bugün

haberin yok, seni terk ediyorum; daha şimdiden senden daha beter ölüyorum...
"sen" olmadığı için bende "bu" yazıyı yazamıyorum.
minik tavşan, cici tavşan.*
birşeye sahip olamayacağını bilmek gariptir. insanı çaresiz kılar. çok çaresizim.
hayatta o kadar büyük bir ilahi adalet var ki; sen kimsenin koynuna giremeyesin, girsen de cehennemde gibi alev alev yanasın diye, kavurucu sıcaklar var evlendin evleneli; insanın kendine bile tahammül edemeyeceği, yatağında kimseyi istemeyeceği, hele sarılıp uyumayı aklından bile geçiremeyeceği sıcaklar. ben uyuyamıyorsam, sen de uyuma diye. karına sarılıp uyuyama diye.
Aldırma böyle hüzün koktuğuma. Eylül'dü, düştüm yeryüzüne cennette bir ağacın dalından. Onca sararmış yaprağın arasında insan sanıp da evlat edindi beni annem babam. işte bu yüzdendir ufacık bir rüzgârda savrulmam...
sevgili ünal;
sistem b.k gibiydi zaten iyice içine sıçtın her şeyin. yapılan en ufak bi hatanın kıçında patladığı öğrencilere bunu yapmaya hiç hakkın yoktu. klavuzuna da kargasına da bokuna da diyorum... *
ben bu yazıyı sana yazdım daha doğrusu bu monologu.
-insanlar yalnız kaldıklarında neden efkarlanırlar bilir misin?
+Çünkü yarım kalmış sözleri vardır hepsinin. Yarım kalmış mutlulukları,yarım kalmış aşkları,hayalleri...
-Bitmiyor evet bitmeyecek de.
+Her şey geri döndüğünde yaşanmamış gibi oluyor. Sanki bir süreliğine bıraktı seni ve geri dönecek. Döndüğünde her şey eskisi gibi olacak. Sen ya da ben değil. Biz olacak.
-Büyüdün mü sen bakayım?
+ihanet?
-Duyarsızlık.
+Umursamazca?
-Korkuyor musun?
+Özlüyorum.
-Ne yapacaksın?
+Bekleyeceğim.
-Unutacaksın.
+Belki evet.
-Ne hissediyorsun?
+Bir şeyin boşluğu,dolmuyor da başka bir şeyle.
-Geçecek farkında mısın?
+Böyle kabuklu yara gibi birden kaşınıyor içi hala çiğ biliyor musun farkında olmadan kanıyor ya da biri çarpıp tekrardan kanatıyor.
-Doktor ne dedi?
+Beklemeliymişim ve günde bir ölçek onsuzluk almalıymışım. Her defasında farketmeden daha fazla isteyecekmişim sonra bir bakmışım hatırım bile olmayacak. Sence beni öldürmeyi nasıl bu kadar insafsızca yaptı?
-Gözyaşının rahmetine inanıyordur belki.
+Hayalgücüm gebe kalmış.
-00:00
+Ama gitmesindir,ama sevsin,ama gelsin,ama...
-Biraz daha kalsın.
+Önce konuşmak çok iyiymiş gibi bize anne baba demeyi öğrettiler şimdi konuşacak o kadar şey varken sessizliğe mahkum ettiler. içim acıyor.
-Hoşçakal.
bu akşam sanki hiç ayrılmamışız gibi
hissetmek istedim
en sevdiğin kot pantolonumla
en sevdiğin lacivert tişörtümü giydim
güzel bir akşam yemeği hazırladım
beraber aldığımız mumları yaktım
şarap açtım bir sana bir bana
iki kadeh çıkardım

sevgilim ve dostum babam oğlum
arkadaşım aşkım herşeyimdin sen
çok zaman geçti gitti ikimizden
özür dilerim seni üzdüysem
sadece dinle hiçbir şey düşünmeden
şimdi bunlar geldi içimden
bu akşam seni çok özledim
bütün şarabı tek başıma içtim
kırgınlığım bile geçti kalmadı
şimdi bunlar geldi içimden

