ben bu yazıyı sana yazdım

entry31006 galeri293
    2100.
  1. bugün seni özledim yine. adın gibi özledim evet, sıfırdan başlamanın dili yakması gibi saçmalıktı bi yerde..

    ama özledim, çok tabii bişeydi. o kadar acaip laf hiç söylenmemişçesine, sanki hiç kırmamışım gibi seni, sanki hiç kırmamışsın gibi beni. sıfırdan özledim, yeni bi hayata başlamış gibi, bebeksi bir hisse adarcasına henüz kurmadığın cümleleri.

    dediğim acaip lafları yarın olsa yine söyler miyim? söylerim tabii.. sen de söyleyeceksin haliyle. çok kızacağım sana yine, sen de bana.

    ama özleyeceğim yine. döngü...

    çok yanlışların vardı senin.

    burnun kızarıyordu bi kere, soğuktan... pembenin o kadar değişik bi tonuna dönüyodu ki; bakamıyodum yüzüne.

    kulakların kızarıyodu mesela. dünyanın en güzel kulakları oluyodu, hava hep soğuk olsun istiyodum o yüzden.

    boynun inceydi sözgelimi.. o kadar inceydi ki tüm varlığımla etrafına dolanıp koruma isteği uyandırıyodu.

    boynunun göğsünle birleştiği yerdeki çukur mesela, kaç kere kıvrılıp uyumak istedim orada.

    baştan ayağa yanlıştın yani.

    tüm bunlara rağmen özlüyorum işte seni. pembeden bordoya doğru kırmızının tüm tonlarına rağmen..

    sana rağmen.

    bir soru soracağım sana:

    nasıl hala "tek" olabilmeyi becerebiliyosun?

    nasıl?
    8 ...
  2. 2099.
  3. küstüm... sana, günlere, gecelere... öyle suskunum ki... farkında bile değilsin.

    içimdeki her şey bitmiş. senle beraber tüm organlarım çürümüş. ne yaptın bana sen ve neden yaptın? biliyor musun? bunu hep merak edeceğim...

    çok sıkıldım artık. gidiyorum. ne olacaksa olsun. umurumda da değil. artık kimseyi düşünmemenin dayanılmaz hafifliğini yaşıyorum.

    benden bu kadar ve buraya kadar. çok uzun bir acılar mantosu var üzerimde. hep aynı insanlar karşılıyor beni her köşeyi dönüşlerde. bitkin, yorgun, ilgiye aç ve sürekli aynı nakaratla seslenen.

    istediklerini söylüyorlar, istediklerimi değil. yine yanlış adresler... keşke keşke bu kadar iyi olmasaydım... bu kadar büyük ve sevgi dolu olduğu için yüreğimden nefret ediyorum!

    almayı bileceksin. hiç öğrenemedim ki bileyim. hiç kimseyi kıramam ki, bir kez söylerim olmazsa giderim. gittim...

    öyle fırıl fırıl dönmeler yok yüreğimde. o kadar sakinim ki. beni neyin beklediğini bilerek. başımı döndürecek bir aşk olmazmış artık. yorumsuzca, beklentisizce hiçbir şey olmazmış. belki de olurdu da aynı rağbeti görmedi işte yüreğim ne yapabilirim?

    yolumu değiştiremem kimse için artık. bana ayırmak değil birleştirmek misyonu verilmiş... ben buyum. zararsız ve kendi yoluna giden bir yolcu. kimseye sürünmeden, sürtünmeden...
    7 ...
  4. 2098.
  5. Sen Beyaz Bir Kadınsın

    asıl büyük sarhoş benim
    uzaktaki
    ben ki tek damla şarap içmedim
    ekmeğin beyaz zeytinin siyah
    olduğunu biliyorum
    asıl büyük sarhoş benim
    uzaktaki
    benim kusturucu sarhoşluğum
    yoksulluğum

    yüzüme bakmasan da
    yağmura düşürsen de gözlerini
    gözlerime bakmasan da ne kadar
    o kadar aydınlığın gökyüzüme uzanıyor
    uykularımda nefesinin sıcaklığı
    o kadar
    hangi akşam kapımı çalan sen değilsin
    sen değil misin gizli bir kıvılcım gibi
    gözbebeklerimde duran
    umutsuzlandığım her akşam
    senin rüzgârın almıyor mu
    uğultulu yorgunluğumu
    yoksulluğun eşiğinde kapaklandığım zaman
    ellerimden sımsıkı tutmuyor mu senin
    iyimserliğin

