ben bu yazıyı sana yazdım

entry31009 galeri293
    1478.
  1. senin için yazı yazmaya değmeyeceğini anladığımı bile sana yazarak anlatıyorsam var sen hesapla çaresizliğimi. kişinin * kendine serzenişidir. *
    5 ...
  2. 1477.
  3. geçekten var olduğundan bile şüphelendiğim hayatımın aşkı.
    eğer varsan ve bir yerlerdeysen çık artık karşıma. sen sanıp kapılıp gittiklerimin sen olmadığını görmeye dayanamaz oldum artık. bilmiyorum seni tanıyor muyum? gözümün önündesin de ben mi göremiyorum yoksa. her şeyi yoluna koyduktan sonra çıkıverip gelirsen bir gün, o hayatı bozmaya cesaret edemem belki. ama cehennemin dibinde değilsin ya. varsan, gerçeksen elbet karşılarız bir gün...
    7 ...
  4. 1476.
  5. sadece sana değil, ona buna da yazabilirim denilebilecek olay.
    sanki sen de artık o, bu, şu gibi şeylerdensin. sıradanlaştın. dilerim 2009. olursun ama benim için 0'ın da altındasın.
    yok yahu, seni daha şarkılarda aramam. gidişin, pardon hiç gelmeyişin bana şarkıların tadını fark ettirdi. sen p.ç etmişsin şarkıları meğerse, ben bilemedim.
    artık her şeyi biliyorum, her şeyi.
    sen, diğerleri ve onlardan gayrıları. hep aynı senaryo, hep aynı kafa. farklısı eskisi yenisi yok. aynı b.kun lacivertisin sen de. peh, ben de aynı salağın v.2'si olabilirim en fazla değil mi? haklısın ulan, haklısın anasını.
    hadi git de onunla ne yiyorsan ye. belki de onu yiyorsundur, sen sadece onu almak, ya da hold ne demekse, istemiyorsun biliyorum. senin niyetlerin var çeşit çeşit. hepsi tek bir kapıya çıkan, hepsi tek bir kapıyla birleşen.
    ot geldin, öküz oldun, ama yine saman gideceksin.
    gözümün görmeyeceği bir yerlere gömül.
    ölürsen kabrine gelmeyecem.
    sen geldin mi benimkine de ben seninkine gelecem? tövbe tövbe.
    düzenleme: canıma da değsin, 2010. olmuşun. zaten hiçbir şeyi hak etmiyon ki.
    5 ...
  6. 1475.
  7. bazen herkes gibi düşünmek istemiyorum. hızlı çapkın , kazanova değilsin sen sadece aşık olmadın şimdiye kadar kimseye çünkü kimse gerçekten sevmedi seni. yazık sana.öğretmediler ki nasıl aşık olunur istemedinki zaten öğrenmek aşık olmak zayıflık sence.hayatta hiç birşeye üzülmeye değmez diyerek kestirip attığında sana daha çok üzülüyorum söylesene kalbin nerde?
    5 ...
  8. 1474.
  9. pislik herif!dudaklarını hala dudaklarımda hissediyorum, o pis dudaklarını!ellerin hala elimi sımsıkı sarıyor sanki, o iğrenç ellerin!ağlayarak gökyüzüne baktığımda gökyüzünden bana bakıyorsun, hissediyorum..o ishal yeşili gözlerinle!o derin sessizliğimin arasından seni seviyorum diyorsun, duyuyorum..o bet sesinle! senden o kadar nefret ediyorum ki seni sevdiğimi söyleyemiyorum bile allahın belası göt herif!! neden çekip gittin ki bir anda ! artık normal değilim.
    11 ...
  10. 1473.
  11. sustu, bu gece karardı yine ay...
    oysa keşke susmasan veya susmasaydın... her şey çok daha farklı olmaz mıydı? düşler yine öksüz mü kalırdı? birden değişmeseydin, hep kurban olunan sevgili olsaydın... başkaları girmeseydi araya, çalmasaydı seni benden...
    keşke..
    4 ...
  12. 1472.
  13. Ben artık kendime kalan tarafa bakıyorum.

    eskiden körfezde güneş açınca haber verirdim sana.

    artık vermiyorum.

    yağmur yağınca "sen gittin diye" derdim hani.

    demem.

    Ben hayaller kuruyordum kendi kendime, çocuk gibi. bu taraflarda herkes, "adam" olunca bırakıyor hayal kurmayı. çocukluk utanılacak bir şey olmuş, "acizlik" diyorlar.

    oysa bilmiyorlar, çocukların sınırları yoktur.

    neden bilmiyorlar?

    kendileri de çocuk oldu oysa.

    neyse...

    ben körfezden dışarı bakıyorum artık. arabalı vapurlarda, hiç bitmesin dediğim kırkbeş dakikalar, kırkbeş yıllara dönüşüyor gitgide.

    eskiden ararsın diye gözümü ayırmadığım telefon, üzerinde sigara kokularıyla, küllükler yanında eskiyor.

    bir kadeh de şarap döküldü üzerine.