bu akşam sanki hiç beni kırmamışsın gibi
hissetmek istedim
en son tatilimizi düşündüm
ayrılmadan yirmi gün önce
dünyanın en güzel şehirlerinden birinde
yürüdük kilometrelerce
iz bıraktık kaldırımlarda
otelde caddelerde

sevgilim ve dostum babam oğlum
arkadaşım aşkım herşeyimdin sen
çok zaman geçti gitti ikimizden
özür dilerim seni üzdüysem
sadece dinle hiçbir şey düşünmeden
şimdi bunlar geldi içimden
bu akşam seni çok özledim
bütün şarabı tek başıma içtim
kırgınlığım bile geçti kalmadı
şimdi bunlar geldi içimden

bu akşam sanki hiç aldatmamışsın gibi
hissetmek istedim
uyurken bile özlerdik birbirimizi delicesine
düşündüm durdum sordum anlamadım
beraber yaptığımız şeyleri andım
seni son kez özledim ve bu şarkıyı yazdı.... *
sevgili okulum,
sene başında ne kadar da iyiydin sen şimdi ne olduda aşkımız bitti anlamıyorum.
seni kazandığımda ne kadar sevinmiştim hatırlıyor musun, sen de beni sevmiştin hadi itiraf et.
peki şimdi ne oldu da beni atmak için elinden geleni yapıyorsun.
bak lütfen bu seferki sınavın kolay olsun nolur.
ben bıktım artık bu sıcaklarda çalışmaktan, test çözmekten. hani öss den sonra herşey bitiyordu hani artık rahat olacaktık?
seni kaybetme korkusuyla yüzyüzeyim şimdi acı bana.
duydum ki artık okuldan atılmak kalkmış, ama ben yine de korkuyorum nolur beni bırakma.
susam
*
doğumgünümü bildiğin halde kutlamadın. bir yemek bile ısmarlamadın. evine geldim karnım tok dedin karpuz yedirdin. cimrilikte son noktadasın anladıkta. karına aldığın pırlanta setten bahsetmen hiç uygun oldu mu.
sadece gitmeni istiyordum. uzaklaşabildiğin kadar uzaklaşmanı...

tamamen çıkmalıydın hayatımdan.

kendini ilmik ilmik bana işlerken bir gün gitmen gerekeceğini hiç düşünmemiştin değil mi? çıkamıyordun hayatımdan, gidemiyordun. hep bir parçan bendeydi. aslında sen böyle olmasını istiyordun. her arkamı döndüğümde orada olmandan anlamalıydım bunu. fikirlerini bıraktın bana, gülüşünü, o meşhur siyah bakışlarını, bozuk para koleksiyonunu bile...

"kal dersen kalırım." diye bana bakarken simsiyah, sana "kal!" deseydim bu kadar kalamazdın bende. ne bensiz kalmak sana cezaydı ne de sensiz kalmak bana ceza...