    ben bu tezgâhı kurdumsa senin için kurdum
    senin için dokuduğum basma ve pazen
    denizin yeşilinden süzdüğüm balık
    göğün mavisinden çaldığım kuş
    senin için
    felsefe okudumsa
    iktisat okudumsa gece yarıları
    boğazım kurumuş içim bir kalabalık
    sıcacık mısralar okudumsa yunus' dan
    senin için okudum
    gece yarıları

    sen beyaz bir kadınsın
    uzaktaki
    gözlerin aklımdan çıkmıyor
    sen beyaz bir kadınsın
    karanlıkları dinleyen
    uzaktaki
    sarmaşıkları duyuyor musun rüzgârda
    yorgun başını
    üşümüş yastığına koyuyor musun
    uyuyor musun.

    ATTILA ILHAN
    5 ...
  6. 2097.
  7. kötüyüm. hem de çok kötüyüm hem de. bunalıyorum. gecenin bir vakti psikiyatrım ile görüştüm. yarına radyoterapi sonrası ona gideceğim. özledi tabi beni; yoksa paracıkları mı orası muamma değil tabi ki. yanlış meslekteyiz vesselam.

    eskisi gibi yazamıyorum artık. duygularım kilitlenmiş gibi. oysa tedaviden de güzel haberler aldım bugün. kıçıma o lanet aletin girişini de duymadığım için çok mutluyum ama narkozdan nefret ediyorum. ağzımda yaralar çıkmaya başladı. ya dişlerim de etkilenirse? ya sevdiğim adam beni artık beğenmezse?

    kadınlar böyle oluyormuş demek ki. ölmeye yakın bile sevdiğimizin gözünde güzel olma duygusu var hep. aptalca ama kadınsı korkular işte. yazmak istedim. zaten hep yüreğimden geldiği gibi yazmıyor muyum?

    uyuyayım diyorum; tam gözlerim uyku için bayılıyor. ama bulantılarım o anı bekliyor sanki.

    kızım duymasın diye sessiz öğürmeye çalışıyorum. havluyu ağzıma tıktım bu gece. sesim evde yankı yapmasın diye. yalnızlığıma bakıp hiç acımıyorum kendime. iyi oluyor. bakıp halime akıllanıyorum yeniden deli gibi sevdalanmamak adına. ya sevdalanmamak da geç kalmışsam? korkuyorum bazen...

    yanımda olmasını istediğim yanımda değil... tutabileceğim kadar yakın; bir o kadar da uzak. oysa öyle çok sesini duymak istiyorum ki.

    fakat bundan zerre kadar haberi yok. demeye cesaretim de yok. bu benim sorumluluğum taşımalıyım. ona yük olmaya hakkım yok.

    bunca şeyi neden çekiyor, bu yaşama savaşını neden veriyorum? yarın bunu soracağım psikiyatrıma. ben yeniden aşık mı oldum yoksa?

    ya yeniden terk edilirsem? buna hazır mıyım? kafam çok karışık ve korkularım var. bu hayatı sevmiyorum. bildiğim bu.

    bugün sonuçlar bildirildiğinde ki kesin sonuçlar değil, sevinmem gerekirken ağladım... o ağlamanın ardında binlerce sebep vardı yine. tepetaklak olmuş hayatımı düşünüyorum. bendeki bu güven eksikliğini nasıl telafi edeceğim bunu da bilmiyorum.

    benim delice bir ilgi ve şafkate ihtiyacım var; ama beklediğim, özlediğim çok uzakta mı çok yakında mı onu bile bilmiyorum ki.

    ben ne yapıyorum? benim istediğim ne? plansız bir hayat yaşamak güzel; ama hiç olmazsa sevgi dokunmaksa bunu neden yapamıyorum? ben sevdiğim insana ya da beni sevdiğine inandığım insana dokunmak istiyorum, sesini duymak istiyorum.

    beni acıtmadan lütfen gel. sana çok ihtiyacım var. sana bir kez olsun sarılmama izin ver. buna çok ihtiyacım var bugünlerde. senden başka bir şey beklemiyorum.

    yanımda ol arada sırada yeter bana. birini sevmek neden hayatımda hep ağır bedeller getiriyor bana. lütfen gel. sonra git. sonra yeniden gel. sonra yeniden git.

