ben bunları yazarken biliyorum ki yan odada düşünceler içinde boğuluyorsun. keşke seni kurtarabilsem seni yaralayan o kötü düşüncelerden. ama elimden sadece seni rahatlatacak birkaç söz söylemekten başka bir şey gelmiyor. çok üzgünüm.
uyuyamıyorsun farkındayım. ben de uyuyamamıştım. ama bitiyor bir süre snra. arkadaşlarının yaptığı iğrenç bir eşek şakası gibi geliyor sonradan insana. endişelenme. her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi her kötü şeyin de bir sonu vardır. hem karanlıktan sonra daima aydınlık olmuyor mu?
birkaç saat sonra seni korkutan o sınavla yüzleşeceksin. korkma sakın. ner ne yaparsan yap sen nasıl daima benim yanımdaysan ben de hep seninleyim.
çalıştın. gördüm. denedin en azından. bırak olursa olur olmazsa olmaz. senden değerli mi? bu kadar yıpratmaya değer mi kendini? alt tarafı aptal bir sınav. dünyanın sonu değil.
seni korkutanın ne olduğunu biliyorum. insanların ne dedikleri kimin umrunda ki? onlar sadece laf kalabalığı yapıyorlar. sen kendini bildikten sonra geri kalan hiçbir şeyin önemi yok. hem ben de biliyorum seni. sen bana inandın. ben de sana inanıyorum.
inan her şey yoluna girecek. sonuçta yaşam böyle bir şey işte. inişleri de var çıkışları da. hem inişler olmasa çıkışların da değerini bilmezdik herhalde.
bitanem! benim ilk öğretmenim! güzeller güzeli canım ablam! seni aptal bir sınavla değerlendiremeyecek kadar iyi tanıyorum. sana inancım sonsuz. eğer sen enim tanıdığım o güçlü kızsan göstereceksin ona gününü. sen değil miydin hem öss den önce beni rahatlatmaya çalışan? bak şimdi rollerimiz değişti.
her ne olursa olsun benim vazgeçilmezimsin. sana çok değer veriyorum ve seni çoooook seviyorum. lütfen üzme kendini.
rüyanda gelinliğini gör!*
ben bu yazıyı sana yazdım... ama hiçbir zaman haberin olmayacak bundan. bilmiyorum haberin olsa da birşey ifade eder mi ki senin için, benim sana birşeyler yazmam. cevabını biliyorum. işte bu yüzden gecenin bu saatinde gözlerine bakıp anlatmak yerine, monitöre bakıp yazmak zorundayım...
canım acıyor, sensizlik ve nice eksikliğim yüzünden... ama sadece acıyor canım. acıtmıyor kimseyi acıtamıyor. bağırmak istiyorum, kırıp dökmek, küfretmek doyasıya. ama ne çare? yine soğuk yatağımda bir başıma susuyorum, zararsız ve salya sümük...
yazamıyorum, ağlıyorum, susuyorum ve şunu bil seni ölesiye özlüyorum...
Çok ince bir çizgidir her zıtlığın arası. Ve ince çizgileri hiç dikkate almayız nedense, kalın olmalıdır sınırlar, derin olmalıdır yaralar, yalnızlık yetmez ölmek bilinci varken, deneyimlendirmediğimiz kelimelerden cümle kuramayız, uçurmak yerine düşürürüz gök yüzündeki melekleri, çünkü çok ince bir çizgidir her zıtlığın arası. Gülümsemek bu yüzden güzel benim için.
ve bu sefer camdan ayakkabı
kül kedisinin ayağına da olmadı..
bildiğin bütün masallar var ya -
onların hepsi angarya!
pinokyo hep kukla kaldı mesela
uyuyan güzel bir daha asla uyanmadı..
zaten pamuk prensesi öperek uyandıracak prens'te asla gelmedi
peki biliyor musun sen?
benim masallarımın sonu hiç mutlu bitmedi.
uyandım..
ve sen yanıbaşımda oturmuş beni izliyordun,
napıyosun orda? dedim
"seni izliyorum"
gel birlikte uyuyalım dedim-
tamam dedin ve sarıldın sıkıca bana
öyle sarıldın ki hemde nefesim kesildi..
bütün bu söylediklerim az önce oldu
gerçekten!
gülme lütfen-
deli değilim ben, sensizim sadece
yıllardır..
biliyor musun artık sana karşı aşktan öte birşey duyuyorum. ama hemen yanlış anlama, aşkın öte bir versiyonu değil bu. aşk olmayan birşey.
düşündümde yeter lan artık dedim. senin umrunda olmadığım halde neden kendimi paralayayım haa tabi gidip başkasını bulmayacam, seni seven bu yürek bırak seninle bitirsin bazı olayları.
Bak sen olsan bana hak vermezmisin?
Ben güne seninle başlıyorum günaydın diyorum öyle pencereden dışarıya bakarken sanki sen duyuyormuşsun gibi. Her sigara yaktığımda sanki sen varmışsın gibi efkarlı efkarlı içiyorum anlarsın diye, acımı anlarsın diye insanı uzaklara götüren şarkılar dinliyorum.. ama sen yoktun hiçbirinde. sana yaptığım onca şeyin hiçbirinde olmadığın gibi.
Sen beni eminim gülen eğlenen kafasına seni getirmeyen biri olarak sima ediyorsundur. ama öyle değil, bana iyimisin diye soranlara iyiyim dediğimde yalan söylüyorum bakma sen bana. Bak şu saate yine içimi burktun birden geliverdin işte aklıma... Ama yine sen yoktun...
Hiç olmadığın ki kadar. Acımı, halimi anlayacağın senin yok artık. Ve ben bu saatten sonra yoruldum seni gördüğümde her seferinde içimdeki heyecana hakim olamamaktan. Senden nefret ediyorum ne halin varsa gör gibi cümleler asla sarfetmeyeceğim sana karşı. Ama artık ne bileyim eskisi gibi olmayacak bazı şeyler. Bak yine yoksun ve sen bu aldığım kararları bilmiyorsun... En iyisi beyit ile bitireyim,
Cananım halimden anlayacağın yoktur bilhassa zor durumda
Meftuni kan damlar senin haberin olmaz söyle ne durumda *
günlerdir uyuyamıyorum sevgili sanki her şey en başa dönmüş tüm o kabuslar yeniden başlamış gibi. soğuk, uzak duvar gibi yüzün, içime işlenen buz parçaları halinde dağlıyor yüreğimi. neden aynı geçmiş peşimizi bırakmıyor, neden sen geçmişinden kopamıyorsun bir türlü. ya da neden ben sürekli böyle güvensizim sana karşı. kalbim ağrıyor, acısını durduramıyorum. yüzümü dönüyorum yastığın diğer ucunda sen yoksun, sanki bir önceki gece orda değilmişşin gibi. yüzümü çeviriyorum yatağın senden olmayan tarafına doğru yine uyuyamıyorum. söz verişler, vaadler, anılar ya da hayaller yetmiyor kendimi kandırmaya... uzun ıssız bir yola çıkmış gibi bedenim , sen yanımda olmayınca her yer karanlık, her kitap anlamsız, her şiir duygusuz, her kelime boşluğa atılan bir taş gibi amaçsız...
küçükken okuduğumuz kitaplarda her son mutlu biterdi ve her kızın bir kahramanı olurdu. benim kahramanım sendin, tüm hikayelerimin ana fikriydin senle başlar ve senle biterdi tüm hikayeler. uzattığın elini tutuyorum işte al ve götür beni bu karanlıktan ve sonlamadan hiç sonsuza dek sürsün hikayemiz...
iki ay once benzerlerini yazdığım şu an okuyunca ulen ne saçma gereksiz şeylermiş dediğim yazı.aşk o ulaşılmaz demenle ulan ne hıyarmışım demen arasında gecen süre demişler ya doğru.kasmayın kendinizi hepsi geçiyoo.
Dün uzun zamandan sonra ilk defa gittim o ömrümü gömdüğüm yere. Sanki yine bırakacak, sanki yine oraya gömecek gibiydin 18 yaşımın hevesi burnunda ilk günlerini. Çayımı yudumladığımda bir kez daha anladım ufak şeylere tebessüm ettiğim günler çok uzağımda kalmış. Eskitmişim bütün gamzeli gülüşlerimi, içten kahkahalarımı. Körelmiş her şeye sevgi dolu bakışlarım ve bütün iyimserliğim. Beni burada bırakıp gittiğin o gün batımı var ya; hiç unutmadım. Hala hatırımda güneşin kızıllığı ve içimi yakan sözlerin...
Gidiyorum demiştin ya bana; gitme demeyişim bir sevdaya diz çökmeye utanışımdan değil, gittiğinde mutlu olamayacağını düşünüşümdendi. Bütün bunları kabullenip taş kalbime sindirmeme rağmen yine de yakıştıramadım eline başka eli. "El" di çünkü sana. Benim kadar sevemezdi... Kara dakikalarımın kızıllığa bürünmüş şarkısı çalıyor yine...
