sen malsın oğlum. önce gittin arkadaşının sevgilisine yamuldun. gittin her hafta başka kızla çıktın, hepsine piçlik yaptın. bunlar ne olarak geri döndü sana? a lot of enemies.. daha sonra okul başladı. gitmedin. kaçtın, sinemaya gittin vs vs.. ne gerek vardı? boku bokuna devamsızlık yaptın. derslerine çalışmadın. bugün karne aldın sonuç; dört sıfır dört bir... şimdi nolucak? diyelim çok çalışıcaksın, yapacağım diyorsun. karneni birine gösterdikten sonra bunları birine söyle. inanıcaklar mı? hayır. sıçtın oğlum sen. yarraa yedin. annen egzama oldu senin yüzünden.. baban sigaraya başladı. senin ben amına koyim tamam mı. daha fazla konuşursam kalbini de kirarim senide.. hadi eyvallah.
döndüm baktım kendime. neyim ben? kimim? kocaman bir boşluk. koskocaman bir hiç. kendini kandırma boşuna. sen hiçbirşey olamazsın. o sahip olmak istediğin insanlar var ya, uğruna türlü kötülükler yaptığın insanlar, sen onların tırnağına bile sahip olamazsın. yaptıkların zaman kaybı. kimsenin seni tınladığı falan da yok. psikolojin mi bozuk, anca seni kendin dinler. kimsenin kimseye bu dünyada bir faydası olamaz. aşkmış, sevgiymiş var mı böyle birşey? evet herkes sen kadar bencil, senden daha bencil. gitmek istesen nereye gideceksin ki, kaçışın var mı gerçek sonlardan? hayat mükemmel değil, hem de hiç değil. sen de mükemmel değilsin. neyine güveniyorsan sanki. bırak git bu yaşamı. bir daha da gözüme gözükme!
biraz da kendini düşün!
biraz da kendini sev!
kendin için yaşa!
biraz bencil olmayı öğren!
gereksiz her şeyi, herkesi çıkar hayatından, kafandan!
sen önemlisin!
sen değerlisin!
sağlığınla ve huzurunla ilgilen!
sigarayı bırak!
direksiyon sınavından geç!
hayat senin!
o ziktiminin sigarasını bi bırak önce sen.. zaten 5.5 lira oldu... bir de bu saate kadar ne bok yemeğe ayakta kalıyorsun hiç anlamıyorum, yat uyu efendi efendi..
yorgunum
korkuyorum
yaşamaktan yorgunum
yaşayamamaktan korkuyorum
sıkışmaktan kokuyorum
korkuyla kapatıyorum gözlerimi
adına yarın dediğim kabuslar görebilme ihtimali ile
tetikte bekliyorum her an kalkabilmek için gözlerim kapalı
sonra boş veriyorum
nede olsa hiç bir şeyi değiştiremiyorum diyorum
oluruna bırakıyorum
her nefes aldığımda biraz daha yoruluyorum
sadece uyumak
ve her şey düzeldiğinde uyanmak istiyorum.
geçmişe sığınarak yaşamayı tercih ettin. ondan çıkardığın dersleri öylesine beğendin ki; öğrenemediğin bir şey kalmadı sandın..
ya da öğrenemediğin şeyler de olduğunun o kadar farkındaydın ki sımsıkı sarılıp bırakmadın yakasını..
sen hala gecenin bir yarısı 'because i said so' izlerken; geçmişe dönmeyi mi hayal ediyorsun yoksa ondan tamamen kurtulabilmeyi mi umut ediyorsun onun ayrımına var önce!
o duvarlar.. o çizgiler.. öylesine net dururken..
sen sadece kendi derdinde, bir şeylerin deneyini yaparken bir zamanlar sana olanlar olur mu diye hiç düşünme..
gardını indirme asla! güçlüsün sen ya.. dimdik durabilirsin ya hayata karşı! aynen öyle davran. öyle davran ki kimse güçsüzlüğünü, çaresizliğini, yalnızlığını göremesin!
sonra birileri gelir belki, o taptığın geçmişini unutturmaya çalışır sana farkında bile olmadan.. yepyeni bir geçmiş yaratır ola ki kendinden. sakın müsaade etme. kırılmayacağım, incinmeyeceğim, güvenmeyeceğim diye diye..
cam bir fanusun içinde yaşa.. aman kimseler dokunamasın sana!
varlığınla yokluğun aynı şeyi ifade etsin hayatta.. sakın insanları sevebilme mücadelesi verme, sırf sonunda ola ki üzülebilirim diye.
sen sadece başarını ölç! hiç kimseyle paylaşamadığın, sonunda yine kendini mutsuz ettiğin başarılar biriktir içinde..
