hayat bu ya savuruyor yine bir yerlere. her gecen gun beni daha da itiyorsun kendinden oteye ben sana geldikce... butun asagilanmalari, butun yok saymalari goze alarak anlatmistim herseyimi sana... son kez demistim... son kez ve sonsuza kadar seni istemistim. sendeki beni sormustum sana, buyuklugunu anlatmistin. nereye gidersen git yanimdayin demmistin.. ama yoksun.. ne bir nefes kadar otemde ne bir dus kadar sicagimdasin artik.. gittin yine.. yolun acik olsun..
eylülün ilk haftası hatırlatacaktın da, aşı olacaktım güya...
grip aşısı, söylemiştim ya. çok zor geçiyor aşı olmayınca koca kış. hele bir de aşı olmadan hastalanırsam, yandım gitti. yaza kadar iyileşemiyorum. iyileşmeden de aşı yapmıyorlar. her neyse...
unutmuştur belki, ben de unuttum zaten. benim de unuttuğum bir sürü şey vardı hem. doğum gününü bile unutmuştum be, gerçi hiç 'doğum günün ne zaman' muhabbeti olmadı ya herkes gibi, ondan belki de. herkesinki gibi değildi bizimkisi, belki de o yüzden normaldi aslında...
galiba hiçbir şey ifade etmiyorum artık senin için. ne acı... oysa o kadar çok isterdim ki; 'senin için bir şey ifade etmiyorum, tıpkı senin, benim için bir şey ifade etmediğin gibi' demeyi. kendimi kandıramam, seni kandırabilsem bile. sen kendini kandırmaya programlanmış ruhsuzu oynasan da... kendimi kandıramam, o yüzden seni kandırmama da gerek yok. hâla çok şey ifade ediyorsun, aşk'ı en azından...
'yine de güzeldi' demeyi öyle çok istiyorum ki, aylar sonra. demem için bir neden olmasa da, diyorum. kendimi kandırıyorum ben de. sana benziyorum giderek. gittiğinden beri en çok sana benziyorum...
istanbul hiç bu kadar çok şey anlatmamıştı bana. zaten beşiktaşımdan başka bir bok anlattığı da yoktu, seni tanıyana kadar. senden sonra beşitaş'ın bile bir değeri kalmadı istanbul için. niyetlendim bir ara bu şehirde yaşamaya. zaten aylardır süre gelen kafa karışıklığında, ne yapacağımı bilmeden dolaşıp duruyordum il il. olur mu dedim, denedim. olmadı, olmuyor, olmayacak gibi...
her bir kaldırımında kendimle karşılaşıyorum. kendimle karşılaşmaya cesaretim olmadığından değil, üzüntüden benimkisi... her bir sokağında hayallerim öylece duruyor, umutlarım asılı kalmış. içimdeki çocuğa tecavüz edilmeden önceki hali orada. kaldıramam bu kadarını. kendimle karşılaşamam, karşılaşmamam lazım. zaten vapurda da yasaklamışlar sigarayı. neyime lazım, kadıköy'den beşiktaşa giderken sigara içilemeyen vapur?
salak uğraş demiştim ya, hani istiklal de son vermiştim... hani sana da söylemiştim. aslında o kadar da salak bir uğraş değilmiş. keşke tamamlasaydım. belki toplayabilirdim her bir parçamı o zaman. yarım kaldım gördün mü? kendimi sende kaybettim, hiç gördün mü?
susacaksın ya, güçlü olacaksın ya... ol bakalım. güçlü bilsinler yine seni. ben de kendimi kandırayım bu kez; 'güçlüydü' diyeyim.
hiç olmamamız gereken yerde, hiç olmamamız gereken insanlarla, aslında hiç yapmamız gereken şeyleri yaparken, aklımıza düşüverir bir an, bir şeyler. gerçeği görür, görmezden geliriz. güçlü olmak adına.
Hayata bakabildiğin kadar uzaktan bakmak değil ben deki ve olmayacak bir lutfu bekleyerek yaşamak
Çare olurdum elbet ve fakat geldim sen yoktun.
