iyi insan olmaktan vazgeçme. Allah seni senden daha iyi biliyor. Seninde yüzün gülecek. Kimseyi kırmamaya yine gayret göster. Ama hata yapmamaya çok dikkat et. Dünya şeytan dolu çünkü. Allaha sığınmaya devam et, şeytanların şerrinden korusun seni.
Sevilen birinin ardından gerçekten kendini yıpratma. Sen ne kadar iyi olsanda o hep seni aldatmak için uğraşır. Seveni dürterler bu dünyada. Zalim olduğunda da en fazla kaybın yine omizlarının üstündeki baştır. Huzur dışında eğilmeyen boynu kıytırık yaratıklar için eğme. Bırak onlar fazla olsun. Sen hep adamlığınla onlardan eksik kal.
"Oylesine kendi icime daliyordum ki, sonunda kurdugum hayallerden neredeyse tika basa doymus oluyordum. hatta pis koku bile bana patates kizartmasi gibi gelmeye baslamisti."
şu ödevlerini yapsan aslında finallerde yardırırsın ama daha ödev yapmaktan acizsin.
biraz da şu derslere ağırlık ver.
spordu gitardı hobilerdi falan nereye kadar?
Zor zor olduğunu sen de biliyorsun. Şu hayatta neye kolay diyebiliriz ki. Bazen dayanamıyacağını hissediyorsun, yorgun bitkin düşüyorsun. Hak etmiyorsun evet bunlar senin hakkın değildi ama dünya herkesin hakkettiğini aldığı bir yer değil.
Kendini yanlız hissediyorsun. Bir çok kişiyle gülebiliyorsun ama kimseyle dertleşemiyorsun. Geleceğini plan yapmak için fazla karanlık görüyorsun.
Gereksiz şeyler üzerinde fazla düşünüyorsun yapma. Kafanda sürekli sorular planlar yoruyor seni.
Kendine dikkat et gelecek güzel günler görülecek şeyler elbet vardır.
Sustum...
Hep daha büyük oldu susmalarım ve hep daha çok güldüm yokluğunda rengarenk boyadığım palyaço makyajıma.
Bilinmedik sulukule sokaklarında; camını siyah poşetlerle örten, evinin önünde çiklet çiğneyen, şalvarının ardına iki çocuk gizleyen bir kadından ne farkın var korkak?
Yapamazsın... iki çocuk girer birbirine sen otobüsten görüp inersin.
Otobüsün gelmez telefonla şikayet eder yarım saat söylenir rahatlar sonra eşek gibi yürürsün.
Kimse görmez kırıldığında ağlarsın.
Yerler silinmişse parmak ucunda yürürsün.
Kuşlar varsa korkmasınlar diye yol değiştirirsin. Böyle güzelsin! Bırak! Bırak da insanlar şehrin kalabalığıyla kirlensin. Bırak doyumsuz iştahları bir ejderha gibi yutsun kendi alevlerini.
Bırak, sal artık aklındaki hayallerini...
Sokak başında nohut pilav yer gülersin, fazlasını bekleme kendinden. Kasılacağın yerlere ne kasıntı insanlar için kendinden ödün verir de girersin? !
Taksim sana kalabalık sen anca tren yolunda gezersin!
Sus! bahanelerini kendine sakla! insanlar seni sevsin diye çırpındığın şu saçma sapan hayallerinden kurtul! Yalnızlığını bile yaşamayacak kadar aciz olmayı sindiremediğin bünyeni kes at gerekirse!
Sen istedin! Sen soyutladın kendini! Sen vazgeçtin sahte gülümsemelerde kaybolan sıcak salep sohbetlerinden!
bazen gözyaşlarımın ne kadar anlamlı olduğunu düşünüyorum. içimdeki özlem yangınını söndürmek için gözlerimden akan tuzlu suyu kullanıyorum adeta.yanında olamadığım ve yanımda olamayan bir sevgili...onun beyninin içinde olmak için neleri vermezdim ki. acaba benimle ilgili o beyninin içinde neler var? çok zeki bir adam olduğu kesin. onun kendine has, çok etkili taktikleri var. damardan veren sözcükleri var. onunla duygusal ilişki, bir kimya formülü gibi. bir duygunun dozunu kaçırırsam formül tutmuyor. onun hissettiklerini hissetmek için empati yeteneğimin de fazla olması gerek. çünkü her zaman aynı şeyleri hissetmiyor, onun gibi düşünmek, daha doğrusu düşünebilmek için aşırı yetenekli olmak gerekiyor. bunu başaramadığım, yorulduğum zamanlar oluyor. benim ilgi arayışım, dilenmek anlamına çekilmesin diye de ayrı bir çaba harcıyorum. bazen ip üzerinde yürümeye çalışan bir cambazım. dengeyi bir kaybetsem yere çakılmam an meselesi. onu öyle çok seviyorum ki o ince ip üzerinde cambazlık yapmaya, o aşk denilen kimya laboratuvarında kusursuz duygu formülleri yapmaya cesaret edebiliyorum. hepsinden önemlisi biliyorum ki; insan değerini bilenin yanında kıymetli oluyor. o benim kıymetlim. ben de onun için öyle olayım ne olur?
hayatta tek bildiğin günde 2 paket kısa kırmızı lm içip çalıştığın fabrika da 8 saat forklift kullanmak.sakallarını kesmiyorsun, tıka basa yiyorsun.pantolon eskiyene kadar üstünde.dayanıklı olsun diye kinetix outdoor tırmanış ayakkabısı alıyorsun.aylık gelirin 1400 lirayken ay sonunu zor getiriyorsun.arkadaş çevren sıfır.kendini toplumdan uzaklaştırıyorsun.işten gelince günün 15 saatini uykuya harcıyorsun.günde konuştuğun kelime sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor.rusça öğrenmek istiyorsun ama yapmıyorsun.evlilik yaşının geldiğini düşünüyorsun ama çevrende kadın yok.hergün mastrobasyon yapıyorsun ve kendinden utanıyorsun.içinde inançsız biri uyuyor ama düşüncelerini paylaşmaktan korkuyorsun.2 yıldır kardeşini bile aramıyorsun.ne halde olduğunu bilmiyorsun.birine aşık oluyorsun ve o birini birileri seviyor, hayatını kuruyor ama sen izleyicisin.bu esnada gene sigaranı dudaklarınla buluşturuyorsun.yağmur yağsın istiyorsun çünkü yağmuru izlerken sigara yakmak dahada derinden vuruyor seni.ölmek istiyorsun ama geleceği de merak ediyorsun.kadınlardan nefret ediyorsun ama onlara aşıksın.
Noluyor olum sana ? Hayirdir yani nedir bu utangaclik, cekingenlik, korkaklik..git yarin calistigi yere bitsin bu kafandaki sorular.ama sana baktigi sefer yine gozlerini kacirma hatta gozlerinin icine icine bak anlasin sevdigini tamam mi? Mutlu olmak senin de hakkin, sevmek, sevilmek falan filan.
"Korkakların arka bahçesine sakin girme; toplu mezarları vardır kelebeklerin; cam kırıkları batar ayağına, aptalların issiz kumsallarında gece yarısı yürüme !"