sonra da uzun uzun düşün! ben ne kadar kötü bir şey yapmış olabilirim diye.
olm adamsın, iş bilirsin. elin tutuyor, beynin düşünüyor. kolun işliyor. ama başarısızsın. neyin eksik ha zengin geçinen zibididen? ne eziksin lan, bundan sonra, eziklik yok. çalışacaksın, bol bol. çalışmanın vermiş olduğu acı, daha sonra getirecek olan zevklerden daha az kalacak. sarıl, asıl, bir eksiğin yok o zibidilerden. hatta daha zekisin ve içinde bitmek bilmeyen bir enerji var. çok başarılı olacaksın. ve hiçbir şeyin eksik değil.
acıyorum lan sana bakınca adi guerilla. bi insan gezegende hiç mi erkeklere kız bırakmaz, adi herif. çok ayıp çok. acıyorum valla sana. ne kadar düşüncesiz birisin olm sen. insan mısın ?
O odada saatlerce tek başıma kıpırdamadan oturuyordum. Dışarda çalışan işçilerin sesi tek tepki kulaklarımdaki. Tüm kemiklerimde bir sızı,iliklerime kadar, tüm vücudumu sarsan bir acı vardı içimde. Üstümde kocaman bir ağırlık.. Yapacak çok şey varmış ve zaman yokmuş hikayelerine bir rest çeken Pazar günümü yaşıyordum. Bitmek bilmeyen bir gün. Ne düşünecek sorun ne de yapabilecek iş buluyordu zihnim. Kendi kendine oyun oynuyordu sanırım; yapılacak onca işi ve düşünülecek onca sorunu olmasına rağmen. Kocaman parlak gözlerim tek bi noktaya sabitlenmiş, boş boş bakıyordu. Sanki kendimi başka bir gözden izliyormuş hissini verdiren geçişler yaşıyordu ruhum. Ve ben hala o odada tek başıma kıpırdamadan oturuyordum; tek başıma. Zamanın çok hızlı geçtiğine ikna etmeye çalışırken kendimi mantığım el vermiyor ve akreple yelkovanın tangosunun henüz bitmediğini görüyorum. Saat 12:00. Kaç saattir uyanığım? Sanırım 5. Kaç saattir tek başımayım? işte orası meçhul.
oturtmam gereken bir kaç şeyler var. oturttup onları da evire çevire zktiğim zaman bu hayat bana artık çarkıfelek tadı verir. ne gelsin her şey bana kar olur. sadece 6 ay. 180 gün. her şeyi ama her şeyi çözecektir. saplantılı zihinlere, anlamsız sohbetlere, gereksiz beyinlere her şeye son. yeter ki bi sabah uyandığımda tüm dünyaya umutla bakabileyim.
içinden söküp atabildiğin an, o anmış demek ki. 1.5 yıldır boşuna korkmuşsun. ulaşılmaz sandıkların çok korkakmış meğer yaptıkları korkakça ihanet gibi...
sabah kalktım. hava biraz olsun ısınmıştı. benim içimde en ufak bir mutluluk kırıntısı bile yoktu. yine mutsuzdum yine. hayatımda o kadar ters giden şeyler vardı ki. ben mutlu olmayı başaramıyordum. beynim bazı şeyleri çözmekte güçlük çekiyordu. yaşadıklarım her zaman saçma geliyordu. yaşamak istediğim hayat bu değildi. bana verilmiş zor bir rol belki. bu hayatta başarılı olmak senin elinde ama... herşeyim amalarla sınırlı aşamıyorum birçok şeyi.
