ben bu yazıyı sana yazdım

entry31010 galeri293
    595.
  1. işim varken, sırf kucağımda oturabilmek için söylediğin " aslan gelicek diye koykuyoyum ama anne" yalanını, en az senin kadar seviyorum küçük adam.
    59 ...
  2. 596.
  3. ben bu yazıyı sana yazdım seovi... her gece hayallerimi süslüyorsun. senin o 'ıyyy, iğrenç' butonuna basarken suratında beliren şeytani ifade içimi ürpertiyor seovi. seri eksi oy vermen ve ibne olman benim için hiç önemli değil. ibne senin tercihindi. ibne olmakta suçsuzsun. ibne nedir ki ibne? ibne adeta bir sirktir. içinde hoplayan atlayan filler, ateş çemberinin ortasından atlayan aslanlar vardır. ibne bir yaşamdır. ve ibne farklı olandır. her nefes alışımda senin bana verdiğin karmayı düşünüyorum. ey ibne, seninle yaşadıklarımın bedeli olan bu karmaya senin ismini verdim. fakat o da ilerde seri eksi oy veren piç olacağını söylüyor. babasının özelliklerini taşıyor...
    sırf ismin seovi olduğu için sevmedim seni. sen gözlerindeki ateşi sönmeyendin. seni bu yüzden sevdim. ama beni terkettin, gittin. şimdi bana bıraktığın, aşkımızın meyvesi bu karma her gün acıklı bir ifadeyle şu soruyu soruyor: "benim babam kim?" ben de ona "senin baban bir ibineydi yavrum." diyorum.
    8 ...
  4. 597.
  5. zaman ne kadar hızlı akıp geciyor bu sabah uyandım 8 koca yılı devirdik 9 dan bir gun aldık sahiden gidip uzerine papatya bıraktıgım mezar senin mi ustelik bu kadar gencken bu kadar hayata tutunmusken bu kadar yasam istegin varken??
    Canımı sıkan herhangibir, ot pusur ne olursa olsun bir seyi sana anlattıgımda nerde olursan ol kut diye yanımda bitmeni, her zaman kocaman bir duvar gibi yanımda arkamda durmanı sonuc ne olursa olsun hep yanındayım demeni ozledim..
    Gittin artık biliyorum kabullenmesem de cok uzaktasın imkanın yok gelemiyorsun diye dusunuyorum gozumu her kapattıgımda sana ait ne varsa, seni hatırlatan, sen kokan, sana benzeyen her seyi beynime kazımak istiyorum ama yapamıyorum belki de yapmak istemiyorum onu da bilmiyorum hos sen gittikten sonra ne istiyorum ne istemiyorum onu da bilmiyorum..
    En sevmedigin huyum artık en sevdigim huyum oldu koy ver gitsin diyorum hemen pes ediyorum, yenilgilerimle ince bir cizgi de duruyorum bakıyorum hayata tutunacak bir dal arıyorum ama hic bir sey net degil ortalık toz duman kendimi bile goremiyorum, biliyorum sen olsaydın buzlu bademim diyen sesinle bir an da hayatımda ki herseyi yesile, pembeye cevirdin, altından gecelim diye gokkusagının pesinden kostururdun, bir gulusunle koskoca bir boslugu doldururdun..
    Birileri tırnaklarıyla kalbimi lime lime ediyor acıyor yuregim, en azından bir sey dogru gitsin diye debeleniyorum ama debelendikce daha cok batıyorum kelebekler gibi 15 gunluk yasıyorum her seyi o da hep yarım, sen yoksun ya aldıgım nefes bile yarım , var sen dusun gerisini...
    Yaz boz tahtasına donen dunyamı anlatamıyorum kimselere hos anlatsam da kimse sen degil ki dinlesin kimse sen degil ki mutlaka cozum bulsun en azından beni anlasın anlamak icin cabalasın,tekrar hayatı sevmek icin cabalıyorum hep bir yerden tutunmaya calısıyorum ama agır geliyor cılız bir dal bile, bırakıyorum ya da dal beni bırakıyor onu da bilmiyorum.
    Cok sevdigimiz, birlikte buyudugumuz sehre gittim herkes orda,beni gorunce bakkal salih amca bile huzunlendi "her sey yarım kaldı be kızım" dedi "her seyi bırak ben yarım kaldım her seyim yarım" diyemedim, bazen doneyim diyorum sen yoksun ya beni baglayan bir sey yok oraya, alsancak da cimlerde sarap icip cig damlalarıyla uyanamadım, vapurla karsıya gecemedim bir simitte martılara alamadım cok uzgunum kalamadım...
    Sen gittiginden beri kendimi sadece kendi icime dokuyorum kimseler duymadan kimseler bilmeden...
    10 ...
  6. 598.
  7. bir neden bile dilemiyorum tanrıdan , bir sebebi olmasın yaşadıklarımın , bir nedeni olmasın sevgimin , bir neden dilenmiyorum...
    4 ...
  8. 599.
  9. ben bu yazıyı sana yazıyorum, mehmet bey!

