ben bu yazıyı sana yazdım

entry31009 galeri293
    1703.
  1. dün...
    ben bilmezdim sevgi nedir aşk nedir. ben bilmezdim sevilmek sevmek güvenmek nedir.
    ben beklemezdim ertesi günü, yeni doğan güneşi. geceyi sevmezdim ben uyku nedir bilmezdim.
    anlamazdım hayattan, hayatın güzelliklerinden. istemezdim mutluluğu, mutlu etmeyi.
    göremezdim görmek istemezdim yanımda kimseyi. ellerim tutmazdı umudu.
    yüreğim atmazdı boş hayaller sahte düşler için. inanmazdı çünkü.
    şimdi...
    gözüm görür bütün güzellikleri o kahverengi gözlerini.
    hisseder yüreğim yüreğini en uzakta olduğun zaman bile.
    ruhum aydınlanır, her bakışımda yeni bir gün doğar içime.
    nefesin ısıtır üşüyen umutlarımı.
    hayallerimse hergün taptaze her an aşkla dolu.
    düşlerim, aşkımla aşkını besler geleceğe yol gösterir.
    yarın...
    gideceksin hayallerimin kahramanı, aşkımın tek sahibi.
    bitirmez uzaklar aşkımı, söndürmez yüreğimin ışığını.
    umutlarım aydınlatır geceleri gözlerin bu şehirde yokken.
    nerde olursan ol duyarım aşkının sıcaklığını.
    bilirim ellerin ellerimi asla bırakmaz, her defasında daha sıkı tutarsın.
    ve şunu da unutmassın bunları yazdıranın aşk olduğunu, sen olduğunu.
    7 ...
  2. 1702.
  3. ölüm soluyorum, umut üflüyorum.
    umut soluyorum, ölüm üflüyorum.
    işin içinden çıkamıyorum.
    bir yol var, yolun sonu beni çekiyor
    ölümsen varım diyorum, seslemiyor
    cahit sıtkı gibi bir kapı açıp gitsem dyorum

    orda kimse var mı?
    var diyor tanrı
    kulum sınavdasın olmaz diyor
    peki ne zaman ya rab diyorum
    kulum ben karar veririm sen sorulara bak
    kulum bildiklerini yaz
    kulum seviyorum seni
    biliyorum tanrım
    ben de seni
    çok
    biliyorum o yüzden soru(n)larım zor
    6 ...
  4. 1701.
  5. hayatım boyunca en çok üstüne düştüğüm ve hala zorlandığım şey anlamak. belki fazla düşünmekten oldu anlamak adına beynimin bu rahatsızlığı. biliyorsun son üç aydır onu iyileştirmek uğruna, tanımadığım, psikiyatr sıfatını taşıyan, orta yaşta, onun da hakkımda düşündüğü gibi psikolojik problemleri olan, sıska hatunun tavsiyesiyle alıyorum drajeleri. acı bir şey bu sevgilim. çok acı. sana anlayamazsın da diyemem, beni bir kez daha dinle de. gerçekten bu çok büyük haksızlık olur.

    unutmaya başladım tasalarımı, beynimi kurcalayan takıntılarımı. evet, bu tedaviyle birlikte rahatlamaya başladım. ancak bilemezdim ki her şeyi unutturacağını, bu kadar umursamaz bir kişiliğe bürüneceğimi ve bitkisel bir yaşama yol alacağımı. kredi kartlarımın borçlarını, son sınıf olmama rağmen devamsızlık sınırlarını zorladığımı, bayramda bile çeşitli nedenlerle ailemin yanına gitmeyerek herkesten kaçacağımı. bilemezdim sevgilim.

    yine son zamanlarda tanrı'dan da uzaklaştığımı hissediyorum. bazen ona dudak bükerek bana neden bu kadar duygu yüklediğini ve düşünceye ittiğini sormanın dışında bir şey de dilemiyorum eskisi gibi. öylesine akıp geçiyor işte zaman. akıyor ve ben yine kendimi oyalıyorum.

    baksana yine darmadağın oldu düşüncelerim. ne anlatıyorum, ne anlatmaya çalışıyorum ya da ben bu işten ne anlıyorum? bilmiyorum.

