yat dedi yattim, ac dedi actim, aletini cikarip soktu. isini bitirdiginde kan gelmeye basladi, cok korkmus ve cok aci cekiyordum, cünkü ilk kez dis cektiriyordum!
dün geceyi unutamıyorum. yatakta bana yaptıkların... o emmeler, ısırmalar... inan çıldırttın beni. uyandığımda gitmiştin. kanlı çarşaflar şahit geldiğine. seni her yerde aradım. vücudumda izlerin var. bu gece uyumayıp bekleyeceğim seni. görür görmez atlayacağım üstüne allahın belası.(sivri sinek)
sana o sözleri söylediğim için, dediğin şeye karşılık o denli ağır ve iğrenç bir şekilde konuştuğum için, haklı olduğun halde bu tartışmadan sonra attığın özür mesajına cevap vermediğim için, aradığın gün açmadığım için, allah belamı versin.
valla ne diyim şimdi bilemedim, hayatımda bana böyle bir yazı yazdıran ilk kız olacaksın belki ama sevdiğimden dolayı değil, sadece o kadar iğrenç laflar söylediğim için. senin gibi olmam gerekirdi bu ilişkide senin gibi normal olmam gerekirdi, olursa olur olmazsa olmaz mantalitesinde olmam gerekirdi. senin benimle ilgilendiğin kadar benim seninle ilgilenmem gerekirdi. seninle zaman geçirmek için çıkmamam, nasılsa geçici olarak çıkıyorum diyip saçma sapan hareketler yapmamam gerekirdi. senin beni gördüğün ciddilikte görmem, senin her şeyine saygı göstermem gerekirdi. harbiden allah kahretsin, allah benim belamı versin. insan çıktığı kişiye bu kadar kötü davranmamalı, davranmamalıydım. inşallah bi gün o umursamaz gibi gözüken tavrınla affedersin beni, nolacak ki diyip gülersin affedersin beni. şu an nerdeysen her kimleysen inşallah çok mutlusundur. belki yine inanmayacaksın ama bu kez içten söylüyorum hayatında çok başarılı olursun inşallah.
not: belki diğer yazılan yazılar kadar duygu yüklü olmadı ama şu an tam olarak hissettiklerim bu idare edin artık.
hani derler ya : sussam gönül razı değil. konuşsam fayda etmez " diye. işte aynen öyle. her aşkın sonu böyle mi biter ? yıllarca beraber hayal kurulup sonra da o hayallere ihanet mi edilir ? hangi cevabın artık " bittiği " , " bittiğimiz" gerçeğini değiştirir ? sen söyle.
sen benım herşeyimsin ve her zaman oyle kalıcaksın.
kocam olucaksın ve hayatımızın sonuna kadar mutlu olucaz senı seven bı sevgılın olduğunu unutma... *
.... bu mektubu sana ben, çirkinliğimin diplerine kazdığım tünellerden yazıyorum. çünkü bilirsin, ucubeliğin ve yüksek güzelliğin lanetleri ikizdir, seni anlayabilmenin tek yolu, güzelliğine kazacağım kaçak tüneldir. ışığı az ve havası basıktır ama ne ironidir ki, tüneli aşabilenlerin hepsi astım hastasıdır.
anlıyorsun ya, güzeli görmenin yolu çirkin olmaktır. zaten bu yüzden kaderin bir post-it gibi panomda asılıdır. çektiğin acının odama yaptığı ziyaretlerin üç bini bulduğunu düşünürsek eğer, ezberimdesin be adam.
ve inkarından korkunç bir biçimde sıkıldım.
