sizi o konser senin bu konser benim gezerek, aynı şehirde 2 aydan fazla süre bulunmayarak harcamaktayım, geri kalanınızı da öyle harcayacağıma eminim yıllar, yapacak bir şey yok.
teşekkür ediyorum size, ben sizi boşa harcadım ama siz bana yinede boş boş bakmadınız. bolca ders verdiniz ve büyüttünüz beni. daha bir çoğunuzu böyle harcayacağım ve daha çok ders alıp büyüyeceğim inşallah.
ey yıllar güzel yıllar. sadece sizden af dilemiyorum. benim yüzümden sıkıntı çeken kişiden de af diliyorum. affetsin beni söyleyin ona. bilemiyorum sizleri boşa mı geçirdim yoksa siz mi beni tornadan geçirdiniz, olgunlaştırdınız. kim bilir. belki de böylesi en ideal halimizdir. böyle olsa bile yine de isterdim ki 10 sene öncesine döneyim. 10 sene öncesi dedim de geçen 10 ağustos'ta ne oldu anlatayım. seçim içim seçmen kağıdını bilgisayar masasına koymuştum. açık olan pencereden esen rüzgar kağıdı alıp masanın arkasına attı. elimi uzatıp kağıdı alırken başka bir kağıda rastladım. 10 sene önceki işyerimde arkadaşlarla geyik amaçlı yazdığım yazılar. güya arkadaşın birisi falanca kez küçük tuvaletini, filanca kez büyük tuvaletini yapmış da ben de onları yazıp bir ücret çıkarmışım. arkadaşın adını yazıp imzasını attırıp, tarihi yazmışım. tarihi görünce şok oldum. 10 ağustos 2004. işte bir rüzgar beni boşa harcanan yılların başına götürdü birden. ne olurdu şimdi de bir rüzgar esse ve o tarihe alsa götürse. o günün istanbul'una. o günlerin getireceğini heyecanla beklesem bu sefer. tek ben bilsem o bilmese. beklesem sabırla. aynı gün aynı saatte aynı yerde karşılaşsam. baksa bana yine o şekilde. gülümsese aynı ifadeyle. kafamda gelecekteki 10 seneyle birlikte ona yaklaşsam ve tutsam elini. bir daha bırakmayacasına. bir daha üzmeyecesine. ağlamasına izin vermeyecesine. kendisine layık olmayan insanlarla karşılaşmasına izin vermesem.
şu an yazarken gözlerim doluyor gecenin bu vaktinde, boşa geçen yıllar. belki o okuyunca ona da aynısı olacak. ağlamasına izin vermeyeceğim dedim ama ağlayacaksa da böyle ağlasın ya. yatayım.