    bak ne çalıyor arkada, ajda pekkan. "Bir günah gibi gizledim seni, Kimse görmedi seninle beni, Ağlarken içim güldü gözlerim." seviyorum bu radyoyu. sen uyumadan önceki konuşmalaramızdan sonra hep slow türk'ü dinliyorum, sen beni belki çoğu zaman uyuyor sanarken, şimdiki gibi. bu da sana söylemediğim ayrıntılardan bir tanesi yeni farkediyorum. hani dün çıkıştım ya sana "yeter habire soruyorsun, naptın, napıyorsun! bıktım naptığımı düşünmekten ve bunu sana anlatmaya çalışmaktan, bir göz odamda zaman geçiriyorum." özür dilerim. sen telefonda bile olsa benimle biraz daha fazla zaman geçirebilmek , sesimi, soluğumu biraz daha duyabilmek adına uğraşırken söylediğim lafa bak. işte hep diyorum ya ben adam olmam.

    hani bi konuşmamızda geçti. "sana hissettirmeden ağladığım çok oldu" dedim. sen de "her seferinde bana da söyle". ağlıyorum be şimdi. ağlıyorum var mı? tartamadım yine ağırlaşan göz kapaklarımı, yine ıslattım yanaklarımı. yüzüm yok sevgilim artık, benimle alakalı karşılaştığımız her sorunda çeşitli bahaneler sunarak sorumluluklardan sıyrılmaya. gücüm de yok. yalnız bilmeni isterim ki, bugün çok özledim seni. elim telefona gitti defalarca, acaba duymadım mı, montumun cebinde mi kaldı, titreşimde miydi? işte bunun gibi sorular sordum gün boyunca koyverdiğim zamanda. neyse...

    durdum az önce, ekrana baktım. ne çok yazmışım. okumadım ama, harfleri kelimeleri gördüm. kayboldum içinde, daldım gittim. küçücük bölümünü akıttığım zehrin bütününü hayal ettim. yok be sevgilim, yok yok. yine karıştım. düşünmeli miyim, düşünmemeli miyim! ne yapmalıyım bilmiyorum. of bak yine ne diyorum. ben adam olmam. şimdi uzanıp koltuğa, biraz büzüşerek ne düşüneceğim kim bilir. ha soğuk falan değil evim merak etmeyesin. yalnızlığımdan büzüşüyorum bitanem, korkularımdan küçülüyorum...
    8 ...
  6. 1700.
  7. bu bulutlarda dağılır birgün.
    4 ...
  8. 1699.
  9. sana uzun cümleler kuramaz oldum. seni düşündüğüm zamanlarda boğazım düğümlenmiyor artık ve gözyaşlarım senin için eskisi gibi dökülmüyorlar. inceden bir sızın yok değil içimi parçalayan.

    biliyorum, farkındayım yaşama mücadelesinin içindesin, içindeyim. herkes kafasına göre. biliyorum söylemek istediğin, nefretini döktükten sonra keşkelerini sıralayacağın cümlelerin var sende kalan. bil, söylemek istediğim o kadar uhdem var ki içimde. ne var ki hiç birini seslendirmek istemiyorum. gözlerimden gözlerine akıtmak, dudaklarımdan dudaklarına tat vererek anlatmak istiyorum.

    bakmaya kıyamadığım,doyamadığım senden uzak olmanın ne demek olduğunu biliyorsundur. sana dökülüyorum,sana sesleniyorum. ilk sarılışımdaki kokunu hala içimde saklıyorum. ben seni hırpalayarak seviyordum, hala hırpalayarak senden uzaklaşıyorum.
    kadınım seni karadenizin sevgisi gibi sevmeye devam ediyorum. merhametle, bir o kadar hırçın.

    ben bu yazıyı ayık kafaya yazdım.
    8 ...
  10. 1698.
  11. aslında tanımıyorum bile seni. ille de tanımam gerekmez zaten. bu yazıyı sana yazıyorum evet. klavyede dolaşan parmaklarımın hedefinde sen varsın. hedef olmak hoşuna gider mi bilmiyorum. hoşuna gidenleri bilemem, bilsem zaten seni tanımış olurdum. o zaman bu yazı amacını yitirirdi. sonunda amacını buldu yazım. yazım seni tanımak için yazıldı demek ki. biliyorum uzattım, uzatmalardan hoşlanmıyor olmanı hesaba katarak bitiriyorum yazıyı.
    5 ...
  12. 1697.
  13. billy talent dinliyorum. billy talent dinlediğim zamanlar, kendimi dinliyorum, kendime bişiler anlatıyorum ve ne anlatmak istediğimi dinliyorum. sanki kendi yüreğimi içimden, yüreğimden dinlemiyorum da laptop'tan billy talent dinliyorum. laptop'tan mı çıkıyor bu şarkı o bile belli değil aslında. sanki yüreğimden çıkıyor işe püfff. her neyse;