Şimdi yoksun varsın esasen ama varlığını bile sürdüremiyorsun.
Olmadığım bir gezegen de varlığımı varmış gibi yaşamak niye?
sarulacağın her yer madem ki inkar ettiğin varlığım. neden yaprak kımıldamıyor?
Baktığın yerde bir selam vaktinde durmak mı? kavuşmak..
içinde saklı kalmalıydı o ümidin. söylediğin gibi. ve fakat ona bile yenildin ve konuştun susman gerekirken anlattın ona. şairin dediği gibi artık o yazanında avradını, çizenin de.
adınla başlamış olan iki satırlık yazgıyı silmek defalarca işte beyazlık bu! temizlemek ne varsa.
beyazı yaza, çize kirletmek mi? sevgli olmak?
Olmazların varlığını görüpte saklının, karşılığını aramamak ve hatta ötede tutmak mı seni, uğruna adanmış bir yaşamın gözlerinde anlamlı kılmak?
Hayalini dahi kuramadığın o muazzam olguların varlığını sorgulayıp harcadığın şu vakittin, ömründen giden zaman olduğunu görmüyor musun? görebildiğin ne? yalnızlığın esaretine boyun bükmüşlük mü? Bu caddelerde yıllarca aynı anda varlığımızı bile birbirimizden öte tutmuşken bu mesafenin ötesine geçip can mı yapmak tek niyet?
beni sevmek kendini yitirircesine, bensizliği bana kavuşmak adına yudum yudum içmek değil!
Aşka inanmak ve Tanrı'ya şükretmek bütün bunlar madem ki doğru! o halde aşk dilenmeden beklemek ve susmak gerekirdi. Tutamadın kendini. yenildin.
bekledeğin yok! umduğun yok! cennet diye adlandırdığın o muazzam büyülü bahçe yok! bu gezegen de olmasının mümkünatı yok!
"Sana aşık olmak,adam gibi aşkların yalansız ve zamansız sevdaların hala var olduğunu sevgi simsarlarına kanıtlamak.Her şeye rağmen,sevdanın nefesini kesen,yüreğimin hareketlerini gözlerinin karanlık dehlizlerinde kilitleyen yalnızlığa inat seni sonsuza değin sevmek. Gece gündüz bilmeden senin dünyanda senin saatlerinin işlediği zamanın sen olmadığında durup beklediği bir alemde, sen sevene kadar,aşka ihtiyaç duyana kadar sana sevgili olmak... "
hayatıma senden önce olduğu gibi devam etmek istiyorum günlerdir. garip ama senden önceki hayatımın üzerinden çok uzun zaman geçmiş gibi geliyor şu an. dört günde daha doğru düzgün tanımadığın birisi hayatını ne kadar değiştirebilir ki dediğini duyar gibiyim...
geceleri senin beyaz atlı prensin olduğum masalları düşünerek uyuyorum. hem hepsine de mutlu sonlar yazıyorum zaten masal dediğin mutlu sonla bitmez mi...(kibritçi kız hariç)* açık söylemek gerekirse canım hala ilk baştaki kadar acıyor. eğer karşımda olsan buna da zamanla geçecek derdin kesin ama bilmiyorum kafam allak bullak şu an ve emin olduğum tek bi' şey var o da ileride keşkeli cümleler kurmak istemediğim.
ne yapmam gerektiğini gerçekten bilmiyorum. senden bu kadar kolay mı vazgeçmeliyim yoksa her şeyi göze alıp sana kavuşmalı mıyım?
ben senin masallarında ki beyaz atlı prensin olabilme ihtimalini sevdim...
olmaz
içimde kocaman bir boşluk.
dolduramıyorum.
bugün sokağından geçtim,
ihtimallerdeyim hala
sen artık benden bu kadar nefret ederken
ben sana bu kadar öfkeliyken
en başa, en geriye sarsak nasıl olurdu dedim?