    üzgün o da.

    yok aramanı istemiyorum.

    gelmeni de istemiyorum.

    sana acı da çektirmek istemiyorum. duygu sömürüsü de değil.

    ama bi'şey var.

    benim telefonum çok üzgün.
    16 ...
  14. 1471.
  15. Artık ölüm soluyup ceset kusmuyorum.
    vuslat sevdası kalbi kanırtsa da istediğim şey yaşamak.O'nun için yaşamak,belki de kendim için. emin değilim.
    Gökkuşağı ibneliğiyle, askerlik dönüşü sivile eblek bakışımla sözlük aynı kadajda değil.
    belki veda değil bu lakin uzun bir ara olduğu kesin.
    beatles nothings gonna change my life derken ne kadar bendendi oysa.
    iyi ki yanılmışlar
    mola sözlük...
    5 ...
  16. 1470.
  17. kalbimin kırıkları düştü avuçlarıma, kanadım.

    aynı şeye kitlenmekten, aynı şeyi düşünmekten kendimi alamadım. tuhaf bir şekilde hep vardın ve ben buna engel olamadım.

    oynadım. yokmuşsun gibi davrandım. olmamışsın gibi. çünkü kırıldım sana. "neden?" anlamadım, "hangi sıfatla?" ama üzüldüm ben. yaşanmamışlara, yaşanamayanlara, değişime, değişmeye, uzaklaşmaya...

    kırıldım.

    sonra çirkinleştin.

    peki neden hala bu kadar güzelsin?
    8 ...
  18. 1469.
  19. sezilikğimin ve kimsesizliğimin çığlıydı kulaklarında çınlayan. Yalnız ve bir tek senin içindi.. anlar gibi görunup anlamadın. sever gibi yapıp sevmedin.

    Meğer her aşk o kadar da iyi bir şey değilmiş, meğer aşk sadece hak etmeyene duyulanmış.
    5 ...
  20. 1468.
  21. serin bir sonbahar öğleden sonrası. uyuyorsun mışıl mışıl. anlatsalar inanmazdım. oysa ne fırtınalı ne garip geçiyor son bir yılımız sevdiceğim.

    sen kapılmışsın bir akıntıya dolu dizgin gidiyorsun. arada bir mola vermek için sığınıyorsun limana. ne yaptığının sen de pek farkında değilsin aslında. ve işin kötü yanı ne biliyor musun? ben artık nerde yalan nerde doğru söylediğini kestiremiyorum. canımı yakmak için mi yalan söylüyorsun, yoksa gerçekten gerçekleri mi söylüyorsun?

    ben hala kızından 3 yaş büyük biriyle olabileceğine inanmıyorum. hatta o kızın söylediğin gibi masum olduğuna da. yirmi bir yaşında bir insan ilk kez bir adamla oluyorsa eğer nasıl bilebiliyor o kadar şeyi? sen mi çok aptalsın, ben mi çok aptalım hala seni oturup bir dost gibi dinlediğim için. belki de ben de aptallaştım artık. dayanacak gücüm kalmadı çünkü. gittikçe uzaklaşıyorum senden.

    bu imkansız gibi gelirdi bir ay öncesine kadar, ama şimdi giderek gözümün önünde olduğun halde flulaşıyorsun. o bana çocuk sözü verdi diyorsun. işi yok ama bana güvendi diyorsun. evlenmeyeceğim, çocuk yapacağım ondan diyorsun. ben o çocuğa tek başıma da anne baba olurum diyorsun. sen hala ne istediğini biliyor musun?

    sen eski eşim, bana gelip, hala yemek kaprisi yapıyorsun. sana hala kıyamıyorum hizmet ediyorum.

    tüylerini alışını izledim geçen akşam banyoda. yarın dedim ona gidecek. onunla yattığını bana anlattığından beri aslında hiç acı duymuyorum. sana bu kapıyı neden hala açık tutuyorum onu da bilmiyorum.

    bundan sonrası bizim için bir şey olabilir mi? şimdilik imkansız geliyor. ilk aldatılan değilim bunu biliyorum. ama eminim eşinin aldatmasının bütün ayrıntılarını bile bile onu boşadığı halde ona hala kapıyı açık tutan ve hiç kıyamayan tek salak benim sanırım türkiye'de.

    hiç bir şeyine de muhtaç değilim aslında. ailen hep derdi anımsar mısın? seni kullanıyor kendi çocuğunu baktırıyor diye.

    şimdi esas kullanan biri var işte. zavallı kayınannem gerçekleri gördü görecek ama o kadar dağıldık ki artık. çok toplamaya çalıştım ama olmadı. ben geç de olsa ikimizin çocuğunu doğurmak istedim. ama bahanen hep geç kaldın oldu.