yarın oldu yine aynı ben. ay oldu yine aynı ben. yıl oldu yine aynı ben. evimin duvarları sanki bana hep gülüyorlar, hayat benle dalga geçiyor, konuştuklarımızın hiçbir manası yok gibi. anlamaya çalıştığım insanlar günbegün daha saçmalar hale geliyorlar. kendime sormak istediğim bir tek soru var onu da cesaret edip soramıyorum. kimseye söyleyemiyorum. ben böyleyim işte. ne kadar çalışsamda dürüst olmaya yeterince olamıyorum. sevmediğim, nefret ettiğim insanların karşısına geçip ağız dolusu laflar etmek. ah ne çok isterim. oluyor mu olmuyor. hayatıma müdahaleleri olan insanların bana yaptığı kötülükleri karşılarına geçip söyleyebilecek gücüm bile yok. konuştukça ağlayacağım sustukça yine ağlayacağım. en azından bu belli etmeden olacak herkesin gözü önünde değil. rencide olmadan gururum kırılmadan. çünkü herkesin gözleri önünde ağlamak beni daha çok eziyor. salak gibi hep güçlü durmaya çalışıyorum. biliyorum çalıştığım, gösterdiğim gibi güçlü değilim. yaşıyorum hayat seninle. senin benim önüme attığın taşlarla yaşıyorum. ayağıma takılanlarla, beni kolumdan tutanlarla, önüme koyulan duvarlarla yaşıyorum seni. ne suçlu sensin ne de diğerleri. benim kendime, çevreme, herkese olan güvensizliğim. öyle bir güvensizlik benimki. aşamadığım her defa daha çok kırıldığım güvensizliğim. ne olurdu biraz güvenim olsaydı bazı şeylere. cesur, korkmadan ilerleseydim hayatta. karşılarında durabilseydim inanmadığım birçok şeyin. hayır diyebilseydim. bari şu güvenden eksik kalmasaydım hayat. birilerinin vermesi gerekliydi vermedi bana o güveni. kızıyormuyum evet hatta daha çok evet. mücadele edecek gibi oldum ama daha başında attım kendime yerlere, pes ettim. yanlış yaptım çok yanlışlar. yazı yazarken bütün içimdekiler tek tek dökülüyorlar sayfalara. yazı yazarken hiç kimsenin yanında olmadığım kadar rahatım, huzurluyum ya insanların içinde olan dünyamda? yapayalnızlıklar ve hatalarla dolu bir hayat. ben sözlükte dürüsttüm hiç olmadığım kadar hemde. hepimiz öyle değilmiyiz zaten durduk yere saçma sapan sevgi gösterilerine giriyoruz, sevmediğimiz şeyleri yapmak zorunda kalıyoruz. iş sözlüğe gelince bütün içindekiler çıkıyor meydana. utancından söyleyemediğin doğruların. şimdilik bu kadar kendim.
Herşeyi kafaya takıyorum. En kötü huyum bu biliyorum ama kafaya takılmıcak gibi değil. Sevdiğim tüm insanlar*bana yamuk yapmaya devam ediyorlar. Kızıyorum,rencide ediyorum ama bende mutsuz oluyorum. Hep karşıma fesat biri çıkıyor. Hiç bir zaman şöyle ha tamam bu sefer her şey mükemmel diyemedim. Diyemeyeceğim de..... Biliyorum...
ey gidi ben, ey gidi, ne yapıyorum ben? ne yapmaya çalışıyorum?
kendimi seviyor muyum? sevmiyor muyum?
ne yapıyorum ben? sadece birine seni seviyorum
demeye çalışıyorum.
kim bu kişi? bilmiyorum.
üzerinden çok şeyler geçti duygusal olmamasına rağmen.
ben zamanında sevdim, evet sevdim, bu duygu bende zamanında mevcutmuş.
ama nedense, sevgi çok uzaklara yolculuk yapmış içimde yalan olmuş.
belki de şöyle olmuş,
içimdeki sevgi tatile gitmiş uzun zamandır.
şöyle ki, öyle iyi dinlenmiş ki,
hani durmadan iş değiştirmiş birinin yıllık izin hakkını kullanamayıp,
birden çok parayla,
2 hafta tatile çıktığını düşün,
ohh sabah istediği saatte kalkacak,
istediği saatte yüzecek, sporunu yapacak,
istediği saatte yatacak,
günlük masajı eksik olmayacak
meditasyon gibi günler geçirecek.
iki hafta boyunca öyle bir tatil ki bu tüm yorgunluğunu alacak.
bu sevginin tatili vücüt yorugunluğunun iki haftalık tatiline denk gelen yıllar süren bir süreç. gel lan buraya, yeter lan dinlendiğin bu kadar. şş kime diyorum, yeter artık yattığın yerden kalk da bir işe yara.
geçtim tanımadığım sokaklardan günler boyunca. hiç bilmediğim yerlerdeydim. ayaklarım başka yerin sıcağındaydı. Bastığım toprak benim değildi. ben artık bir başkasıydım.
değiştirdim kendimi, hemde çok değiştirdim. artık istemiyorum kendim olmak, yıpranmak, acı çekmek. küçücük bir rüzgarın etkisiyle bile, ağlamak istemiyorum. farklı olsun, bilmediğim olsun, görmediğim olsun. her birşeyde, beni yok eden o vicdan olmasın. eski güvensizliklerim olmasın.
ılık kış havası. hafif hafif esen rüzgar. deli gibi olduğu yerde dönen kuşlar...
ben bu olmak istiyorum. ben doğa olmak istiyorum. ben huzur istiyorum. ben mutluluk istiyorum.
yarın olsun bakalım. ay olacak, yıl olacak, çok geç olacak ama olacak mı? diyecek miyim ben mutluyum? çok imrendiğim, olmak istediğim bir yeni ben. olsa ne güzel olurdu. huzurlu olurdu.