gerizekalı
kalles
ipnenin önde gideni
...
memelerını soguk sulardan tursu sularına sokasım var acıtıp acıtıp
o dudaklarını soguk klımalardan sıcak sıcak arabıstan sokaklarında omlet yapasım var
lan ben sana doyamadım,
doyasım var!
hayatımda ilk kez tatil bitsin istiyorum.
şu yaz sıcağında günde 7 saat ders göreceğim o yaz okuluna dönmek istiyorum hemen.
çünkü istanbul'a dönmek istiyorum, seni görmek...
çok garip bir şey. ama hiç yaşanmamış bir şeyi özlemek gibi...
bir insan hiç dokunamadığı, hiç sarılamadığı birini nasıl özler ki?
hiç tutamadığım ellerini niye arar ki ellerim?
yok yok, olamaz değil mi? daha neler?
...
ama ya öyleyse; ya şu içimdeki şey hoşlanmaktan daha ötede bir şeyse.
bilmiyorum, tek bildiğim şu lanet tatilin bitmesini ve istanbul'a dönmeyi çok istediğim.
yastığın ipek saçlarını öperken yorganına sımsıkı sarıl, gülümseyerek gözlerini yavaşça kapat ve mutlu bir şeklide uykuya dal. bol melekli geceler dilerim kuş üzümü, en gülümsediğin anında olduğun gibi kal.
yazdın yazdın, kustun kinini; bana bıle sınırlenmemıstın. hayatına, işine, terslıklere olan sınırını kustun kanattın benı de pıslık. sımdı yat uyu sen. yastıklar hortlasın hortlasın canavarlassın beynını kemırsın ınsallah. mıden agrısın(evet hıc ıstemezdım, kıyamazdım ama) bu gece agrısın da uyuyama ınsallah.
şu gururuna mıcayım senın. şu sureklı alttan almamı gerektıren huyunu vampırler emsın. bana soyledıklerını on sanıye dusunsen, kendıne soylendıgını farzetsen benı anlardın. o düşünmeyen beynın avuclarına aksın bu sabah insAllaaaaH!
çürüyorsun, hayatın bunu yapan sana. ben degılım, hıc olmadım. kırdım bılıyorum ama hıc bılmıyorsun nıye? hıc dusunmuyor, hıc sormuyorsun kendıne nıye?
bana acıyor musun yoksa, senden uzaklasayım dıye mı yapıyorsun? o kadar mı sevıyorsun benı; o kadar mı kıyamadıgınım ben senın hala...bıktım gururundan. bıktım tuhaf götten sozlerınden. bıktım dılınden. bıktım hayatının bok gıbı gıtmesınden, cenabetlıgınden, sanssızlıgından, her seye kırgın olusundan. ben yapmadım bunları. ya sen yaptın ya sans ya da hayat. benı kırma, kırma benı yeter. uzaklas, ılgılenme, sus pus ol hatta ama agzından kin kusma artık. hayvanın degılım ben senın. ıntıkam alma benden. senı kırdım bılıyorum, cok kırdım ama yapma yeter! yeter!
evden "kontrole" diye çıkıp bir daha dönmeyen babam... hastane odasındaki şuurun yerindeyken son anımız trabzonspor-sivasspor maçını radyodan dinlemek, biraz daha kal demen benim kalamamam...yoğun bakımda elimi tutuşun, birşeyler söylemen, benim anlayamam, "yorma baba kendini" demem...
bir hafta öncesinde bana gömlek aldırmıştın, beğenmediğin halde "çok güzelmiş" demiştin, kabul et baba sen de tahmin etmemiştin.
tükeniyorum artık...