    başka bir şey istemiyorum senden anı yaşamaktan başka. istesen de yapamam ki...
    11 ...
  8. 2096.
  9. 10 saniye vaktin var. muhasebesi çok iyi olmayan bir adam için oldukça iyi sayabiliyorum ve bana bunu test ettirme... yorulmanı istemiyorum. ki bunu biliyorsun, biliyor olmalısın artık. ve fakat bu on saniyenin sonunda bir insan yataktan dahi çıkmadan nasıl da yorulur öğrenmeye başlayacaksın, şüphen olmasın.

    nasıl da özlemiş duruyorum, nasıl da derin nefes alıyorum yeni doğmuş bir çocuğun küçücük ciğeri gibi oysa günden güne erittiğim ciğerim. patlamasından korkuyorum... tanımsız, tarifsiz, o an için bir o kadar da hesapsız.

    önce bir şarkı çalınıyor kulaklarıma, sesine karışmış...

    "yaktım gemilerimi,
    dönüş yok artık geri..."

    hayatta insanlar hakettiklerini yaşamıyor, yaşayamıyor herzaman ama bugün öyle birgün değil. en azından planlı olan hiçbir yanı yok. ve çok pis makarna yaparım, hafife alma beni. kulak ver bu sese ve sonra "uyarmadın" deme... ondan geri saymak da anlamsız artık ve sesinin, sisine karışmış bir şiir çalınıyor şimdilerde kulaklarıma;

    "sen beyaz bir kadınsın
    karanlıkları dinleyen uzaktaki
    sarmaşıkları duyuyor musun rüzgarda
    yorgun başını, üşümüş yastığına koyuyor musun
    uyuyor musun?"

    ve sonra diyetini ödemeye razıyım patlayan bir otobüs lastiği ile bugünün. üzerime gelen aksilikleri de dahil hesaba ve ben şimdi derin bir nefes alıyor, tezini çürütürcesine hissiz olmadığımı hissedebiliyorum. ama beklemiyorum, planlamıyorum... oturmuş ve "ben bu yazıyı sana yazdım" diyorum. oysa sen okumayacaksın bile buradaki bu zırvalarımı...

    kimilerinin hayatı bundan ibaret aslına bakarsan, uğuruna destanlar yazdıklarının haberi dahi olmuyor hiçbir yazılandan. ama benim çok da alışkın olduğum birşey değil bu... oysa tüm bunları söylememe gerek bile yok beni anlaman için. zira sende bu potansiyel var ve gereğince zekisin. sana on saniye ve çok vaktin kaldığını da söyleyemem...
    10 ...
  10. 2095.
  11. " umrunda mıyım? " bilmiyorum... bu yazıyı okuyup okumayacağını da bilmiyorum... kendinle çok haşır neşirsin son zamanlarda... beni gördüğünü sanmıyorum.

    önce hayatını kurtarma derdindesin; ve "seni anlamak zorundayım." ben bu cümleyi daha önceden duymuştum aslında. seninle konuşmayı çok özlüyorum biliyor musun? ona bile vakit kalmıyor son zamanlarda. yok; sitem değil... sadece yazmak istedim. yoksa bu benim bildiğim bir gerçekti.

    sen bana hiç yalan söylemedin ki...

    seni özlediğimi biraz bilmeni isterdim. çok değil; biraz da anlamanı. senin beni anlamana ihtiyacım var aslında. şu sıralar en çok ihtiyacım olan şey bu. lütfen en ihtiyaç duyduğum zamanda bana biraz vakit ayır, seni anlamaya mecbur etme beni; diğerleri gibi...

    özlüyorum sesini. seninle konuşmayı. seni özlüyorum. hislerinin kuvvetli olduğunu söylersin hep. bunu da hisseder misin? senin için buraya yazı karaladığı mı?

    yorgunum... bıkkınım... piramitler kadar sessiz ve dik başlıyım. seni istiyorum. yanımda görmek istiyorum. yüzümü görmeni istiyorum. bir öfke varsa o öfkeye kurban etmemeni isterdim beni de kendini de...

    ben yine birini hayata kazandırıp terk mi edileceğim? evet. bu düşünce korkutuyor beni. ama korkunun ecele faydası yok ki...

    derin bir sessizlikteyim. bilmiyorsun. hep neşeli sanıyorsun beni. hep ama. ve korkmayan hiçbir şeyden. oysa hep neşeli değilim. ve çok korkularım var. seni kaybetmek en başta...

