yazılması gereken mektuptur, siz bir yazarsınız çünkü; ama gönderirmisiniz yazdıklarınızı o size kalmış, ama adı üstünde karşı taraf artık eski sevgilidir. Belki de yeni birinin yeni sevgilisidir. içinizde kalanları anlatmak için iyi bir yol olabilir ancak kendinizden taviz vermemeniz gerekir yoksa madem böyleydi niye ayrıldın gibi bir soru gelebilir karşı tarafın aklına.
her kimin eski sevgilisi isen senin ben ta mına koyiim. ulan adına açılan başlıklardan sözlüğün sol frame inin ebesi sikildi. yeter ulan siktir git artık be!
Sen bu mektuptan ilelebet bihaber olacaksın. Benim hayatımda hiçkimsenin sahip olamayacagı bir yere sahiptin. Sana olan sevgimin her geçen gün biraz daha büyüyüp bir önceki günü kıskandırdığını hissederdim.
Yoklugun, sana olan sevgime ragmen bana dönemeyecek oluşun bütün kapıları ardına kadar kapatman ne kadar kahretmişti beni bilsen.
Tüm kapıları kapadın aşka dair ve güvenimi yerle bir ettin düşünmeden ettigin sözlerinle. Ben senden benimle olmanı beklerken sen bütün vaatlerini yıktın birer birer. Oysa ben senden vaat beklememiştim bile. Ben sadece seni beklemiştim hayatımda ol istemiştim. Sen kaygılarınla yaşıyordun oysa.
Geçmişimi dert etmiştin kendine. Kendi istediklerini benim istediklerimmiş gibi görüp beni bunları istemekle suçladın defalarca. Benimse tek istedigim seninle olabilmekti.
Anlamadın.seni denli sevdiğimi hayatımı ne kadar büyük bir parçası olduğunu anlayamadın.
Bana çok şey öğrettin. Kimseye hakettiğinden fazla değer vermemeyi, kimse için kendini kahretmemeyi, ağlamak gerekiyorsa ağlamayı kızmak bagırmak gerekiyorsa susmamayı öğrettin.
Teşekkür ederim en büyük dersim.
sen benim hayatımın en güzel yanıydın.
anlatamadım.
17 yaşında falanım daha.. ortega'lı zamanlar.. forma reklamımız aria'ydı.. 3'lü savunma oynuyoruz hala.. ümit özat, mirkoviç ve ogün.. hani ümit özat'ın ilk geldiği sene anımsadın mı canım? bilirsin polinomları beceremediğim ve sevmediğim gibi aşkım demeyi de sevmem ve beceremem pek.. işte öyle çılgın ve o denli marjinalim yani.. hey gidi hey heyy..
sizin sınıfın karşısında bizim tuvalet daha doğrusu bizim tuvaletin karşısında sizin sınıf vardı.. öyle salak salak erketedeyim; çocuklar sigara içiyolar, ben de yakalanmasınlar diye gözlüyorum.. bilirsin sigara neyin kullanmıyorum.. derken biri iki heceli üç harfli adını bağrındı.. aslında ne kıl olmuştum o kıza.. akabinde evgeni plushenko edasıyla öyle bir ters dönüş yaptım ki, babam görse o halimi beni altay'dan alır, spartak moskova'nın artistik patinaj takımına yazdırırdı..
gözümde yıldızlar çaktı, ortam basmane'deki ucuz biraneler gibi rengarenk oldu.. o ne güzellikti, o ne endamdı, o ne kaş, o ne gözdü.. olduğum yere çivilendim.. sağolsun alp geldi, ıspatulaynan kazıdı beni.. sen çoktan sınıfa girmiştin.. dersiniz ingilizceydi.. 4 sene okudum ama ne yalan söyliyeyim ki canım ingilizceyi de pek sevmedim.. yok üçüncü hali, yok ikinci hali, yok active, yok passive.. bak ingilizce yazıyorum ki 6 sene sonra bu mektubu okuduğunda belki ''lan onur'a bak hele.. amma ingilizce yapmış yaa! ben hemen şuna geri döneyim.'' diye içinden geçirirsin..
sınıfa girdim.. edebiyatta ismin hallerini anlatıyo hoca.. ''lan ilkokuldan beri aynı mevzuu yeter be!'' dedim ve akabinde; ''boşver hocam ismin hallerini sen bana aşkın hallerini anlat, mutluluğun resmini çiz'' diye devam ettim.. içimden dedim tabi.. edebiyat hocam çok fettandı ama çok da güzel fiziği vardı hani.. okulca hastaydık kendisine de aşırı solcu olduğu için yanaşamazdık.. kızardı alimallah.. içimden dediklerimi dışardan diyemedim tabi.. e sen de kabul et be canım aşk için edebiyatçının kanaatinden nasıl vazcayardım?