Sabrediyorum sabretmesine ya.. Ama olmuyor, her geçen an biraz daha saplanıyorum ümitsizlik denen bataklığa. Tüketmek istiyorum kendimi, onu da beceremiyorum... Hep bir yarım kalmışlık, hep bir yaşanmamışlık var hayatımda. Raflarım yarım kalmış kitaplarla, hayatım da boşvermişliklerle dolu. Direnmeye çalışıyorum, nafile. Dibe vurmaya çalışıyorum...
tükeniyorum...
salçalını, acılını, sabah da akşam da olsan seni seviyorum. bir de ardından bir fırt bira. sen bitmeyen gecelerın sabahında midemi dolduransın; uyutmayan geceler gurultumu dindirensin; öğrenci evlerinin iftar vaktisin; sen ucuzsun mucuzsun, asil bir şehriyeli pirinç pilavı değilsin ama sen makarnalığınla, salçalı gönül baklavamsın.
neler yazdım bu zamana kadar bunu yazsam da yazmasam da fark eder mi? yine, nelerden başlayayım nerelerde bitireyim, neyi anlatırken nerelere geleyim? ben bu yazıyı sana yazdım demek için daha ne kadar cümleler dökeyim. bıraktım artık, umursamıyor değilim ama acısınıda çekecek değilim. ben bu yazıyı sana yazmadım, ben senden kurtulmak için bu yazıları hala yazıyorum....
ben bu yazıyı sana yazdım, ama bu sefer son defa yazdım. yazmayacağım bundan sonra kendi kendime zorda olsa söz geçirdim. farkettim ki değer verilen değer vermeyince ne kötü oluyormuş. sana artık yazdığım sevgi cümleleri bile fazla. bilgisayar değilim elbette shift+delete ile tamamen seni sileyim ama geri dönüşüm kutusundasın artık. ve bir daha geri dönmeyeceksin hep kal orada zamanla format ile gidersin..belki format atmam ama görmeyeceğim artık klasörünü.
uzun uzun yazmayacağım sana, hakedene yazılır çünkü. ve unutmadan;
kimsenin umudunu kırma, belki tek sahip olduğu şey odur.
Sevgili ben,
Bu satırları kendime yazıyorum senden uzak bir şehirde yani sen, yazıyorsun benden uzak bir şehirde kendimize. Bir zorluk eksik bu yazıdan, insanın kendine dönmesi gibi sana yazması yani sen, kendine döner gibi yazıyorsun bana. Kollarımız havada dönüyoruz, sema diyor modern dünya adına, sen bana, ben sana, dönüyoruz. Uzak bir dünya var evvel zamana, o da dönüyor usulca. Biz dönüyoruz diye mi dönüyor dünya acaba? Kim bilir...
Sevgili ben,
Düşüncelerim üşütürken aklımı yazıyorum bu satırları yani sen, yazıyorsun ayaz bir gecede bana aklındaki karıncaları. Minik depremler oluyor her adımda, karıncalanma diyor modern dünya adına, sen bana, ben sana, düşünüp duruyoruz. Uzak bir düşünce var evvel zamana, o da duruyor gelecekte usulca. Biz geleceği düşünüyoruz diye mi gelecek var düşüncelerle dersin? Kim bilir...
Sevgili ben,
Bir yolculuk var şu sıra aklımda yani sen, bir yolculuğa çıkıyorsun yakın zaman sonra. Sana geldiğim yollardan bana geliyorsun, modern dünya özlemek diyor adına, sen beni, ben seni, özleyip duruyoruz. Uzak bir yer var düşlerin yakınında, o da bekliyor bizi gelecekte usulca. Özledikçe uzaklar yakın olur diye mi bu kadar sıcak geliyor düşlemesi dersin? Kim bilir...
Sevgili ben,
Kelimelerin duyguların tarifi olmayacağını biliyorum yani sen, kelimelerle düşlerin anlatamayacağını biliyorsun. Bazen nereden geldiklerini bilmediklerimiz bazense nerede olduklarını, modern dünya kelime diyor adına, sen bana, ben sana, kelimeler feda ediyoruz usulca. Uzak bir yer var yazıya, şiirlerin yakınında, o da yazılmayı bekliyor gelecekte usulca. yazılamadıkça güzelleşmesi anlatılamaz duyguların varlığından mı dersin? Kim bilir...