    çok karışık duygularla mücadele ediyorum. bir yandan hastalığım bir yandan senin tanıdık cümlelerin. yeterince vakit tanısan bana seni çözmek çok kolay olacak aslında. ama tanımıyorsun. dar zamanlardayız hep ama geniş kalıplarda...

    beni bırakıp gidiyorsun ya; diyemiyorum artık sesini duyabilir miyim diye? cesaretim kırıldı...

    oysa böyle bir haftada sesini duymak isterdim hep. ne kadar öfkeli de olsan, tatsız da olsan sesini duymak isterdim...

    ben senle yalnız güzelliği sevmedim ki... beni kendinden neden mahrum bırakıyorsun anlamıyorum bunu işte. amacın beni korumaksa bırak; böyle daha çok acı çekiyorum çünkü; lütfen beni kendinden koruma...

    ben senin öfkende de olmak istiyorum, öfke anında da. sen beni ne sanıyorsun? seninle sadece güzel anlar için var olan bir sevgili mi?

    seni tüketmek için değil; artırmak için geldim ben... bırak bizim farklılığımız olsun bu... bir düşün olmaz mı?

    sesini özledim... 48 saat oldu ve sesini çok özledim. beni sensiz ve " sessiz " bırakma; lütfen... *
    9 ...
  12. 2094.
  13. iyilik ve sevgiyle gülümsüyorum; seni sevip hissetmem için seni sahiplenmem gerekmiyor.ordasın ve varsın işte. Nereye gitsem içimde *hissediyorum seni, ilk kez acı çekmeden özlüyorum seni.
    4 ...
  14. 2093.
  15. 2092.
  16. bir veda yazısını bile hak etmemene rağmen, yazıyorum işte. garipti, enteresandı, farklıydı. kötü olduğu anların bileşkesi iyi olduğu anlara oranla epey büyüktü. şimdi, senden öğrendiklerimle hayatıma devam etme zamanı. bir insanın değişmeyeceğini öyle iyi öğrendim ki, bundan sonra "değişebilirim" diyen bir insana vereceğim cevap hep seni hatırlatacak. ne yazık. yaşattığın, yaşatmadığın, hissettirdiğin, iyi, kötü, acı, tatlı her şey için teşekkürler. demiştin ya, "bir gün belki yine karşılaşırız, filmlerdeki gibi".

    bu bölümü de sana yazdım sözlük. sana karşı misyonumu tamamladım. gereğinden çok hizmet ettin bana. şu sözlüğün database'inde bulunanlar daha doğrusu rakimalboga nickiyle yazdıklarım, son 3 yılımın özetidir aslında. keşke o girileri de bu hesaptakiler gibi silebilseydim ve hatta olanları da belli ölçülerde silebilseydim.

    bir veda şarkısı armağan ettim hepinize -ve özellikle sana-... şebo'dan rakimalboga'ya, omar bongo'ya, tüm sevip de kavuşamayanlara gelsin. hoşçakal...
    4 ...
  17. 2091.
  18. 2090.
  19. ben bu aşkı sana yazdım, yazılmış anlımdan kopya ettim, dedim ya sana.

    üzerime gölgen düşmüş, bire bir örtüyorsun, ne bir çıkıntı ne de bir kaçamak, yok. yok işte.
    7 ...
  20. 2089.
  21. beklediğim tam olarak buydu.
    selametle.
    6 ...
  22. 2088.
  23. 2087.
  24. yarınların güzel olacağını söyleyen bir toplumun çocukları olmanın verdiği sabırsızlıkla bekledik hep yarını; bugünü yaşamadık, kader dedik, kendimizi kandırdık. hayatın renklerini yeni renklerden ibaret sandık; zaten var olan pembeyi, yeşili, turuncuyu görmezden geldik. dedim ya; sabırsızdık biz, bekleyemedik, yaşadık, bitirdik. hayal dünyasında gezenlere ''deli'', gerçeklerden kaçanlara ''korkak'' dedik, söyleyecek bir sürü laf bulduk çevremizdekilere. dört dörtlük insan profilini gelecekte aradığımız için belki de göremedik günümüzdeki örnek insanı.
    3 ...
  25. 2086.
  26. sözlerime kor gibi yanan duygularımın gölgesinde bıraktığı isyan sesi ile başlamak istiyorum. ey bahtımın güneşi bu sabah benim için son defa doğ. içinden düşen sevgi birikimine ve duygu damlalarına gem vurma. acılarımı sırlarımı kalbimin en derin köşesine gömdüm. konuşmak istesem dilim varmıyor. duygularımı ızdırap çeken gönlümle başbaşa bırakıyorum. anlatmaya kalksam kelimeler yetmez. anla beni ne olur anla beni zalim felek.
    '' sevipte ayrılanlar ben sevdim demesin''

