unutma bugün çorba alacaksın patates köfte alacaksın salata malzemesi alacaksın. evde hiçbir şey kalmamış alışveriş yapacaksın. bu evle neden ilgilenmiyorsun? oysaki sen evini çok severdin. neden sıkıldın çocuk?
için içini yediğinde, yüreğinin patlıyacağını hissettiğinde 2012 de izmirde ilk defa o ince parmaklı eli tuttuğun ana geri dön. Hayal edemiyeceğin kadar sevgi var o anda.
Gençliğimi kimse bilmez. Sakallarımdan çocuk kokusu, ağzımdan ay ışığı... diye başlayacaktım ki sakalımın olmadığını fark ettin. Siz yine de okuyun yazacaklarımı, çünkü bunun sakalla hiçbir ilgisi yok.
bir gece rüyama aksakallı bir dede girip, "her şey güzel olacak, verdiğim rakamlarla sayısal oyna zengin olacaksın." dese, ona "sen akl-ı selim ermiş bir dede olsan benim rüyama girmezsin. Siktir git." Derim ve elime bir white chocolate mocca dökerim. Sonra da "sen daha white chocolate mocca'nın sıcağına dayanamıyorsun, zengin olsan kesin götü başı dağıtırsın." Deyip kendimi telkin ederim.
Üniversite okurken çocuklara zengin olma planımdan bahsettim. Her şey çok basitti, bitecekti her şey, Zengin olacaktık artık. Sadece son bir adım kalmıştı. Çocukları evin son kirasını ödemek yerine, o parayla acccayip emin olduğum 3 maça basarak hepimizi kurtarma derdindeydim. Başta yok mok, kem küm deseler de kesin gerçekleşecek olan eylem, para hırsı onların da gözlerini bürümüştü. Onların da robin hood'u olacaktım bir nevi. Artık makarna yemeyeceklerdi. Ufak bir aksilik olmasaydı tabii. Hasbelkader 3 Maçtan 2'si yattı. Diğeri de ertelendi. Zenginliği bu kadar az bir farkla teğet geçmek hepsini üzmüştü. Ama bir b planım vardı, bu daha da acccccccaaaayipti. "Suratınızı beş karış görünce dayanamadım. B planına geçiyoruz. Ailenizi arıyor ve hesaplarınıza 100'er lira göndermelerini..." derken bizim çocukların nedensiz şekilde bana saldırmak üzere olduklarını gördüm.
Nankörler deyip ağlıyor, bağırıyor, çağırıyor, evi terk ediyor, fakat ani bir hışımla geri dönüp "Ehe telefonu unutmuşum." Deyip telefonu da alarak hızla oradan uzaklaşıyorum. Giderken de özlem dolu o sözler süzülüyor ağzımdan fakir dostlarıma;
Tavuk, balık, kelle
Bunlar yenir elle
Belki bir gün ben de
Kavuşurum sizle.
insanlara verdiğin öğütler varya hani?
Hani o insanlar o öğütlerle hayatlarında mutlu olabilecek şeyler yapıyorlar ya.
Heh işte mutlu bazılarına verdiğin öğütleri kendin içinde uygula.
artık biseksüel felan değilim sözlük. ölümüne erkeklerden hoşlanıyorum. bugün misafirim gittikten sonra yarım saat duştan çıkmadım ve üç kere dişlerimi fırçaladım. allah topunuzu kahretsin evrimleşememiş insan bozuntuları, travma yaşadım resmen ben bunu hafızamdan nasıl sileceğim bilmiyorum.
Senin kafanın amina koyim. Şu dünyada hiç bir şey için cabalamiyon. Herşeyin en iyisi ayağıma gelsin diyon bazen geliyor onuda geri tepiyon senin hayatını sikim ben bu dünyada boşuna yasiyon amina koydugumun beyinsizi.
Her şeyi böyle kafana takarsan işimiz var seninle. Düşünme artık şu gereksiz şeyleri. Bak, çok minnoş bir kızsın. Bırak seni sevmeyenler sevmedikleriyle kalsınlar.
iyiki binlerce sıkıntım var bu bana Rabbimin beni yalnız bırakmadığını hatırlatıyor.
tabiki çok zor bir durumdasın çünkü ahirzamandasın sıkıntı ve duâ senin yaşam kaynağın.
unutma asıl sıkıntı sıkıntının olması değil olmaması.
Olum sürekli bardağın boş tarafından bakmayı bırak artık la hep olumsuzlukları görme artık. idealistliginde bokunu çıkartma mk akışına bırak birazda.
Bak ne güzel sigarayıda bıraktın,her hafta günde üç kez spor salonundasın haftasonları iki günde bisiklet turu yapıyorsun zamanla alkolüde azaltacaksın hadi diyelim ki bırakamadın ama alkollü araç kullanma mk artık geçen ay ikinci trafik kazasını yapıp ikinci arabayı yediemine attın.
En önemlisi aile ve akrabaları çok ihmal ediyosun be olum.
Hani babamın asker arkadaşı mehmet amcayı arayacaktın hala aramadın bir haftadır adama çok ayıp oldu en kısa zamanda onunda gönlünü al.
iş hayatında ufak tefek hayatın tadı,tuzu olan sorunlarınıda fazla büyütme gözünde.
Hesabını,kitabınıda daha teferruatlı yap bundan sonra her yüzüne güleni dost sanma,unutma olum bu hayatta tek başınasın sen.
Gönül işleri mi?fazla takma işte olum herşey olacağına varıyo zamana bırak.
La aslında senin bi derdin falanda yokmuş mk esasen,boşuna kendini triplerden triplere sokma artık yaşa git işte..
Herkesin bildiği bir şehirde, herkesin boğulduğu bir kalabalıkta, herkesin birbirine çarptığı yollarda, kimsenin tanımadığı bir adamdı. Olabildiğine sessizdi, alabildiğine yalnızlık taşıyordu cılız omuzlarında. Ortadan ikiye ayırdığı saçları apolitik bir insan olduğunu simgeliyordu O’na göre ama bu da kimsenin umurunda değildi. Belki söyleyecek çok sözü vardı da dinleyecek hiç kimsesi yoktu. Okyanus ortasında bir kara parçası gibiydi. Esas hayat oradaydı ama herkes bir tek maviyi görmek istiyordu.
bölüm 1.
aybars aradı, abi uyan acil bir işimiz var çabuk kuğu parkına gel dedi. sorgulamadım. sorgulamayı pek sevmem sorgulamak zeki insanların işi. ben ise o insanlardan değilim. yatağımdan doğruldum gözümde ki çapakları işaret parmağımla baş parmağının arasında misket yapıp odamın içinde ki uzay boşluğuna fırlattım. pantolon giymek zaman aldığı için pantolonumla uyumuştum. direk sokağa attım kendimi. karşı binada yaşayan 3. katta ki kedi yine cama çıkıp sokağı süzüyordu. kedi bile birilerinin yolunu gözlüyor olabilirdi. kedinin bile benden fazlası vardı eksiği yoktu bu konuda. aybarsın yanına gitmem 2 saatimi aldı. mesafenin uzaklığından değil hafızamın zayıf olması ile alakalı bir durum bu. aybars, hoş geldin deyip iyi bir yalancı olduğunu bir kez daha kanıtladı. çünkü benim hoşlukla hiç işim olmazdı. onu beklettiğim için hiç kızmadı, kızamadı. bunun sebebi ise 10 yıl önce babasının ameliyatı sırasında aranan kanın benim damarlarımda gezmesiyle alakalı. sanırım bu hayatta bıraktığım tek iz, bir insan tekrar hayata bağlamak. arabaya bindik. torpido gözünü aç sana özel hediyem var dedi. bir kutu bali ve yumurta poşeti ile göz göze geldim. arada böyle küçük sürprizleri olan fakir bir centilmendi. kayacı vadisine doğru gidiyorduk. bu hayatta ısınamadığım 2 icat var bunlardan bir tanesi trafik lambası. kimsenin bana ne zaman durup ne zaman durmamam gerektiğini söylemesi hoşuma gitmiyordu. sırf bu yüzden 12 yıldır babamı görmüyorum. öldükten sonra beni bekleyen cennet veya cehenneme hiç inanmadım. yer yüzünde cennet olsaydı eğer orası kayaci vadisi olurdu. bali çekmek kadar mutlu eden bir şey varsa beni diğeri de kayaci vadisinde bali çekmek olurdu .. aybarsın arabasında '' dikkat köpek var'' yazısı var. fakat aybarsın köpeği yok. neden bu yazıyı astığını sordum. insan olmasaydım eğer köpek olurdum dedi. neden dedim, köpekler kadar vefalı olamayan insanlar var abi dedi. haklıydı. bir şey demedim. diyecek bir şey bulamayan insanlar sigara yakar. ağzından kelime çıkartmak yerine duman çıkartırlar belki dumandan bir anlam çıkartırlar. bu güne kadar çok konuştuk . hep boşa konuştuk. duman olduk.
bölüm 2.
kayacı vadisine geldik. ben çoktan akan suyun içine kafamı sokmuştum ayılmak için. aybarsın elinde siyah poşet ve o efsane ses.. birbirleriyle sevişen efes şişeleri. sevişen insanlar gibi orgazm sesi çıkarıyorlardı. biranın tadını hiç sevmedim ama hep içtim. hayatı da sevmedim ama yaşıyorum. seni de sevmedim ama unutamıyorum.. kimi unutamıyorsun abi dedi aybars. ne? diye bakakaldım. sesli düşünmenin zararları. ay da yılda bir düşünürüm onu da sesli düşündüm. boş ver dedim.. hiç üstelemedi. 2 biradan sonra evime gitmek istedim. abi dur önemli bir konu konuşacağız dedi. bu hayatta bizim için önemli ne olabilir diiye düşünürken bir kız olduğunu ve evlenmek istediğini söyledi. ee dedim.. ee si sen isteyeceksin dedi. 2 yıl önce babasını kalp krizinden kaybetmişti. babasına kanımı verdiğim için beni baba yarısı görüyordu. annesini hatırlamıyordu aybars. ilk okuldayken terk etmiş annesi, alkolik bir adama kaçmış. aybars bu işler bana göre değil en son allahın adını andığım an 2002 türkiye - brezila yarı final maçıydı onda da ronaldoya allah kitap sövüyordum. aybarsı hayatımda ilk kez bir şey için ısrar ederken görüyordum. çünkü hayata mağlup olarak başlayan insanlar ısrar etmezler. kabul ettim.
