5 senedir istanbul'u böyle karlı, rüzgarlı görmüyordum. yollar bembeyaz, arabalar gidemiyor. 5 sene önce daha fazla yağmıştı sanırım ve ben o zor koşullarda seni 5 dakika görmek için 30 km yol gitmiştim, gece gece, araba geçmezken. aşk, gerçekten mantık işi değilmiş, duygularınla hareket etmek ve onun için her şeyi göze almakmış. yanlış bir insan olmana rağmen, o günleri özledim biliyor musun? o yaptığım mantıksız hareketleri bile özledim. o küçük 5 dakika için yaptıklarımı özledim ben. o 5 dakikaya ulaşmak için yaşadığım adrenalini, 5 dakika görüşmede yaşanılan huzuru, mutluluğu özledim. ama sen bunları hak etmedin ya... ve ben bunları hak edecek birini bulamadım hala. bak evdeyim işte ve o 5 dakika için, hatta camdan görmek için bile yanına gideceğim biri yok. eminim ki benim gibi sende beni düşündün bu gece. benim gibi o 5 dakikayı düşündün, arzuladın, özledin... kötü bir havada bile güzel bir anımız var, ne güzel. güzel havalarda ise bir sürü kötü anılarımız var... olsun, yaşanılan her ne olursa olsun, ben bu anıları unutmam, seni unutmam. seninde beni unutamayacağın kesin zaten, yaşanılan onca şeyden sonra... anacağım, sende anacaksın ama sadece anı olarak kalacağız...
uzun zaman oldu içimdeki cümleleri bile sana yönlendirmeyeli. hep üçüncü kişiydin bu tip cümlelerde beni üzdüğünden beri. sana hitap etmek bu nedenle biraz heyecanlandırdı beni. tıpkı ilk günkü gibi.
uzun zaman oldu ne sesini duydum ne haberini aldım doğru düzgün ve hep "aman boşver ben de unuttum zaten" yalanını uydurdum. bu süre içinde sana hep cümleler biriktirdim. saygınlığı yitirmemek adına sustuğum için cümleleri kendi içimde seslendirdim.
düşünüyorum da hayatıma bir anda girdin ve her şey senin isteğinle başladı. tıpkı bitişi gibi. hatalarım vardı, hataların da vardı ama biliyordum ki uzakta olamazdık ve yine biliyorum ki yine de olabileceğimize deli gibi inanmıştım.
şimdi senden uzağım. araya baya bir zaman girdi. bazı sabahlar gözlerimi açınca senden ayrılıyorum rüyalarımda. bazen elim telefona gidiyor ve özledim seni yazıyorum. sonra silip özlüyorum seni yazıyorum tekrar silip çok özlüyorum yazıyorum ve silip telefonu atıyorum.
yiğitliğe bok sürdürmüyorum. ağlamıyorum. güçlü duruyorum ama bir an geliyor gülüşünü bile hatırlasam kendimi tutamıyorum. hayır kimin soğan halkası yerken gözleri dolar benden başka bilmiyorum.
senden sonra dehşet acılar yaşadım. sana kızdım sonra affettim sonra anladım cool davranmaya çalıştım vs vs vs...
benden çok uzaktasın. izlerin derin. sadece beni iyi hatırla gerçekten sev isterim. bir sürü planın var. güveniyorum hala sana. işten de ayrıldım. sensiz pek bir şeyin zevki yok. bu nedenle bu aralar tatsızım. korkuyorum birine aşık olacaksın diye. gerçekten içim acıyor.
biliyorum, ihtiyacın olan bu sessizlikti ve biliyorum doğum günümü bile hatırlamayacaksın. tekrar biliyorum seni bir daha hiç görmeyeceğim. istikal'i, makarnacıyı, koştura koştura gittiğimiz yerleri, ellerini... ne anlamı var devam etmenin cümleye ki?
telefonumu sevmiyorum çünkü sen aramıyorsun. geceleri yine de biraz daha geç yatmaya çalışıyorum eskisi gibi belki arasın da duymam diye. her gece dua ediyorum söz bir daha aynı hataları yapmayacağım diye. çok güçlü durmaya çalışıyorum ama bir an geliyor ki seni arayamayacak olmanın iğrençliği boğazıma yapışıp nefesimi kesiyor.
sen şimdi başka yollardasın. hayatına biri girecek ne kadar istemesem de. ya severse benim kadar diye korkuyorum. sen de seversen?
