edebi cümleler kuramıyorum diğer yazarlar gibi belki,
pırıltılı kelimelere sahip değilim.
insanları etkileyememişimdir hiçbir zaman..
ama senin üstüne kurabileceğim bir dünyam ve sana bahşedebileceğim kocaman bir kalbim var..
gamzeni görmek bile yetiyordu bana, dünyaları vermelerine gerek yoktu o an..
feridun düzağaç çalıyor şimdi, hani sen çok severdin, beni bırakma..
her satırı seni anlatıyor sanki, her satırı seni özletiyor, ağlatıyor..
''hoşsun'' dediğin gece ne kadar sevinmiştim, hatırlarsın belki,
gözlerim o kadar zaman sonra ilk defa parlamıştı, o kadar sıkıntının içinde..
seninle kuracağım hayatı düşünüyordum, ilerde yaşayacağımız günleri,
düşledikçe müthiş bir heyecan kaplıyordu içimi, bacaklarım uyuşuyordu, yavaşça gözlerim kapanıyordu..
bir yazını gördükten sonra korkar oldum düşlemekten, ''hiçkimsenin umrunda olmamasına rağmen onu hala seviyorum, aşığım'' yazıyordu. görünce yıkıldım adeta, telaştan ne yapacağımı bilemedim, önce evde bulduğum ilk alkolü almaya başladım, evet, bir, iki, beş, yedi.. bardakların ardı arkası kesilmedi. evet, hala unutamamıştım seni, beynim yerinde değildi ama hala ''sen'' vardın ne olursa olsun, silemiyorum seni. lanet olsun ki silemiyorum.. sağ tarafıma bakıyorum, silüetin beliriyor, gülümsüyorsun bana.. sol tarafıma bakınca diğer gamzeni görüyorum, elini uzatıyorsun bana, tutmaya çalışıyorum, yok oluyorsun.. seni seviyorum, ama seni hiçbir zaman omzumda uyutamayacağım, sarılıp öpemeyeceğim, kucağında yatamayacağım.. elveda..
nasılım lan? deli gibiyim değil mi?. hiç bilemedim hayatımda ne istediğimi, hiç bilemedim ne yaptığımı. neden sen soruyorsun ki? neye cevap vereyim. yaşıyorum ben sadece, seninle de, sensiz de. ayaktayım ama. tek becerebildiğim bu benim. bunu öğretti hayat, iyi de etti. ağlamıyorum 17'lik kızlar gibi, ağlayamıyorum belki. sadece yaşıyorum bir akvaryumu izler gibi, mümkün olduğunca ölmüyorum. merak ediyorsan, iyiyim ben.
Şu sıralarda beni en iyi anlatan sözcük bu sanırım. Sana uzağım, seni görme gibi bir şansım yok. Fakat sıkıntı verici olan bu hareketsizlik haline rağmen bir hareketten öyle çok korkuyorum ki. Hiçbir şey yapacak gücüm yok. Zamanın kolumdan çekmesini ve beni sürükleyerek götürmesini dilemek zorundayım.
ilginç bir his bu; aşka benziyor. Aşk olması gereken ama aşk olmayan bir duygudan çıktım yeni. Her şey hazırdı ikimiz için de; anlama, anlaşılma, uyum, benzerlik; Ama aşk yoktu, çok aradık yastıkların altına, kapı aralarına baktık fakat aşkı bulamadık. Şimdiyse neresinden tutsan mantıksızlıktan ellerimin yapış yapış olduğu bu yalnız yapayalnız en yalnız çok yalnız oyunda belki sadece oyunun büyüsüne kapılıp aşkı buldum. Aşığım demememin tek nedeni kendime gülmekten korkmam. Etrafımdaki insanlar bana zaten gülüyor, etrafı boş verdim yine de seni kimseye vermeye niyetim yok.
Aşığım desem sen de bana güler miydin?
Merak etme sana söyleyecek başka şeylerim var. Başka hikayeler anlatacağım sana. Elimde olsa susardım vallahi. Susardım korkağın önde gideniyim belki. Ama kalbimden öylesine akıyor ki kelimeler susturamam biliyorum kendimi. Yüzünü gördüğümde açılacak dilim, reddedilmenin biri bin parayken sana uzun uzun hikayeler anlatacağım.