    şimdi kırk bir yaşındasın anne olsan ne olur? peki o kız anne olursa ne olacak? ve onu sevmediğini de sen de ben de biliyoruz üstelik. ve işi de yok. lise mezunu marjinal takılan aile ortamı görmemiş evliliğimi yıkan senin deyiminle iyi bir kız.

    tanrım düşünüyorum bazen. çocuk yapıp da gelip n'olur buna bakar mısın diyeceğin günleride mi göreceğim acaba diye.

    hangi inat uğruna hangi psikoloji uğruna üçümüzü buralara kadar sürükledin bilmiyorum.

    işte yine uyandım bir sonbahar sabahına. okullar açılıyor perşembe günü.

    ben bir eğitimci olarak yuvamı dağıtan o kıza da acıyorum bazen. öğrencilerime verdiğim öğütler aklıma geliyor. ayakta durmadan ilişkiye girmeyin, hele meslek sahibi değilseniz bir erkeğe parası için mahkum olursanız, o aşk dediğiniz şey geçtiğinde çok pişman olursunuz diye.

    öyle garip bir durumdayım ki. bir yanda ihanetinden dolayı boşadığım kocam. öte yandan her gelişinde ona kapıyı açışım. diğer yandan yuvamı yıkan kadın. nerdeyse çocuğum olcak yaşta ya da öğrencilerimin yaşında.

    ve kendi isteğiyle geldi onu yatağa ben atmadım diyen bir eski eş.

    sağlıklı düşünemiyorum sanırım artık. ve olayların benden, benim kontrolümden çıktığını hissediyorum artık.

    sanırım bundan sonra yalnız yürüyüp, kararları yalnız alacaksın zavallı eski eşim. terzi kendi söküğünü dikemezmiş. ben eski yaşantımızdaki fedakarlıkları unuttum, verdiğin acıları unuttum, hata yapan gençlere çözüm ararcasına size çözüm aramaya çalışıyorum.

    ama aramak istemediğimi farkettim dün onunla uzun süredir yattığını öğrendikten sonra.

    bir kadın olarak o kız için üzgünüm yine de. ben aldatıldığımı düşünürdüm düne kadar, o ise kendi istedi benle yattı bana ne diyen bir erkekle beraber ve ona güveniyor ama bundan haberi yok.

    ilahi adalet bu belkide. eden bulur. birbirinizin belası olun demiştim onlara zamanında. oluyor galiba.

    aslında ben bu yazıyı tüm gençlere yazıyorum.

    ve çıkan sonuç şu. hayatta iyi bir insan olmak yeterli olmuyor. iyi insanlarla da karşılaşmanız gerekiyormuş. daha sonra devam ederim sözlük...

    14.09.2009
    8 ...
  22. 1467.
  23. ben aslında sana çok yazdım, tövbe ettim yazmamaya yine yazdım her aklıma geldğinde illa ki hatrına iki satır yazdım yazmazsam sana ihanet etcekmişim gibi oldu diye yazasım yoksada hayalimde kaldığın yerde ki sana sadık kalmak için hep yazdım. 8 sene oldu yüzünü görmeyeli sesini duymayalı...
    Çok isterdim seni herkez den çok tanımayı ama yarım kaldı yaşadığın bir anı daha seninle paylaşmayı.okuduğun kitabı beğenmeyip onun hakkında bana atıp tutmanı kıskandığın kızların dedikodusunu bana yapmanı issterdim.
    ve anlamanı isterdim beni birazcık bu kadar manyaklığı neden yapıyorum diye anlamanı her şekilde bei millete karşı savunmanı...
    gençlik işte 8 sene önce için gayet iddalı konuşmuşum kendine iyi bakta yaşamaya sebebim olsun derdim. arabesk şarkısı sözü gibi duruyo farkındayım ama gerçek....
    ne diyim bir daha ki aklıma bu denli geldiğinde, sana yazana kadar kendine iyi bakta yaşamaya sebebim olsun ....
    4 ...
  24. 1466.
  25. bir gün bu sayfaya yazacağım aklımın ucundan bile geçmezdi. ama ne yazık ki şu an tek aklıma gelen bu başlığa entry girmek.

    çok değil, daha beş gün önce sordun, '' sigara içmiyorsun demi hala?'' diye. bense, '' yok hayır, tam 6 aydır ağzıma sürmüyorum'' dedim. bunun üzerine aferim deyip, tebrik etmiştin beni, sevinmiştin benim adıma sende.

    bugün bir cafede 3 arkadaş oturuyoruz. birinin 2 tane sigara paketi varmış. e diğeri de içiyor. etti 3 paket. veee sen geldin hala oğlu, zibilyon tane cafeden, benim bulunduğum cafeye girdin. e masaya da çarptı gözün haliyle, ve orda tam benim önümde de paket vardı. şimdi desem sana o paket benim değildi, inanır mısın bilmem, demesem içimde kaldı.

    mesele sigara içip içmemem de değil. mesele sana yalan söylemiş konumuna düşmem. elim telefona gidiyor, vallaha benim değildi o paket demek için, ama bu da çok çocukça. yüzüne de bakamadım resmen, o andan sonra.
    ne bahtsız bedeviyim ben yaaa.