üşüyor musun? biri kırdı mı seni? bugün en çok neye güldün? yine geç mi geldin?
bunların hiç birini belki yüzüne söylemeyeceğim. belki adımı bile hatırlamayacaksın. belki ben böyle davranarak sonsuza gömeceğim her şeyi. neyse...
ben seni çok sevdim ve hala da seviyorum. seninle birlikte hayatımın şekli de değişti. sonsuza kadar kalbimdesin.
her gün daha da ağırlaşıyor bu beden. bu kalp daha önce hiç bu kadar ağır gelmedi bu ruha. geceler geçmiyor. hayaletin ben kendimden geçesiye kadar silinmiyor gözümün önünden. silip atmak çok zor seni. başarılamayacak bir göreve başlamak gibi seni sevmek. öleceğini bilerek yaşamak gibi. imkansızı sevmekti seni sevmek.
kolay mı bir insanın kalbinden bir parçayı söküp atması? ben biliyordum kalbinde yerim olmadığını, ama sen hafife aldın benim kalbimdeki yerini. ben bu koca dünyada küçük ve önemsiz bir adamım belki, ama bu yalan dünyada sana sunabileceğim tek gerçekti bu sevgi. ama ne yazık ki bunu kabul edemedin. istemedin. istemedin hiçbir zaman. şimdi "kalbinde yer yoksa güzelim, olsun ben ayakta da giderim" gibi bir kamyoncu lafı ederdim ama öyle de olmuyor işte. gidemiyorsun. bir insanın gönlünde yerin olmadıktan sonra istersen tüm cihana hakim ol, yine boş. zorla güzellik olmuyor.
artık yaptığım hiçbir şey oyalamıyor zihnimi. uyuşturamıyorum. ne yaparsam yapayım sen hep aklımdasın. ne cemalin gidiyor gözümün önünden, ne gül kokun gidiyor burnumdan, ne ince sesin kulaklarımdan, ne teninin yumuşaklığı ellerimden... en soğuk havalar kan dolaşımımı kesse bile o sıcaklık hep ellerimde. yanağım, omzundan hiç çekmemişim gibi sanki.. başın hala göğsümdeymiş gibi, kollarımı sana sarmış gibiyim hala. seni, yokluğunda bulmaya çalışıyorum. olmuyor, olamıyor. katı gerçek çarpıyor suratıma. soğuk duş gibi.
sen yoksun. sen yoktun. aslında hiç olmadın. ama benim için hep vardın sanki. ben yoktum sadece. senin için ben yoktum. çok yandım yakıldım ama yoktu bunun bir nedeni. yoktu cevabı.
çellonun sesi hala seni anımsatıyor bana. nedensiz. her şey bana seni anımsatmaya bahane arıyor. belki de divane oldum. bu soğuk benliğe bir sıcaklık, bu cansız kemiklere hayat getirdin. içimde istemeyerek yaktığın alevi hiç söndüremedin. ben de söndüremedim. hala cayır cayır yanıyor. beni tamamen sarıyor. sabaha kadar yanıyorum ve küllerimden doğuyorum, tekrar yanmak için.
sana yalvarmanın yararı yok. geri dönmeyi denedim, ama olmadı. olmayacak da. sen basmıştın düğmeye, ben de bekledim güzel şeyler olmasını. hayaller kurdum. mutlu bir gelecek çizdim. ama bir kez olan bir kez daha oldu. ben yine yarı yolda kaldım. kızdım sana, bana umut verdiğin için. benimle oynadın. benim tek suçum kalbimin sesini dinlemekti. seni istemekti.
sen asla benim olamayacaksın. ve sana olan aşkım artık benim lanetim. nereye gidersem gideyim, ne yaparsam yapayım kurtulamayacağım. sen benim bir parçamsın.
keşke böyle olmasaydı... keşke birlikte olsabilseydik...
herkes bana inat senin yokluğunu anımsatıyor. sensiz geçen günlerimde karşıma çıkan hiçbir erkek senin yerine geçemiyor. deniyorum ama olmuyor. herkes aynı ama sen farklısın. aslında ben olansın sen. seni özlemek, seni hatırlamak daha az acı verse bile yokluğuna alışmanın imkansızlığını yaşıyorum ben. biliyorum bir tek sen varsın benim için. herkesi sevebilirim belki ama... ama işte!
......