şimdi hep hayalini kurduğun yerdesin. orada kal.
ve hoşça kal!..
fazla birşey istemiyorum senden.
sadece dur burda!
bas git yüreğimden. çok fazla yer işgal ediyorsun. anlıyorsun değil mi ibibik?*
adını bile bilmiyorum. ama bir gün tanışacağım seninle. o güne kadar eşim gibi bekle beni, olur mu? bırak insanlar haraç mezat satılsınlar pazarlarda. sen kendin ol, bendeki değerini bil. belki uyuyorsun şu an. iyi geceler meleğim.
aç gözlerini. yine cananım diyeyim. yine sarılayım sımsıkı. aç gözlerini nolur. tekrar aydınlatsın o siyah gözlerin dünyamı. gülümse yine. hiç tükenmesin yüzündeki gül bahçesi. yalvarmak çözüm olsaydı ölürdüm yalvarırken. geri getirecekse seni göz yaşlarım, kururdum ağlamaktan.
hiç bu kadar suskun görmemiştim seni. bu kadar solgun değildi yüzün hiç bir zaman. ellerinin sıcaklığı nereye gitti. bakışlarımdan süzülen sevgi, neden sadece bir örtü oluyor üstüne. hadi kalk. sana şaka yaptım de. gözlerin gülsün benim şaşkınlığıma.
ne kadar da körüm. gerçi, görmeye tercih ederim bu körlüğü, eğer seni böyle sonsuz göstercekse gözlerim her zaman.
sana inanmıyorum, yalan söylüyorsun. amacın sadece canımı yakmak.
tamam ne bok olduğun anlaşıldı. şimdi siktir git!
yenik düşüyor herşey zamana
biz büyüdük ve kirlendi dünya...
dört yerinden bıçaklasam seni, yine de hırsımı alamam. aşk değil bu, intikam...
bu başlığı görünce sana birşeyler yazasım geliyor. sonra amaaan parmaklarıma yazık diyorum. bilmem haberin var mı?
artik icimden sana nefret duymak bile gelmiyor.
ben bu yazıyı bu yazıyı yazdırana yazdım...
zor günler geçiriyorum..nasılmış bu zor günler anlatmak gerekirse ;harflerin bile yanyana dizilmeye mecalinin olmadığı kadar,üç noktaların uzayıp sonsuzluğa doğru aktığı kadar,büyük ve küçük uyumunun yerini uyumsuzluğa bıraktığı kadar ya da direnişin teslime bıraktığı an kadar..
binbir renk ağaçlarda meksika körfezinde petrole bulanmış karabatak gibi hissediyorum kendimi.
ya da dönüp dolaşıp kafasını yerden yere vurup da kürkçü dükkanını bir türlü bulamayan tilki gibi.
geçmiş zaman hakkında konuşmak çok kolaydır ama benim ne geçmiş ne de şimdiki zamandan bir beklentim var..varsa yoksa hayallerim..Az önce ne hayal ettim biliyor musun ? geçenlerde bir film izledim gizli öznemle : into the wild..vahşiye doğru..her neyse alsam gizli öznemi yanıma, bıraksam kafamda yer alan bütün derdi, kederi, elemi, hüznü, stresi, alacaklıyı,verecekliyi,geçmişmi,geleceğimi her şeyimi bıraksam..atlasak bir tekneye bizi meksikaya götürse,orada petrole bulanmış karabatakları kurtarsak,sonra kürkçü dükkanını bulamayan tilkiler için bir sığınma evi açsak,ucu bucağı olmayan mavilerde balığa çıksak..hassiktirifos ifadesini hissettim yüzümde..Peki neden hayal kurmak bu kadar ucuz da,onu gerçekleştirmek zor ? neden hayal ederken çıkmaz sokaklara girerken sokağın başındaki uyarıyı vermez aklımız ? neden demez "bak kardeş buraya girmemelisin.çünkü buradan çıkmak geri gitmeyi gerektirir." ben geri gitmek istemiyorum ki ! anlamadın değil mi ? o zaman biraz daha mistik bir hava katsak olaya ?