    Bugünden sonra divanda, dergahta, bargahta, mecliste ve meydanda Türkçe konuşulmayacaktır.

    "bugün" dediğime bakma, ama çok yakın olduğunu biliyorum. "türkçe konuşacağız" diye "çok oturgaçlı götürgeç"lere bindiğimizi zannederken, şu an "örütbağ" üzerinden bu yazıyı insanlara iletirken, aklımdan o kadar çok şey geçiyor ki... hepsi de türkçe! o yüzden beni anlayamamalarından korkuyorum artık...

    şimdi bu "entry"yi girerken, bir taraftan da "mp3 download" ediyorum. uzun uzadıya yazmamak için sesli-sessiz harflerden vazgeçip "sna bi slm yolluorum" sana çok uzak kalmış bu diyarlardan.

    senin yolunda ilerleyen bir başkası da "ülkenizi, bağımsızlığınızı korumanız için, dilinizi de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmalısınız" demişti. ama artık onu en çok sevdiğini söyleyenler bile çoğu zaman bu sözünü hatırlamıyor, uygulamıyor. kaldı ki ben seni yüzyıllar öncesinden nasıl da hatırladım?

    belki benim çocuklarımın arkadaşları seni hiç bilemeyecekler! artık bu sömürgecilik oyunu o kadar ileriye gitti ki, kendi insanımız bile sesini çıkarmıyor. bugün, insan hakları gibi göstererek bölünmeye zemin hazırlayan kültür ayrılıkçılıkları bile ayyuka çıkarken, insanımız kendi dilini unutmaya ve unutturulmaya başlanıyor.

    benim ve senin, yani bizim atalarımızın yaptıklarını anlatan hikayeler, "öcü" adamlara veriliyor ve artık çocuklar kendi kimliklerini borçlu oldukları insanların hikayesini duymak bile istemeyecek. gücünü milletten aldığını söyleyen insanlar, milletin yaşadığı sokakların, minicik çocuklarını okuduğu okulların ismini değiştirmekte birbiriyle yarışıyor. attila sokağı, mevlana sokağı oldu; aziziye sokağı, nizam-ı cedit sokağı... mehmet akif ersoy sokağı ise hattat hamit aytaç sokağı oldu... milletin herşeyini borçlu olduğu insanın resmini duvardan indirmekle görevli olduklarını söylüyorlar bir de utanmadan... daha da vahimi, millet de sırf bir mühür ve parmaktan üç gün çıkmayan bir boya uğruna buna destek oluyor. laf anlatamıyorsun.

    daha neler var, neler, mehmet bey! belki bugün sen olsan, adın mehmet değil de, mehmeth olurdu... belki de "foreverrock" gibi birşey olurdu ismin, kimbilir! sen de "ne karizmatik ismim var bea!!" diye böbürlenip dururdun.

    seni dört kelimenle tanıyorum mehmet bey. ama birlikte yaşadığım insanları sayfalar dolusu okusam da tanıyamıyorum... hatta tanımak dahi istemiyorum.

    bugünden sonra divanda, dergahta, barda, kafede, kamusal alanda...
    5 ...
  10. 600.
  11. Felek... Kader... Yazgı...