Nasıl olurdu?
hiçbir şey değişmezdi.
sen beni gene sevmezdin
ama ben seni yine severdim.
ben her şeye hazırdım seninle,
şimdi ise hiçbir şeye hazır değilim.
asılı kalmak istiyorum zamanda
ne dün olsun ne de yarın kalsın.
zaman, ilk elimi tuttuğunda, ilk elini tuttuğumda
zaman, ilk beni öptüğünde, ilk seni öptüğümde
zaman, ilk birbirimizin kollarında uyuduğumuzda
dursun.
uzun upuzun zamanlar sonra kalbimin yeniden çarptığı "o an"lardan birinde
kalalım.
ben böylesine üzülmeyeyim, öfkelenmeyeyim, içim boşlukla dolmasın
sen de benden nefret etme.
haklı ya da haksız olmasın.
ben aklıma hükmedebileyim
sen de bir kerecik olsun beni merak et.
sonra serbest bırakayım seni
sen de beni.
sonra her şey yoluna girsin
artık yoluna girsin.**
evden çıkıyorum,sabah demeye bin şahit saatte otobüse biniyorum. karşımda hep bir parçası sana benzer insanlar. aklımda dikkat ettiklerin. okula geliyorum, kahvemi alıp bir köşeye çekiliyorum. ve çekildiğim her köşede binlerce insanın içinde senin gülüşünden, senin saçlarından ve senin bakışlarından çalmış bir adet insan gelip oturuyor karşıma. eve dönüyorum, fotoğrafların aklıma geliyor, çizmeye çalışıyorum yüzünün bir bölümünü, beğenemiyorum bir türlü.
sen dışındaki sana ait, senden çalınan ne varsa garip bir değer vermeye başladım. sana benzeyen birinin sevdiği bir şarkıda bile seni arayabilecek kadar. senin konun, seni tanıyan insanlar, senin resimlerin, değişimlerin, gitmelerin ve kalmaların. böyle bugünlerde, reddedicek olsam da her seferinde.
ama bir gün tüm bu reddedişleri yenip gelicem, yine de.
ne zaman ki bu başlığı görsem yazmayacam lan buraya, benimki bitmiyecek işte diye kendi kendime söylenirdim. 7 aylık birliktelikten sonra aradan 3 ay geçti. sen hala rüyalarıma gelirken, seni yaptıklarına rağmen tam olarak içimden atamasam da sen 3 ayda beni aldattığın kişi ile beraber üçüncü beraberliğini yaşıyorsun... sadece yazık diyorum ve kendime sövüyorum... bu kadar derinden sevdiğim için " oğlum harbi malsın lan" diyorum. seni tüm saflığımla sevdiğim için, bana başkasıyla beraber olduğunu söylediğinde kalbimin sıkıştığı, kendimi ölecek gibi hissettiğimde bile hala seni düşünüp eğer şimdi bana bişey olursa aileme senin yüzünden olduğunu söyleme dediğim için , sonra durup uzun bir süre seni alkışladığım için kendime kızıyorum. o an içimdeki tüm hüzünü yüzüne vuramadığım için, avazım çıktığı kadar bağırıp sana lanetler yağdırmadığım için, senin kadar hain olamadığım için kızıyorum.
aradan 3 ay geçti ve ihanetini yanıma alarak yavaş yavaş çıkartıyorum seni... kendime yeni yeni geliyorum, dengesizleştiğim halimden kurtuluyorum. ama hala gidişine bir anlam veremiyorum. ne zaman ki el ele dolaşan bir çift görsem neden diye kendi kendime soruyorum. neden? cevabı seninle ciddi düşündüğüm, seninle oynamadığım, değerli insan kategorisine koyduğum, sana karşı her zaman iyi olduğum yani insan olduğum için mi diye soruyorum. artık başka birisine nasıl güvenirim bilemiyorum...