Sevgili ben,
Dünya döndükçe, düş(ünce)ler aklımdaki depremlerine devam ettikçe, yollar özlemle yakınlaştırdıkça akıllarımızı, duygular kelimelerle sadece kaba taslak anlatılabildikçe, sen bana, ben sana, gülümsüyor oldukça, bu masal hiç bitmesin.
Bitmesin.
Özlemle...
"... Nokta dediğimiz adı üstünde noktadır işte, geometrinin başı sözün sonudur, kağıdın kalemle vuslatının ilk meyvesidir. Ancak şüphesiz üç noktanın anlattığı daha fazla şeydir, yazar üç noktalık alanı kendisi inşa eder ve arasına kendisini bırakır, düşlerini, hayallerini, sevinçlerini..."
sevmekten ölen bir balıktım sadece, bilmediğim bir şehrin bilmediğim sularında yüzen. her vapur sesinden irkilen, her martıyı uzun uzun takip eden küçük bir kızdım bu şehirde. kalabalığına, sıcağına, yollarına alışkın olmayan, ama bir süre boyunca bunlarla da yaşayabileceğini düşünen bir yabancıydım. tek bir tanıdığım vardı, o da gitti.
irili ufaklı hayallerim vardı. gece yatmadan önce birini seçip yaşattığım karanlığımda. hayal kırıklıklarım da vardı, avutulduğumda hemencecik unutuverdiğim. hayal kurmuyorum artık yatarken, rahat uyuyabilmek için geceleri. büyük bir hayal kırıklığı kaldı elimde sadece içimi dolduran. her nefesimde göğsüme batan, her fırsatta kendini hatırlatan. yolumu kaybetmiş, denizde boğulmuş gibi hissediyorum biraz. bu noktaya neden geldiğimi biliyorum, nasıl döneceğimi bulamıyorum.
ayrı şehirlerde, birbirini seven, bir şekilde ortak bir hayat tutturmaya çalışan ayrı insanlardık eskiden. hiç olmadığımız kadar yakın olacakken, hiç olmadığımız kadar uzaklaştık birbirimizden. düşünsem de, senin hayatımda olmadığın bir anım gelmese de aklıma, günlerdir bütün anılarım sensiz. güçlüyüm, biliyorum. yine de son kez yazdığım için üzülüyorum.
"bir varmıştı, şimdi bir yokmuş"
sevdiğim masal artık bitmiş...
varlığımın keşfi seninle başladı, herkesten farklı, herkeslerden ayrı tuttuğum, nefes aldığımı yanında anladığımdın. en doğru zamanımdın, yürüdüğümüz yollar, otobüs durakları, ankaranın bir ucundan diğer ucuna giden yollar varlığınla herzamankinden daha kısa, daha anlamlı, daha bi katlanılırdı sanki. başım omzunun garantisinde inilecek durağı kaçırmadığım zamanlar. uğramadım oralara senden sonra. gitmedim gittiğimiz yerlere gidemedim. kiminle otursam oturamadım, duramadım, nefes alamadım boğuldum ankaranın griliğinde. kalabalığın içinde en anlamsızdım sanki, sen yoktun ve herkes farkındaydı sanki, sevmedim yanyana oturan herhangi iki sevgiliyi, kim oldukları önemli değildi, sadece yanımda sen yoktun. sen yoktun ya hiçkimsem yoktu. kalabalıklar içinte tek başınaydım artık. zamanla geçer dediler. hep söylediler, kimse bilmedi, bilemedim nasıl geçtiğini. artık sende herkes gibiydin. kimseden farkın kalmamıştı. ne yaptığını kimin yanında olduğunu bilmiyordum. kocaman yeşil gözlerin öyle sıcak, öyle derin kime bakıyordu bilmiyordum. bilemezdim ki aramıza çoktan yolların uzaklığı girmişti, mesafelerde yollarda yıllarda hepside ayırmıştı. ankarayıda senide geride bırakmam aynı günlere tekabül eder. aradan geçen 2 seneden sonra bu yazıyı ben sana yazdım. yüreğimde yazılı olanları silemedim. silemediğim için birilerine rağmen sana yazdım. unutulmazımdın unutamadım.