(...)
bi perşembe gecesi öylesine heyecanlı oturuyodum ki bizim emektar divanda anlatamam.. o divan da benimle yaşıttı.. ikimizin duyguları da aynı yaştaydı.. ama benim heyecanım senin benden çok sevdiğin beşiktaş'ın buzla kaplı zeminde oynayacağı dinamo kiev maçından kelli değildi.. ertesi gün ''doğum günündü''.. saat akşamın 7 si olmuştu.. e takdir edersin ki canım öğrenci adamız, cepte bek kuruş yok.. pederin gelmesini bekliyorum.. gelsin de senin için o çok beğendiğim kazağın parasını versin.. bi heyecan, bi kıpırtı sardı içimi ki sorma canım.. lakin benim peder gelmeden senin mesajın geldi.. e malum artık ilişkiler aysiku'da, emesen'de, feysbukta, cep telefonunda yaşanan dönemlerdeydi.. bi garip sıkıntı kapladı bünyemi.. elim aslında kullanmaktan nefret ettiğim cep telefonuna yöneldi.. sagem'di markası ve çok zor basıyodu tuşları.. sert ve erkeksi bi hamleyle açtım kilitli olan tuş takımını ve etkisinden belki de hala kurtulamadığım o mesajı okudum: ''onur.. ben ayrılmaya karar verdim.. artık yürümüyo.. nolur ısrar etme.. kararım kati ve net.. değişeceğini sanmıyorum.. kendine çok iyi bak.. hoşçakal..''
beşiktaş berabere kalıp çeyrek finale çıkmıştı uefa kupasında.. aslında buruktum ama sen beşiktaşlıydın.. terk edilmiştim ama sen sevinçliydin.. içim kapkaraydı ama ertesi gün doğum günündü.. gece yatmadan o lanet ezikliğime yine yenilerek son bi mesaj attım.. ''yarın okulda konuşalım mı?'' cevap gelmedi ama ertesi gün sen geldin yanıma.. ben ''bi daha düşün lütfen'' dedim.. sen ''düşüncek bi şey yok onur'' dedin.. ben ''ama canım bak hem beşiktaş turladı hem de senin doğum günün, bunu ıslatmayacak mıyız?'' diye ar damarımı çatlatırcasına bi sual sordum.. sen ''bitti artık onur ısrar etme, hem alt tarafı çeyrek finale çıktık.. bunun daha yarısı var, finali var.. erkenden havaya girmeyelim, rehavete kapılırız sonna.'' dedin.. ve yaklaşık 6 yıldır dönmek nedir bilmediğin yere gittin..
ben ise gerek beşiktaş'ın çeyrek finali, gerek senin doğum gününde senden ayrılmanın verdiği kalp kırıklığı, gerek ebeveynlerimin bitmek bilmeyen kavgaları, gerek kaderimde mütemadiyen yazan ''terk edilmek'' zorunda bırakılmamla büyüdüm, büyüdüm, büyüdüm.. çeyrek yüzyılı devirdim be dile kolay, çeyrek yüzyıl! lakin hala terk ediliyorum, hala kalbim kırık ve hala büyüyorum.. ama değişen iki şey var..
bir; artık annemle babam kavga etmiyolar, evi talan etmekten vazgeçtiler.. iki; bi filmde duyup etkisinden çıkamadığım o söz beynimden çıkmıyo..
''umut iyi bir şeydir.. hatta en iyi şey.. ve iyi şeyler asla ölmezler..''
anlatmaya kelimeler yetmiyor, hadi anlatmaya debelendim diyelim ki calıstım kimse anlamıyor, dinlemiyor, yalnızlıgı, uzaga dalıp giden gozlerimde ki caresizligi ve bir turlu gozumden akmak bilmeyen bir damla gozyasımı, eger o son damla akarsa gozumden hayatı sıfırlarım seni unutur muyum acaba diye korkarak saklıyorum gozumde.