    - oooffffffff...
    7 ...
  26. 1465.
  27. gerçekten birilerinin sizin yapma ve yalan üzüntülerinize ya da hayalinizde ubdate ettiğiniz kişilere verdiğiniz tepkilerinize bakıp size şevkat göstereceğini mi sanıyorsunuz?

    ilişkinizin yen içinde kalacak kısımlarını donunuzu çıkarır gibi ortaya çıkatmanız ile size hayran mı kalmasını bekliyorsunuz?
    gerçekten okunduğunuzu mu düşünüyorsunuz? posta gazetesi aşk mesajları bölümünden ne farkı var yazdıklarınızın?

    (bkz: NARO üyesi olduğunu ifşa edercesine entry girmek)
    3 ...
  28. 1464.
  29. yazı tipi ve rengimi arıyordum formattan sonra ilk defa. sadeliğe o kadar alışmışımki, o default
    o sadelik o kadar sarmışki yıllardır kullandığım yazı tipini isminden kolayca buldum ama renk konusunda
    acaba bu muydu diyorum. oysa lacivertti hep. sanki kimliğimi kaybetmiş gibi onu arıyorum. oysa sen
    comic sans stili ve kırmızı renkle, o dalga geçilecek görüntüde o kadar ciddi şeyler yazmıştınki bana
    bir an düşündüm, minyatür kale çaresizlik oynadım. orjinal ayarlara dönmek istedim ama nafile tutturamadım.
    aynı senden önceki halime dönemeyişim gibi. bundan önce yaşadıklarım gözümü açtı, akıllandırdı, her konuda
    nasıl hareket edeceğimi öğretti sanırdım. oysaki her tecrübem bir önceki gibi değildi. genzime baharat
    kaçmışçasına solunum yollarım yanıyordu her tecrübemde. yakan sigara da değildi.

    burada bir an düşünüp, ne hissettiğimi, ne şekilde aktarması güç halimi dökmeye devam edeceğimi düşünürken
    ayaklarımda yaşadığım karıncalanma kötü hissettirdi. oysa senle yaşadığım bu karıncalanmalar gençlik iksirinin
    etkilerinin fiziksel belirtileriydi. yokluğunda yaşlanmak çok garip.

    ilgilenmiyor gibi duruyor olabilirim. çaresizliğimden. şiirlerden hoşlanmasam da bir gün orhan veli'nin
    dizeleri beni anlatacak olamazdı. hiçbir zaman popüler kültürün esiri olmamış olan bizim hissetiklerimizi
    herhangi biri satırlara dökemezdi. ama anlattı işte beni. serde erkeklik var ağlayamam. ne yapayım.

    bunu okuyor olsanda bana bunu görmemiş gibi davran. okuyor ihtimalinden dolayı rahat yazamayacağımı söylemiştin
    evet bu doğru. bunu görmedin, okumadın.
    4 ...
  30. 1463.
  31. pencereyi açtım bu sabah. havayı soludum. yoktun sen. gitme demek isterdim ama ne haddime. bekleyenin vardır senin oralarda. söyleyecek fazla birşey de yok aslında. sen kendi yolundasın, bense nereye gittiğini bilmediğim bir yolda. daha ne kadar bu böyle sürer, ne yaparım bilmiyorum. anılarım canlanıyor sessiz beynimde. onlara dur diyemiyorum. sana da diyemediğim gibi.

    bu sabah ümitler yok. umudum kalmamış. sadece pencereden dışarı bakan, seni arayan gözleri yaşlı bir çocuk var şimdi. çocuk gibisin derdin hani. kızardım. evet şimdi yardım isteyen bir çocuğum. hani nerdesin?

