim
Sadece senin aşkın avutur beni
Unutturur bana bütün dertlerimi
Şefkatli kollarınla sar beni bu gece
istediğim aslında çok değil
Sadece senin olmak istedim dünyada
Sadece sana ait olmak
Aşk denen duyguyu yeniden keşfettim
Sadece senin olmak istedim