    Hepsi aynı kapıya çıkar. Farkeden birşey yok. Hep alırlar. Ve hiç vermezler. Sadece alırlar. Sana verdiğini zannettiklerini sen dişinle tırnağınla kazanırsın aslında. Yani minnet etmene hiç gerek yoktur. O yüzden hiçbir zaman kafayı takmadım bunlara, kadere bak demedim, kaderin cilvesi diye düşünmedim.

    Ne olduysa oldu dedim. Kazandıklarımı, kaybettiklerimi, sildiklerimi kendi hesabıma yazdım. Acılarım, üzüntülerim hep benimdi. Ben onlarla beraber yalnızdım. Deli yüreğim en güzel sevmesini öğrendi hayatta. Belki başkasına göre kaderin cilvesi olabilirdi bu özellik ama bence benim yeteneğimdi. Sevmek. Sevdim mi hep hakkıyla sevdim. Çok sevdim. Sığdıramayacak kadar. Bedelini ödedimse kendim ödedim. Hiçbir zaman da şikayet etmedim aslında. Ne genişi, ne geçmişi, ne bugünü, ne de yarını... Hiç pişmanlık duymadım.

    Kah alkoliktim, kah şairdim, kah romantiktim. Ama duygularıma hiçbir zaman engel olmadım, olamadım. Çekinmedim. Çünkü böylece hayatıma anlam kattığımı düşündüm, acısıyla tatlısıyla. Kızmadım aslında hiç, kin gütmedim. Elimden geleni yapmaya çalıştım sadece sevdiğimi elimde tutabilmek için. Ne gerekirse.

    Kimi zaman güvenmedi, kimi zaman bye bye dedi. Eyvallah dedim hep, sadece kaybederim diye isyan ettim. Yoksa bir evin bir çocuğu, tek kişilik krallığımın imparatoru ben, kendi kendime de mutlu olabilirdim. Bir deli olarak. Bu delilikti. Çok deli adamdım. Çok deli sevdim. Ve hala da öyle seviyorum. Ve galiba bu hep böyle olacak. Yine cesurum ve çekinmiyorum. Çünkü ben güvenebiliyorum. Zaman zaman karşılığını alamasam da. Ama ihanet değil bu, sadece küçük gerçek boşlukları. Küçük eksiklikler. Yine de seviyorum. Ne kadar kandırılmayı sevmesem de vazgeçemiyorum.

    Şimdi o çok sevdiğim gene bana bye dedi. Bensiz bir hayat düşünür mü, ister mi bilemem ama ben onsuz bir hayatta ben bile olmak istemezdim. Çünkü işte o kattığım anlamlar burda tıkandılar ve boğazıma yapıştılar. Deliden deli oldum, tuhaf oldum. Bağıra bağıra şarkı söyler oldum, yollarını gözler oldum, peşinden gider oldum. Onsuz olamaz oldum. ince hastalığa tutuldum, tutuldukça tutuldum.

    Şimdi karşımda gene resmi adeta melek gibi. Kaçamıyorum, koşamıyorum. Ayaklarımda derman yok, içimde onsuzluk isteği yok. O bir tuhaf. Çok tuhaf.

    Kangren oldum kanıyorum, ne kadar anlar bilmiyorum.

    Ve ben sadece kendim olmaya devam ediyorum, sevmeye devam ediyorum onu. En umutsuz zamanlarda olsam da,kendi kanımda boğulsam da.

    Kokusu olmayınca bu zamanı durduran zalimle baş edemiyorum ama sadece ona şunu söylüyorum:

    Eğer gerçekten istediğin gitmekse, lütfen git kendi kendine.
    Ama benden git dememi bekleme.
    Mutluluğa elveda diyemem, kaçarsa kovalarım hep olduğu gibi.
    Her yarışta olduğu gibi, her rakibime meydan okuduğum gibi.
    Ama sakın bana kontağı kapat deme.