evet artist, ilk önce şunu söyleyeyim, bu yazıyı sana yazdım diye bir sorumluluğun yok merak etme. bunu hakettin sen, benim gibi birini haketmediğin kadar. bana anlatmaya çalıştıklarını, dinlettirmeye çalıştıklarını, laf sokmalarını, gözünden akan yaşları, iç çektiklerini, gülüp geçtiklerini hepsini şimdi anlıyorum ben. seninle beraber mi büyüdüm bir günde,-yaek yaa- öyle sanıyorum belki de ama anlarım ki ben. Şimdi bana karşı duruşunla, hayata bakışınla , umursamazlığınla, bazen fazla umursamanla, farketmesen de bana öğrettiklerinle, bana verdiğin tüm değerlerinle ve eşek gibi farkında olduğun değerliliğinle hayatımdasın işte canım. hep de öyle kal benimle. zor belki bu zor ama, unutma işte ne bileyim. ben unutmam ki...
kendimden gittim bu gidiş gerçekleşimim tam 5 ay oldu.Bir insan 5 ay kendinden nasıl gider diye sorsalardı .bir kahkaha atardım başkasından duysaydım bunları ama aynalarımlayım şu anda gerçeklerle yüzleşirken her umut tohumu bir yalancılık daha yapıyor benliğime .Bütün güzelliklerimi kesip biçip asıyorum bu anlamsız hayatı hiçbir zaman anlamadım zaten neydim ya da kimdim neden bu küçük yüreğim bu kadar çok acıyor bilmiyorum.isyanlardayım belki bu kadar yıkılışa..
ah o kadar çok istedim ki ; yeniden doğmayı her yeniden başlayışım da bir kez daha düşmenin verdiği acı bütün iliklerimi kapladı.Evet kaybettim 'orosbu çocuğu hayat' bir kez daha çok severken bir kez daha kaybettim sevgiyi , aşkı ve umudu.
Sevdiğimi gitti.Bir el bile sallayamadım arkasından.Kelimeler öyle çok kifayetsiz kaldı ki.incilen ruhumun kırıntılarını bile toplayamadım.içime ağıt yaktım kendimce ve siyah odalarda hiç ışık yanmadı.
Ruhum hep aynı noktadaki boşluktaydı.her şeyin senle başlayıp senle bittiğine inandırmıştım çünkü benliğimi biliyordum ben hayatın tekrar başlayacağını umudun ya da aşkın senden ibaret olmadığını ama canım acıyordu işte sebepsizdi..ben her gidişinde böyle olurdum ya iki damla göz yaşı akardı.. ve elmacık kemiklerim sızlardı birazda sonra serzenişlerim ama saat dilimi geri getirirdi seni bana bir mesaj gelirdi senden ya da bir telefon bazen süpriz yapar da kapının önünde belirirdin.yüzünde o şapşal ifade ve hafif bir tebessüm.yaramazlık yapmış küçük çocuklar gibi olurdun ya o haline kıyamazdım işte .bir bakmışım ki o sana meydan okuyan serden sadece sözde bir ben kalmıştı.sevgiydi işte yürekti.sevmekti.bağlanmaktı.sevgiliye.gözlerim açık kör ebe oynamaktı aşk.
bilemezdik.mantık durduramazdı.çünkü kalp bastırırdı.seversin ya acıtmazdı hiç bir gerçek.çünkü görünmezdi.kalp gözü olumsuz gerçekleri göremezdi.ömrümün en güzel 2.5 senesi bu kör ebeciliği oynamakla geçti ve ömrümden çekilen 5 ay sanki 5 yıllık acı gibi geliyor bana..
bazı geceler hiç bitmek bilmedi..
tütün kokusu biraz alkol biraz hüzünlü bir şarkı hemen gözyaşlarına boğuverirdi beni..durduramazdım.çok isterdim yapmamayı ama karşı koyamazdım.bazı bazı sendelerdi düşüncelerim genel açılım hep 'o' ve 'o' içerikli şeylerdi.beynim çok hızlı çalışmaya başlamıştı bugünlerde..
yorgunluğum ise anlamsızdı. sabahın bir köründen diğer körüne kadar laptopun başında aylarca sabahlamıştım yorgunluğum ondan mıydı? diye sordum kendime.aksine dinçtim. fiziksel anlam da evet çökmüştüm.yakın dostlarım halime üzülüyorlardı.ama kenetlenmiştim o duyguya söküpte atamıyordum.bir gün bir yazı okuyup karar veriyordum.diğer gün ise vazgeçiyordum.elimde bir silah vardı sanki bir gün onu öldüryordum.bir gün kendimi.artık bu şaşıfelek çıkmazından çıkamamıştım..ne yapmalıydım ? Ne beni kurtarırdı?