    sevdim seni ey güzel çocuk. herşeye rağmen sevdim..
    7 ...
  32. 1462.
  33. evin içi oldukça dağınıktı. bekar ve çalışan bir memurun evi olmasından kelli doğaldı bu görüntü. havasız, pis ve loş bir ortam. aniden kapı deliğine anahtar sokuldu ve kapı açıldı. içeri girdiğinde telaşlı ve panik bir haldeydi. gömleğinde boncuk boncuk ter lekeleri vardı. ahırdan bozma evine kısa bir süre göz attı ve hemen banyo aynasına yöneldi. aynasındaki diş macunu lekelerini hoh diyerek buğladı ve eliyle silerek temizlemeye çalıştı, bu kısa temizliğin üzerinde fazla durmadı. parlak ve kuvvetli ayna ışığını telaşla açarak saç diplerini kontrol etmeye başladı. köklerini tek tek sayıyordu adeta kafa derisinin. aklından aşağılık bir ses hiç çıkmıyordu. hep aynı şiddette devam eden bu ses kulağında haince çınlayıp duruyordu. 20 dakika önce yolda karşılaştığı arkadaşının alaycı sesiydi bu. '' saçların mı dökülüyo lan? ''. evet bu sesi beyni tekrar tekrar başa alarak yeniden dinliyordu. öfkeli ve şaşkındı, saç diplerini karıştırmaya devam ediyordu. içinden bir an '' siktir git lan nesi dökülüyo, sağlam duruyo kökler işte! '' diye geçirdi. bu söz onun sık sık kullandığı sakinleştiricisiydi. ayna ışığını kapattı, mutfağa doğru yönelecekti ki bir daha kontrol etmeye karar verdi.ışığı hiddetli bir şekilde açtı ve saçlarını yine kontrol etmeye başladı. bir an, sakinleştiricisinin etkisini kaybettiğini farketti. '' olm, dökülmese niye öyle diyolar o zaman sürekli! '' şeklindeki gerçekçi bir söz beynine balyoz gibi indi aniden. umudunun ayak uçlarından sızarak akıp gittiğini hissetti telaşla. boşamı kürek çekiyordu saçlarının dökülmemesi için? hemen aile fotoğraflarının olduğu albümün bulunduğu odaya doğru depar attı ve babasının 23 yaşında olduğu fotoğrafı, aralarından çekip aldı. fotoğrafı 10 dakika dikkatli bir şekilde inceledikten sonra, beynine gerçeği ileten acı itiraflarda bulunmaya başladı. acı gerçeği kabullenmek istiyordu ama bunu kendine bir türlü yediremiyordu. fotoğraftaki babasının saçları, tıpkı onun şimdiki cılız saçlarının aynısıydı. '' bu yolun sonu, 3-5 sene sonra kel ve sikik bir görüntü! '' dedi içinden. hayatında, saçlarına ne adam gibi jole sürerek doyasıya şekil vermişti ne de uzatmıştı. kendine yapılan büyük bir haksızlık gibi görüyordu bu dökülmeyi. restorantta iskender yemeyip, yemiş gibi parasını ödemekle özdeşleştirdi durumunu. ağlamaklı oldu ve duşakabinin üzerindeki saç bakım ürünlerinin yanına koştu. kremler, kürler, yağlar vs. herşey vardı bu bölmede. geçen hafta alıp bu bölmeye koyduğu yeşil defne sabununu eline alıp uzun uzun baktı. üzerinde cılız saç telleri yapışmış, kötü bir görüntüsü vardı sabunun. sabuna 10 dakika hiçbirşey düşünemeden baktı. '' son çaremde bir boka yaramadı... '' diye geçirdi içinden üzüntüyle. yaşadığı buhran had safhaya tırmanınca elindeki defne sabununa hiddetle baktı. ağlamaklıydı ve burnundan soluyordu. kendisinin bile beklemediği bir hamleyle sabunu ağzına doğru götürdü ve ısırmaya başladı. iğrenç bir şekilde, hırsla sabunu deliler gibi çiğniyordu. dişlerinin arasında cıvık bir şekilde ezilmesi berbat bir duyguydu. insan dışkısını çiğnemekten farksızdı sanki. midesi bulanıyordu fakat buhranı onu sabunu çiğnetmeye ve yutturmaya itekliyordu. sabunun yarısını yedi ve kalanını diğer ürünlerin olduğu bölmeye fırlattı. midesi altüst olmuştu. aynaya psikopat bir ifadeyle bakıyor ve gözlerinden yaşlar boşalıyordu. çok geçmeden hıçkırıklara boğulmaya başladı. kalbi hızla çarpıyordu. midesinin bulanmasına daha fazla dayanamadı ve lavaboya şiddetle kusmaya başladı.
    7 ...
  34. 1461.
  35. sebep olduğun kadehlerimde boğul, üflediğim sigara dumanından akciğer kanseri ol. kendine ve çevrendekilere zarar ver. öl, öldür..

    allah senin belanı, benim de cezamı versin.
    4 ...
  36. 1460.
  37. 1459.
  38. aylardan kasımdı karşılaştığımızda... ve ilk görüşte aşktı bizimki kapadokya' nın büyülü ortamında... küçük bir maaşın vardı ve utangaç bakışların... sevdiğimdin uğruna hayatımı en temelden değiştirdiğim. sonra yıl geçti aradan. verdiğin her sözü tuttun. geldin istanbul'a. küçük şirin en son ilçe olan bir sahil kasabasında yaşamaya başladık.

