Atesleslendigim uzun gecelerde gozumu ne zaman acsam yanimdaydin yanibasimda, gece gokgurultusunden korkar sigisiverirdim hemen yanina yemek yaparken sogan dogradigimda hungur hungur aglamama kiyamazdin aliverirdin elimden bicagi ah anneem bizim icin yaptigin o kadar fedakarliktan sonra sana hala kizmam bagirmam kavga etmemiz o kadar anlamsizki beni hepsi ici affet hep yanimda ol luuuuutfen.
anne varya artık ton balığı görmekten, yemekten, hatta ismini bile zikretmekten bıktım ya. karın doyurmuyor ve iğrenç kokuyor. yapma etme. bi taze fasülyeyi özledim ya. salata diye de içimiz şişti el insaf ya..
arada bi sana sesimi yükseltince kızma. inan çok pişman oluyorum sonradan. allah belamı vereydi de bağırmasaydım diyorum.
bazen ölsem en çok kim üzülür diye düşüneyim diyorum, şak sen geliyorsun aklıma.
senin gibi kimse değer veremez bize. kimse bağlı olamaz bu kadar fedakarca.
sakın gitme. sensiz olmaz.
şimdi uyuyorsun ve sabah uyanacağını biliyorum, anne sen bir gün uyanmazsan ben ne yaparım? kime güvenebilirim, kimden karşılıksız sevgi görebilirim? sana bir şey olmasın. hep yanımızda kal...
ne yazsam buraya sığmaz ki. başkaları nasıl bakar hiç bilmiyorum ama bizim içimizde olan problemleri çözerken oluşan bağlarımız var. bak bugün seni aramayı unuttum, eve yeni gelmişsindir. sen hep tek başınaydın, bana tek başıma kaldığımda yıkılmamayı sen öğrettin. her acıyı, her sıkıntıyı sen çektin. başkaları dayanamazdı ki. yalnızlıktan tırsan insanları gördükçe gülüyorsam sebebi sensin be kadın, yerim seni. ah fatoşçum erkekler keşke en az senin kadar delikanlı olsa da adam görsek. seni sinir ediyoruz bazen ama seviyoruz be. sen her zaman mis kokun, tertemiz saçlarınla idolümsün. babamla dünya üzerinde başa çıkabilecek tek insan sensin. ben zaten tek çocuk gibiydim, tosun paşamda erkeğimiz işte. o yine misinalarını etrafa saçınca bağır, ama hafif olsun dozu. sinirden dünyayı yıkacakken beni bir tek sen sakinleştirebiliyorsun, ama yanımda olmayınca kötü. bir gün daha mutlu olacaksın, yapacağım bunu. hani o bana ufak takılmaların gerçek olacak. hayatı yaşatırım ben sana inan, ama bana elalemle ilgili cümle kurmazsan. yine de o pasaklı, aptal kadınlara bir milyon basarsın sen be. buraya gel de bursanın tozunu atalım. millet yine bizi kardeş abla sansın, içimden güleyim. neyse yarın konuşuruz, hoşçakal.
az önce kavga ettik, ama arkamda dur ışte su konuda arkamda ol, pişman olmayacaksın olmayacaz! üniversite mezunu kadınsın 3 tane hemde ama bazen cahilligin tutuyo be anne.
4 yaşındayken: annem hepsi biliyor
8 yaşındayken: annem çok biliyor
12 yaşındayken: annem heşey bilmeyebilir
16 yaşındayken: sen kimsin anne
18 yaşındayken: annem eskikafalı
25 yaşındayken: annem belki bilir
35 yaşındayken: karar vermeden önce bi anneme sorayım
45 yaşındayken: acaba annem bunun hakkında ne düşünürdü
70 yaşındayken: keşke anneme sorabilseydim...
Yaşım 23 olabilir ama değerini şimdiden çok iyi biliyorum. Iyiki varsın seni çok seviyorum.
Seni çok özledim diye bilmeyi özledim. O ellerini her öptüğümde selametle git gel diye dualarını özledim. Artık kimse öyle dua etmiyor arkamdan anne. Mekanın cennet olsun inşallah 20 oldu ama hala acın tazedir bende.
itiraf etmeliyim ki yokluğunu, gidişini, var olmayışını çok kez düşünmeye çalıştım ben.
Bir keresinde öldüğünü düşünmeyi denedim, burnum öyle bela sızladı ki; korktum attım kafamdan o pis düşünceyi zira severdim burnumu, güzel kokular alırdı, nefes almaya yarardı, iki gözün arasında enteresan duruyordu; bu düşünce yüzünden kırılsın istemedim.