...dalıp çıkıyorum uykuya. dingin bir denizin her mavisi var beni uykuya çeken rüyamda. uyanmak istediğim bir sabah var önümde. koridorda sesini duyup, yastığımda izini görmek istediğim bir sabah var aklımda. gecenin her tadı ve izi tenimdeyken uyanmak istiyorum yaramaz dokunuşlarında. senin yanında sakin, senin yanında huzurlu olmak istiyorum.
ve,
esirgeyensin,
bağışlayansin,
biad ediyorum,
seni seviyorum!
Bana sensizlikle vurmaya doymadı hayat !
Tek bir lafıma, Tek bir ânıma bakıyor defolup gitmen benliğimden ! 'umutamamak' değildi benim derdim. Değilde olamaz. Yoksa üç saniyesin beynimde. Ama neden unutayımki dünyanın en güzel mucizesini...gülüşünü... Neden sileyim beynimden en güzel çocukluk armağanımı ? Ve bunları silmek demek, üç yılı silmek demek. Hiç olan üç yıl ! 1095 gün 18 saat. Nasıl büyütülürse o kadar yok olan. Senin aklında belki bunlar geldi geçti dediğin ve hatırladığıda 'çocukluk' deyip kahkahayı bastığın bir olay örgüsü. Belki değil hatta, kesin !
Ama o arabesk kokan beylik lafları edip aciz tavırlar takınmak değil yaptığım. Sensiz gayet yaşıyorum. Dünya geceli gündüzlü dönüyor güneşin etrafında. Ha Güneşte cayır cayır yakıyor tabii bu arada. Okul denen irfan yuvası hâlâ yürürlükte ama bi es verdi. iştahtan falanda kesilmedim, *. Sabahları uykunun tadına doyulmuyor. Dünya aynı akışında işte. Ölüm var, kayıp var, savaş var, doğum var.. Tüm zıtlıklar normal seyirinde tam gaz devam ! Gülüyorum, ağlıyorum, eğleniyorum, üzülüyorum ha bide yaşıyorum yaa...
Ama artık o dediğin kafa patlatan, en kısık volümde bile sana 100 desibel gibi gelen şarkılar dinlemiyorum. Kinayelerimin anlamı değilsin, karşıdan karşıya geçerken deynek bulundurmama gerek yok !
Aldanışlarım yok,
Sözüm yok,
Sen yoksun...
Linç ediyor gidişin zihnimi
Boşluklara asıyorum gülüşlerini
Raflara kaldırıyorum gözlerini
Çözüyorum aklımın halatlarını dipsiz denizlere..
Katilim oluyorsun sevgimin ve vaktimin
Açmıyor bu ağız bir daha bir kelime
Zabıt tutuyor bitişime gözlerin ama nafile.
Kucak acıyorum geceye müsaadeye alıyor kalbimi
Sessiz çığlıklarım sabahı aralıyor.