    Çünkü ben hiç vazgeçmedim, vazgeçmeyi kendime öğretemedim.
    Yenilmeyi öğrendi serseri yüreğim ama hiç diskalifiye edilmedim.
    Çünkü çok sevdim. Bir insan bir insanı ne kadar sevebilirse o kadar sevdim.

    Şimdi pit stopa giriyorum. Biraz dinlenmeliyim.

    Beni arayan bulur, biliyosun.
    8 ...
  12. 601.
  13. zamansız oldu tüm kavuşmalarımız tıpkı ayrılışlarımız gibi. bir sabah daha bitti amaçsız , anlaşılmayan. resmine baktım elimde sigaram bir kahve molası kadar sevdim yine seni.
    5 ...
  14. 602.
  15. büyük ihtimalle cem adrian'dan etkilenerek söylenmiştir.

    (bkz: ben bu şarkıyı sana yazdım)
    5 ...
  16. 603.
  17. tanım : sana yazılandır..

    '..
    Hani yalnız başına anlamlarını bilmeden dinleyip sevdiğimiz şarkılar var ya..
    işte biz de böyleyiz.. Tam da sesin kıvrılıp büküldüğü yerde ıslanıyor gözlerimiz.. Nedenini soruyorlar, bilemiyoruz..
    Kimseyi ikna edemiyoruz.. Radyolar, gazeteler, reklamlar, hatta diğer insanlar susmayı tercih ediyorlar..
    Sen ise bu suskunluğa kulak vermeyi öneriyorsun..
    Sessizliği dinlemeyi..

    Sabahları daha erken kalkıyor, geceleri belki gelirsin diye uykusuz kalıyordum.. Ama anladım, gelmeyeceksin..
    Belki artık o "belki.." kalmayacak..
    Belki yazmış, belki kalmış, belki özlemiş..

    Yalnız başıma gittiğim yolda yalnız devam ediyorum.. Bu kez anladım gelmeyeceğini.. Yenildiğimi düşünme ya da küstüğümü.. Ben seni iskambil kağıtlarında bulmadım ki şansıma küseyim..

    "Hey yabancı, yazılarını takip ediyorum, son derece güzel, kendimi orada buluyor, defalarca okuyorum..
    Hani son bi parçan vardı ya eksik kalan.. Hani yap-boz tamamlamak için..
    işte onu bulamadım, kim bilir hangi divan'ın altında. Ama aradım, emin ol.. Çok istedim..
    Unutmadan, ısmarladığın kiralık sözcükler için teşekkür etmek istedim.. "Teşekkürler.."

    "Dalgınmışım! Sözler birikmiş içimde, hepsini yarına bırakmışım. Yarına, eskimeye...
    Şimdi baksam, gözüme çarpar mı? Baksam gözüme çarpar mı aşkı gösteren işaretler?"
    ..'
    9 ...
  18. 604.
  19. biraz daha olsa keşke, biraz daha olsa varlığın yanımda , dolsa ruhuma , nefesini duysa tüm duyularım , hal , hatır, günah , seni sevmek kocaman bir günah aslında ...

    tanrını varlığını reddetmek , tanı soyutlaşmak , irkilmek varlığından , yalnızlığı dinletmek aşk adına ne varsa , aslında aşkı sormak kendine , hissetmek kocaman gözlerinde , hüclerime işleyen tüm teninle, seninle yaşamak , aptallık , kocaman aptallık gözlerin ...

    anlatmak mı kocaman yalan , seni kime anlatmak , seni sana anlatmak kocaman aptalık. darıldı yüreğim hiç olmayışına , darıldı yüreğim olmayacağına , olamayacağına , ferman dikti tüm bedenime sen anla yar olmayaşını sen anla olamayacağını ...

    dinletmek feryadı askıya almak , tüm kelimelere inat olmayanı anlatmaya çalışmak , sen dileme dinlesin varlığın olmayışını dinlesin tüm beden gidişini , sen anlama anlasın varlığın olmayacağını...

    sarkıntı varlık , tüm varlığına , kopyaladı varlığın varlığını , saatlere böldü seni , saniyelere sığdı tüm bedenin , hayallerime konu oldu ..