Şimdi bir kolumda kıramadığım gururum, bir kolumda yılların yorgunluğu. Gidişinle birlikte bütün gemilerimi batırdım. Artık su üstünde bir ihtişam değil, su altında bir senin hazinenle dolu yüreğim...
hani bir film izlersinde çok hoşuna gider, bir daha izlemek istersin ama fırsatın olmaz yada hep geçirirsin. işte öyle birşey bu... bak bazen diyorumda keşke bir film olsaydım, filmlerdeki gibi seninle omuz omuza gün batımı görseydim, ellerini sımsıkı tutup pencere karşısında dışarıda yağan karı izleseydim, bahar ile birlikte yeşeren çayırlarda seninle çocukça uçurtma uçursaydım, yaşlı bisikletine binip sen yandan bir şekilde önüme binseydin ve bende nefessiz kalasıya kadar pedal çevirseydim mamafih acıklı bir piyano eşliğinde sonbaharda dökülen yapraklarla birlikte ikimiz yavaş yavaş uzaklaşsaydık kameradan ve ismimiz yazsaydı...
gerçeğe bakacak olursam eğer bir filmin içindeysem konusu belli; sevgili yok bu filmin içinde... sadece acı ve umut var.
bu filmin senaristini soracak olurlarsa ismini veririm hiç çekinmeden. ahh oyuncun yani ben yatmaya gidiyorum rüyalarıma girme lütfen..
seni unutabileyim.
ne kadar kolaymış bir anda bırakıp gitmek her şeyi. ne kadar yalanmış söylediğin tüm sözler. kafamı her yastığa koyduğumda aklıma sen gelirdin. ne yapmıştık o gün içerisinde? gülmüştük, bağırmıştık birbirimize ama; gün sonunda ayrılırken seni seviyorum sözüyle ayrılırdık. anlayamadığım, bilmediğim bir rüzgar seni benden aldı. bir anda oldu her şey. sen gittin beni hiç düşünmeden. verdiğimiz onca söze rağmen bırakıp gittin. bazen kızıyorum kendime: ben gerçekten seni tanıyamadım mı? sana güvenmekle hata mı yaptım? binlerce soru sorabilirim kendime. çoğu şeyi göze almıştım ama şu an sen yoksun. olmuyacaksın hayatımda daha fazla... ben bu yazıyı sana yazdım. okumayacağını bildiğim halde, bırakıp gittiğini bile bile, her şeyi silip umursamadan gittiğin halde. ben bunu haketmedim, çünkü ben gerçekten çok sevmiştim.
iste böyle gideceksin salina salina
Ardina baka baka
Kimi bekliyorsun da bakarsin ardina demezler mi adama
sen bir gurursuzu sevmedin ki guzelim
ki gelsin ardindan
O asilce sevdi ve asilce gitti
Yaptigini cekeceginden ku$kun mu vardi da
Simdi elem icinde aglarsin
görunen köy misali var miydi gerek klavuza
Simdi yerli yersiz aglama vaktidir
cevrene ne yapacagim diye sorma vaktidir
Aalacagin cevabi ben söyleyim guzelim
bilmiyorum diyecekler
kimin gucu yeterki zamani geri cevirmeye
öleyse sen sadece susmayi dene
ilk gittigin gibi guclu sansinlar seni
bu beni daha mutlu eder
bir caresizimi sevmisim dememem icin
Sen öyle olmasanda ve ben bilsemde
sen gucluymus gibi yap
simdi hoscakal deme zamani amma sen hoscakal kalmayi haketmiyorsun
sevmenin ve sevilmenin hakkini verebilenendir o
Sana söylenecek tek sözum var
bu ömru sevgiye hasret
mecnun misali yasaman dilegiyle...
zamana bırakalım dediğin andan beri elim telefonda her an arayacak gibisin. öyle özledim ki sesini duyamamk çıldırtıyor. bu şehir içinde sen olmadan yabancı bana sanki bambaşka bir yer . yoksun gözlerim hasretle yollarda gel artık dön.
muhattabına "gerizekalı" muamelesi yapan gerizekalının, yazdığı yazıya iliştirdiği not!
yazdığın yazı, okuyacak kişinin eline geçmişse; o noto iliştirmene gerek yoktur! Şuurlu adam okuduğunun kendinden bahsettiğini anlar. Yok bunu anlamayacak kadar şuursuzsa, sen o adamla ne diye muhattap oluyorsun? yazdığın yazının başına o notu iliştirsen bile, öküz olduğu için anlamayacak ya da seni müfteri olmakla suçlayacaktır.
aynı şey sevgili için de geçerli!
kendisine yazılanları -not iliştirilmeden- anlamayacak birini sevdiysen vay gelmilş başına senin!
kaburgalarımı yumruklayan kalbimden geriye tatsız bir his kaldı. bilinçsiz adımlarım boşa değildi, kurumuş meyvelerin suda tazelenmeye çalışmasına izleyici bırakıldım ben. verilmiş sözler ifadesiz kalıyordu gelen haberlerle.asılsız gibiydi sevginin dışa vurumu kirletiyordu anlamları...
evet, bendim birkaç cinsiyetsiz çocuğun katili. bu yüzden açılmadı dudaklarım, hangi yarıktan bakınca görebilirdim ki hissettiğim acıyı? kaç geceye bedeldi bu sürgün? kim kazançlı çıkabilirdi yok olan herşeyden?