şehrine gelsem..ellerim cepte, omuzlarım düşük,dirsekleri kahvrengi deriden eski püskü bir ceketle seni arasam..bulamasam da bir taşa tekme atsam devasa büyüklükteki ayaklarımla..cin çıksa içinden..dese ki : bak sahip.klişe konuşmayacağım daha yeni uykuya daldım ,bin yıldır falan buranın içinde değilim,şansına küs beni yorma ve sadece bir şey dile.tamam diyip boynumu büksem..ben birini arıyorum onu bulmama yardım etsen sevgili cin ? tamam dese. senin aradığın denizde dese."nasıl yani" ? desem,senin aradığın denizkızı olmuş dese..ama sevgili cin ben nasıl bulurum onu ?beni de balık yapsan olmaz mı ? -olur olur ? bir açsam gözlerimi denizin içinde küçücük balık olsam..daha yüzgeçlerimi bile kullanmadan bir ağa yakalansam,korsan gemiciler beni çekse yukarıya,diğer balıklardan farkımı görse..korksalar..desem ki ben birini arıyorum,cin buldum aradığım denizkızı olmuş,o da beni balık yaptı..insafa gelseler..hee deseler o denizkızını diğer korsanlar kaçırıp zindana kilitlediler.bırakın beni gideyim bulayım aradığımı desem,gitsem..yüzsem yüzsem..sonra azıcık akıntıya kapılıp yorulsam azıcık yosun yesem..kafamı kaldırsam suyun içinden bir gemi görsem kuru kafa bayraklı..onu takip etsem de bir adaya çıksalar..ee ben ne olacağım peki ? fazla kaldırmamalıyım kafamı ki martılara yem olmayayım..düşünsem düşünsem..çıkamasam işin içinden..o arada korsanların küçük oğlu kovayla zindana su taşıdığını görsem,hemen atlasam kovaya,şebeklik yapıp sevdirsem,güzel renklerimi göstersem ona..deseki korsan babasına baba bu balığı çok sevdim besleyelim,babası da tamam dese..alsalar bir cam fanusa koysalar beni,cam fanusu da bir pencere pervazının üstüne koysalar..manzaram o aradığım kişinin zindanı olsa..hergün kahrolsam,her gün erisem,gün geçtikçe çirkinleşsem..çocuk da bıksa benden,sevmese artık..atsa camdan beni..birkaç küçük sıyrıkla seke seke zıplaya zıplaya derime kum yapışmış halde aradığımın yanına varsam..kafası öne düşmüş,saçları uzamış,yüzünü örtmüş...sadece pişt desem..bakmasa..pişt pişt desem..kafasını ; dağın arasından yükselen ay gibi nazlı nazlı kaldırsa...pıyala gözlerini,bakışlarını yapraklar gibi salıverse üzerime..inanmasa..baksa kalsa öyle..bu ses! bu ses dese ! o kadar çok şaşırsa ki beni şimdiye kadar takip eden cin görse,üzülse...ikimizi de eski haline çevirse,korsanları da adadan kovsa.."bizi üzen eskiye dair ne varsa bütün her şeyi silse" ..yeniden yepyeni bir hayata başlasak adada..sadece ben ve aradığım..öylece sonsuza dek yaşasak...
bence bu daha reailist oldu.hiç olmaz mı böyle şeyler ? yoksa sadece dilek-şart kipinde mi kalır ? hayal etmek suç mudur ? yoksa hayal etmek ahmaklık mıdır ? yok yok değildir..
senin yokluğunun vermiş olduğu acı yüzünden ölmediysem, başka ayrılık acısı beni öldürmez artık. ben sana rağmen hala ayaktaysam güçlü bir insanım demek ki. tahminimden daha güçlü, benden beklenilenden daha güçlü biriymişim ben. yeniden kendimi önemsemeye başladım. ben başardım. senin manyetik etki alanından çıkıp kendimi düşünmeye başladım. ön plana kendimi almayı öğrendim. senin de sensizliği tatmanı isterdim bir tek. bu acıyı sen de tat isterdim. o zaman bu acının üstesinden gelirken benim kadar başarılı olabilir miydin bilmiyorum. en korktuğum şeydi sesini unutmak ve sonunda sesini unuttum...tek dileğim sen beni unutma, unutama. en olmadık zamanlarda ben aklına geleyim. en sorunlu zamanlarında yokluğumu hisset. sen bensizliği, benim sensizliği yaşadığımdan daha ağır şartlarda yaşa. beddua bu olmalı...