    buraya gelmeden önce sen, sana bilgisayar kitapları yollardım. programcılığa merakın vardı... ve dişimi sıkıp bir bilgisayar almış, kargo ile yollamıştım sana. senin çekingen hayatına bir fırtına gibi girmiştim, istanbul' lu kariyer sahibi bir kadın olarak. ve sana yaşadığım hiç bir acıyı yaşatmama sözüm vardı içimde. aramızda yaş farkı vardı. yeneriz dedik. sen ben değil biz oluruz dedik. benle yaşamaya başladıktan sekiz ay sonra iyi bir şirkette iş buldun. evlendik.

    ikinci evliliğimdi ama ilk aşkım, ilk inancımdın. kızım vardı. tartışmalarınız olurdu ama severdiniz birbirinizi. istanbul' a gidiş gelişlerin gererdi bazen. ama öyle mutluyduk ki... boğazda çay içişimiz rumeli hisarı' nda, arkeoloji müzesinin bahçesinde tost yiyişimiz... anımsıyorum, soğuk bir yeni yıl gecesiydi büyükada' ya kaçışımız. vapurda sımsıkı sarılmıştın bana. vazgeçilmeyen bir giyim tarzın vardı gömlek üstü ceket. sonra değiştin yavaş yavaş. tatillere rağmen, konserlere rağmen sıkılmalar başladı. en son metallica konseriydi gittiğimiz ailecek. alisamiyen' in o müthiş atmosferinde. nerden bilirdim, nerden bilirdim son ayımız olduğunu...

    sıkılmalarının başladığı dönem plansız bir hamilelik yaşadım. hazır değildim. kariyerim, senin gelgitlerin, kızımın üniversite sıkıntıları... boğuluyordum. ve bebeğimizi aldırdık, ikimizin kararıydı. doğarsa bu ortamda o sorumluluğu alamam dedim, sen de bunu göğüsleyemedin. ama aşkımız, sevgimiz vardı. birlikte gezerdik köpeğimizle. kızımın bir erkek arkadaşı oldu. bu olmamalı dedin. bebek sonrası ikinci bir karşı çıkışımdı bu sana. evliliğimizde sadece iki kez...

    sen evden sık sık gezmelere çıkmaya başladın. sık sık trafik sıkışır oldu istanbul'da. geç gelişlerin başladı. sıkılıyorum deyip; atıyordun kendini sokaklara gecenin bir vakti. sevdiğim adam deliriyor diye öyle korkuyordum ki.

    şubat ayında bir öğrencim geldi, söyledi ihanetini. durmuştu deniz, durmuştu zaman. eve dönerken yalan olmalı diyordum. olsa söyleyecek kadar saygısı vardır bunu bana eşimin diyordum. işten geldin. ve sorduğumda yapmadım ya da yaptım demek yerine, kim anlattı bunu sana dedin. elinde ıphonun vardı ve ses kaydını açmıştın. olay değil, kimin anlattığı önemliydi senin için. sonra dedin bitti bu ilişki, inanmadım. ağustosta yaş günümden hemen sonra tanımıştın onu. yaz macerasıydı, bitti dedin. ama mesajların bitmedi, gece yarıları evden çıkıp gitmelerin de.

    sevgim, inancım, ne yapabilirdim? yapabileceğim koca bir hiçti. kızın teli vardı elimde, onu aradım. ama kız umursamadı bile. ve devam edeceğini anlayınca senden hattını istedim. evi terk ettin, gittin. " 7 şubat 2009 "

    9 şubatta okula başlarken içimde nasılsa döner ümidi vardı. dönmedin. döneceğim dedin dönmedin. hayatımda o yok dedin, ama geri dönmedin. hayatında onun olmadığına inanmak istedim. yaşanan onca yorgunluktan sonra kolay geldi buna inanmak. ben ihaneti bağışlamam deyip ilk evliliğini bitiren ben, istanbullu ben, fakülte mezunu ben, köpekler gibi yalvardım sana," bebeği aldırdın ondan dönmeyeceğim, senin cezan bu" dedin... pişmanım dedim özür diledim. bebek yüzündense bu ihanet affettim doğurmaya hazırım dedim. dönmedin.

    bilemezdim hala o kızla olduğunu. kızı aradım diye, kız beni, sana şikayet etmişti. bana hesap sormuştun onu neden rahatsız ediyorsun diye. ve ben tüm bunlardan kendimi suçluyordum. ve haziran ayı... karneleri vermeden bir gün önce gittim avukata. ve 8 temmuz... kalbimi yerinden söke söke, bosadim seni!

    bana dedin ki o gün " boşanmak bu kadar kolay mıymış? " demiştim ki " sadece benle evli olduğun için bu kadar kolaydı. " " o kızla ilişkin var mı hala? " demiştim. " yok. " demiştin.

    yemek yemiştik hiç bir şey olmamış gibi iskendercide. ve maaşım ekonomik krizden dolayı kesintiye uğruyor, yeni bir ev kuracağım, kredi çekermisin benim için demiştin. duygusaldım. korkuyordum. hala seni düşünüyordum; belki hatasını anladı, yakında geri döner boşansak da diyordum. çekerim, demiştim.