    ekleme: bu komik sözleri erdil yaşaroğlu'nun askerdeyken doldurduğu bir kasette duymuştum.*
    3 ...
  27. 2085.
  28. özledim seni..
    unutamadımda..
    cıkmıyorsun aklımdan..
    bir sansımız daha olsa,basa dönebiilir miyiz tek askımm? *
    4 ...
  29. 2084.
  30. bazen an durur... bazen her şey durur... ama beyniniz?

    o son sürat çalışmaya devam eder. düşüncelerinizi seyredersiniz, ve tükürürsünüz gelmişe de geçmişi de... ve en esaslı tükürüğü kendinize saklarsınız...

    işte o tükürüğün tam yüzüme yapıştığı andayım. siliyorum, siliyorum ısrarla çıkmak istemiyor. esaslı tüküren biri olduğumu daha iyi anlıyorum o zaman. ama bu tükürüğün adresi ben olmamalıydım ki.

    hep kendi canımı yaktım, başkalarına zarar vermemek için. keşke, keşke tam aksini yapabilseydim. o kadar çok isterdim ki bunu. sıradan olmak, derin düşünmemek...

    camları kırdılar. üstüne bas dediler. ezbere bastım. canım yandı. ama sevdiğim bas dediği için bastım. sonra o gitti. camların üstünde kaldım. cam kırıklarından daha çok yandı canım gidişine. aldım o camları batirdim kendime kendime. oya oya, kanarta kanarta...

    ruh hastası dediler. ama herkes yanıldı. kanser hastası oldum. gülüyorum şimdi herkes yanıldığı için.

    bana bir kişi inandı ve beni bir kişi anladı. en güzelinden özetledi hayatı. ilk kez benden güzel özetleyen biri vardı beni. ben de ona özetlemek isterdim ama o hiç bir şey bırakmadı bana, benden iyi anlıyordu hayatı çünkü.

    şimdi dalgalara birlikte göz kırpıyoruz onunla. radyoterapi yatağında birlikte topluyoruz en güzel papatyaları. zaman neden ısrarla hep ileriye itekledi beni anladım şimdi.

    sen gelecekmişsin diye...

    anahtarın oldum, beni elinden sakın bırakma. kaybolurum biliyorum.

    ve kaybedenler bir daha bulamazlar kaybettiklerini. yoksa sana hiç öğretmemişler miydi?

    sakın deneme bunu. bazı şeyler denenmeden kabul edilmeli. denersen bedeli de ödersin. bırak bir kez de bedel ödemeden yaşayalım senle. senin yerine ben bedel ödeyeyim. tanrı senin tüm dertlerini de bana versin.

    senin bana verdiğin mutluluk yanında senden gelecek derdin ağırlığı nedir ki?

    öyle bir kadınla birliktesin ki senin için her şeyi yapabilir. hatta seni bile bırakabilir. yeter ki sen iste.

    seni seviyorum...

    hayatta ilk kez sorgulamadan ve beklentisizce bir gün elini tutacağım günü bekleyerek yalnızca. beklentisizce dedim bir de bak!

    demek ki en minimize beklenti bu oluyor sevgide. ancak bu kadar indirgeyebildim, bağışla beni.

    hadi gel şimdi sımsıkı kucakla balını. o çok seviyor seni. boş ver gerisini. aldırma. fazla düşünmenin sonu, " benim sonum."

    bana bak ve sadece beni yaşa sen. gerisi zaten olur ne olacaksa...
    8 ...
  31. 2083.
  32. uzun bir gündü ve uzun bir gece bekliyor beni. bir yandan da yazılı kağıtlarım geldi eve sıcak servis. kimse bana öğretmenler sadece okulda çalışıyor demesin sakın. tüm kuralları da ihlal ederek bir keyif sigarası içiyorum ve kahvemi yudumluyorum şu an.

    bir yandan gençlerimin kağıtlarına şöyle bir baktım da biri bana not bırakmış yazılı kağıdına. hocam bu sorunun yanıtı aklıma gelmedi diye. orijinal çocuklarım benim. hepsi bana benziyor, ne hocayım ama. arkada soru işareti bırakmak (!) istemiyorlar.