Git, şimdi nolur git
Ben için için ağlarken, yanarken git
Git de gelecekten bir umut olsun hayatımda
Geçmişimi, şimdimi katletmişken bırakta geleceğim hakkında bir iki laf söyleyebileyim senin dışında.
Yanımda yokken aklımda da olma..
Ne olur git
Bendeki seni de al git
Tüm fikrini topla da git
Beni senle ya da sensiz değil
Beni sadece benimle, yapayalnız bırakta git..
...aslında olması gereken sadece doğum gününü kutlamak ve sana uzun,mutlu,huzurlu bir ömür dilemek belki.çünkü mantık bunu gerektiriyor...
artık uzun cümleler kurmanın anlamı yok çünkü... ama mevzu sen olunca söylemek istediklerim hiç bitmiyor. yaşamak istediklerim,anlatmak istediklerim,hatırlamak istediklerim...biliyorum istekler tek başına bir şey ifade etmez ama ben yine de istiyorum. Olmayacağını bile bile olmaması gerektiğini bile bile...
sen yokmuşsun gibi davranmaya çalıştıkça seni çoğaltıyorum içimde evet artık söylemek istiyorum.dinlemeni istiyorum.hatta ben söylemeden anlamanı istiyorum çünkü kimseye açmadım bu kadar kendimi, kimseye gösterdim en derin yerlerimdeki yüreğimi...
bir doğum günüde söylenmemesi gereken şeyler söyledim belki sana ama kötü bir niyetim yok inan bana. seni sevdiğimi senden başka kime söyleyebilirim ki?... seni ne kadar çok sevdiğimi fark etmeyip çarparak kapattığın kapıların ardında önüme yığdığın kırgınlıkların pişmanlığında bıraktığın iplerin diğer ucunda kalmış olsam da,
atmak istediğim tek kahkaham,
hep bakmak istediğim aynam,
hep aradığım eksik parçam,
iyi ki doğdun...
yoksa dünyam bir parça eksik kalırdı...
ben bu yazıyı sana yazdım. Bir daha gelme demek için. Gelme çünkü kaldırmaz yüreğim, gücü yok bir gidişini daha görmeye.Düşündüm de gitmelere katlanmaktansa unutmaya çalışmak daha iyi seni. bu daha az acıtacak canımı.bu kez yüreğimide aldım yanıma , kararlıyım unutacağım! direnişteyiz şimdi yüreğim ve ben: özlemlere, bekleyişlere ve içimde ki işbirlikçilere karşı.Duysan gülerdin biliyorum, ama göreceksin başaracağım bu kez. bu sabah seni aramadı gözlerim olmadığını bile bile odanda, bir başkası ismimi söylediğinde en güzel senin söylediğin geçmedi aklımdan. belki kendimi kandırıyorum şimdilik, ilerde olacak elbet.ama gelgörki isyan ediyor bedenim.görmezden geleyim diyorum olmuyor. yatağına dokunduğumda titreyen ellerimi, aylardır aynı yerde duran montunu gördüğümde dolan gözlerimi durduramıyorum ve kızıyorum ;önce kendime sonra ellerimele gözlerime.. ve korktuğum oluyor sonunda ,yüreğim birşey söyleyecek oluyor, bari sen başlama diyorum susuyor kabul ediyor söylediğimi, şaşırtıyor beni.sussun istiyorum çünkü biliyorum o ne gözlerime benzer ne ellerime ; başladımı susmaz, yaptırır dediğini. sonra hep susuyor yüreğim , her seferinde susup kalıyor, korkutuyor beni, bunca zaman susmaz o , intikamını kötü alacak diyorum kendi kendime.bazen ben bile isyan ediyorum ama o hep suskun.. seviniyorum sonra belki unutmuştur o yüzden anmıyordur adını diye. ama bu kez de şaşırtıyor beni yüreğim: dediğim gibi yapıyor ve kötü alıyor intikamını. yine sessiz yine sedasız, ansızın terkediyor beni senin gibi. ellerim ve gözlerimle bir oluyor yalnız bırakıyor senin yaptığın gibi. beklemezdim bunu yüreğimden, beklemiyordum tıpkı yaptığın hiçbirşeyi senden beklemediğim gibi..konuştuya yüreğim susturabilene aşk olsun,yapıyor yapacağını, bana hiç aldırmadan gelmeni istiyor bu kez de. bağıra çağıra hemde, gel diyor gelsin diyor. Gel hadi sende; beni boşver, ben daha gelişini beklerken razıyım gidişine; ama yüreğim anlamıyor işte, yine çekip gitmek için olsada gel, bekliyor..