    karıyı kızı severim. kısa boylu ise daha tatlı olurlar daha severim. saçları uzunsa daha iyi. genellikle sarışınlardan hoşlanırım. her neyse;

    hayatta bir çok amaç edindim. o, şu ya da bu. bir çok amaçlar ardarda ve yanyana geldi. hiç bir zaman tek tek değildi. ya hepsini kaybediyordum ya da hepsini birlikte kazanıyordum. şu an da hepsini kaybediyorum, her şeyi kaybediyorum. tıpkı yüksekten aşağıya doğru düşüyorum ve düşünce canım çok yanacak. buna az bir ihtimal birisinin kafasını yukarı kaldırıp beni düşerken tutması gerekiyor. tuttuğu an ben ona tutunacağım. işte bu kadar hassasım bu ara. ilginçtir ki bunun sebebini bildiğim halde engel olamıyorum. çünkü hayat kusurlarla dolu. bu da bir kusur ki engel olunmaz. he neyse;

    karıyı kızı severim. kısa boylu ise daha tatlı olurlar daha severim. saçları uzunsa daha iyi. genellikle sarışınlardan hoşlanırım. her neyse...
    4 ...
  14. 1696.
  15. bekle demiyorum sana, bekleme demiyorum. anlamanı, anlamamanı da bırak bir kenara... kurtul hepsinden, gün gelecek elbet ve ben yanında olacağım işte o zaman.

    ketçap, mayonez ve biraz abartmış olsam da jelibonlarla geleceğim. biralar soğuk olacak sıcaklığına inat ve patatesleri kıtır kıtır yapmamanın formülünü de vermiştim, hatırlıyorum. kapıyı çaldığımda heyecandan öleceksin diye korkacak, cama taş atmak gibi ilkel yollara başvuracağım ki hepsi senin suçun olacak... durdurmuyor işte, bekletmiyor, sabrımı nereye koyduğumu hatırlamıyorum.

    beklentilerimin zerresini almayacağım yanıma. zira valizim olmayacak. bir çılgınlık yapacağım, hesapsız. ki yakışır esintime... uykundan uyanacak, korkak ve unutkanlığınla bakacaksın pencereden dışarı. bir gece vakti olacak, bütün mahmurluğun üzerinde. kimbilir belki biraz ıslanacağım ama zevkle, biraz yorulmuş olacağım. ki bundan da emin değilim. seni bulacağım, bunu biliyorum. ulaşacak, dokunacak, öpüp koklayacak, belki fazla kalmayacak ama bir değer yüklemek adına çabalayacağım. coğrafya bilgilerinden bağımsız, en uzun gün olacak o gün, eminim. emin olamadıklarıma inat edercesine...