    sonra psikolojik destek almaya başladım. ve ilk kez bir güçle, gerçekle yüzleşmek için harekete geçtim. senin ekonomik krizden dolayı maaşından kesinti yapılmadığını, aksine şirketten borç çektiğini, maaşından onun için kesinti yapıldığını öğrendim. yıkıldım.

    o güne kadar yaşadıklarım yetmiyormuş gibi. yüzleştim senle. itiraz ettin; ama belgeleri söyleyince evi terk ettin tekrar.

    ve yine bu ağustos ayında tam yaş günümde geldin. vücudunda yaralar vardı. sıkıntıdan çıktı dedin; senin yüzünden. hayatımı ne hale getirdiğini gör dedin. sana baktım ben, hep baktığım gibi, bebeğim gibi baktım. psikolojik danışmanımı dinlemeden seni eve alıp baktım.

    yumuşaktı yüzün; ama her gece gelişinde yine ıphonun elinde mesajlaşıyordun. sorularıma, boşandık soru soru sorma; yoksa gelmem diye yanıt veriyordun. boynunda çürükler,belinde çürükler vardı; ama bana daha kolay geliyordu hayır başka kadın yok artık, o kızla değil düşüncesine inanmak.

    sonra ayrıntıya gerek yok gizli facebookunu buldum. ve orada o kızla evli olduğun yazıyordu. ve kızın görüntü resminde öpüşme fotoğrafınız vardı en iğrenç şekilde. sonra başka bir kaydından kızın fotolarını gördüm. çok güzeldi. kendimle kıyaslayamayacağım kadar. neden 1 yıldır eve dönmek istemediğini daha iyi anladım. huzur güven sende var diyordun, ama onda da cazibe.

    kopamadık hala senle. her gece iyi geceler teli ediyorsun bana. ve ben hala hatanı anlamanı bekliyorum aptalca. ama evi sana yasakladım.

    bugün görüşmeyişimizin 12 inci günü. sevginden başka hiçbir şeyine ihtiyacım yoktu benim, 10 yıl öncede şimdi de.

    istanbul'da aldığın her nefesi bana borçlusun allah biliyor bunu. param, evim, köpeğim, işim, kültürüm, etkili bir kimliğim de vardı. ne demiştin anımsıyor musun. " ben senin en çok kişiliğine tapıyorum. "

    şimdi nasıl bir kızla olduğunu biliyorum artık. ve neden bu denli tanınmaz bir şekilde değiştiğini. benim sevdiğim erkek değer verdiği kadını asla barda öyle iğrenç öpüp fotosunu google de yayınlatmazdı.

    bir gün özüne döneceğini biliyorum. bana kapıyı onun için kapatmadığınıda. ama ben? beni hiç hesaba katmıyorsun. incinmişliğimi, yok ettiğin inancımı, özgüvenimi paramparça edişini. bekliyorum. bakalım ben ne karar vereceğim? senin kararın belli. " kadınım beni bekler. "

    evet ama sadece kendim için yaşayarak bekleyeceğim gelecek günleri. artık bir erkeğe tutunarak değil... sana bana yaptıklarının aynısını yaşatsınlar diyorum. o kız da aynısını yaşasın.

    onun beni anlamasının önemi yok. ama senin bana ne yaşattığını anlaman, benim için hala çok önemli. sana karşı içimde ne varsa unuttum diye klasik bir cümle yazmayacağım.

    hayır ben seni unutmadım. sen de beni unutama. ve elimden su içmeye gel. bildiğim tek bir şey var. yaptıklarını unutamam. ama nefret de etmiyorum. seni de affetmiyorum.

    ihanetinden ziyade söylemekten hiç vazgeçmediğin o yalanlarından dolayı...

    eylül,2009
    35 ...
  39. 1458.
  40. bayramın mübarek olsun eski sevgilim. insan sevdiklerini arar böyle günlerde, aradım farzet. gözlerinden öpüyorum derin derin.
    4 ...
  41. 1457.
  42. sen uyuyordun. sabahın ilk ışıkları yüzünü okşuyordu. benimse gitmem gerekti ama sana seni ne kadar çok sevdiğimi söylemeden gitmeme izin vermiyordu yüreğim. yine o yüreğim seni uyandırmaya da kıyamıyordu. başucunda duran kağıt ve kalem haykırırcasına işte burdayız diye bağırıyorlardı. hemen aldım onları, vaktim de daralmıştı hızlı hızlı yazmaya başladım. birden içime bir kurt düştü. ya göremezse, onu ne kadar çok sevdiğimi haykırdığımı. kalktığı gibi bunu okuması lazımdı. okur okumaz yüzündeki kalbinin yansıması olan sıcak gülümsemeyi hayal ettim . kocaman harflerle "ben bu yazıyı sana yazdım" dedim ve ona olan aşkımı söyleyemediklerimi devamında getirdim. eminim görecekti, birkez daha anlayacaktı onu ne kadar sevdiğimi.
    3 ...
  43. 1456.
  44. hani benden hep kinder sürpriz yumurta isterdin. alırdım her seferinde. çekmecemde topluyorduk oyuncaları. 8 tane aynı arabadan olmuştu. "yaa yine mi?" derdik ikimiz birden o arabayı görünce.