umutlarım beni ayakta tutamadı. bir masanın iki bacağı birden kırıldı az önce. devrildim. yana yatık bir şekilde tamirimi yapacak marangozun hünerli ellerini bekliyorum ıssız bir dağ klübesinde. apollo penceremin arasından süzülüyor içeri yardım etmeye çabalarken. kuytulara güneş tam olarak girer mi? sadece fısıldar ama duyamazsın; benim ölüm çığlıklarımı azrailin duymadığı gibi...
hayatım öyle tepetaklak ki şu an, hermes'in tatlı sesinden şarkılar dinlemek isterken içimdeki ebeveynin vahşi sesini işitiyorum çaresiz. salak diyor bana, hırpalanan kalp tamir olunur mu? elbette yarası var ve elbette sen son fırsattın onun için. o seni sevmiyor ki ahmak, sadece belki diyor içinden. boğulacaksın onun okyanusunda, kaç! annemin yüzü geliyor aklıma. bana gülümsediğini kaç kez gördüm son bir yıldır? cehennemdeki derin kuyulara ben attım onu ama hala kendimi suçsuz görüyorum. bana can veren sperm benden nefret ediyor. korkuluk gibiyim. ıssız bir tarlanın ortasındaki yapayalnız korkuluk gibi. sadece güneşi izleyen korkuluk gibi. apollo nerde? hani onun gerçek gül cemali? çok zekiyim diye ona tapan sen sadece acıdan başka ne gördün?
yalnızım yapayalnız... kendimi kendi yalnızlığımda boğansa yine ben! bir güvercin vardı bana gelen. kollarıma aldım ona tüm şefkatimi verebilmek için. kalbim kırık dedi. ürkekti. ya da bana öyle geldi. ikilemlerin depremini yaşıyor beynim. ben onu evime alırsam hapis yaşayacak güzel güvercinim. ama salarsam dışarı özgür olacak. onun için özgür olmak daha iyi gibi gelirken nasıl işkence edebilirim? o ürkek bir güvercin alt tarafı, kalbi küt küt atan. ona tüm sevgimi verirsem canını yakar mıyım? bilemiyorum, bilmediğim için de korkuyorum. bilemediğim için kendimi yalnızlığa itiyorum. güvenemiyorum. ama şans vermek istiyorum. farkındayım o güvercin kafesini açık bıraktığımda camdan uçup giderse daha fazla yaşayamayacağımın.
bana şefkat verebilecek bir şeylere ihtiyacım varken neden kendi ruhumu hırpaladığımın farkında değilim. neden tanrım? neden bu kadar aptalım.. her zaman yaptığım gibi unutmaya çalışsam olmaz mı? amaçsızca sokaklarda dolaşsam elimde bira şişemle, yine tecavüz etseler bana kuytu sokak aralarında da umrumda olmasa bedenim. yine oturup deniz kenarına yüzmeyi bilmediğimi düşünsem, yine her zamanki bar taburemde yemek yemem gereken parayı tekilaya versem... olmaz mı? benim için böyle daha kolay değil mi hayat? ama ya umut? çok mu soru soruyorum kendime?
umudum olmasa yaşayamazmışım... ama ya umut etmek işkencenin süresini çoğaltmaksa? ya o fırsat doğru değilse de o güvercin canavara dönüşürse? aklımın karışıklığında boğulmuyor muyum? doğaçlama cümlelerim beni göz yaşlarına boğmuyor mu şu an? neden tanrım? neden bu kadar aptalım... neden kendime yetemiyorum da yanıma birini istiyorum? neden onu da kendi karanlığımda boğmaya çalışıyorum? o kadar çirkinim ki şu an yüzüm kömür gibi kapkara. vücuduma kaç el dokundu kim bilir o karanlıklarda? kim bilir kaç kişinin kollarına attım kendimi sarhoş ve çaresizken. beni sevmeyin! kimse sevmesin! beni seven herkes acı çekiyor... beni sevme, değer verme, ben yalnızca kendimi üzeyim. bana acıma ey seni koca sersem sen benle harcadığın zamanına acı asıl. boşuboşuna o güzelim dakikalarını dertlerimi anlamaya çalışırken geçirdin. sus! cevap verme! bana yardım etmek isrtediğinden neden bu kadar eminsin?