    bir erkek tüm haysiyetten yoksun... işte öyle bir şey...
    5 ...
  20. 605.
  21. işte beklediğim oldu. bir sevgilin varmış artık. bilmem ki o da benim kadar seni sever mi? ama bana göre benden başkası seni bir başkası kolay kolay sevemiyecek. ben vazgeçtim senden. vazgeçilmezim dediğim senden vazgeçtim. aslında vazgeçmek istemedim ama buna mahkumum. seni sevmeye devam ediyorum. yüreğim hala senin ismini telefon rehberinde gördüğünde bile heycanlanıyor. ne yazık ki sen artık benim olamayıcaksın biliyorum. işte bu yüzden senden vazgeçiyorum. benden vazgeçtiğin an bilki ben de senden vazgeçmiştim.
    sana da söylediğim gibi "dilerim yalan sevgilerde kaybolursun." bu benim sana tek bedduam. al hayrını gör artık. yalan aşkların için sana mutluluklar dilemiyeceğim. her ilişkin bir diğerinden daha yalan içine gömülmüş olsun. yalan olsun ki beni ne kadar üzdüğün kalbine iyice gömülsün.
    elveda...
    7 ...
  22. 606.
  23. hani derdin ya aynı şehirde olmak bile güzelmiş. sen gidince anladım çabuk gel derdin arkasından. bir süre sonra aynı ülkelerde bile olmayacağız ve senin ruhun duymayacak. ya da duyar mı dersin? hisseder misin acaba. o kadar çok istedin ki gitmemi belki de hep farkındasın olanın bitenin. umarım öyledir hala...
    5 ...
  24. 607.
  25. "you give me three cigarettes to smoke my tears away."
    6 ...
  26. 608.
  27. Çok zamandır görmedim yüzünü. Değil sesini duymak, gözlerinin ışıltısını bile hissedemedim. Sevmeyi, özellikle de seni sevdiğimi geç farketmenin ve bir şekilde bir şeyleri kaybetmiş olmanın hüznüyle yürüyorum seninle yürüdüğüm yollarda. O köşede seni görmek için bekliyorum yalnızlığımla beraber. Çünkü en son orada gördüm seni. Sen miydin, yoksa bir rüya mıydı bilemedim. Ardından gittim o hayalin. Beni görmedin, belki de görmek istemedin. Bir başkası vardı; bana kıskançlığın en katıksız zehrini solutan. Olmamalıydı yanında; senin saflığına kara bulutlarla yağmurlar yağmamalıydı. Ama oldu, değil mi? iki yıl öncede kalan kendimin elinde kalan tek şey olan sen, onun yanındaydın artık. Aklıma artık seninle birlikte o da girmiş oldu böylece. Kıskançlığımın ve içinde bulunduğum açmazın pençesinde yaşadım birbirine benzeyen yoğun bakım saatlerini. Gece gelince giden uykumu dağıtan rüzgar senin saçlarını da dağıtan rüzgarla aynıydı ve adını unutmuştum ben o rüzgarın. Gün ışığı pencereden girip bana kalan çürümüş melankolinin içinde hapsoluyor artık ve ben her gün aynı hayalle yaşıyorum. Seni görmek. Evet, sadece seni görmek. Gün gelecek onu da yapamayacağım çünkü. Adın kalacak aklımda, belki de gözlerimin önünden gitmeyen serabın. Aşk neydi ki? Bunu gören, eliyle tutan ve koklayan var mıydı? Adını kalbime yazarsam kanar mıydı kalbim? Aşkı böyle anlayabilir miydim ki? Bilmiyorum. Bildiğim tek şey, kalbime titreyerek eşlik eden dudaklarımda senin adının olduğu.
    5 ...
  28. 609.
  29. içinden geçenleri sıraya sokup cümle haline getirebilsen
    çok güzel şeyler olacak.
    ama şu anda beyninin içinde sadece uçuşuyorlar.
    bunlar senin düşüncelerinse eğer,
    içinde kalıp yok olmaktansa
    kesinlikle cümle haline gelip özgürleşmeyi tercih edeceklerdir!
    9 ...
  30. 610.
  31. Kadin tek basina oturuyordu. Dalmis gibi Bogazi izliyordu. Gozunden bir damla yas akti. Usulca etrafina bakti yalnizdi. Yapayalnizdi. Istedigi sohbetine eslik edecek tek bir insan nefesiydi ama yoktu.

