ben bu yazıyı sana yazdım

entry31009 galeri293
    1903.
  1. habire 'güzel olmuş muyum?' diyorsun ben de kırmamak için 'evet' diyorum ama saçlarını sarıya boyatınca eşek s.kine kelebek konmuş gibi olmuş. umarım bir şekilde okursun bu yazıyı. yoksa daha fazla dayanamayacağım...
    8 ...
  2. 1902.
  3. 1901.
  4. unutamadım seni bir tanem. yıl olacak neredeyse ama hala unutamadım seni. sen beni unutmuşsundur belki, yeni aşklara yelken açmışsındır belki ama ben yine her yeni güne seninle uyanıyorum. hala unutamıyorum...
    7 ...
  5. 1900.
  6. canımı yakmaya mı çalıştın? siktir. gerek yoktu hiç, bıraksaydın bir yerlerde seni sevseydim hala. gerek yoktu.
    7 ...
  7. 1899.
  8. ne yapmaya çalıştığını anlayamıyorum... bana gel diyorsun gelmemi istiyorsun ben gelemiyorum dediğim an bir anda değişiyorsun... benim için şu an bile öleceğini söylüyorsun,beni sevdiğini unutamadığını söylüyorsun neden hala uzağız?
    7 ...
  9. 1898.
  10. biliyorum hiç bir zaman okuyamayacaksın bu yazıyı, okusan bile nerden bileceksin ki benim kim olduğumu.
    olsun, belki içine doğarda açıp bakarsın zamanın birinde ve anlarsın onun aslında ben olduğumu.
    gittin.
    aslında hiç istememiştim gitmeni.
    "gitme" dedim ya sana, boşuna değildi gitmemeliydin.
    biliyordum bir daha dönmeyeceğini, anlamıştım o son bakışından.
    taksim metrosunun benim için bu kadar acı bir anıya şahitlik edeceği hiç aklıma gelmemişti.
    giderken pek bir şey bırakmadın bana. bir yüzük, bir ezginin günlüğü afişi ve kurumuş bir demet kasımpatı.
    hepsini attım, hemde öyle bir attım ki içimden aşkını söküp attım sanki.
    masalı çift kişilik yazmıştım ben, tek başına bıraktın masalın en güzel yerinde beni.
    5 ...
  11. 1897.
  12. evet sana yazıyorum.

    bu yazıların ardı arkası kesilmeyecek. tıpkı senin gözlerine her baktığımda hissettiğim heyecan gibi, benim gözlerime baktığında heyecanlanmadığını hissettiğimdeki kalbimde olusan burukluk gibi..

    benim aynım olan, nasıl göremez bu aynılığı? aşkın adaptasyonu mu bendeki bu sabit manzara. bu tutku. bu istek. hep tekil kalacağım bebegim. safça görmeni beklkeyeceğim. kalbim çelikten bir yelek giyecek, hiç kırılmayacak. sadece seni bekleyecek. canını acıtmasını bekleyecek.

    hata yap, kabullenırım. gözlerin görebileceğim sevıyede olsun yeter. seni sevdıgımı bıl, kalbımın ıcınde kalacagını ve orada cok guvende oldugunu bıl. bana suan oldugu gibi; sevgisiz, şefkatsız, anlayıssız, kaba ve haketmedıgım gibi davranabılırsın. ben karsılık sevdim o gözlerini. ama hani diyorum bazen, hani ne olurdu ki suan tuttugum ele guvenebılsem, basımı gogsune yasladıgım zaman hıssettıgım sadece dinen özlem degıl huzur da olsa. ne vardı senınle konuskren yıne sıkıldı sımdı sıkıldı bırazdan sıkılacak dıye endıse etmesem. ne vardı yanında rahat olabılsem yanında.

    olsun. gercekten. önemli değil.

    o kokuyu duymak, bazen benim kalmayacağımı düşünsem de o elleri tutmak...

    hatta itiraf ediyorum, sen bu sevgiye layık değilsin. hemde hiç.
    5 ...
  13. 1896.
  14. iyi günlerimiz oldu , kötü günlerimiz oldu.giden günlerimizi hiç saymıyorum bile. hastalıkta sağlıkta hep yan yanaydık. seni o iğrenç kısık sesin bitmek bilmeyen sümüklü halinde hiç tahammül edilmeyen iğrenç esprilerinle bile çektim. başımın üzerinde yerin var dedim. kızlara bakıp mütemadiyen sırıttın, her önüne gelene yavşadın, tutamayacağın sözler verdin. umursamadım. erkeklere ise ikinci sınıf insan muamelesi ettin. gene de kızmadım. aldığım iyi aile terbiyemden ötürü seni yüksek gönüllülükle tolere ettim. yaşına ve titrine hürmeten mesafemi bildim.

    lakin senden aldığım ve geçmek için adeta bir yerimi yırttığım sayısız dersin ardından, üstelik her birinde şansımı üçer beşer denemişken ve güç bela başarmışken artık sabrımı taşırdın hoca. kendi ellerimle yapmak için günler gecelerce uğraştığım mükemmel ödeve sana ait değil diyerek çirkefini sıçratamazsın. ve bununla birlikte mezun olmak için gün sayarken 'seni bu çalıntı ödevin yüzünden f0 la bırakıcam.' diyemezsin. dersen de sana o lafları yedirtirler. keza şu an sana laflar değil başka şeyler hazırlıyorum. ve farkındaysan diğerlerinden farklı olarak sana hala küfür etmedim bu da benden daha çok korkmanı gerektirecek gösterge. bu anlarının tadını çıkar. hadi eyvallah.
    5 ...
  15. 1895.
  16. kaç dalgayla yalandın geçtin kıyılarımı.
    nasıl bir mutluluk, nasıl bir serinlik, nasıl bir aşk...
    her dalganda kayalarım şekillendi.
    kıyılarım belirlendi.
    her dalganda aşınsa da biraz güzelleşti...
    med cezirlerinde boğuldum, balıklarla konuştum,
    hayallerde yaşadım bütün bunları....
    şimdi gerçek olan tek şey; seni çok özledim....
    7 ...
  17. 1894.
  18. nerede olduğunu bilmesem de, seni ne kadar çok sevebileceğimi biliyorum.
    belki dünyalar için bir değer taşımayacaksın ama sen benim dünyam olacaksın.
    ne adını biliyorum ne de yerini ama şimdiden seni seviyorum sevgili eşim.
    6 ...
  19. 1893.
  20. çabalarımın sonuna geliyorum artık... tam 'bittim' diyecekken, işe yaradığını görüyorum yaptıklarımın.

    ben kendimi tanımıyorum... sen beni tanıyamıyorsun. artık uğraşmıyorsun da zaten, kendi hayatına dönmüşsün. en güzeli değil mi? evet. özgürsün işte. herkes, her şey senin. çok mutlu ol...

    benim hep olmayı istediğim gibi...

    hiçbir zaman bırakma kendini. sen sana lazımsın. yıkılma sakın. güçlüsün. ben öyle bildim seni. evet, doğru biliyorum.

    bu yazıyı okusan bile ufacık bir şey hissetmeyeceksin. her satır öylesine geçip gidecek. işe yaramaz bir romanın satırları gibi. işine yaramaz bu satırlar senin...
    4 ...
  21. 1892.
  22. lan milletteki romantizme aşk hayatına bak diyerekten baya baya şaşırdığım başlık. (bkz: siz insansanız ben öküzüm lan)*
    6 ...
  23. 1891.
  24. dün gece bir rüya gördüm. sen vardın. ben vardım. birlikteydik. seni seviyordum. sen de beni. önemli olan da bu değil miydi zaten? hafızamda silik bir şekilde duruyor rüyan. seni bana hatırlatan… hatırlattıkça içimi acıtan…

    unutmaya çalışmıştım seni. bana başkasıyla birlikte olduğunu söylediğin zamandı, hatırlıyorum. işte o zaman çok istemiştim bunu, çok çalışmıştım. ve ne gariptir ki, unuttuğumu sanmıştım. başka aşklar, başka kadınlar geçti hayatımdan. biliyordum, hepsi gelip geçiciydi. hepsi unutulmaya mahkumdu. ne işe yaradığını benim de anlamadığım kalbim, seni de mahkum etmeye çalışmıştı unutulmuşluğa. ben de ona kanmış, seni unuttuğumu sanmıştım. ta ki, düne kadar... dün gece gördüklerim, seni ne kadar çok sevdiğimi, sana ne kadar ihtiyacım olduğunu gösterdi bana. yıllardan beri ilk defa, rüyada bile olsa, tamamlandığımı hissettim. o en uzunu bile 6 saniye süren kısacık zaman aralığında “a moment of clarity”i hissetmiştim. uyandığımda sildiğim gözyaşlarım da bu yüzdendi.