ben istiyorum ki kalbin acımasın bu hastalıklı ruhla uğraşırken.
ben istiyorum ki gözünden yaşların döküldüğünü görmeyeyim.
korkuyorum allahın belası seni mutsuz etmekten ve her gece küfrediyorum lanet olsun neden karşıma çıktın diye...
seni o kadar seviyorum ki şu zavallı zihnimde tanımlayabilecek hiçbir kavram yok. ve dediğim gibi kalbinde küçük bir titreme bile istemiyorum. hayatından çıkmaya hazırım yeter ki sen mutlu ol aşkım...
yüzüme bakmak en büyük işkence artık. artık o masum çocuk günahların ortasında, yüzünde yalanlar, saçlarında keskin aklar. hayat bulaşmış eline, yüzüne... zayıf gövdesi, iki büklüm kalmış ortada bir tek...
bir şeyler hissetmek ne kadar uzak. insanlara verebileceğim tek şey güvensizlik artık. güvensizlik... bu sözü duymak her seferinde; ailemden, sevdiğimden, sevilmediğimden belki de sevemediğimden. hep güvenli bir yer ararken, neden hep güvensizlik vermem... kimseye güvenememem mi sebep? sorular artık ne kadar ağır omuzlarıma... ve ne kadar yorgunum bir bilsen...
çok üzülüyorum bazen.bu bazen şu an kısmen.elimden bir şey gelmiyor.veya geldiği bu kadar bazen. işte bazen olmuyor öyle.üzülmeni istemiyorum hiç.içinde bulunduğun durumu senin kadar içerlediğimi bilemem.ama kendim kadar hissediyorum her şeyini.
ve az kaldı kapına gelicem gene mevsim gibi.saçlarımda çiğ.saçlarında çiğ...
pezevenk suratlarınızı yahut orospu düşüncelerizi kenara koymayı düşünmediniz hiç. familyanızı boğan tükürüklere aldırmadınız hiçbir zaman. danışıklı kepazeliklerinizi anlattınız ballandıra ballandıra.. arsız sohbetlerinizi, size göre aşk olan fahişeliklerinizi, kendi alım satım piyasanızda sundunuz.. yeter lan!!
paylaşmayı, sohbet etmeyi herhangi bir yerde beraber olmak olarak düşünenlere değer vermediniz, hor gördünüz. ışıltılı mağazalarda, sizin gibilerin cirit attığı lüks mekanlarda kaybettiniz hiç olmayan benliğinizi. sevgiyi alınan hediyenin fiyatıyla ölçtünüz, beğenmeyi üstüne giydiği pahalı ve gösterişli kıyafetle.
sevişmediniz aslında hiçbir zaman. sarılmadınız gerçekten...bir omuzda uyumadınız, ya da ağlamadınız... kucaktan kucağa bitirdiniz kendinizi. folloş bedenlerinizi tıpkı bir mal gibi satılığa çıkardınız, alıcısı çok olan o iğrenç bedenlerinizi.
yıllarınızı hunharca harcarken siz, ben köşemde oturmuş sizi izliyorum. acımıyorum artık, üzülmüyorum..
Bir türlü akşam olmaz vakit geçmez, sonra gece sabaha kavuşmaz. Gözün yollardadır hep, her telefon sesinde irkilirsin, heyecanla bakarsın ekrana.. Ümidin hiç bitmez, sürekli ümit edersin. içindeki Polyanna sürekli avutur seni, en olumsuz şeylere en iyi tarafından baktırır sana..
Günler geçtikçe sıkıntı artar, ümitlerin acı vermeye başlar. Bitmeyen kabus dolu gecelerden aynı sancıyla uyanırsın her sabah, nefes alamazsın, sürekli konuşan Polyanna'ya tahammülün kalmaz, duraksız bir başağrısı başlar.. Zaman ağırlaşır, bir yük gibi çöküverir omuzuna.. Her yeni günde felaketin artar, korkunç bir karanlığa hapsolursun, çırpındıkça daha derine düşersin, tutunacak bir dal, koşacak bir ışık ararsın.. Bir karabasandır artık zaman, haykırdıkça kendi sesinde boğulursun.. "Geçecek" dersin, "Bir-iki-üç diyeceğim ve bitecek".. OYSA MiLYONU GEÇMiŞTiR SAYMALARIN.. Ümidin dibe vurur..