    Cayindan bir yudum aldi. Bir sigara daha yakti. Sigarayi o kadar hiddetle icine cekiyordu ki sanki yalnizligini onunla doldurmak ister gibiydi.

    Bir an daldi kadin. Goruntuler bulaniklasmaya basladi birden. Sonra yine eski netligine kavustu. Hatta daha da netti sanki. Renkler gercek olamayacak kadar canli ve yumusakti. Bogazin suyu daha bir dingindi sanki. Neden sonra bir ses duydu ; Yine daldin ; dedi bir erkek sesi. Uzerine alinmadi ilk basta. Yine ayni ses ;Ben yanindayken beni unutmani sevmiyorum; dedi. Bu kez donup baktiginda yillar oncesinden tanidigi ve hic unutamadigi o gulusle karsilasti. Hala bu kadar guzel nasil gulebiliyordu? Gozlerinin kenarindaki olgunluk cizgileri hic degistirmemisti onu hatta daha da guzellestirmisti.Buyumussun; dedi kadin. Adam kahkaha atti bu sefer Tanrim nasilda guzeldi sesi. Kadin ruyada olmaliyim diye dusundu, irkildi birden. Adam ;usudun sen hadi gidelim istersen; dedi. Kadin hayir biraz daha kalmak istiyorum dedi. Dedi ama o kadar istemsiz farkinda olmadan demisti ki o bile sasirdi kendi sesini duydugunda. Demek ki gercekten yanindaydi. Ruya degildi. Ama nasil boyle bir sey olabilirdi? Anlam vermeye calisirken adam yine bu karmasik sessizligi bozdu; Bogazi izlemyei o kadar cok seviyorsun ki kiskaniyorum bazen, bana bakarken bu kadar derine dalmiyorsun; dedi. Bu kez kahkaha atan kadindi.Sen beni kiskanacak kadar sevmedin palavra atma; dedi.Hatta hic sevmedin; dedi ardindan daha kisik bir sesle. Yine gozleri dolmutu kadinin kalbi oyle kabarmiti ki nefes alamadigini hissetti.Yine niye geldin, yoktun onca yil gelmemeliydin alismaya baslamistim bana bunu neden yapiyorsun ?!; agliyordu kadin bunlari soylerken ama adamdan hicbir cevap gelmemisti. Tek bir kelimeydi duymak istedigi kadinin ama ses yoktu. Hiddetle kafasini adamin oturdugu yere dogru cevirdi kadin. Yoktu. Gitmisti. Yine hicbir seye cevap vermeden yapayalniz birakmisti.

    Kadin bunu bekler bir havada kafasini yine bogaza cevirdi derin bir nefes aldi. Butun vucudunda hissetti bogazi. Sigarasina uzandi. Bir tane daha yakti. Elleri o kadar guzel ve narindi ki hic yakismiyordu ellerine sigara tutmak. Derin bir nefes aldi. Bir nefes daha ve bir nefes daha. Cayina bakti sonra bitmisti. Kahvede calisan kucuk cocuk bir kosu kadinin yanina geldi.Abla cay getireyim mi? dedi. Kadin;getir ama demli olsun, az onceki guzel degildi dedi. Cocuk;tamam abla tavsan kani getirecegim simdi sana;dedi. Hizla uzaklasti. Goz acip kapayana kadar cayi gelmis ilk yudumunu icmisti bile. Evet bu seferki cayin demi daha iyi olmustu.