    seni uzaklaştıran, seni seven ama bunu saha sana söyleyecek cesareti bile olmayan kalbimi kesip atayım. kesip atayım ki, ne bir daha başkalarını sevsin, ne de sevilsin. ağlamak istiyorum şu an. ama hiçbir işe yaramayan şu kalbim, ağlamayı da beceremiyor. damarlarıma kan pompalamakla iş bitmiyor. onu makineler de yapabilir zaten. ama makineler seni sevemez…

    şimdiki aklım olsa, şişen alnıma buz koyan o ellerini sımsıkı tutar, bir daha da bırakmazdım.
    şimdiki aklım olsa, bacağımdan kopardığın kılları göstererek “tek mi çift mi?” diye soran gözlerinden gözlerimi bir saniye bile ayırmazdım.
    şimdiki aklım olsa, tavlada hep yenilirdim ki, gözlerin her daim gülsün.
    şimdiki aklım olsa, seni öyle çok severdim ki, ölüm bile bizi ayıramazdı.

    edit: çook geçmiş zamandaki biri için, geçmiş zamanda yazdığım bir yazıydı. sırf hoşuma gitti diye koydum.
    5 ...
  25. 1890.
  26. bu hayatta en çok korktuğum ve beni üzen şey yanlış anlaşılmaktır.
    samimi ve içten, paylaşılan güzelliklerden sonra, bir tavır bir söz üzülmenize yol açar.

    saatlerce dertleştik seninle. en güzel ve özel anılar paylaşıldı. kimi zaman güldük kimi zaman hüzünlendik. aşkını, o çok sevdiğin ve vazgeçemediğin kişiyi anlattın bana. dinledim bende. sonra bende hayatımdan kesitler sundum sana.

    bu sıcaklığın, samimiyetin, içtenliğin günümüzde hala bu kadar içten seven ve samimi insanların da olduğunu gösterdi bana. bu insanlarun ayrı bir değeri vardır gözümde.

    hayatının sillesini yemiş, insanın değerini bilen, sevgiyi ve saygı kavramlarını yaşam felsefesi haline getirmiş kişilerdir derim hep.

    sohbet ettikçe edesi geliyor insanın seninle. bu yüz göz olmak mı? en güzel ve özel anılarını paylaşıyorsun benimle, daha sonra ise "insanlarla yüz göz olmayı sevmiyorum diyorsun.

    oysa sadece seni daha çok tanımak, derdine ortak olmak adına, tüm insaniyetimle atılmış adımlardı.
    sevenlere, acı çekenlere daha bri korumacı yaklaşırım oysa. kimsenin kötü anlarından yararlanmak gibi düşüncem olmamıştır ki.

    ama kurduğun cümleler, yüz göz olmamak gibi tabirler, umursamaz havasında sözlerin.

    madem bu tavırları takınacaktın, neden özelini paylaştın ki? neden dertleştin.
    benim bildiğim ise arkadaşlığın bu olduğudur. bunun adı yüz göz olmak değildir.

    günümüz insanları habire menfeat peşinde diye, herkesi aynı kefeye koymak ne demek.

    msnde konuşurken bile "beni pişman etme " diyişinden sonra, tüm o paylaşılanlar geçti gözümün önünden. anlattıkların ve sonra kurduğun bu cümleler.

    bu mudur yani diyorum. dertleşmek yüz göz olmak mı? sevdiğini, onunla geçirdiğin anı anlatan sensin. karşındakini kırk yıllık dostunmuş gibi görüp paylaşan sensin.

    yanında olduğumu ve yalnız olmadığını tüm iyi niyetimle belli etmeye çalışırken sen ne yapıyorsun.
    umursamaz, sanki senden birşeyler bekleyen, oldu olacak sana asılan de bari tam olsun dediğim tavırlara giriyosun..

    kusra bakma ben hatalıyım. anlattıklarına ve samimiyetine inanarak, arkadaş gibi yakın olmak istedim. ama sen "yüz göz olmak istemem" gibi saçam bir çümle kurdun. ve hiç birşey demeden, "aman of yeter, hadi bana byes" edası ile çektin gittin.

    anlıyorum ki, kişilere değer vermek budur. özel şeyler paylaştı diye bizi arkadaş yerine koyduğu anlamına gelmiyormuş. o anlık birşeydi belki de. bencillikti.

