Kalbini verdiğinden beri kanıma bulaşıyor yavaş yavaş ona olan bağımlılık duygusu. Ondan uzakta olduğumu hissettiğim her an ciğerlerimden bir ateş yükseliyor ta boğazlarıma kadar. Ateş, her boğazıma doğru köpürdüğünde ağzımdan bu kelimeler karışıveriyor bazen havaya, bazen kağıda. Ellerim ona dokunmadığı günden beri kupkuru; güneş görmemiş, su değmemiş gibi. Gözlerim baktığı her yerde onun ellerini aramaktan yorgun ve hüzünlü. Dudaklarım onun yanaklarına değmediği her dakika kuru ve sert tıpkı cansız bir varlık gibi duruyor öylece.
seni uzaktan sevmekten yoruldum. hayatım boyunca elini tutamayacağım bi kadını sevmek istemiyorum. yanımdasın ama sarılamıyorum,dokunamıyorum içim gidiyor.
çok fena olmuş. çook sert * asıl ben fena oldum. yüzüne. dudağına. yanağına gözlerine. saçlarına. ki vücuduna bacaklarına. memeleri bi dakka bu değil göğüs o evet ona. ve evet sanırım alayının alayına bayıldım. hasta oldum. jest oldum vallahi mest oldum. kız seni alan yaşadı diyor ya mustafa sandal. bittim eridim resmen. konuştuğum hatun işte bu. işte bu dedim. duygularını bildiğim düşüncelerini yediğim, ruhunu çözümlemeye çalıştığım kadın bu kadın dedim seni gördükten sonra.
“Kulüpte bir gece şiir okumuştun hani.! Hatırladın mı…? Gözlerinden, birden yaşlar döküldüğünü görünce içimin karardığını hissetmiştim. Sesin, nasıl da titremişti. Hey.! Bütün bunları hatırlıyor musun? Sanki böğrüme kızgın bir ütü yapışmış gibi olmuştum. O gece… Senin seneler sonra bile olsa, yanıp tutuştuğunu anlamıştım. Bedri’nin ruhuna, insanüstü bir gücün acıyıp, o’na güç vermesi için dua etmiştim. Ruhu’nun çektiği acıları Allah dindirsin. Allah, sana resim yapma sevinci versin ve bizim yanımızda yaşamaktan mutluluk duyabilmeni sağlasın.” Bedri rahmi eyüpoğlu. ( o yazmasaymış ben yazarmışım)
o değilde ilk defa mail ile - gmail- hatun kaldırıyorum. lütfen kızma bu cümleme. hem hatun dediğime. hem kaldırma olayına. yıl olmuş 2015 hep benim yüzümden. bu kadar teknolojik alet kullanan ben. ayrıca coder olmam, da başka bir boyutu. bunu sözlüğe yazasım geldi yaaa. anı olarak kalır hem.
Ben sevmeyi seçtim, sevildiğim de hissedemedim, ve hatta belki de değerini hiç bilemedim. ben sadece sevdiğim de anladım aşkı sevdayı, sevmek öğretti bana acı yı, sevinci, istemeyi, özlenmeyi, ve hatta kederi. sevdim, içten sevdim, derinden sevdim. Sessizce sevdim, fısıldayaraktan. Sen hiç bilemessin ne çok sevdim. Belki, zamanı gelince, bir gün sanada söylerim biricik sevdiğim.
senin arkandan gelen, hemcinsiyle bir arada dururken senin sıfırla bir araya gelmene tahammül edemiyorum niyeyse.
senden öncekinin o kıvrımlı hatları ise sinirimi bozuyor.
iki basamaklı sayıların en küçüğü olman ve bunu bir paye olarak taşıman bir nebze olsun rahatlatıyor beni.
sınırsın bir basamaklılarla. gurur duymalısın demiyorum ama yanına gelen sıfırın ezikliğini yaşayan diğerleri gibi de değilsin.
yirmi, otuz, kırk ya da elli seni kıskanıyor bile olabilir. kimbilir?
hem onar onar ritmik sayma da seninle başlamıyor mu? dert edilecek bir yerde değil gibisin sanki.
bir şeyin başlangıcı olmayı becerebilmişsin en azından. ben de o da yok.
yarın ki matematik dersinde görüşürüz. senden ve diğer onluklardan bahsedicem çünkü.