Sonra anlarsın imkansızlığı.. Çaresizce öylece kalakalırsın, karanlığa alışır gözlerin, boyun eğmekten başka seçenek kalmamıştır.. Kör kuyulara alışırsın, sevgili ALIŞKANLIK burada da tutar elinden.. "Hoşgeldin" diyen karanlığa "Hoşbulduk" dersin.. Hiç birşey hoş değildir aslında.. Gülümsemeye başlarsın içindeki acıya aldırmadan, hayata yeniden tutunmak için tek çare budur çünkü.. Hayatın öğrettiği bir çok şey gibi bununla yaşamayı öğrenirsin.. Ve geride bıraktım dediğin acıların, sırtına haince saplanmış bir bıçaktır..
yakında gideceğim bu şehirden;
herşeyimi anılarımla beraber bir bavula koyup gideceğim. bu dar vakitte sana sesleniyorum ey öküz insan. şu yaşına gelmişsin bundan sonra görüp göreceğin son aşkım ben son sevdayım. seni böyle sabırla seven biri daha çıkmayacak. yaşlanırken yavaş yavaş benim sana yaşatacağım ikinci baharı kaçırmaktasın farkında değilsin. hoşçakal demeden bu ara vakitte mutlu olmaya ne dersin.
ben bu yazıyı sana yazıyorum. sen kim misin? sen aşksın. aslında sana bir bok yazmayazaktım çünkü hiçbir şeyi hak etmiyorsun. benden hep aldın aşk, zaman kaybından başka bana hiçbir şey katmadın. cesaratim de yoktu bir şeyler yazmaya ama belki içtiğim iki bira sayesinde seninle yüzleşeceğim bu gece. bak ben dünya da sadece huzuru aradım sevebileceğim tek bir kadın yetecekti bana. başkasına dönüp bakmayacaktım.
senin nasıl bir şey olduğunu ilk defa sekiz sene önce anladım. bir kadın vardı her gördüğümde beni aptallaştıran, ilk defa onun varlığı beni tehdit eder olmuştu. onun yanında tedirgin oluyordum ama aynı zamanda aptal bir mutluluk hissediyordum. sen aşıksın dediler inandım ben de. aşık olunca öyle oluyormuş. hiç bir zaman sevmedim aşırı ilgi göstermeyi, devamlı peşinden koşturup "seni seviyorum" demeyi, canım, cicim, aşkım demeyi. bir süre sonra ben onu eskisi kadar sevmez olmuşum öyle dedi. aşk sen bu musun, bir süre sonra azalıp giden, hani aşkım aşkım diye dolaşan andavalların aşk dedikleri bu mu? aşkım dediği insandan soğuyup, aşkı bir başkasında aramak mı?
ayrıldık tabi ki benim sevdiğime sevgim azalmazdı, öyle hissediyorsa da bu aşk değildi, ayrılmamız gerekirdi. ilk aşk denilen şeyin ne bok olduğunu anlamadan kendimi başka bir kızın yanında bulmuştum. aşk, bu sefer seni bulduğuma inanmıştım. tek istediğim hayat boyu bir şeyler paylaşabileceğim biri olmasıydı. uzun bir ilşki oldu, çok zorluklarla doluydu. okulu uzatmama neden oldun aşk. geceleri gitme yanımda kal dediğinde dayanamıyordum, o kadar aşk doluydu ki gözleri bırakıp gitmek imkansızdı. nasıl olduysa ertesi günü hayati derecede önemli bir sınavım olduğu bir gece ayrılma kararı aldı. "siktir git." oldu son mesajım. aşk bu musun sen, hep alan ama zaman kaybından başka hiçbir şey vermeyen.
arada bir sürü ilişki, ilk defa aha lan bu gerçek aşk dediğimde 17 yaşındaydım. şimdi 25 yaşındayım. 8 sene boyunca o kadar boktan ilişki yaşamıştım ki kendimi artık okulu bitirmeye adamıştım ama o çıktı karşıma. o kimdi, rüyamda gördüğüm biri. şaka gibi ama oydu işte mnkym. rüyamda görmüştüm ve şimdi karşımda duruyordu. titreme sardı lan, dedim aşk bu herhalde galiba bu sefer olacak. ilişkinin mikemmelliğine baıldığında işte sonunda aradığımı buldum dedirtiyordu lakin yine hazin son. öyle bir son oldu ki en çok da bu koydu. küfürler havalarda uçuştu, hakaretler. hani millete aşık olun lan, güzel bir şey aşk derdim ya artık sittin sene demem. aşk sen bir insanın başına gelebilecek en boktan şeysin. hayatımda bu kadar güzel şeyler ifade etmesine rağmen senin kadar boş bir şey görmedim. bir ihtiyactan öte bir şey değilsin. sana inanlar mutlaka var olacak ama onlarınde geçmişlerinde aşkım dedikleri bir çok kişi olacak. son olarak biramdan bir fırt daha alırken şunu söylüyorum şu ana kadar hep yanlış kişilere aşık olmuşum bu rastlantı olamaz demek ki yanlış olan benim. belki de aşk nedir hala bilmiyorum, ama sana da inamıyorum.