    saygı bekleyip, saygısızlığın kralını yapmak, çekip gitmektir..

    ve anlıyorum ki, birşeyleri yaparken illa karşılık beklemek gerek. karşılıksız yapılan herşey, farklı anlamlar doğurabiliyormuş.

    ve bende şimdi susuyorum artık, tüm iyi niyetimi toplayıp, ardımda bırakarak...
    7 ...
  27. 1889.
  28. Buradayım işte yine buradayım.Bu kaçıncı terkedişin bilmem çok mu üzdüm seni?Çok mu canını acıttım?Bir daha arama dedin bana aradım.istemiyorum seni dedin geldim peşinden.Çok mu kırdım zamanında birilerinin canını.Bu muydu cezam?Oynuyorsun benimle küçük bir kız çocuğunun oyuncak bebeğiyle oynar gibi oynuyorsun.Aşk herşeyi affeder dedim.Aşk yalanı affetmez dedin.Çok büyük müydü yalanım?Aldattım mı seni?Dolandırdım mı?En çok kendime kızıyorum gururumu ayaklar altına almama kızıyorum..Her fırsatta her an gözümden akan o tuzlu sıvıya kızıyorum.Ve senin gözümden gelen o sıvı karşısında umarsız bakışlarına kızıyorum.Herkes dönecek derken ben bundan emin olamıyorum ve eğer dönersen affederim unuturum herşeyi.Söylediğin sözleri.Dönme.Bu acı kaplasada her yanımı dönme.Girme rüyalarıma.Hani hep kınadığım aptal aşık kızlar varya işte ben artık onlardanım.Çok uğraştın mı beni bu duruma getirmek için?Özlüyor musun beni düşünüyor musun umrunda mıyım?Ben bu yalanı kabullenemem demiştin ya çok mu zor affetmek bensizlikten daha mı zor?Boşver gitsin.
    5 ...
  29. 1888.
  30. 1887.
  31. sana hiç yazamam sandım, yazmak cok zor gelirdi.ilk ve son yazım olsun sana.uzun yıllarımı verdim sana,herşeyimdin, en yakın arkadasımdın en başta.ne olursa olsun bana yalan söylemez, beni kırmaz sandım.ama öyle değilmiş.herşeyin yalan oldugunu ögrenmek, o kadar yılın boş geçtiginin farkına varmak çok acıymış hazmetmesi cok zormuş.sana kendimden daha fazla değer vermemeliymişim,öyle olsa bile hisettirmemeliymişim belki o zaman bana saygı duyardın bunların hiç biri olmazdı.ne kadar acı sana güzel gecen günlerimde tek satır bişey yazamamak bu durumda yazmayı hissetmek.geriye dönüp bakıyorum vicdan azabım yok ama kendime, verdiklerime,özverime üzülüyorum.bunları hiç bir zaman okumayacagını bilerek yazmak sana söyleyememek cok kötü hala benden daha güçlüsün.artık biz yok.sevdim bitti.unutulur, alışılır.
    5 ...
  32. 1886.
  33. ben bu yazıyı da sana yazıyorum..

    belki bu defa okuyup dinlersin beni.. bu defa inanırsın dediklerime kendi inançlarından sıyrılıp.. cok yordun beni cok yordum seni cok incittin beni cok incittim seni cok defa gittin benden cok defa gittim senden.. ama ne ben kopabildim ne de sen kopabildin bu hastalıktan.. evet hastalıktı bizimkisi ne benim ne senin ilacını bulamadıgımız bir hastalık.. ne aşktı bu ne takıntı ne inat ne hayal..
    adsız özlemdi bizimkisi.. sevgilimizle sevişirken bile birbirimizi düşünmekti.. ihanette değildi üstelik bunun adı.. özlemdi.. neye mi? ruhlarımıza..

    yoruldum ben artık hastalığım.. söküp atmak istiyorum bu acıları.. izleri mi? onlar kalsın bende ama sen.. git artık arkana bakmadan cek git.. ben yapamıyorum cok denedim cok deniyorum.. sen kesip atmadan gitmez bu hastalık.. bak ben mutluyum sevgilimle her daim gülüyorum hayata ilacını bulamadıgım hastalığıma inat..

    bu seni son incitişim olacak son defa (bkz: nehir) gibi akacam içine bu yazıyla.. ama benden bu kadar artık.. bu beden bu hastalığı kaldıramaz oldu.. evet o gün bugün beni hülyalarımla bırakma vaktin geldi..