    sonra sen artık istemez oldun hep sabırsızlıkla açtığımız yumurtalardan. aradığımda açmaz oldun telefonlarımı. 3. de açtığındaysa kısa cevaplar vermeye başlamıştın, bana sorular sormuyordun eskisi gibi. "bir şey mi oldu, bir sorun mu var ?" diye sorduğumda geçiştirirdin. "yok bir şey" derdin.

    sonra o gün, "yok bir şey" demedin. "ayrılalım" dediğinde bekliyordum aslında. nedenini sormadım, sen de söylemedin. oysa merak etmiştim beni senden soğutan nedeni ya da nedenleri. ama bir önemi yoktu. "tamam" dedim sadece. biliyordun her istediğini yaptığımı. sormadığıma şaşırmıştın, sesinden anlamıştım.

    aslında bekledim tekrar aramanı. ya da okulda rastlaştığımızda göz göze gelmemek için çabalarken, yanıma gelmeni o kadar çok istedim ki, gelmedin. benden sonra bir sürü yeni arkadaşın olmuş. çoğunu ben de tanıyordum zaten. bazıları gelip soruyorlardı; "siz deden ayrıldınız ?" diye. "boşver" ya da "öyle gerekti" diye geçiştiriyordum hepsini. oysa sebebini ben bile bilmiyordum. işin kötüsü sürekli göz önünde olmandı. en olmadık zamanlarda karşıma çıkmandı. yoksa ben seni çoktan unuturdumki.

    bak bugün 4 ay olmuş ayrılalı. seni gördüm yine o parkta az önce. keyfim kaçtı. "ben eve gidiyorum" dedim arkadaşlara. sitem etmediler hiç. tamam dediler sadece. ben toplamıştım hepsini o parktaki canlı müziğe. kafa dağıtırız demiştim. seni orda görmeseler ağzıma sıçarlardı biliyo musun? ama sağolsunlar, bir şey demediler.

    evin önündeki markete kadar nasıl geldim, ne çabuk geldim anlamadım bile. bira almak için girdim markete aslında. sonra değmez dedim kendime. bir kısa l&m aldım çıktım. eve geldim, çekmeceyi açtım. oyuncların arasında daha açılmamış bir tane sürpriz yumurta daha vardı. hani sen geri gelince beraber açarız diye aldığım yumurta. son kullanma tarihi geçmiş.

    sigara yaktım bir tane. sonra son kullanma tarihi geçmiş olan yumurtayı açtım. "yaa yine mi?" dedim, ama bu sefer sen yoktun.

    12 nisan 2009 23.27

    bak bu yazıyı buldum az önce. kitapların arasında sana göstermediğim defterde. "arada bir, bir şeyler yazıyorum işte boşver" dediğimde kızmıştın ama belli etmemeye çalışmıştın. sana dair ilk ve son yazıydı bu. gerçi o zaman yoktu, baksan da göremezdin. şimdi tekrar okuduğumda yüzümde tebessüm oluştu. oysa içim acırken yazmıştım o zaman. hani yazmışım ya, gözümün önünde olmasan çoktan unuturdum seni diye. gerçekten öyleymiş. artık canımı yakmıyor kinder sürpriz yumurta görmek. o kadar da sürpriz gelmiyor içinden o arabadan çıkması. bil istedim, ya da siktir et. okusan da benim sana yazdığımı nerden bileceksin.
    5 ...
  45. 1455.
  46. hazmedemiyorum içime düşüp orda kalmanı, seni kurtaracak biri olmalı bir yerlerde... ama dönemiyorum olmadığın virajları, her hücremi sarıp sarmalasam yetmiyor yine de.
    kaybettim kendimi, yokluğuna küfürler savurdum ağız dolusu. karnıma sancılar giriyor. cinnetler geçirip vuruyorum yelkovanı, kayboluşun saati yok şimdi, ben yokken akrebe iyi bak...

    kolundan tutup getirmeye gidiyorum ruhumu.
    üç nokta değiliz senle uç noktayız,
    bu da,
    olmamanın son tohumu!
    5 ...
  47. 1454.
  48. ''ben bu yazıyı sana yazdım'' deyip yazabilse herkes keşke özgürce dilediğini. yargılanma,ayıplanma,tutuklanma,soyutlanma,hırpalanma korkusu olmadan.
    4 ...
© 2025 uludağ sözlük