SAĞLAMDI KÖTÜLÜKLER
Yağmurlar diliyordum bahçelerimize, bahçelerimiz çorak, verimsiz. Kurumaya yüz tutmuştu çiçekler. Kim dikti? Diye sormadan dikenleri, ayıklamak istiyordum.
Tam yağacakken yağmur, dağıldı bulutlar, içtenlikle istemiştim oysa. Çiçekler yapraklarını dikip göğe, bekliyorlardı. Toprak hüzne gark oldu yine. Çatladı damar damar.
Dikenleri köklerinden kopartmadan kesmişim, daha gür çıkmaya başladı. Daha çok acıttı battıkça. Kanattı, onulmaz yaralar açtı. Dikenler, en çok da kendisin bahçeye dikenlere battı.
Hüznüm dağılsın diye verdiğim emekler çoğalttı hüzünlerimi, hüzünler benim, tek başına benim oldular. Bana kaldılar, bana mısın demedim, yaşadım dibine kadar.
Zaman armutları olgunlaştırırmış, zamana yenik düştüm, olgunlaşmak şöyle dursun, gittikçe arttı acemiliğim, iş bilmezliğim, toyluğum.
Avuçladıkça ellerime batan dikenlerimin köklerine baktım, kökleri bakışlarımla oynamadı yerinden, daha bir tutundu toprağa. Toprak sahiplendi, çiçeklerimi açtırsın diye göklere el açıp dilendiğim yağmur dikenlerimi yeşertti. Kurudu el yordamıyla sevdiğim çiçekler.
Sustum, suskunluğum artırdı yalnızlığımı. Yalnızken susmak, kalabalıkta susmaktan yeğmiş, öğrendim.
Güneşi bekledim gecelerce, güneş yakıp kavursun istedim, kötülükleri, insafsızlıkları, sinsilikleri, samimiyetsizlikleri yaksın, kirlerinden arındırsın hepsini.
Güneşle yıkansın zulümler, güneşin kavurucu etkisiyle son bulsun işgüzarlıklar.
Güneş de açmadı, sabah da olmadı.
Umut bağladım rüzgâra, nereden gelip, nereye gittiğini sormadan, dirençli yalanları sök, kopar durduğu yerden, diyerek. Yaladı geçti rüzgâr.
Bana mısın demedi kökleşmiş yalan.
Yel, ne koparır ki kayadan?
Sürekli antibiyotik alıp da vücudundaki mikroplardan kurtulacağını zanneden hasta gibi, kararında bırakmadığım için tüm eczaları, darmadağın oldu ruh. Ne bir söz geldi uzaklardan çare olmak için ne de bir söz söyleyebildim derdime derman olacak.
işkencelerin en büyüğü olan umuda sarıldıkça sabır taşı çatladı orta yerinden.
Dosta koştum, dost kaçtı, güneşe gülümsedim güneş başka yerlerde açtı.
Yağmur dikenleri büyüttü, rüzgâr başka ülkelere götürdü baharı.
Duvarlara ezberlettim şarkılarımı, koro halinde yıkıldı üstüme duvarlar, altında kaldım, ezildim altında. Kalkıp kımıldamaya cesaret edemedim, mecalim de yoktu zaten. Oysa umut hep vardı, işkence vardı umudun olduğu her yerde.
Sürükledim kendimi, Kafka’nın dönüştürdüğü yaratık gibi.
Hep bekledim iyileşmeyi, eşyalar yerinde dursun istiyordum, eski halime dönersem yabancılık çekmeyeyim.
Eskiyen halim dönüşmedi, kapı arasından sızan güneş aydınlatmasına çıkacakken, rüzgârın getirdiği ani bir yağmurlara sürüklendim dikenliklere…
Satır satır koyverip kendini, ver elini gidelim dedi, gözleri kupkuru, ağlayamamıştı bile. Gidelim ve yeniden O’ndan yağmur dileyelim.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar