hayattan ne istiyorsun? kendinden ne bekliyorsun? ya da herhangi bir şeyi bekliyor ya da istiyor musun?
sürekli olarak zihnimin içerisinde beni kemiren düşünceler var, onları durdurmaya da çalışmıyorum. akışı izliyorum sadece. bir şey yapamayacağımı biliyorum. kabul etmek zor gelse de, öyle.
yoldan ayrılamazsın. başa dönemezsin. geriye gidemezsin. önünde yürüyebileceğin de pek bir yol yok. ama çakıl taşları, ama karanlık, ama ötesi. yeterli mi?
evet, yeterli.
hadi kaldır kendini de devam et, bir adım daha at. sersemliğinden, unutkanlığından, çaresizliğinden, öfkenden ve bataklığından ileri bir adım at. sonunda kendini bir uçurumun kıyısında bulacaksın belki, hem korkmazsın da düşmekten. devam et.
yeni bir gün daha görmek için, eski bir acıyı tekrar, tekrar ve tekrar tatmak ya da yenisiyle gönlünü dağlamak için.
Ciddi ciddi, salak olduğumu düşünmeye başladım. Mal'da diyebiliriz.
Bu yaşa geldim(30) kimseye bir zararım dokunmadı. Dokunmayacakta.
Hiç kimsenin kötülüğünü düşünmedim, malına göz dikmedim, hakkına girmedim, yalancı olmadım. içten pazarlıkçı olmadım, iftira atmadım.
Diyeceksiniz ki ne güzel.
Yok dostlar yok güzel değil. Karşılığı hep kötü oldu hep zararlı çıktım, hep üzülen ben oldum.
Sanırım; deve,diken ve insan üçlemesinin tam yeri.
Bugüne kadar hayatıma giren hiçbir kadına saygısızlık etmedim, mahremini açık etmedim, el kaldırmadım.
Arkadaşlarıma karşı hep sorumlu davrandım, yapıcı oldum. Anladım , dinledim gerektiginde elimi taşın altına koydum
Hiçbir büyügüme saygısızlık etmedim, hiçbir hayvana kötü muamele yapmadım. Kimsenin tavuğuna kış demedim.
Oldu tabi ki. Hatalarım da günahlarım da, suçum da.
Ama herkes kadar iyi denilecek herkes kadar.
işyerinde bile kisenin yükselişini yalandan alkışlayıp çekememezlik yapmadım. Onun kadar sevindim.
Zaten birçoğumuz zorluklarla büyümedik mi? Yokluğu da çekmedik mi?
Gerek varmı kötülüğe, çekemzliğe içten pazarlığa.
Bence yok, ama insanlar ısrarla var diyor iyi niyetle yaklaşma olan sana olur diyor. Ama bence halen yok
Hep zarar hep zarar. Tek bir faydası yok iyi niyetin. Buradan iyi niyetli olanlara duyrulur. Olmayın!
insanlar bunu kullanıyor, suistimal ediyor.
Kendime not: salaksın oğlum salak...
camın kenarına çenemi dayamış dışarıya bakıyorum. her yer karanlık. rüzgârın hışırtılarını odada hissedebiliyorum. hafiften camı aralıyor ve soğuğun içeri girmesine izin veriyorum. içim üşüyor, ürperiyorum. sessizliği bozabilecek bir şeyler arıyor, fakat bulamıyorum. insanların hepsi uçsuz-bucaksız bir uykuya dalmış gibi. birden sokağa çıkmaya karar veriyorum. gecenin sessizliğini sokak köpekleri bozuyor. ayakkabımın çıkarttığı sesler, köpeklerin havlamasına eşlik ediyor. apartmanın önündeyken odamın camına bakıyorum. birisi camın kenarına çenesini dayamış, dışarıyı izliyor. içimi bir huzursuzluk kaplıyor. biraz yürüyorum. evin hemen dibindeki parkta buluyorum kendimi. kaydırakların oraya geldiğimde çevremdeki ruhları hissedebiliyorum. salıncakta oturup sessizce beni dinliyorlar. ağzımı bıçak açmıyor.
kaydıraktan kayan küçük bir kız çocuğuna gözüm ilişiyor. ağlıyor aralıksız, hıçkıra hıçkıra...
ağlıyor, ama yukarı çıkıp tekrar kaymaya devam ediyor. bir ara göz göze geliyoruz. bana rüzgârın böldüğü silüeti ile arkama bakmamı işaret ediyor. arkamı döner dönmez, yaşlı bir adam görüyorum. "git" diyor bana. "uzaklaş buradan!"
koşmaya başlıyorum eve doğru. ayağım bir taşa takılıyor ve olduğum yere devriliyorum...
***
kan ter içinde uyandım.
aynaya bile bakmadan evden çıktım direk.
içimden "deniz olsaydı martılara atardım birazını." diyerek önümdeki simitten bir ısırık aldım.
masadaki çayı hiç içmeden, simidi de yarım bırakarak kalktım oturduğum kafeden. o sırada telefon çaldı. arayan mustafa:
- çıksak ya biraz dışarı?
+ dışarıdayım zaten.
koordinat verme faslından sonra buluştuk. parka geldik ve biraz sohbetledik.
daha doğrusu ben konuştum, mustafa sadece beni dinledi.
lisedeki sevgilim esra geldi aklıma.
peşinden yüz tane herif koşuyor, o ise ısrarla ve hasbelkader seçimini benden yana kullanıyordu.
her gün okul apaçilerinden biri tarafından tehdit ediliyor, çoğuna cevap vermekten kendimi alıkoyuyordum.
en sonunda dayanamayıp bir tanesine: "okul çıkışında pazarın oraya gel, teke tek kavga edeceğiz." diyerek bu döngüye son vermek istiyordum artık.
anlaştığımız saatte orada buluştuk. kalıp olarak benden epeyce iri bir çocuktu.
kavga başladı.
yüzüme bir yumruk salladı. yumruğun yüzümde patlaması ile dudağımdan akan kanlar sular seller halinde...
aradan sıyrılıp, bir sağlam da ben vurdum. yere düşürünce iki, üç...
lise kavgalarının hep maçı sonlandırıcı bir hakemi vardı. bana "kavga bitti" işareti yaparak beni itti.
ben kazanmıştım. yüzümde mağrur bir ifade, içimde bir huzursuzluk...
"berkay!" diye bir ses duydum uzaktan. ses farklı isimler dahil edilerek çoğalıyordu.
bir anda 8-10 kişinin üzerime doğru koştuklarını görüyorum.. sonrasına dair hatırladıklarım kısıtlı:
- dayanamıyorum artık, yemin ediyorum dayanamıyorum...
- nasıl olacak böyle? ayrıl diyorum artık. korkma bu kadar.
+ öyle olmuyor işte! öyle basit değil işte!
kocası ile arası yine bozulmuş.
ne zaman ayrıl desem, konuyu ya da telefonu kapatıyordu.
kısa bir konuşmanın ardından, telefonu kapattı.
mustafa ile vadi'ye geçtik.
iki kişi daha katıldı yanımıza.
onlar alkol aldı, benim canım istemedi.
tam da güzel bir sohbet dönerken, hafiften ihtiyar bir güvenlik bize seslendi:
"arkadaşlar burada içemezsiniz, kaldırın onları ya da şu karşı tarafta için." diye yukarıdaki ağaçlık yeri gösterdi.
tebessüm dahilinde teşekkür ederek, eliyle gösterdiği yere kurduk kampı.
***
birdenbire önceki geceye geri dönüyorum.
mustafa sessizce beni dinliyor, tuğçe her gün ağlıyor fakat ısrarla evliliğine devam ediyor, güvenlik "gidin buradan diyor" parmakları ile başka bir yeri gösteriyor. yüzüm düşüyor, sohbet bozuluyor, gülmeler kesiliyor.
kalkıyorum yanlarından, yürümeye başlıyorum. eşlik ediyor bana yaprak hışırtıları.
bir eski sevgili düşüyor aklıma; gittiğinden beri, bir yüzüm kırmızı.
***
ben eve dönmüşüm...
ellerim kirliymiş...
annem bile yıkamamış...
bu yediğin kaçıncı kazık? hem de aynı insandan...
yaptığın onca iyiliğe, yaşadığın onca şeye değer miymiş?
ne zaman ihtiyacın olduğunda yanında oldu? ne zaman seni gerçekten sahiplendi? ne zaman seninle birlikte ağlayıp birlikte güldü? neyin peşindeymiş hala anlayamadın mı? kimlerin peşinde koştuğunu anlayamıyor musun hala?
bugün doktora gideceksin, onun umurunda olur musun?
dön bir kere bak, sor kendine? değer miydi kendini paralamana?
cevapları bildiğin onca soru varken ne bekliyorsun? kimden bekliyorsun?
dilerim bir gün o, sana yaptıklarını düşünür...yaşadığı her şey yaşattıklarının bedeli olur...