Sen gittikten sonra hayat daha anlamsız daha karmasık, her tamam bu sefer oldu simdi ayaga kalkma zamanı dedigimde yakalayamadıgım son anda elimden kayıp gidenlerin yoklugu.
Bir turlu cozulemeyen bir bulmacada, cıkılamayan bir labirent de buldum kendimi yoruldum cıkısı aramaktan, bıraktım bende nefret ettigin maskelerimle gulumseyerek inceldigi yerden kopsun diyorum.
Yazın son demlerini yasadıgımız ılık bir meltem ile kayıp gittin ellerimden tutamadım,keder, acı, bir daha hic kapanmayacak kocaman bir bosluk ve bir suru keskelerle, sonu olmayan bir yalnızlıkta terkettin beni.hic vermedigin gostermedigin sandıgım buyuk sevginle ardına bile bakmaya vakit bulamadan yarım bıraktın bizi.
ve ben simdi gittigini bir turlu kabul edemeyesimle yuzlesmeye calısarak tutunmaya calısıyorum hayata bir yerden.
o hic sıkıntıya,tasaya gelmeyen yuregini hala cok seviyorum..
(bkz: sevgilinin olmesi)
yazılmış gönderilmemiş gönderilememiş her satırında ona duyulan aşkın ve özlemin yazılı olduğu mektuplardır. bir süre sonra eski bir çekyatın altına koyulur arada bir açıp okunulur sonrasında hayatına başka biri girer tüm o yazdığın satırlar mektupların üzerinden tükenen silinen bir kalemle yazılmış gibi uçup gitmeye başlar. aradan uzun bir süre geçtikten sonra o mektupları tesadüfen bulduğunuzda üzerinde hiç birşey yazmadığını görürüsünüz bom boş beyaz kağıtlar olarak gelir gözünüze, yada üzerlerinde yazılı olan şeyler size bir anlam ifade etmediği için öyle görünürler. eski sevgiliye yazılan mektuplar bir zamanlar sevdiğimizin belgeleridir.
boşa mı geçti ?
hayır. güzel anılarla dolu yıllardı.
yaşanması mı gerekiyordu?
belki. bazen doğru insan ama yanlış zaman olabilir.
o zaman sırası mı yanlıştı ?
evet. belki öğrenci olmasaydık ve tecrübeli olsaydık.
pişman mısın?
asla.
Yazmak istediğim anlatmak istediğim o kadar çok şey var ki...
Ama dedim ya hem seni sıkmak istemiyorum hem de günlere aylara yıllara sığmayacak anıları satırlara sığdıramıyorum. Yaşamaya gelince, bunları her gün yaşıyorum. Her gün bir yıl daha yaşlanıyorum. Seni tabir edemiyor, anlatamıyor, satırlara sığdıramıyorum. Keşke yapabilsem, sığdırabilsem ve seni ve bizi yazsam satırlara; sonra her gün koynuma alıp o satırları onlarla uyusam.
Artık son nefeslerim bunlar.
Hayata veda etmek gibi bunları yazmak. Sevgiliyi son kez alnından öpmek, ellerini tutup gözlerine bakmak gibi. Sen şimdi yeni insanlarla yenidünyalara yelken açmışken, ben her tarafında sana ait izler olan kocaman bir adada tek başımayım. Seninle dolu bir dünyada sensiz yaşamak bu. Hatıraların yaşamayı çekilmez hale getirdiği, gecelerin kâbuslarla dans ettiği bir dünya.
Hala biliyorsun bir şeyleri; Bu saatten sonra tek tek söylemeyeceğim bunları. Eminim ki seni tanımasam daha gri olacaktı soluduğum havanın rengi. Ama bir gün garip bir ürperti dolarsa içine bil ki hala bir yerlerde senin için çarpan bir yürek var. Gece yağmur damlaları vurup camına seni uyandırırsa senin için ağlayan birileri var. Bil ki öylesine gökyüzüne baktığın bir akşamda kayan bir yıldız görürsen seni umut eden birisi nefes alıyor hala. Her gün göreceksin sokaklarda beni, kimi zaman sevgilisinin ayakkabısını bağlayan bir çocuk, bazen bir kaldırım köşesinde ağlayan umutsuz bir adam, kız arkadaşının çantasını taşıyan heyecanlı bir âşık, vapurlarda, banklarda güneşli bir bahar günü çimlerde birbirini öpen iki ruh olarak.