Zaman beni al götür
Götürsün beni zaman, korkuyorum diye ağlamalarımı duymadan. Zamanın akışında boğula boğula sana geleyim. Kimbilir belki sen beni uzun bir zamandır ulu bir çınarın gölgesinde bekliyordun, sakın beni kurulama, anadan doğma ve sırılsıklam geldim sana...
kafam bulanık olduğu zamanlarda yazdım sana hep. yağmurlu gecelerde yüzümü camın soğuk yüzeyine yaslayarak seni düşünüp huzur bulmaya çalıştığım anlarda vazgeçtim senle olmaktan. sen beni sevmediğin için zannettim tüm o uzak duruşlarını, gereksiz sert çıkışlarını... hala anlayabilmiş değilim sevilip sevilmediğimi başka hayallere dalıp gidiyor mu yüreğin bilemedim hiç. sana güvenmeyişimin aldatılma korkusuyla da ilgisi yoktu. sana değil belki ama beni sevdiğine bana gerçekten aşık olduğuna güvenemedim hiç. gereksiz çıkışlarım hep bu yüzdendi benim, anlaşılmayı bekleyen yüzlerce kadından sadece biriyim ben. hep anlaşılamamaktan dert yananlar kervanındanım ben de... konuşmayışın sürekler her zaman bizi bu buhrana, kelimeleri ağzından alamadığım almak için kıvrandığım anlarda mutsuzlaşır bu çocuk ruhum. sürekli sevilmek sevilmek isteyen arsız bir beklenti içinde olan ruhuma anlatmaya çalışırım mutsuzluğumun nedenlerini. sadece sevildiğini bilmek istemek gerçekten bu adar zor mu. bana hiç söylemediğin o sözcükleri duymak istemek... arkadaşlarına sarhoş olduğun günlerde anlatttığın kadar çok sevdiğini yüzüme söylemek o kadar mı zordu da bu ilişkinin bir gün bitişini görmek daha kolaydı... onca kalabalığın içinde sensiz yalnızım hala... elimi tutmanı ve ellerimi ısıtmanı bekliyorum sensiz çok üşüyorum bu sıcak yaz akşamlarında...
öncelikle, hoşgeldin. hayatıma girişinle pek memnun ettin beni. nerelerdeydin, uzun zamandır, meraktaydım. başına bir hal mi geldi, seni öldürdüler mi, yoksa bir yere kapatıp işkence mi yapıyorlar merak ettim. insan uzun zaman eksilenmeyince, huzursuz oluyor, telaşlanıyor. çok düşüncesizsin doğrusu. ancak iki gündür sağolasın, seri seri eksiliyorsun. anlamlı, anlamsız ıyyy iğrenç diyorsun. eksik olma gözüm. biliyorum, biraz utangaçsın, kendini belli etmek istemiyorsun, gizemli takılıyorsun. ama canım benim insan bilmek istiyor, eksileyen i*ne kim öyle değil mi.uzun boylu mu, yakışıklı mı, gözleri yeşil mi, yoksa yer elmasının teki, kel göbekli biri mi. her neyse çok uzattım, ben bu yazıyı sana yazdım çünkü sana olan sevgimi bilmeni istedim. biliyorum, bu yazıyı da eksileyeceksin, ııyyy iğrenç olmuş diyeceksin. boşver koçum, kim ne derse dersin sen eksilemeye devam et.
bu gece yine seni düşündüm... sabaha dek uyuyamadım.
biliyor musun bir gece tam beş saat yerimden hiç kalkmadan sigara içip müzik dinledim yalnızca seni düşündüm. çok boktan hallerdeyim biliyor musun. neyi neden sevdiğimi, ne hissettiğimi bilmiyorum. ama seni düşündükçe içimde gülme isteği uyanıyor. sen bana umut veriyorsun. seninle ilgili hayaller kurmayı seviyorum. sana bir kez bile dokunmadım bırakalım öyle kalsın. belki beni hiçbir zaman sevmezsin bu beni korkutuyor. seni düşündükçe içimden hüzünler geçiyor, umutlar geçiyor, aşklar, hayatlar geçiyor an be an... seni düşünüyorum. seni seviyorum diyerek bunu kirletmek istemiyorum. sevdiğim adamları kirletmekten yoruldum.
hiç dokunmadığım, kokusunu hiç bilmediğim, komik gülüşlü şapşal adam... seni düşünmeyi seviyorum...
ve merak ediyorum aklından geçiyor muyum diye. senin için her şeyi yapabilirim, senin için her yere gidebilirim ve bu büyü için tüm gerçeğimi satabilirim.
bugün biraz daha az sancılıydı sanki. belki uykuya verdiğimdendir gündüzü. o lanet olası iki damla su dolu bardağa onlarca kez, tekrar tekrar baktım ve her defasında o iki damlayı göremedim yine. belki de karamsarlığı kabullenmenin verdiği huzurdu gönlümün ta derinlerinde. yine uğraştım, hatta zaman zaman içerime bıçak saplayıp sezeryan la almayı düşündüm iki buçuk yıldır doğmak bilmeyen umutlarımı. ve bugün de bitti. zerre kadar insanlık belirtisi olmadan içimde. ben yine umutsuz bir vaka olarak kendime yazdım bu yazıyı. hiç kimseye değil.