ilk zamanlar hiç tanımadığım insanlarla sanal alemden sohbet etmeye başladım. Baktım iyi geliyor. Aradan bir
kaç hafta geçtikten sonra kendime zarar verdiğimi fark ettim. Her bahsedişimde biraz daha yıkılıyordum. Ve ilerleyen birkaç olay bazı şeylere şahit olmama karar kıldırttı. Seviyordum. Canım yanacaktı. Evet, kalbim acıyacaktı. Ama dünyanın sonu diildi. çok düşündüm ve bir gün bu duruma son vermem gerektiğini anladım.
Aşık olmuştum. Kalbim sevmişti. Mantığım öne sürmüştü. Çok düşündüm mantığım kabullenmeseydi o kalbim sevmeye yönelir miydi? Sevmek ilk günden olmazdı.ilk haftadan olmazdı.sevmek aylardan yıllardan olurdu.ama kalpten önce mantık sindirirdi her şeyi.sonra imkansız aşkların mantığını düşündüm.
ve dedim ki ; bize göre imkansızdı ama onlara göre öyle görmüyordu.bir şekilde mantıklarında yer etmişti.Toplum baskısındandı imkansızlık.
ve sonra tüm olayı çözdüm.aşk mantıkta başlar kalpte beslenir. Zamanla biçimlenir.idealiteye gelirse aşk sevgi olur.sevgi hipotezi kanunlaşırsa. Sevda olur. Bir gün hipotez yıkılır belki ama kanun asla..
.. ve seni özlüyorum.
Sen benim neticemdin, şimdi sadece hayalimsin.
Dileğimi tuttum ama söndürmeye mum bulamıyorum.
Bakıyorum, ama yok göremiyorum.
Kalbimi kiralıyorum.
Ellerini tutuyorum üçüncü tekillerin, ruhsuzca..
Aslım yok, sahteyim onlara.
Beni gerçeklerden kurtar diye umut etmeyi öğreniyorum şu sıra.
kırarak, kırılarak öğreniyorum.
Öğretmeyi sevdiğini söylemiştin,
bana yalanı öğret ! Sahtekarlığın dibine vurmayı..
Onu seviyorum diyecekken seni seviyorum demeyi.
Bitti derken başlamayı.
Varlığını hissettirmeden yok olan, kimliksiz kahramanım..
işte benim tek dişi kalmış aslımın son gerçeği, seviyorum seni.
uzaklarda bebeğim. çok uzaklarda... senden kilometrelerce uzakta yeni günü karşılıyorum. belki tenine ilk dokuncak o güneşi ilk ben görüyorum... güneşe kalbimi veriyorum, kalbimi tenine, teninden kalbine kalbimi gönderiyorum. güneşin doğmasını bekliyorum senden uzaklarda...
senden uzaklarda belki nefeslerce uzaklarda bu yazıyı yazıyorum. umrunda değilim ama olsun...
al işte birgün daha bitti senden uzaklarda... bugun 13. gün. kaç 13 ler geçecek. ve kaç günler... her gün sensiz olduğum son gündür umarım diyorum ama sanırım olmuyor! he? ne dersin? ben en iyisi uyuyayım...
ay ışığı gibi... her gece beklenensin sevgili. gelip akıla çöken ışık. yakamozların yegane beklediği... seni onlar ile paylaşamam. uzaktasın. sanırım bu senn için engel. beklemek saçma herhalde he? en iyisi ben uyuyayım sevgili...
bir umut sevgili... içimizdeki olanı alevlendirecek bir umut.