    Ozlemisti onu. Baska seyler dusunmeye calissa da ozlemisti. Sevmisti hem de cok. Oysa o hic sevmemisti. Ne aciydi Tanrim. Yanindaydi ama sevmiyordu onu. Evcilik oynar gibiydi. Sadece oyundaki rolunu yerine getiriyordu. Cok zaman da surmemisti zaten bu oyun. Birden esip gecen. Gectigi yeri darmadagin eden bir ruzgar gibiydi. Esip gecti. Yikip gecti. Gitti. Gelmedi bir daha. Bir gulusu kaldi yadigar kadina. Unutamadigi hala yuregini isitan gulusu. Sevemedi bird aha kadin. Guvenemedi. Kimse onun gibi gulmedi yuzune. Bakmadi yalan da olsa gozlerine onun gibi.

    Cayini yarim birakti. Aglamaktan kizaran gozlerini elleriyle sildi. Yine agladigi icin kizmisti kendine. Masaya fazlaca para birakti. Salini boynuna sardi, mevsim guzdu artik saogumustu hava. Saatine bakti ne kadar da gec olmustu gunes batmak uzereydi. Kalkti yerinden yavas adimlarla gozden kayboldu.
    11 ...
  32. 611.
  33. kabus gordum gecenin kor vakti uyandım aglayarak,tamam gecti ben burdayım diyerek sarılan seni aradım ama sen yoktun ya iste kabus o zaman basladı, agladım ardından hem de cok ne pınar kaldı gozum de, ne sabır ne de dayanma gucu.
    sen bir kere gittin sonsuza kadar ben ise gidecek gucu bile bulamadım..
    26 ...
  34. 612.
  35. eşsizliğimin sesi oldum
    Susarak özlüyorum ...
    sadece bir an önce dönmesini ...

    düşlerimin çok uzağındayım elim kolum bağlanmış ne yapmam gerektiğini bilmiyorum sadece gözlerim yaşlarla dolu oturmuş çaresizce karanlığımın içinde bekliyorum biri gelip alsın diye beni burdan belki ...
    kimsesizler gibiyim tanrım

    kırdım kapılarımı yaşamımım ...
    Ruyalarımın içinde kaybolma gecesi bu gece . Yine senle benim yıldızım gökyüzünde yine ay yine karanlık yine ben ... düşünüyorum bu gelgitlerin nedeni ne ... dusunurken bu kadar seni ... yanlış anlamandan korkuyorum bazen beni ... sonsuz düşüncelerimde izlerken seniii.....

    Susup acaba sadece dinlensem ve onlarımı dinlesem diyorum...
    Ya herkes sanıyorsan beni???
    sözlerimin içinde sahtelikler arıyorsan eğer kopmak için benden
    Yada bu kdar mı kırdım kalbini ...

    Denizsel düşlerim dalgasal yaşamım ... Susma ey güzel sadece söle beni düşünüp izlediğini ..
    .

    yooo yooo susuyorsun yine sadece ürkek gözlerinle izliyorsun beni ... bense uzakda olsanda biliyorum sevildiğimi...

    ve Yine Gecenin karanlığının içinde kanatlarımı açıp uçan ben ...

    Karanlığıma karışıyorum kalbimdeki..

    ağustos 2008-izmir
    7 ...
  36. 613.
  37. tam bir yıl önceydi..
    13 eylül 2007 perşembe.. saat 00.23 telefon kapandı, son sözün "seni seviyorum" du. kimse demedi bir daha. ben de demedim. her gün geliyorsun aklıma. her gün... aklıma gelmeyecegin bir gün olacak mı?
    16 ...
  38. 614.
  39. tükenmiş tüm sözler... bana, o sözleri yazdıran o büyük sevgi tükenmiş. sana yazacak tek kelimem kalmamış. yazık.
    7 ...
  40. 615.
  41. 616.
  42. ağlama duvarı olmuş ifade. belki blog'a yazılması gereken şeyleri içine tanım sokup sözlüğe yedirme çabası. ilk başta sallıyorsun bir tanım, gerisi artık subjektif mi dersin forum mu yaz babam yaz, tıpkı bu entry gibi, umrumda mı? yok, doluyum canım da buraya dökülmek istiyor, sen de yap bana ne.