    evim evim sevgili evim. sıkılıyorum galiba. bir an önce bitsin sittirsin gitsin istiyorum her şey. olumlu mu olacak olumsuz mu hiç düşünmüyorum açıkçası. tedaviyi uygulayan ekibi sevdim. " nokta atışı. " bunu hiç unutmayacağım bayağı güldürdüler beni açıklama yaparken.

    onlar açıklıyor benim aklıma sözcüklerin mecaz anlamları geliyor. ben bu kadar kıkırdak değildim ne oldu bana?

    hep böyle oldum ama hayatım boyunca. başıma ne zaman boktan ağır bir iş gelse dalganın en alası geliveriyor aklıma. sonra aradan zaman geçince dönüp bakıyorum, yuh ben mi atlatmışım bunca şeyi diye.

    sizi böyle bir masaya yatırıyorlar. korkmayın canınız öylesine acımıyor. bir de aklınıza en sevdiğinizi getirip ona odaklanınca acı bile unutuluyor bir müddet sonra. zaten dayanılmaz bir acı da değil. alet dönüp duruyor üstünüzde. en kötü yanı hiç kıpırdamamak zorundasınız ve yanınızda ne yazık ki kimse bırakılmıyor. benim yanımda zaten kimse yoktu da.

    masada kıpırdamadan yatarken çok kötü, her bir yanınızın kaşındığı hissine kapılıyorsunuz. kıpırdamak yasak ya!

    sesleri duyuyorsunuz, sizinle iletişimi kesmiyorlar. bir de şefkat var ki aha böyle gözleriniz yaşarıveriyor.

    nokta atışı... çok hoşuma gitti ya. tıp ilerlemiş. o kadar korkacak bir şey yok artık. nokta atışı yapıyorlar. başka hiç bir organınıza zarar gelmiyormuş, ne güzel, ne güzel!

    sadece midem çok bulanıyor bazen ve halsizleşiyorum. en nefret ettiğim şeyi yemek zorundayım. kırmızı et. proteinden yoksun kalmamak için bir de kilo vermeye engel olmak için bir beslenme tablosu verdiler elime. ya zaten kuş kadar kalmışım, hangi mide alacak onları.

    sevdiğim erkeğe ihtiyacım var. ve o yanımda ya yeter.

    uykusuz kalmamaya çalışacakmışım. başarabilirsem tabi neden olmasın?

    akşam çökmekte bu uzak ilçeye. belki bu akşam sahilde dolaşırım biraz. keşke sen de yanımda olabilseydin * ...

    kızacak birilerini arıyorum çevremde. aslında o kendini çok iyi biliyor ya. başıma bir hal gelirse eğer alacağım bu bağırsakları tıkacağım ağzına ağzına.

    bir hayata mal olmak nasıl bir duygu, gurur duyarak seyrediyor mu bu tabloyu acaba?

    bana baktıkça ne kadar büyük insan olduğunu anımsasın ve gurur duysun, yaptığı yapacağı her şeyle hem de.

    ışığı görmeden önceki son karanlık tüneldeyim biliyorum. bu illeti yendiğim gün " senin yenildiğin " gerçek gün olacak bana bu hayatı miras bırakan pislik!

    seni nasıl reddettiysem mirasını da reddedeceğim, hiç merak etme!