şimdi düşünüyorum da senin için nelerden vazgeçmeyi göze almışım... iyiki çok geç olmadan, bir hataya kurban gitmeden, dönülmesi zor bir noktaya getirmeden kendimi çıktın hayatımdan. saf sevgimi saldığın zehir ile daha fazla kirletmeden çektin gittin sana yakışır bir adilikle.umarım hak ettiğini bulursun...
saçlarını düşünüyorum, kalbinden geçenleri tahmin etmeye çalışırken yakalıyorum kendimi defalarca. ardından tekrar telefonuma doğru bakıyorum. o sanal zarf resmini görebilmek umudu ile.
işte gökyüzü kapkara ve ben seni düşünüyorum.
omuzlarını düşünüyorum. başından geçenleri tahmin etmeye çalışırken yakalıyorum kendimi defalarca. ardından tekrar telefonuma bakıyorum aramışsındır da, duymamak gibi bir aptallık yapmışımdır belki diye.
işte gökyüzü karanlığa üzüldü sonunda ve ağlıyor. ben yine seni düşünüyorum.
iyi mi yapıyorum bilmiyorum.
umut beslememeliyim sana karşı. sen, üzmek istemiyorsun beni, biliyorum. uzaklaşıyorum.
olmuyor.
işte gökyüzü karanlığından bıkkın aydınlanıyor yeni güne. ben tekrar tekrar seni düşünüyorum.
senin olduğun yerde güneş çoktan doğmuş oluyor.
bana doğru gelen ışık güzelliğini yüzüme vurmak için sabırsız yine.
oysa ben istemiyorum.
işte o parlak yıldız selamlıyor beni. ben çıkartamıyorum bu gece de aklımdan seni.
kapatıyorum bilgisayarımı. bir sigara daha yakıyorum.
sen sıcaksan ben daha sıcağım diyorum o ışığa doğru.
o da bana "ben daha güzelim" diyor.
haklı.
uzaksın bana, belki denizler yok aramızda ama uzaksın işte.
sinir harbi. pek çok şey söylemek istemek ama kırmamak için susmak. sonra da sustuğu için kendine kızmak. iki ucu boklu değnek. rastgele bir şarkı açmak ve şarkının bana dönek demiş itin birisi çıkması, şarkının anlamını da unutup isme takılmak. daha da sinirlenip saç baş yolmak ama sonra her şeyin bir çözümü vardır cümlesinin akla gelmesi.
nerde vardır herşeyin bir çözümü ?
elbet her düğüm çözülür, bazısı çözerek, bazısı keserek ama.
denemekten zarar gelmez mantığıyla başlanmış bir beraberliğin yarın 7. ayına giriyoruz. ayrılığı da yaşadık, sancılarda çektik kuşkusuz. gitti sandığım ellerini yeniden tutmak, öpüşlerinin ıslaklığını dudaklarımda hissetmek, kulağına tatlı sözler fısıldamak, teninin sıcaklığını her dokunuşumda, her dokunuşunda hissetmek, gözlerine bakmak, bazen öfke duymak, yeri geldiğinde nefret etmek ama tutkuyla bağlanmak, senin olmak, sen olmak, ben olmak, biz olmak ne mükemmel bir duygu tarif etmem imkansız.
her yeni güne seninle başlamak, en olmadık zamanlarda seni düşünmek, üşüdüğümü hissettiğimde hayaline sarılmak hayatımın en güzel ayrıntıları haline geldi.
7. ay hatırası küçük bir nazar boncuğu. sakındığım, kıskandığım geçmiş güzel anların, günlerin, -garantisini veremediğimiz, zamanı gelince göreceğimiz- gelecek daha da güzel zamanların anısına.
unutma kuzum ister seninle olayım ister çok uzağında nefes aldığım sürece hep içimdesin, bendesin.
allah'a şükür etme nedenim, kuzum, şimdi tek bir dileğim var. allah bizi esirgesin.
en güzel uykularda gözlerimden akar ölümün soğuk yaşları.her damlada seni öldürür tekrar diriltirim.en güzel hayalleri kurarım ağlamadığım, mutlu olduğun!hep uyurum yokken sen yanımda ve saçmalarım yanımda olmadığın her anda!