Kaçıyorum seni anlatan her şeyden çekiyorum üzerime dünyayı
Nüksediyor gözlerin hücrelerimde
Senin bitiğin yerde güz başlıyor içimde
Ve gidiyorum arsız bakışlarından.
ben bu yazıyı sana yazdım; ama yine ısrarla ve inatla sana yazdım. yine ben yazdım, yine ve yine... ben bu yazıyı sana yazdım; ama üstünkörü bir yazı olarak kalsın diye. ben bu yazıyı sana yazdım; ama hiçbir anlamı olmasın diye. ben bu yazıyı sana yazdım; ama senin için yazmadım ki! sadece sana yazdım; ama aslında ben bu yazıyı sana yazarak kendim için yazdım. ben bu yazıyı sana yazdım, sence neden yazdım? ben bu yazıyı sana yazdım; ama sence neden ben hep sana böyle yazılar yazdım ki? ben bu yazıyı sana yazdım; ama ben bu yazıyı senin gölgen için yazdım. sen gitmişsin; ama ben bu yazıyı yine de sana yazdım. ben bu yazıyı sana yazdım; ama ben bu yazıyı sana yazmak istemediğim halde yazdım. ben bu yazıyı sana yazdım; ama ben bu yazının hep benim olmasını istiyorum. ben bu yazıyı sana yazdım; ama bu yazıda hep ben kendim varım ve hep varolacağım sen olmasan bile...***
şu an niye bu başlığa girip neden bunu yazdığımı gerçekten bilmiyorum. belki de tek merak ettiğim şeyin bu sorunun cevabı olmasındandır.
hiç sevdin mi beni ?
ulan allahsız mısın!! hayatıma bir girdin. düşündüm ikimizi gecelerce. planlar yaptım. açılma planları. sonra başka biri geldi ben aranızı yaptım. ben nasıl bir adamım hala anlamıyorum bu yaptığım yüzünden. sonra ben neler çektim bir ben biliyorum. sen mutluydun mesuttun, benim de sevindiğim tek yön orasıydı, iyi lan diyordum. o şimdi mutlu.
sonra ayrıldınız onunla. küçük çocuğa şeker alırsın ya yüzü güler, gözlerinin içiyle beraber. işte öyle oldum bende. uçacaktım az daha dedemin öldükten sonra yaşadığı yer olarak bana işlenen o mavi gökyüzüne. ama sabah güneş ilk doğarken mavi olur ya öyle mavi.
fırsat bu fırsat, kapıyı tıklattım. sonuç:hüsran oldu. biz arkadaşız dedin. dostuz dedin. kafama sıkılmış gibi oldum, çünkü ben ne hayaller kurmuştum. sen manisaya yada ben ankaraya taşınırdım ilerde. bak daha iyi bir fikir de olabilir gel izmire taşınalım, demiştim kendi kendime. çok mutlu olacaktık lan. ben hayatım boyunca bir kızla çıkmadım belki evet öküz de diyebilirsiniz arkadaşlar gocunmuyorum artık.* ama ben seni mutlu edebileceğimi biliyordum, inanıyordum kendime sonuna kadar.
reddettin beni, yıktın. çok çabaladım sonra. kız tavlamayı bilmesek de yaptık işte bişeyler. sana karşı hep dürüst oldum, bunu sen de takdir ediyordun. sevseydin keşke beni biraz daha.
sonra ne oldu buldun yine birini.yine ayrıldın. bence sen hayatının hatası demicem ama büyük bir hata yaptın. şimdi ben artık başka birini sevebilir miyim bilmiyorum. ama sen seversin de bulursun da bunu biliyorum...
düşündüm de ailesini kaybeden insan bile 3 4 yıl sonra normal hayatına dönebiliyor, şimdi acım çok taze, ama eminim ki annem babam gibi yıllar sonra aklıma gelince yüzümde bir tebessüm olacaksın. umarım ben de sende bir tebessüm olurum.
(bkz: çok doluyum sözlük)
ben bu yazıyı sana yazdım. dayanamadım, yine yazdım. ben bu yazıyı sana yazdım bir bağımlılık gibi yine nüksetti de sevgim, aşkım, özlemim... ben bu yazıyı sana yine uyumadan önce yazdım gün ağarırken... ben bu yazıyı sana yazdım, inan ki çok sevdiğim için yazdım.**