    http://www.youtube.com/watch?v=aHu8-BUaark&feature=related
    8 ...
  33. 2082.
  34. seni hayatımın en el değmez yerine koyuyorum, bir tek benim sevip görebileceğim bir yere, seni sevmekle başlıyorum herşeye, sana cumleler hazırlıyorum, sadece ikimizin olduğu, hiç bitmeyecek bir aşkla seni seviyorum.
    7 ...
  35. 2081.
  36. güzel kuşuma...
    şu boktan, adeta beni devamlı yerden yere vurmaya and içmiş hayata, sıkı sıkı tutunma ve yaşama amacım...
    en sevdiğim...
    gerektiğinde gözümü kırpmadan canımı vereceğim güzel prensesime...
    bu güne kadar hayatımda olan tek güzel şey...yeri geldiğinde sırdaşım...
    kimi zaman çatıştığım kardeşim...çok şeyi beraber yapmaktan müthiş haz aldığım; hoşça vakit geçirdiğim mükemmel arkadaşım...
    hayatıma girdiğin günden beri yaşam desteğim...
    her baktığımda, bana bu kadar mükemmel ve muhteşem varlığı armağan ettiğin için tanrım sana şükürler olsun dediğim...en güzel eserim...
    yine güneşli ama öncesinde karlı olan. ikimiz için de çok zorlu üç günden sonra, akşamın yedisinde kavuştuğum...
    ömür boyu en güzel yıllar en mutlu yaşların olsun ...
    iyi ki doğdun! iyi ki varsın! güzel kuzum...
    annesinin her şeyi...
    s e n i
    ç o k
    s e v i y o r u m...
    29 ...
  37. 2080.
  38. aşk iki kişiden birinin yokluğuymuş. şimdi ben gidiyorum. aşkı yaşayalım...
    3 ...
  39. 2079.
  40. çok yorgunum, takvimler ahirzamanı gösteriyor. sona yaklaşıyoruz. sana öylece bakmak istiyorum saatlerce konuşmadan. zaman hızlı hızlı geçsin istiyorum sonra. hani kıyamet günü güneç batıdan doğacakmış ya işte tam da o vakitte el ele tutuşup güneşe doğru yürümek istiyorum seninle.

    rüzgar saçlarını tarasın,
    renkler siyah ve gri,
    toz toprak karışık
    dünya yıkılsın
    tabiat tarumar olsun
    ne varsa tek olan,
    aşkta hayat bulan,
    bölünsün tam ortan,
    denizler yıkasın dağları,
    dağlar seni ellerinde saklasın,
    tüm dünya yerle bir olunca,
    sen çık ortaya!
    ve bana öyle bak sadece...
    3 ...
  41. 2078.
  42. bu sefer tamamen bitti sanırım. sen yalanlara doymadın belki ama ben aldatılmaya doydum. saygısızca geçen bir yıldı. umarım çabuk unuturum seni, hoşçakal sevgilim.
    8 ...
  43. 2077.
  44. bir ses duydum uzaklardan geliyor gibi. şöyle diyordu doktorum en müşfik sesiyle... " şimdi bir karar zamanı. ölü dokuları temizlemek bir işe yaramayacak artık, o çürük bölgeyi kesip almak gerek. patalojik sonuçları beğenmedim. "

    ama ben bir kadınım ve vücudumda tek bir kesik olmadan önce sevdiğim insanla bir bütün olmak istiyorum. hala tam bir bütünken istiyorum bunu. tanrının beni bıraktığı bu yerden o da evet derse birlikte başlamak istiyorum. bir seferliğine birlikte başlamak.
    ölümden korkmuyorum. ameliyattan da. doğacak sonuçlarından da. ama henüz bu işlere bulaşmadan bir kez olsun sevdiğim insana dokunmak, onda var olmak istiyorum.

    "jb" dedim doktoruma. " artık değil." dedi. tamam. uslu bir çocuğum ben. çekmecede kalmasından şikayetçi değilim.

    ama beni çekmeceye bırakan " kaderin elleri " nin, bana bir kez olsun sarılmasına ihtiyacım var. sonra ameliyat için karar vereceğim. fakat aslında bunu hiç istemiyorum.
    ebedi huzuru o kadar çok özledim ki. vücudumda kesik olmadan gitmek istiyorum. ve seni böylesine çok severken ölmek, ölümlerin en güzeli olacak belki de.
    senin aklında kalacağım "jb" bu olacak belki: naif, seni sensizken yaşayabilmeyi başaran ve sana sadık olan bir kadın olarak ölmek. seni hep severek gidebilmek. seni koklayarak gidebilmek.

    ellerini tutmak ellerini tutmak demek değil, iş onları tutmadan seni hissedebilmekti. başardık bunu. ya da ben başardım en azından.

    sesini duymayı özledim. sesini duymayı ve korkan kalbimin korkularından arınmasını özledim.
    sanki hissetmişsin " balım " giderken... " allaha emanet ol! " demiştin. o uzun üç gün kendine iyi bak demiştin. ben kendime iyi bakmaya çalışıyorum ama; geç mi kaldım biraz ne?

    ben sana verdiğim sözleri tutmak istiyorum ama; geç mi davrandım ne? neden hep bir geç kalınmışlık var hayatımda? oysa mesleğimde sadece bir kez geç kaldım ben okuluma; o da sadece bir kez... sen bilirsin bunu. gülümsedim yine bak... gözlerimle, dudaklarımla gülümsedim.
    hadi gel de ki bana şimdi, hala geç değil " balım " diye. de bana bunu! o kadar ihtiyacım var ki yalan bir teselli olsa da...