çok uzun oldu mnkym. aşk eğer uzun entry okumuyorsan yazdığım kelime kadar gö.üne taş girsin. saygılar.
bugün ağrı'da küçük bir kız çocuğu küçük sevdiceğine 'seni seviyorum' yazdığı için öldürüldü
susturmasam içimi,tam da suskunken herşey 'seni seviyorum' desem ölür müsün içimde?
ya da öldürür mü beni sevgin bir kez,hergün ölmekten kurtarıp?
yüzmek istiyorum, yaz gelsin istiyorum, akşamüstü güneş batarken denize girmek istiyorum. bu kıştan; bu soğuk havalardan sıkıldım, anlıyor musun?
denizden çıktıktan sonra da dedemle karşılıklı oturup karpuz yemek istiyorum...
''içerden kısık bir müzik sesi geliyor ve dedem bana aslanların taklidini yapıyor. ananem koluna konan bir sivrisineği öldürdü. yorgun ve sakiniz. hava sıcak.'' olsun.
bu yazı sana. başka kimseyi ilgilendirmiyor, beni bile... benden asla duymadığın ve hiçbir zaman da duyamayacağın şeylerin sadece ufak bir özeti. çok merak ediyorum acaba bir fikrin var mı beni ne kadar kırdığına ve benim için ne kadr çok şey ifade ettiğine dair? yoksa sadece herkesle flört eden o kızlardan biri olduğumu mu düşünüyorsun? bilmiyorum.. gece gibi sessizsin, benim iç,n ne düşündüğünü asla bilemedim.. onun için de. sizi birlikte gördüğm anı kabullenebilmem zaten aylarımı aldı. benim için sen. o kadar bulunmaz bir nimetitn ki, beni anlayabilen ve anlayabildiğm yanında tam ve rahat hissettiğim tek kişiydin. bu kadar kolay başka birine gidebilmene inanmam o yüzden zor. biz ruh ikizi değil miydik?? biz olmayacak bir zamanda, olmayacakj bir coğrafyada karşılaşmış, birbirini tamamlaması gereken iki eksik parça değil miydik* yani peşini bırakmamamız gereken birer mucize değil miydik birbirimiz için? ben hala ama hala böyle olduğuna inanıyorum, ve senin de böyle düşünmediğine inanmak çok zor geliyor. senin mutlu olduğuna inanmak da çok zor geliyor. çünkü biz mutlu olmamaya programlanmış olmalıydık. ve birlikte olmaya...
seviyorum dedim de hata ettim. öyle bir sert çıktın ki anlam veremedim, ne diyeyim bilemedim, cevapsız kaldım... neymiş efendim iki gün görüşmekle sevilmezmiş, aşık olunmazmış. iki günden bahseden kimdi sana, nerden çıktı bu?!. kalp kırmaksa niyetin becerdin. çocukluktan beri aşkımsın, hep seni sevdim diyemedim ya ona yandım. bittin, bittim...
kaybedecek olabilme ihtimali ile çaresizim bu ara.
aklıma bile getirmek istemiyorum bu ihtimali. elimi uzattığımda yanımdasın çünkü gözümü açtığımdan bugüne.
sen benim canım, sen benim sırdaşım, sen benim arkadaşım, yeri geldiğinde kardeşim, ama en çok annem!
zor anımızda omuz omuza verdik. en zor kararlarda kafa kafaya verdik, düşündük, çıkış yolları bulduk.
destek olduk çoğu zaman birbirimize.
"amaaaaan boşveeer"ci olduk her zaman.
ve hep güldük. kahkahalarımız evimizde çınladı.
en boktan anda bile mutlu olmayı öğreten muhteşem kadın! şimdi de mutlu etsene beni!