yitirdiklerimzi tekrar kazanmak için... bu tozlu sayfaları bir nefes ile temizlemek. her şey bir nefes kadar uzak bize. kelimeler düşüncelerimin eseri, nefesim ise eseri olan kokun gibi... ellerimde umutlarım, düşüncelerim. acaba şuan ne düşünüyorsun. acaba ben mi? sanmam... eğer öyle olsa idi şuan bunu yazmazdım he? işte farkımız! günler sonra bu yazdığımı okuyacaksın bebeğim... hani uzatırdım m harfini. koklarcasına...
hepsi neden bi harf ya da bir nefes kadar uzak?
neden şuan yanında değilim?
neden bu boktan yerdeyim. sana sarılmak varken... sana dokunmak, seni hissetmek varken. hee? belkide bazı şeylerin adını koymadan yaşadık.
adını saatlerce incelerdim. anlamı ne diye... okuduğumun inan anlamı yok biliyor musun? çünkü o anlamlar bende olan seni göstermiyor. nice senden var yüreğimde! belki binlerce. sende her ne kadar ben yoksam bende sen çok var. hala bir umut... defalarca umut.
bazen senden telefon bekliyorum be. çok çocukça evet biliyorum. bu çocukluğumunda var farkındayım.umut işte... bir zamanlar yapmak istediğim tek şey seninle mutlu olmak içindi ama baktığımda her şeyden geriye kalan bi kırık kalp ve bir kaç düşünce. hiç üzülmüyor musun? hiç merak etmiyor musun? demek düşünmüyorsun. bana kalan tek şey bu aşkıda ellerimle öldürmek. bir çok kez yaptığım gibi...
..............
dün herşey bitti, en azından benim için. ama en sonunda dediğim gibi olacak. inşallah olmaz ama olacak hissedebiliyorum bunu.
biliyorum yaptığım ibnelikler, yediğim haltlar unutulacak gibi değil. ben de olsam senin gibi yapardım sanırım. ama bi insan pişman olabilir geyiklerine hiç girmeyeceğim zaten. biliyorsun daha önceden çok girdim ve bu konuda da sabıkam var.
ben aşk'a dair herşeyi piç ettim değil mi? aslında ben bu yazıyı sana değil bana yazdım. ulan 60 yasindaki kelebek ağzına sıçayım senin! madem aldatacaktın ne diye itiraf ediyorsun? madem itiraf edecektin ne diye pişman oluyorsun? madem pişman olacaktın ne diye aldatıyorsun?
en yakın arkadaşım sevgilisine mesaj atarken düşünüyor, yazacaklarını toparlayamıyor ve en sonunda bana dönüp "ulan ben bu kızı çok seviyorum" diyor. hakikaten de seviyor. dokunacak, elinle tutacak kadar hissedebiliyor insan bunu. dün de ben o soruyu ona sorduğumda gülümsedik bir an. önceden ona "şöyle yaz böyle yaz" diyen ben dün öyle mal mal kalakaldım.
sanırım yaşadığım herşeyi sonuna kadar hakettim ben, sen hariç. fazlaydın bana. mutlu olsun da kiminle olursa olsun tarzı samimiyetsizliklerden uzağım ben. en azından şu aralar. biraz da bencil. benimle mutlu olmanı istiyor ve inanıyorum.
--spoiler--
89. dakikada oyuna girmiş bir oyuncu gibi
koşuyorum, çırpınıyorum.
gör performansımı diye.
sev beni diye..
--spoiler--
arkadaş taklidi yaparak yanında kalabilme seçeneğini kullanmak acı verir aşık insana, düşündüklerini, hissettiklerini söyleyememenin verdiği acı da cabası. uzun süreler izledim seni arkadaşın gibi, ellerini tutarken içim titriyordu aslında sen arkadaşça gözlerime baktığında, "hoşgeldin" derken yanağımdan öpüşünde ben senin mis gibi kokunu içime çekiyordum hasret duyarak. konuşurken dinlemiyordum aslında seni dudaklarını seyre dalıyordum hayranlıkla ve sen gülerken gerginleşen minik kulaklarını öpmek istiyordum kahkahalar arasındayken, her buluşmamızın sonunun geleceğini bilmek geriyordu beni gideceğini bilmekten nefret ediyordum ve sen bana "arkadaşım" derken, sana aşık olmaktan değil ama arkadaş taklidi yapıp seni kandırmış olmaktan hicap duyuyordum.