    kapadım gözlerimi.. git..
    5 ...
  34. 1885.
  35. yazıyorum yazıyorum, siliyorum.
    aynı senin gibi.
    seviyorsun seviyorsun, sonra vazgeçiyorsun.
    oyun oynuyoruz.
    sonu olmayan bi oyun.
    ne sana yarıyor, ne bana.
    tam ortadayız.
    tahteravalli misali hayatımız. bi senin tarafında, bi benim.
    eskisi gibi de olmuyor, çünkü olamıyor!
    olması için istemek gerekiyor çünkü.
    ve çünkü bazı şeyleri göze almak gerekiyor.
    birinden birini yok saymak gerekiyor bazen.
    seçim yapmak zorunda kalıyor insan.
    ve seçimler doğru olamıyor kimi zaman. çünkü en sevdiğini seçtiğini sanıyor adam.
    oysa en sevdiği sandığı, sonradan sevmediği olabiliyor.
    sevenini yok sayabiliyor bunun için. ve pişman olabiliyor sonucunda.

    olmasın pişman.
    olma sen de.
    doğru olan sende.
    doğru olan benim için de doğru olsa keşke.
    5 ...
  36. 1884.
  37. seninle belki kötü bir haldeyken tanıştık. ama inan öyle birisi değilim ben. oturup hep konuştuk. sen konuştun çok, belki yoruldun. benim konuşacak tek kelimem yoktu belki. sadece dinliyordum. sana bakmak güldüğünü görmek seninle dans etmek hayatta alabileceğim en büyük hazzı yaşattı bana. sana aşık oldum ben galiba. sen belki görmeyeceksin ve bilmiceksin bu yazıyı asla ama ben seni aklımdan çıkaramayacağım. bu yazı senin içindi. evet sadece senin için...
    5 ...
  38. 1883.
  39. sana ihtiyacım var çok. gerçekten koptuğumuzu biliyorum, hissediyorum. ama ihtiyacım var. hülya koçyiğitle ediz hun un bir filmi vardı bugün. yağmur adı. onu izledim. türk filmlerini çok severim. o yüzden birlikte izleseydik keşke diye geçirdim içimden. bir de bir sene sonraya sözleşiyorlardı ayrılırken. o yüzden de birlikte izleyelim istedim. ne kadar naif olduklarını düşünelim diye. herşeye rağmen biz de o kadar naif olabilelim diye. asla birlikte olamayacağımızı biliyorum. bunu hissetmekten öteye mantığımla anlıyor ve biliyorum ama gene de seni beklemekten kendimi alamıyorum. ve evet bu yazıyı sana yazdım. seni çok özledim, sana ihtiyacım var ve bu yazıyı direk sana yazdım.

    sonradan edit: çocuk duygularımı ilkokul çocuğu ruhuyla yazıya dökmüşüm. çirkin ama güzel. pişman değilim o yüzden. eksileyin anacım.
    11 ...
  40. 1882.
  41. benim de hatalarım var elbette. hatta çok yanlış yaptım.
    ama sonuçta kaybeden ikimiz. hani bir ara söylemiştin ya, hatta ilk dediğinde çok yakmıştı canımı. ama şimdi kesinlikle hak verdiğim: "keşke hiç yaşanmasaydı."

    hiç başlamaması gereken; başladı, uçurdu bizi göklerde, sonra da yere çaktı. bilanço ağır: iki ölü...
    5 ...
  42. 1881.
  43. bir kez daha aynı şey ile karşı karşıyayım... anladığım tekerrürden ibaret olan sadece tarih değilmiş. aşk da -ne kadar mutlu olursa olsun- alışılmışa yönel(ebil)iyor..

    öteki taraftan farklı olan bir şey var ki; eden buldu. sırf senin uğruna başkalarına layık gördüğüm kötülükler, yine senden kaynaklı başıma geldi.

    başta da dediğim gibi tanıdık bir olay bu. ama bu kez farklı olacak devamı. öteki sefer yapmadığım: vazgeçeceğim senden. hatta vazgeçtim bütün sözlerden. bir daha asla açmamak üzere kapatıyorum bu sayfayı. hatta yırtıyorum...
    6 ...
  44. 1880.
  45. Ben bu yazıyı aslında tertemiz kağıtlara yazıp suya salacaktım.
    Çünkü hiçbir kargo şirketi bilmiyor Cennetin adresini...