    başını omzuma yaslayacağım ellerimle, şüphen olmasın. gözlerinin rengine ışıkta ve karanlıkta tekrar, tekrar bakacağım zira ela ayrı, kahverengi ayrı yakışır... gülüşün, sana göre soğumadan yetişmek niyetindeyim. umarım becerebilirim, şansım izin vermese de hernekadar şimdilik.
    6 ...
  16. 1695.
  17. uslu durmuyor ki bu kalbim, ya alıp gözlerimi götürüyor
    yada ellerimi baska ellerde unutuyor. toparlayamadığım bedenim
    dağılmış ama bir tek yol gözlüyor. yolun sonu mu başlangıç, yoksa
    başlangıcımı bir son?
    bilinmeyen bir denklem gibi çözemiyor hiç kimse çarpabilsede,
    iki kere ikiyi.
    onlar çözmek için çarpa dursun iki kere ikiyi, biz çarpalım
    bira şişelerini. içelim yine o yol kenarında seyrederken mavinin
    denizini.
    yok yok sensz çabuk devriliyor içki şişeleri. birini açıp,
    izlerken aklımda ki seyrini
    bir bakmışım ki çoktan çarpılmış iki kere iki. 4 olmuş bizim
    mavinin seyrindeki açılmış
    bira şişeleri.uçurumdan yuvarlanıyor bira şişeleri.
    biri hızlı bir tekme savurmuş büyük bir hırsla sanki. deli
    gibi yuvarlanırken mutlulardı,
    kayalarda kırılmadan düşselerdi olucaktı belki mutlu bir
    son onlar için mavinin denizinde
    izlerken senin seyrini. ama iyi bilmedikleri. hırslı tekmenin
    senin seyrinin değil senin
    oraya dikilmiş gerçek bedeninin attığını. tıpkı sana
    koştuğumu sanarken seyrine dalmş
    çoştururken kalbmi, arkamdan hırslı attığın tekme gibi...
    sen artık düşünme beni .
    bira şişeleri gibi olucak sonunum belli. ben buldum hayat felsefemi
    bu hayatta iki kere iki dört etti.
    4 ...
  18. 1694.
  19. 1693.
  20. bizden daha önemli ne olabilir hayatında, hayatımızda. bunu sorup duruyorum kendime; sorumlulukları, insanları, görevleri, o çok önemli bitmek bilmeyen işleri, her şeyi teker teker geçiriyorum gözümün önünden yine de sen ve ben den daha önemlisi gelmiyor aklıma. ben mi küçümsüyorum bütün bunları, bir ben mi sen hariç her şeyden vazgeçebilirim, herkesin canına tüküreyim diyebiliyorum. çok mu meşgalesizim acaba senin gözünde, hayat akıp gidiyor da ben mi yakalayamıyorum, dünya dönüyor da tek duran ben miyim. ya da önemsiz saydıklarım çok önemli ben varamadım sırrına. bilmiyorum...

    o uzun yıllar geçerken acıtıp geçti, öğütüp geçti, yaşlatıp, eskitip geçti biliyorsun. şu an, tam da hak etmişken biz olmayı, madden bir arada olsak da manen ayrı olduğumuzu hissediyorum, biraz daha yaşlanıyorum.

    benim için yaptığını söylediğin şeylerle vicdani temizlik yapma n'olursun, benim üzerimden egonu tatmin etme artık. benim için hiçbir şey yapma olur mu? yapma!...
    6 ...
  21. 1692.
  22. yarım kalan bir şeyler var. doya doya yaşayamadım seni, iliklerime kadar hissedemedim olmadı... özlüyorum bu özlem devam edecek biliyorum. kimse dindiremeyecek bu özlemi farkındayım belki de ben izin vermeyeceğim yaralarımın üflenmesine. şarkılarda şiirlerde arıyorum seni bu hep böyle gidicek. senin üflemeni istediğim yaralarım hep kanayacak sol tarafımdaki acı geçmeyecek her gün daha da sızlayacak. kimseye belli etmeden yaşatacağım seni içimde hala ilk günki gibi seveceğim ağladığımı kimse görmeyecek. hani sen de dayanamazdın ya gözyaşlarıma...
    4 ...
  23. 1691.
  24. + yaziyorum yine ama..
    - kime?
    + sana bana kara kediye.
    - kara kedi nerede?
    + bak buraya. hah!

    sevdigi baska, seveni baska, asik oldugu baska, sevistigi baska, ask yaptigi baska, yattigi baska, kalktigi baska, yavsayani baska, yavsadigi baska olan senin gibi birine gosterebilecegim en buyuk saygi, seni "biri" olarak gorebilmem. bu da oz saygisi olmayan birine yeter de artar. zira saygi, bakteriler yardimiyla ureyen ya da leyleklerin getirebilecegi bir olgu degildir. ozsaygidan turer, dolayisiyla insan once kendine saygi duymalidir. yapmalar, lutfenler, ve tum destege ragmen sen kendi sifonunu cekip bilinmezliklerin icine dustugunde uzatilan eli de tutup isirirsan, saygi ve sevgi senin arkandan el sallar.

    ben seni kucagimda tasirken, o nasil bir aptalliktir ki dengemi bozarsin henuz anlamis degilim, ve zannedersem anlayamayacagim. ama topragin altinda olmanin en guzel yani nedir biliyor musun? istedigim kisinin ayagini tutabiliyorum, hemen de tokezleyip dusuyor salak.

    sen korkmalisin, hatta korkuyorsun. ama korktugun ben degil, kendin. dengesizliklerinden korkuyor, ne istedigini bilmiyorsun. bazi seyleri kaybetmemek icin her seyi yapiyor, ama elinde olanlari kosarken dusuruyorsun. cebinde duranlardan soz etmiyorum bile. iyi kotu bir seyler olacak, duse kalka, yanlislar yapa yapa, ik mik kem kum.. inan bana hic bir bok olmayacak, ayni kalacaksin. kokunu aliyorum, korkuyorsun.