ben bu yazıyı sana yazdım, sadece boşluktan. duvar gibi bir hayat gelir geçer bu ömürden de, sen hiç geçemezsin bu yarı ömürden. ömrümün yarısını bana geri ver, ben de sana özgürlüğünü sunayım en güzel tepsilerden. gümüş gibi parlayan, savruk savruk yollara dizilmiş papatyalar gibi kaçmayı bekleyen. ben bu yazıyı sana yazdım, sadece gecenin sessizliğinden. sadece, anlık bir pasiflikten...
ben bu yazıyı sana yazdım:
bundan iki yıl önce bişey oldu gönlüme sığdıramaz oldum sol yanımı,
ağrılar başladı ,
sükut içindeki hayatımın gittikçe sesi yükseldi,
beynim hiç olmadığı kadar yoruldu,
kalbim beni rahatsız edecek hatta uykularımı kaçıracak kadar hızlı attı,
gözlerim hiç olmadığı kadar ışık saçtı,
gülmekten ilk defa bu kadar zevk aldım,
bişeyi derinine izlemenin heyecanını yaşadım,
renleri kaşfettim, senden önce siyah ve beyaz dı bende tüm renkler ortalama gri işte,
bende görmek istediğin renkleri giyindim ve onları sevdim,
bebeklere baktın onları sevdim,
ruhumu sende gördüm,
sende sevdim...
o derin ruhunda huzuru öğrendim,
olgunluğunun beni kaplamasıyla dinlemeyi öğrendim,
bir insanın diğer yarısının bu kadar değerli olacağını sende öğrendim,
gönlünün ruhunun huzurunda saygı duymayı öğrendim,
biz olmanın onurunda güçlü olmayı öğrendim,
sende beni sevdim ,
kadının olmayı ,
seni taşımayı,
hayatı beraber görmeyi...
olgunluğu gönlünde
derinliği gözlerinde
özgünlüğü sevişinde,
şevkati ellerinde,
çocukluğu boynunda,
ben olmayı kollarında öğrendim...
biz olmayı öğrendim yetmezmi...
seni yaşıyorum yetmezmi...
seni seviyorum, hem de dostça değil. Evet içten ve dürüstçe bir arkadaşlığımız var eminim sen de öyle düşünüyorsun. Ama seni seviyorum gerçekten, derinden.. Benim bir insanda aradığım herşey sende var. Senin beni bir arkadaş olarak gördüğünü biliyorum ve o çizgiyi aşmak gibi bir şansım olmadığını da biliyorum ama bunu söylemek zorundaydım. Böyle devam edemeyeceğim. Yanındayken sana sarılmayı istemeden duramıyorum. Aptal aşk hikayelerindeki gibi bir özleme kapılmadan gözlerine bakamıyorum. Seni sen yapan herşeyini ne kadar sevdiğimi söylemek istemeden seninle konuşamıyorum.
Nasılda geçmişimde sıkışıp kaldım. Seni ilk gördüğüm an ile son görüğüm an arasında.
"Neyin aşkı bu? Neyin tutkusu?" diye sorardım kendi kendime. Unuttuğumu sandığım her an düşlerim yalanladı. Tokat gibi vurdu suratıma, acıları ta derinlerde hissedilen.
Gittiğinde seni öyle bir yerde buldum ki... Ne sen çıkabilirdin, nede ben çıkartabilirdim seni. Benim bile tahmin edemeyeceğim kadar özledim...
Uzun süre el değmemiş tozlu bir kitap. Yalnız ilk sayfaları yazılmış, yarım kalmış, yazılmayı bekleyen. işte o ilk sayfalarda bende yarım kaldım. Çevirip çevirip tekrar okudum. Okuyup okuyup tekrar çevirdim...
sen benim... yarım kalan hikayem, hiç bitmeyen rüyam, gönül kapanımsım...
yorulmadın mı bu inattan?
beni yordun, sen yorulmadın mı daha?
üstelik haklıydım bu kez! haklıyım. ama sen haklıymışsın gibiyiz, her zamanki gibi!
defalarca anlattın, defalarca dinledim. defalarca hak verdim.
lan dedim biraz da kendine vakit ayırması gerek.
ama özlüyorum!
paylaşmak istemiyorum.
bütün gün seni bekliyorum, beklediğim an geldiğinde sen olmuyorsun!
haklıyım! bu kez cidden haklıyım!
ve kızgınım.
kırgınım da biraz.
bu yazıyı da sana yazdım, beklediğin ve istediğin gibi!