    senle araba sürdük biz yanyana. bana dedinki otur oturduğun yere, direksiyona karışma; gözümüzü hastanede açarız yoksa.
    tak emniyet kemerini dedin. o kadar tatlıydı ki sesin. bunu ancak ben duyabilirdim, bizim her şeyimiz güzeldi senle " alışkanlıktan " uzak olduğu için.

    sen bana acılarını ben de sağalt diyen tek insan oldun. annem bile demedi bunu bana. sen bana çok anlam yükleyip, hiç bir şey beklemeyen tek insan oldun. sen bana kaybettiğim her türlü değeri iade eden tek insan oldun. beni neden bütünleştirdin bu kadar, nereye yapmıştık bu hazırlığı, ne sen ne ben biliyormuşuz oysa.

    az kaldı. 24 saatten az kaldı tekrar kavuşmamıza ," çekmecenin " açılıp "jb" nin ordan çıkmasına.
    ve sımsıkı sana sarılıp hızlı kararlar almama.
    bu dünya umurumda değil artık. her şeyi karmaşık yapan, her şeye boktan anlamlar yükleyip onu bu kadar yaşanmaz kılan bizleriz.

    her şey çok basit. git sarıl sevdiğine... ölüm var allahın cezası hayat! ölüm var.

    sorumluluklarınızı aksatmayın!
    ama sevginizi de sevdiğinizi de aksatmayın. psikiyatrım derdi ki karşılıklı sevgi varsa yaşamalı insanlar, gidin sevdiğiniz insana, küçük anlar bozmaz hayatınızı; ben psikiyatr değilim ama şunu demek istiyorum ben de, seviyorsanız dibine kadar yaşayın, kimsenin zarar görmemesi de sizin elinizdedir, ödünüz bokunuza karışmasın, korkmayın!
    7 ...
  45. 2076.
  46. uzun diye okumamazlık etme bu sefer, okuduğun tek uzun entry bu olsun bırak.
    bu başlığa yazmayacağım dedim dedim ama dayanamadım, ben bu yazıyı sana yazdım
    gerçek sana yazdım ama, insanlara gösterdiğine değil
    neredeyse 2 buçuk yıldır birbirimizin hayatındayız, ama 2 buçuk yılda bilebileceğimden çok daha fazla biliyorum seni. bakışını, gülüşünü, sinirlenmeni..
    belki de bu yüzden anlam veremiyorum yaptıklarına. sen bu değilsin diye düşünüyorum, gerçek serkan değil insanlara gösterdiklerin
    bu adam değildi benim aşık olduğum, bu adam değildi bana tanıttığın. bu kadar acıyı haketmedim ki, etrafındaki diğer kızlar gibi sevdim seni sadece, çok sevdim hepsi buydu. benden sonra çıktıkların da sevdi seni biliyorum. sen de hepimize sevdiğini söyledin. ertesi gün sevmedin. sevmediğin gün sevdin sandın gelip yine sevdiğini söyledin. gel-git yaşattın durmadan. ne gerek vardı, bu kadar mı zordu ne istediğini bilmen. bir defa olsun düşünmedin belki ne istediğini gerçekten. beni istedin, aradın geldim. onu istedin,aradın çıktınız. bir defa olsun şaşmadı bu döngü çünkü hep aynı lafın arkasına sığındın ''ne istediğimi ben de bilmiyorum. hayatım çok karışık..'' hep bu laflar oldu aldığım cevap.
    halbu ki kimse yokken etrafta, aklında sen yine sen oluyorsun işte
    kollarındayken çok huzurlu olduğunu söylüyorsun, sevgili olmak istiyorum diyosun
    ama 2 gün sonra ben aynı senden tam tersi şeyler duyuyorum
    yorulmadın mı gecelik mutluluktan? kural yok dedim sadece seni istedim ama bu kadar çok şey istersen gerçek olmuyormuş bunu unuttum.
    bana karşı hep dürüsttün bunun için teşekkür ederim
    sana karşı dürüst davranmadığım anlar da oldu bunun için de özür dilerim.
    ama artık ben yokum, tamamen yokum hayatında.
    umarım artık kendin gibi davranırsın ve daha fazla insanı üzmezsin..
    6 ...
© 2025 uludağ sözlük