dengeziliğin dibine vurmuş aşklarda bi üzülür bi sevinirim ölüyorum diye.kurtulmak acıdan yada vazgeçmek bu sevdadan.zor, çok zor!vazgeçilmez acı, vazgeçilmez sensizlik.zor, sana yazı yazmak zor! aşka yazmak çok zor! varlığından bihaber seni sevmek çok acı!
aşk..
ve aşk umutsuz! aşk çok inatçı!
bu yazıyı sana yazdım!
defterler dolusu mektuplar sonsuz aşka, sayfalar dolusu yalvarış.bi inat uğruna aşk!
ve var olmayana canveriş, haykırış. ölü bir beden aşka hediye.ve neşe dolsun içi diye, çürümüş umutlar! düşüncenin her zerresinde aynı hayal! ve hep aynı mavi gözler.aynı bakış içinde, aynı yüzler! ve değişmeyen hisler.acı veren öpüşler ve acı veren gülüşler!
ne olur özgür bırak acıları!
hep aynı renkler, mavi düşünceler içinde mor-siyah geceler.ve gecelerde aynı düşler, aynı hayaller.mor-siyah gecede mavilikler içinde.ve boğulmak aşkın içinde.sevmek birini ölümüne,delicesine.nedenini bilmeden,sorgulamadan, hiçbi şey söylemeden..bir şey bilmeden.ve mor gecede olabilmek iki siyah gölge, iki siyah beden.
mor...
siyah...
uyumak, unutmak için! ve unutmak her güzelliğe rağmen, en güzel.yanlış aşklar, yanlış gölgeler mor gecede.yanlış sevmeler, tamamen hata!dengesiz ve itiraf edilmiş platonik aşklarda.aynı ten! aynı renk rüyalarda, mavi! ve denizi görmek uzanan sozsuza.aynı mavi ve aynı gözyaşları.her damla öldürür ve tekrar diriltir insanı.ve inceden esen yel mor gecede, iki siyah gölge düşüncede, en güzel, en masum uykular içinde...
gelecegi cok fazla düsünmek yerine keske bugünleri cöpe atmasaydın, olasılıklarla degilde keske en gerceklerle ilgilenebilseydin. keske bu kadar cok sevipte sevmekten bu kadar korkmasaydın. keske bunları buraya yazmıyor olsaydım..
içinde küçücük kaldığım büyük bir anlamı var hayatının biliyorum ve herkes başka bir şey istiyor senden... Herkes için bir cevap bulmak zor, taşımak zor bazen soruların-sorunların ağırlığını... Bir bilet diyor insan içinden bazen sadece gidişi olan... Bırakmak, kaçmak ya da her neyse adı... Çıkıp vucuduna uzaktan bakmak istiyor ve işler yoluna girene kadar asla içine girmemek... Seni anlıyorum, anladım hep... Çünkü sadece dinlemedim, hissettim ben, kısa kısa anlar için sen olmayı denedim, yoksa bu kadar kolay kabullenemezdim seni yanımda istediğim tüm anlarda, yatağımın içine girip kadın-erkek ya da her ikisine dair kitaplar okumayı...
Zor... Büyümek değişmek ve her aynaya baktıgında farkettiğin yeni yeni seyleri göze alarak bir sonraki gune başlamak zor... Ben hala kartondan bebeklere kağittan elbiseler yapmak isterken, başkalarının artık senden gerçeğini istediklerini bilmek, spor ayakkabılarla korkuluklardan kayarken, topuklularla yırtmaca dikkat ederek 4 kat inmek zor... Sarıldıgım tek erkek babamken şimdi birinden çıkıp arada bir onun sarıldıgı gibi sarılmasını istemek zor... iste bu yuzden yazıorum ben, yazdıklarımla yüzleşip duruma alışıyorum...