Bir gün bir yerde tekrar karşılaşabilmek dileğiye.
ne yaparsın sevgili hayat böyle işte. birilerini peşinden koşturuken birilerini de kovalatıyor ne ilginç değil mi? oysaki herkes birbirine doğru koşsa sorun kalmayacak. sen neden bana doğru koşmuyorsun ki??
Bulur muyum söyle,seni o eski halinle..Uzansam ,uzaklardan öylesine..Öylesine derin ki içimdeki yerin..Bi köprü olsam keşke yüreğimden yüreğine...Sen, şimdi uzak şehirlerde, neden?! Bu kadarı bana çok gelir..Sensizliğe alışmak cok zor gelir...
Yalnızlık nedir bilir misin? onca insan arasında..Ben sensiz yanlış yollarda ..Gel kurtar,gel kurtar beni...
her zaman negatif olmak zorunda olmayan sözlerdir; çekip giden sen olsan bile söylemek istediğin, ama inanmayacağını bildiğin için susmak zorunda olduklarındır; bazen daha fazla canını acıtmamak için kendine saklaman gerekenlerdir. mesela...
canım,
sana hala canım diyebiliyorum, sen inanmamış olsan da sevdim seni zamanında. şimdi aşk yok içimde evet, zaten bu yüzden gitmedim mi hayatından? aşk bitmişti ve seninle oynamak istemedim. çünkü sen üzülmemesi gereken nadir iyi insanlardan biriydin. oysa benim ilişkimize devam etmem sadece seni daha fazla bağlayacak ve sonucunda da daha büyük bir acı etirecekti hayatına. ben gidince sen de gitmeyi seçtin tüm hayatımdan çıkma ısrarlarıma rağmen. biliyordum aslında kalmayacağını, ama sormamış olsam içimde kalırdı. seni üzmektense kaybetmeyi tercih ettim. acısını çekiyorum aslında hala; bi film izlediğimde, ortak arkadaşlardan birini gördüğümde ilk konuşmak istediğim kişi sen oluyorsun ama uzaktasın şimdi ve canımı acıtıyor bu. yanlış zaman ilişkisiydi bizimki. senin birine bağlanman, benimse mümkün olduğunca özgür kalmam gereken bi zamanda karşılaştık. keşke bekleseydik, keşke arkadaş kalsaydık sadece. olmadı, olamadı. şimdiyse elimden gelen bi şey yok. sadece daha önce de söylediğim gibi özür diliyorum.
özür dilerim - defalarca..
ben bu yazıyı sana yazdım.
seni kafamda s.ktim bugün.
kafamda bitirdim demiyorum bak.
ısrarla s.ktim diyorum.
senin gibi eski sevgili olmaz olsun.
allah belanı versin senin.
5 senedir kurtulamadım senden.
''eski sevgili ;
akan bir damla gözyaşımı bile haketmeyen bir şeref yoksunusun.içine oturmuş *tur belki bazı şeyler.çok iğrenç görünüyorsun.ben nasıl yıkılmadım?sende yıkılma.benimle aynı havayı soluma şansın bile yok artık şekerim.mümkünsede nefes alma zira karbondioksitin ile etrafı kirletiyorsun.
senden tek dileğim şeref yoksunu eski sevgilim; umursama beni.aklından bile geçmeyeyim..aklından beni geçirmeye bile hakkın yok be eski sevgili.kalbimde kalbine bir kinde yok..*işte böyle bu kadar değerlisin benim için.bunları yazmamı sen istedin.beni ayar etme daha fazla..kapa çeneni ve bsg. ''
biçminde okuyup güleceğim bir mektup olurdu.mektubu verecek olsaydımda ''al g.tüne sok.''yazardı zarfta,kuvvetle muhtemel. *
edit: yıl olmuş 2011,okudum ve gerçekten güldüm,kendi halime.