bölüm 3.
yıllar sonra sakalımı kestim. bir yüzüm varmış. dolaptan en son babamın 2. evlilik yaptığı sırada giydiğim takım elbisemi çıkardım. birazdan aybars kapımın önüne gelip ''god father'' müzikli kornasını çalacaktı. hazırlandım, kendime alıcı gözle baktım. son kullanma tarihi yakın ürün gibi durduğumdan almaktan vazgeçtim kendimi. yola çıktık. heyecanlıydı, heyecanlıydık. hayatımda 2. kez bir iz bırakacaktım. yine bir hayat değiştirecektim yine aynı kişinin. evin balkonundan müstakbel gelinim bize bakıyordu. aybars öyle bir çiçek hazırlatmış ki çelenk sanki.. kız istemeye mi gidiyoruz cenazeye bırakılan sahtelik kokan çelenkleri bırakmaya mı belli değil. kızın babası emekli matematik öğretmeniydi. oturma odasında ki vitrine gözüm çarptı. hep mutlu aile tablosu vardı. biraz özendim biraz da imrendim. biraz da ürktüm. kızını çok seven bir adam vardı karşımda. güçlü bir deplasman maçıydı bizim için fakat 1. ile aramızda 2 puan olduğu için 3 puanı kazanmak adına elimden gelen her şeyi yapacaktım. orta şekerli türk kahveleri geldi ve ben allahın adını 2. kez andım. efendim gençler birbirlerini görmüşler, sevmişler beğenmişler. sizin de rızanız varsa allahın... derken yine ronaldo geldi aklıma.. amına kodumun sambacısı.
bölüm 4.
4 duvar bana bakıyor ben 4 duvara. okuduğum kitabın 44. sayfasındayım. 4 4 lük bir gün beni bekliyordu bunu hissediyordum. aybars aradı yine. düğün tarihi 8 nisan 2008. annemin ölüm yıl dönümü. oğlumun evlilik günü.. hayat bana şekil yapıyordu. çok düşmanım oldu ama en orospu çocuğu olanı hayattı. hep galip gelen oydu. bir kere kazansam öldüğümü iliklerime kadar hissetsem ne güzel olurdu. belki de çoktan ölmüştüm ve ben yaşadığımı zannediyordum. bilmiyorum. tüm bankalardan kredi çekip tüm paramı las vegas kumarhanelerinde yeyip ertesi gün intihar etmeyi düşünüyorum. fakat bir sorun var oradakiler batak bilmiyordur. bende batak dışında bir şey bilmiyorum. bu hayalimi erteledim.
bölüm 5.
annem sesleniyordu. işe geç kaldın oğlum uyan hadi dedi. yastığımın altında ki telefonu çıkarıp saate baktım 1 saat gecikmişim. üstümü giyindim. tam kapıdan çıkarken annem tekrar seslendi.. anahtarını unutma aybars biz bu akşam dışarı çıkacağız babanla dedi.. işe giderken gördüğüm rüya geldi aklıma. bir arabam vardı. köpek olmak istiyordum. bali çeken bir psikopat ruh hastası vardı ve bana kız istiyorduk hemde lisede beni döven öğretmenimden. kıçım açıkta uyuyorum hep. birazdan iş yerine varacağım ve açık olan kıçıma bir tekme de müdürden yiyeceğim.
Çünkü artık başkalarına halim kalmadı. Ne hissediyorsun derseniz hiç olurdu çünkü içimdeki bütün öfke nefret kızgınlık üzüntü tükendi. Hiç bir şey anlam ifade etmiyor artık. Sadece çalışmak istiyorum bunu fark ettim , eve gelip kitabımı okumak , kendimle baş başa kalmak. Hiç hak etmediğim şeyler yaşadım ya kendime ya da birine zarar vereceğim.
Keşke insanlarla konuştuğumda onlar için kurduğum cümleleri hayat mottom yapabilsem. Aslında biliyorum bak imkan olsa yaparım ama o kadar üst üste geliyor ama birbirinin üstüne gelmiyor ki dengede tutmak için ayrı çaba harcıyorum. Ama olsun. Bu da benim çıkmaz sokağımmış. Belki bir gün sokağın sonundaki duvarı yumruklamayı bırakır da üstünden atlamanın da her ne kadar kolaya kaçmak da olsa bir çözüm yolu olduğunu kabul ederim.
O gün de ellerimin kırıldığı gün olacak sanırım. Tırmanmaya dahi gücümün kalmadığı o gün, duvarın dibinde düşüp kalıcam. Umarım o raddeye gelmem. Canım kendim.