Sana gelince... Neden bu kadar imkansızlığa rağmen içimde hala aptalca umutlar tasıdığıma, kocaman istanbul'da bir sürü insan arasında yürürken neden bir yerlerden çıkışını beklediğime gelince... Susup kalmıorum... Biliorum sebeplerini... Hergun onlarca aldıgım karardan birisin sen... Sen benim her sabah bugun artık bir şeyleri yoluna sokmak zorundayım deyip, sonra bi bardak kahve ve sigarayla bunlardan vazgeçişimsin, kendimi ödüllendirdiğim zamanların en guselisin... Bugun de içimde kalsın, bunu yarın sabah düşünürüm...
Ölümün insana çok tatlı geldiği anlar olur
Yeni bir hayata geçiş yapmak isteriz.
Tanrının bizi kollayacağına inanırız da ölümü seçeriz.
insanlar üzer, insanlar kırar bizi ve bunu kendimize yediremeyiz.
Bilinçaltımız adeta tecavüze uğramıştır bizi üzen insanlar tarafından.
Ve kelimelerle dökeriz içimizi.
Birer gözyaşı olur hislerimiz.
--
aşktan korkuyorum, aşık olmaktan korkuyorum.
nasıl bir şeydir başka birisinin dudaklarını öpmek.
nasıl bir duygudur allahım onunla ele ele gezip şarkılar söyleyebilmek.
güller kırmızı, menekşeler mor.
ve ben gene on yaşındaki o masum çocuğum.
ve ben gene küçük mutluluklar peşindeyim.
tanrım oradan bizim bu hikayelerimize ve yazdıklarımıza bakınca gülüyor musun kullarına?
aynı ona onu sevdiğimi söylediğimde bana güldüğü gibi alaycı mı gülüyorsun yoksa küçük bir tebessüm mü tanrım?
nasıl bir şeydir başka birisinin dudaklarını öpmek.
sen hiç öpüştün mü allahım?
yoksa yapmaz mısın sen öyle şeyler?
yarattığın kadınların, yaratırken düşündüğünden farklı cisimler haline geldiğini düşündün mü hiç?
onlar beni ağlatıyor, yazıyor musun günahlarına?
hiçbir yerde , hiçbir zaman, hiçbir anda yanımda olmayan sen,hep uzağımda gülümserken ağlayan karelerime, kahraman olmaya çabalarken kendi dilinde, harcadığın zamanı farketmedin asla...oysa en çok güldüğüm zamanlarda olmanı istedim yanımda, çünkü yalnzıca senin yanında gülebilirim gerçekten değil mi?mutsuz olamayacağım sanırdım fi tarihinde,oyunlarına ayak uyduruşum bu yüzdendi belki...belki çok şey getirdin zihnime,ya yüreğimden götürdüklerin...yoldan geçenher adamın yüzünde aradım seni, uzunlarını yakmış arabaların içinde,karşı pencerede,üst katta...uzanabileceğim ama asla dokunamayacağım herhangi bir yerde...karşıma çıkan hiç kimseye aldırmadım,sadece seni anlattım ama anlayamadım...seni anlatırken anlarım belki diyeydi bütün çabalarım...seviyor da söyleyemiyor demedim hiç,sevmiyor dedim direk ve bunu kabullenerek seni sevmeye devam edişimdi beni en çok kendime soğutan,küçük şeylere sevinmeyi,basit şeylere gülmeyi, bir kedinin kucağımdaki mırıltısını hayra yormayı kısaca basit yaşamayı öğrendim,başkalarının yanında ağlarken utanmadım hiç...gülümsemeyi de ihmal etmedim,gecelerin değil gecenden öteye gidemedim,ben hiç dolunay olmadım örneğin...benim için sıradan değilsin en azından bu gece sesini duymayı beklerdim...hayal kırıklarım yok artık,hayal kurmuyorum çünkü...olmayan birşey kırılabilir mi? bu gece yanımda olmanı herşeyden çok isterdim,tüm