doğduğunda oradaydım, seni gizleyen kapının hemen ardında. annem açtı o kapıyı, senin de babannen. mavi bir beşikte yatıyordun, gözlerin yumuk yumuk, açamıyordun henüz, göstermiyordun masmavi gözlerini bize. o günü hatırlarım da nedense hiç heyecanlanmamıştım seni görünce, garipti, öyle hiç te yeğenim gibi değildin hani, bilemiyorum. evine getirdik sonra seni, adına oyun parkı denen beşikten daha büyük yatağına koyduk minnacık bedenini, maviliklerin hala sır, inatla açmıyorsun. içime bir şüphe düştü "yahu yeğenim doğdu, hiç heyecan yok içimde, odunmuyum ben?" dedim kendi kendime, dizlerimin üstüne oturdum, çenemi yatağına dayadım ve seni izlemeye koyuldum, hani derler ya melek gibi diye aynen öyle uyuyordun, sessiz ve huzurlu. bu sessizliğin endişeye sevk etti beni, niye bilmem birden nefes alıyormu acaba diye düşünmeye başladım, önce ufacık göğsüne elimi götürdüm, öyle minikti ki avcumu ancak kaplayabiliyordu. hemen koştum küçük bir ayna buldum, ağzına yaklaştırdım, malum eski numaradır şayet ayna buharlanırsa nefes alıyorsun demektir, ha bu arada yüreğim pır pır bu anlamsız endişenin yarattığı korkudan. derin bir ohh çektim içimden, ayna buharlandı. sakinleşip izlemeye devame ettim, dudakların hafifçe tebessüm etti, gözlerime inanamadım o yüzden tekrar dikkatlice baktım, evet evet gülümsüyordun, gözlerin kapalı benim gördüğüm ilk gülcüğünü bilmeden de olsa bana atmış oldun. hemen koşup haber verdim abimin eşine, o da dedi ki "bebekleri uykusunda melekler güldürürmüş, normaldir." tekrar odaya döndüm, mavi boncuklarını açmıştın artık, gizlemiyordun, nasılda panik halinde etrafına bakıyordun, inanılmazdı. o telaşlı bakışların sürerkeeeen, önce gözlerini kırptın bir kez ve sonra minik bir ağlama sesiyle başladın, hele o alt dudağın gözümün önünde titreyince "oğlum", kalbim, adeta minik bir buğday tanesi olup, iki değirmen taşının arasına sıkışmış gibi acı verdi bana, hiç anlamadığım o duyguyu hissettirdi işte bu acı. ne seni elime alıp teselli etmeye çalışabildim, ne karşında durabilme cesaretini gösterebildim, ne de başkalarının beni görmesine. hemen koştum büyük salonun kapısının arkasına, elimi kolumu ısırarak ağladım oracıkta, kapı arkasında, tanrıdan merhamet dileyen biri gibi. benim güzel yeğenim, senin "oğlum" olduğunu işte böyle anladım ben, sen sadece alt dudağını titretmedin o an, benim kalbimi de ölçülemez bir şiddetle sarstın, kalp, yerinden oynadı.
canım "oğlum" bu ne endişe diyeceksin şimdi ama sen yine de dediğime kulak ver; olur da bir gün azrail düşerse peşine, "dur, bırak peşimi, amcamın tembihidir beni değil onu alacakmışsın" dersin emi "oğlum".
unutma "oğlum" amcan hep yanında. senin için, değil herşeyi yapmak, uğrunda ölmeye bile çoktaaan hazır.
buraya yazılan itiraf ve özürlerin affedilme oranı yapılan eşekliğe ve yapan eşeğe göre değişir. kiminin hiç şansı yoktur, kimi ise doğuştan şanslıdır.