    aşk meşk yüzünden etrafta ağlayıp zırlayan birçok bebe görüyorum, zamanında onlardan birisi de olmuştum ama sonra duygularımı aldırdım, artık ütopyacı takılıyorum, güldürürsün gülerler fazlası olmaz.

    bir düzen kurmuşsun, gücünün sınırları hakkında yorum dahi yapılamıyor. her şey senin istemenle oluyor, senin istemenle son buluyor. güç senin bir adın da.
    bu gücün itibar görmesini istemişsin, salmışsın adına insan denen şeyleri bir süre sonra oraya buraya. onlar hainlik etmiş atılmışlar cennetten yeryüzüne. ceza kuşaktan kuşağa geçmiş, herkes günahkâr bir nevi.

    yarış içine sokmuşsun sonra bunları. düzenli olarak sapıtmışlar, aralarından birilerini kendine elçi seçmişsin, yağdırmışsın emirlerini. ceza sistemi de kurmuşsun, ödül de. korkunç acılardan kimilerine göre huri kavramına kadar uzanan geniş bir yelpaze.
    gel gör ki farklı şartlar sunmuşsun yarışmacılara. kimi başlangıç çizgisinden birkaç adım önde, kimi çizgide, kimi de çoook gerilerde. ardından verilmiş işaret, başlamışlar koşmaya.
    herkes bir değil ki. kişilik olarak sınanması gereken bir yarış -ki adına hayat denmiş- kimisine sefalet vermişsin, kimisine engeller, kimisine trump gibi bir soyad vermişsin, kimisine sabancı. neden diye tartışırken ademoğulları karar kılmışlar "sabretmek için, ödülünü alacaksın" diye.

    sen kimseye sormadın "bu yarışmaya katılmak istiyor musun" diye...
    sen kimseye sormadın "seni cehennemin dibinden başlatacağım yarışmaya, ona göre" diye
    kimse sana söz dahi vermedi inanmak için, bize dediler bilmem kaç asır önce böyle olmuş sen de uyacaksın yoksa kazığa oturursun senin gibiler için yaratılan ateşler yurdunda. inandık, manevi tatmin için.

    düzenli aralıklarla üstüne bastığım parke gibi hissediyorum, soğuk, önemsiz, değersiz...yok çaresi. sen mi huzursun? sen mi sevgilisin? diktatör ne o zaman? tanımını yap bana.

    parke, yarattığın şeyle gurur duy şimdi. nefret etmeye tırsan bir parke. yok gerisi, ölüm hiç bu kadar sevimli gelmemişti kulağa.
    13 ...
  43. 617.
  44. /*bizim kalbimizin çarpmaya hakkı yok bilader
    her zaman her yerde sabit duygular var bizim için
    ne yapsak beğendiremeyiz zaten kimseye
    bizim içimnizdeki fırtınalardan kime ne
    ancak kendi içimizi kemirir isyanlarımız
    sabretmek belki işe yarar ama o da küçük bir umut
    didin sen yine kendi çapında
    belki bir gün hayallerinin binde birine ulaşırda
    mutluluğun kıyısından tutarsın
    sonra gelir bize anlatırsın
    dinleriz
    bizde mutlu oluruz be bilader*/

    yeni mezun işsiz bir coder ın ide de kod yazarken umudunu yitirmesini engellemek için program kodlarının altına açıklama satırı olarak girdiği satırlardır. aynen copy-paste.
    7 ...
  45. 618.
  46. halâ okuyorsun değil mi ne yazdım diye? artık, o çalı saçlı yazsın, benim gibi yazabilirse. bana bir zamanlar o sözleri yazdıracak kadar büyük sevgiye sahipse. hodri meydan ! yazsın ! oku bakayım... oku bakayım... oku bakayım... yalnız, kızlar! hadi erkekler! cümbür cemaat! bütün mahalle! defoool!
    7 ...
  47. 619.
  48. - bu yazıyı sana yazdım..
    - hangi yazıyı, okunmuyor birşey..
    - ısıt biraz ısıt.. limon suyu ile yazdım..
    5 ...
© 2025 uludağ sözlük