sadeliğinle,hediyesiz,pastasız,mumsuz,sadece kollarının arasında bir dakika koklayabilmek seni,iyi ki doğmuşum diyebilmek için...annem sancı çekmezdi bu saatlerde o zaman,havai fişekler patlardı gözlerinde doktorların...ben sana hamile kalırdım ama acılar doğurmazdım bu kez...iyi birşeyler olurdu işte...biraz inanırdım mutluluğa...evet aşk aptalların acizliğidir,aptal olduğunu kabul edenlerin ise yüceliği...seni sevmeye devam edeceğim,bu günlerimi,aylarımı,yıllarımı en önemlisi anlarımı alsa da,beni sevmediğini bilerek seni sevmeye devam edeceğim.bugünü unutmayacağım yalnız,hepsini unutsam da bir tek bunu unutmayacağım ve bu gün için yalnızca bugün için affetmeyeceğim seni, çünkü ben doğacağım bu sabah diğer sabahlardan farklı bir sabah olmayacak,çünkü gözlerimi yine karanlığa,yokluğa,yalnızlığa,doğmak istemediğim bir dünyaya açacağım,sıradan bir gün geçireceğim, özel olduğumu hissetmeyeceğim, gözlerini göremeyeyeğim örneğin...ben hiç kuğu olamayacağını bilen çirkin ördeğin...hiç kimsenin olmayacak ama senin de olamayacak ben...hiçbir zaman sıcak ülkelerine göç edemeyeceğim,bir gün herşey gibi ben de biteceğim...ne yazık ki yine üç noktalara ve senin için anlamı olmayan yazılara kendimi hapsedeceğim,yerden yere vuracağım aşkı,ulaşamadığım ciğere mundar diyeceğim...sonra seni birden bütün kalbimle isteyeceğim,bunu sana söyleyeceğim ve -gitmem gerek- diyeceksin.ben yine de seni sevmeye devam edeceğim...diyorum ya bugünü hiç unutmayacağım,şu yazıyı yokluğuna yazdığımı da,bugün doğduğumu unutacağım ama bunu unutmayacağım...bir gün ben de olmayacağım...-nasılsın- diyeceksin.-iyidir,ne olsun aynı- diyeceğim.iyidir ne olsun aynı!
sadece günler geçmeye devam edecek.
insanların acı çekmesini bekleyemem benim için.
her şey yaşandı ve bitti cümleleriyle dolacak cümlelerim,
sohbetlerim. günlerim...
günlerimin tek eksik yanı sen olacaksın.
bu bana koymayacak mı peki.
derbeder olacağım.
ama alışacağım sensiz olmaya.
hiç bir zaman ''sensiz olmaz'' demedim.
demiyeceğim de.
ama ben günden güne öleceğim.
belki seni unutacağım zamanla.
belki de sürekli beynimi kemirecek hayalin.
ama bu benim sorunum güzelim.
yeni sevgililerim olacak.
tekrar aşık olacağım.
sürekli içimde bir yeri kemirsen de sen
ben tekrar aşık olacağım.
güzel kızlarla birlikte olacağım.
seveceğim.
sevileceğim.
bir süre sonra ''sen'' tamamıyla çıkmış olacaksın hayatımdan.
belki bir artık olarak yaşayacağım
ama sadece kendime kalacağım emin ol.
ağlamayacağım.
ama bu gülmemi de gerektirmez.
kısacası yaşayacağım.
kafayı bozup sarhoş da olacağım.
sonra kusacağım.
ama hiç birinde sen olmayacaksın.
sen zaten olmadın.
sen bir dumansın.
ve son nefesimi çektim dün gece.
hoşçakal...
içimde bir deniz var ki sorma gitsin. boğuldum boğulacağım. yutacak beni bu dünya sonunda. çocukluk anılarım depreşiyor, korkuyorum. can simidimi, ağladığım omzumu, gözyaşımı öperek silen, sabah sıcacık bir gülümsemeyle uyandıran adamı çok özledim. varsa bir hatır, kaldıysa kıyıda köşede gel nolur. gel ve kurtar beni.