Bir keresinde yok oluşunu düşündüm, kollarımda son nefesini verdiğini; kalbim bir panik atak hastasının nöbet hali gibi çıldırırcasına attı. hemen attım o düşünceyş kafamdan zira kalbimi de seviyordum; çalışmalıydı ki yaşamalıydım, hem belki aşık da olurdum bir gün...
Bir keresinde yine düşündüm yokluğunu, nefes alamaz hale geldim, hemen attım kafamdan.. Zira en büyük korkum nefessiz kalmaktı ya hani, korkarak ölmek istemedim. Daha alıp verecek çok nefesim vardı, hem belki günün birinde nefesim bütünleştiğim kişinin nefesine karşıacaktı...
Çok düşündüm senin ölümünü, hepsi acıttı; sonunda bıraktım ben de... canım acısın istemiyordum.
Ansızın öldün. 42 yaşında... Yeşil gözlerini, sarı saçlarını, o güzel dişlerini, mis kokunu, sicim gibi kirpiklerini, elma yanaklarını, mükemmel dokumma hissini, tüm şevkatini, ruhunu alıp çektin gittin... ruhumu da es geçmeyelim tabi.
Ben sana kızgın değilim ama bence ölmen için erkendi. ben allah olsam seni öldürmezdim o yaşta o güzellikte. ben anne olsam defoluıp gitmezdim o yaşta, iki kızımı salakça bir dünyada bırakıp. ben araba olsam sana çarpmaz infilak ederdim, senin gibi güzelliğin karşısında dağılır kalırdım. ben sana çarpan olsaydım, nefes alamaz ölürdüm... Ama ne ben ölebildim ne de o kişilerden, o maddelerden, o şeylerden biri olabildim...
Sonuçta öldün.
Bir defada, saniyeler içinde, vücudunda yüzlerce kırıkla, yeşil gözlerin sarı saçlarınla beraber öldün anne.
öldün ve ben seni o morgda tek başıma,zihnim havada, ruhum yok... ben gördüm... birr ceset torbasında, kanlar içinde, ılık...
o iğrenç çekmecede...
şimdi nefret dolu isem suç kimin?
şimdi alkoliksem neden?
şimdi ümitsizsem, ellerim kendi boğazımda ise...
şimdi yaşadığım her saniye içten içe gebermeye çalışıyorsam...
duygulardan arınmış bir makine gibiysem...
kimseye inanmıyorsam, güvenemiyorsam...
senin yanında o aptal mezarda daha huzurlu olacağıma inanıyorsam, suç kimin...
affetmiyorum, sana bunu yapan o tanrıyı, o kulu, o mevsimi, o havayı, o morgu, o hastaneyi, bu evladı...
gözyaşlarını okyanusa çeviren o eşi, gülümseyince görünen o dişi, havada öterek uçan o güzel kuşu, affetmiyorum...
ya varya sana bazen çok sinir oluyorum. ehe.
bazen içimden sana yumruk attığım bile oluyor. ya diyorum geçirsem şimdi suratına şöyle en ağırından bir yumruk... ehe.
ama öfkem en fazla 10 dakika sürüyor sana karşı. sonra yine şakalaşmalar başlıyor işte. ehe.
sen güldükçe mutlu oluyorum, o kadar çok seviyorum ki seni güldürmeyi... kahkahalarını çok seviyorum annem, gülüşünü çok seviyorum... ehe, yerim.
ağlamana dayanamıyorum. sen de dayanamadığımı bildiğin için olsa gerek hiç ağlamıyorsun. şaşırmışımdır hep nasıl böyle güçlü olabildiğine. hep senin gibi olmak istedim o yüzden, senin gibi güçlü bir izlenim yaratmak istedim hep çevremdekilere. ama ota boka ağlıyorum be anne, olamıyorum senin gibi.
ben, seni sadece dayımın mezarı başında gördüm ağlarken. o an dayıma mı yoksa senin çığlıklarla kendini mezarın toprağına vuruşlarına mı üzüleyim bilememiştim... hep ağlamıştın anne, haftalarca ağlamıştın. sen ağlarken seni nasıl teselli edeceğimi bilememiştim, küçüktüm daha. sadece izliyordum seni, yanında hep birileri oluyordu sana teselli veren.
şimdi karşıma geçip ağlasan ne yapacağımı bilemem anne... ben de ağlarım seninle birlikte.
elinde olmadığını biliyorum bir rahatsızlık bu sen istemedin böyle olmasını. Yine de içten içe kızgınım sana çünkü çocukluk anılarımın büyük bir kısmının içine ettin. Keşke biraz daha güçlü olabilseydin ve anne eninde sonunda yuvadan uçup gideceğiz buna alışman lazım. Üniversite bir süreçti ve sen onu erteledin çok pişman olacaksın çoook.