çok boktan zamanlar geçiriyorum, farkındayım. her aksilik üst üste geliyor. Ne artık okumaya ne aşka, sevgiye, ne dostluğa, ne yaşama dair bir hevesim kalmamış. Onu farkettim. Son 1,5 ayım her gün alkol alma, 2-3 günde bir yemek yeme, hızla kilo kaybı ve müzikle geçiyor. Eskileri düşünüyorsun kalmamış kimse, gerçekten... Özlediğin insanlardan sadece biri hariç hepsinin hayatta olmadığını farkediyorsun. Boktan şeyler yaşıyorsun o an. Aklından atamadığın kaçma hissi hatta daha fazlası olan ölme hissi beyin kemiriyor. Dertleşmek adına mezarlığa gidiyorsun, dertleşecek kimsen yok dostların hep lay lay lom kafasında, zaten görüşme isteğinde kalmamış. insanlar ile arana mesafeler koyuyorsun, aşmalarına engel oluşturuyorsun. Çünkü; kusacak seviyede bıkmışsın, alayı yalan geliyor. Geçmiş travmalar gün yüzüne çıkıyor. Kendince düşüncelerin hep rakı bardağındaki tortularda veya bira şişesinin dibindeki köpükte kalıyor. Hayatına giren insanları görüyorsun, sevdiğin, seven, seviştiğin, görüşmediğin ve hala yüz yüze gelince selam verip geçebildiğin insanlar... Mutlu ettikleri aylar kadar mutsuz ettiği asırlar olanlar geliyor aklına. Tuhaf hissediyorsun. insanların sadece nefesleri tükendiklerinde ölmediklerini görüyorsun. Aileden yana hep naylon bir ilişki yaşadığını aslında var olmalarına rağmen yok olduklarını tekrar tekrar idrak ediyorsun. Herkesten kaçıp herkesten kopmak istiyorsun, deniyorsun ama ölme fikri o zaman daha çok beynini yiyor. Sonu ne olur bilmiyorsun bile... Ruhunu kemiriyor bir şeyler, kangren oluyor düşüncelerin. Kesip atmaya kalkıyorsun ama tek başına yapamıyorsun... Sonra bir sigara daha yakıp devam ediyorsun...
çok boktan zamanlar geçiriyorum, farkındayım. her aksilik üst üste geliyor. Ne artık okumaya ne aşka, sevgiye, ne dostluğa, ne yaşama dair bir hevesim kalmamış. Onu farkettim. Son 1,5 ayım her gün alkol alma, 2-3 günde bir yemek yeme, hızla kilo kaybı ve müzikle geçiyor. Eskileri düşünüyorsun kalmamış kimse, gerçekten... Özlediğin insanlardan sadece biri hariç hepsinin hayatta olmadığını farkediyorsun. Boktan şeyler yaşıyorsun o an. Aklından atamadığın kaçma hissi hatta daha fazlası olan ölme hissi beyin kemiriyor. Dertleşmek adına mezarlığa gidiyorsun, dertleşecek kimsen yok dostların hep lay lay lom kafasında, zaten görüşme isteğinde kalmamış. insanlar ile arana mesafeler koyuyorsun, aşmalarına engel oluşturuyorsun. Çünkü; kusacak seviyede bıkmışsın, alayı yalan geliyor. Geçmiş travmalar gün yüzüne çıkıyor. Kendince düşüncelerin hep rakı bardağındaki tortularda veya bira şişesinin dibindeki köpükte kalıyor. Hayatına giren insanları görüyorsun, sevdiğin, seven, seviştiğin, görüşmediğin ve hala yüz yüze gelince selam verip geçebildiğin insanlar... Mutlu ettikleri aylar kadar mutsuz ettiği asırlar olanlar geliyor aklına. Tuhaf hissediyorsun. insanların sadece nefesleri tükendiklerinde ölmediklerini görüyorsun. Aileden yana hep naylon bir ilişki yaşadığını aslında var olmalarına rağmen yok olduklarını tekrar tekrar idrak ediyorsun. Herkesten kaçıp herkesten kopmak istiyorsun, deniyorsun ama ölme fikri o zaman daha çok beynini yiyor. Sonu ne olur bilmiyorsun bile... Ruhunu kemiriyor bir şeyler, kangren oluyor düşüncelerin. Kesip atmaya kalkıyorsun ama tek başına yapamıyorsun... Sonra bir sigara daha yakıp devam ediyorsun...
Biliyorsun değil mi? Bırakman gerekiyor. Hayallere dalamazsın yeniden. Sonunu biliyorsun, daha fazla devam edemezsin buna. Her gün biraz daha artıyor ve şu an tam kontrol edebileceğin noktadasın. Daha fazla ilerleyemezsin. Uzaklaş. Ara ver kendine de geri kalanlara da. Bırak sönsün alev alan her şey içinde. Kendine yeniden yapamazsın bunu. Sonunu biliyorsun. olmaz. Olmamalı.