    Ama sonra düşündüm, belki biri yüksek sesle okursa yazdıklarımı duyabilirdin olduğun yerde...

    Yabancı değiller merak etme. Buradaki eski yazarların çoğu hatırlar seni. Aramızdan ayrıldığında en çok onlar destek verdiler bana. Profilimdeki yüzlerce yazının her biri aslında dayanmam için destek veren omuzlardı. Bu yüzden bu sensiz geçen 3 yılın nasıl olup da geçtiğini bilmek de bence en çok onların hakkı...

    Bugün 3 yıl oldu anne ben de inanamıyorum. Zaman hızlı; bir o kadar da yavaş aslında...
    Tıpkı benden bekleyeceğin gibi yaptım. Sadece kendi ayaklarımın üzerinde durmaya karar verip Bursada kaldım. Çoğu zaman senin de ablam ya da babam gibi benden uzakta yaşadığını düşünmeye çalışıyorum. Aslında çok da zor olmuyor çünkü insan kendi annesine bir türlü konduramıyor ölümü... Bu yüzden ben sana dua edemiyorum anne. Sana dua etmek senin ölümünü kabullenmek demek. Ve her denediğimde ağlıyorum elimde olmadan. Oysa sana sözüm vardı benim gülecektim, ağlamayacaktım hayatta tıpkı senin gibi. Bu yüzden şarkılar söylüyorum sana içimden. Bazı şarkılarda yutkunamıyorum sensizliği. O zaman da bir sonraki şarkıya geçiyorum, ısrarcı olmuyorum acıda.

    iyi bir işim var eminim görüyorsundur. Kendi ayaklarımın üzerinde duracak kadar kazanabiliyorum çok şükür. Bir de sevgilim var çok sevdiğim. Bir onun bir de ileride bir gün doğacak olan çocuğumun seni tanımasını çok isterdim. Bazı şeyler içimde hep eksik kalacak&...

    Bir tek seni eksiltmedim içimde. Seni, en az çocukluğumdaki kadar seviyorum hala...

    "Keşke yanımda olsaydın..." dediğim çok şey yaşadım 3 yılda. Belki de zaten yanımdaydın, bilmiyorum.Ama üstesinden geldim her şeyin, herkesin... Mutluluklarım da oldu; başımı yukarı kaldırıp öpücük yolladım sana. Yine de tadı buruk sen olmayınca. Şimdi düşünüyorum, sen olmayınca düğün dernek yapmanın ne anlamı var? Sensiz eksik kalıyor en güzel mutluluklar bile, anlıyor musun?

    Hayatın hüzünlü yanları oluyor elbette. Birileri annesinden bahsediyor; kimileri anneler gününü kutluyor. Ama en kötüsü ne biliyor musun? Bazıları da yok yere kavga ediyor annesiyle. işte ben en çok o zaman üzülüyorum. Onlara annesiz kalma duygusunu anlatamam ben. Çünkü ben de anlamamıştım&... Ama sana 1 kere bile sarılmak için gitmeyeceğim yer, yapmayacağım şey yok bu dünyada. Belki bu gece gelirsin rüyama...

    Ya da bu yazıyı okuyan biri gider sarılır annesine; belki o zaman biz de sarılmış sayılırız.

    Ben bu gece ağlamayacağım anne.
    Sana söz verdiğim gibi.
    Dua da etmeyeceğim sana,
    Çünkü zaten dünyanın en iyi insanlarından biriydin; seni tanıyan herkes bunu biliyor.
    Ben şarkı söyleceğim sana içimden
    Ve sen duyacaksın biliyorum.
    Güzel bir yemek hazırlayacağım senin şerefine, senin öğrettiğin...
    Seni anacağım içimde, acılanmadan...
    iyi ki vardın,
    Ve benim içimde hep varsın.
    Belki de tek bilmen gereken şey,
    Bir gün yanına gelebilmek için iyi bir insan olmaya çalışıyorum,
    Sadece senin için.
    Çünkü bu veda "SON" değildi biliyorum

    işte o güne kadar,
    Nur içimde yat gözümün nuru...
    31 ...
  46. 1879.
  47. ne zaman sana yeniden aşık olduğumu hissetsem, yağmur yağıyor. ne mübarek adamsın.
    8 ...
© 2025 uludağ sözlük