    kucukken beni ayaklarim gidiklanirdi. cunku;
    ruh hastasiyim ben!
    deliyim ben!
    paranoyak ve sizofrenim, mutluyuz.
    dusuncelerim pis ve hastalikli!
    beyin loblarim kafatasimin icinde sikisiyor!
    yavsakmisim da.
    tiriviriyim ben..

    hmm..
    bakarsin bir web sitesi kurar, bildigim ve ogrendigim her seyi hem yazili hem de gorsel olarak aciklar; sitenin adresini de cogu yere dagitabilirim.
    ya da bedeninin parcalarini bursa, istanbul, ankara, eskisehir, izmir gibi sehirlerdeki muhtelif kisilere adrese teslim gonderebilirim. sen olmadigin icin cesedinin bir parcasiyla fantazi uretip masturbasyon yaparlar artik.
    bak aklima zorla sokuyorsun bunlari, fikir verme bana. eglenceliymis ama lan, dur dur tamam..

    kalem kutularindan bir tanesi kalmis bende, bir iki gune gelir sana, kargoya verdim.
    sen de benden aldigin iyilikleri, ilkleri, rahati, huzuru, ve dvd cantami yollamalisin, benim onlar, senin elindeyken degerlerini yitiriyor.

    defterine ekleyebilecegin guzel bir satir soyleyebilirdim; ancak benim adimin gorundugu sayfalarda baska kisiler de var, o yuzden siktiret. sil, hic olmadim ben.

    bu arada, su hani hep bahsettigin film..
    biletleri de satilmis, ama filmden kimsenin haberi yok. bu arada gosterime hicbir zaman girmeyecek bir film icin fazlasiyla guzel bir fragman yapmislar. ve itiraf edeyim, sahneler oldukca etkileyiciydi bebek, bir kac ay oncesindeki "degisim" yalanini cok guzel yedim. cok degil bir kac hafta oncesindeki gosterilen sahne ise en basarilisiydi, her saniyesini gercek zannettim, kutlarim.
    + and the oscar goes to...

    kisaca agzima sictin. super de oldu. uyandim.

    yazinin sonuna geldim su satirlarda; her seyi oldukca net bir sekilde ifade ettigi icin en son yazdigim tesekkurumu yineliyorum;

    --

    * ben bu yaziyi sana yazdim;

    yaptiklarini sana soyledigim icin "ruh hastasisin, paronayaklik yapiyorsun" dedin.
    yaptiklarini sana gosterdikten sonra "saygisiz" ve hatta "alcak" olarak etiketledin.

    * ben bu soruyu sana sordum;

    tum yaptiklarinin uzerine oynadigin degisim oyunlari ve sadik sevgili rollerini goz onunde bulundurursak; sahne perdesinin onunde seyirciyi egilerek selamlayan sana ne demeli simdi?

    * ben bu yaziyi sana yazdim;

    konserde yanindan gecip giderken, sana bakmadigim icin arkamdan siktigimin hayvani dedikten sonra beni bulmamaliydin. bankanin yaninda beni opmemeliydin. hayatima girmemeliydin, iyiliklerimi calmamaliydin. uyurken beni sevmemeli, hasta oldugumda bana bakmamali, soka girdigimde beni uyandirmamaliydin. yeniden dirilttikten sonra uzerimdeki topraktan daha siki sarilmamali ve bana olumum kadar yakin olmamaliydin. bahsetmis oldugun saygi kavramina sen de sahipsen bunlari hic yapmamali, baslamayi dahi dusunmemeliydin.

    yalnizca bize ozel oldugunu dusundugum kokulari, sicakliklari, sarilmalari, opusmeleri ve orgazmlari, baskalarina kiraladigin, sattigin, ve cogu zaman da deger bicmeden hoyratca savurdugun icin; yalanlarin orttugu hayatinin herhangi bir sabahinda, kasiklarindan akan kucuk kotulukler altinda bogulacaksin, ve uyanamayacaksin. ama merak etme, damarlarindaki sicak katran sayesinde o haldeyken usumeyeceksin.

    * ben bu itirafi sana yaptim;

    cigliklarinin ardinda kalan beyaz tenli cesedini, kaninin lezzetiyle susleyip, mermerin uzerine yayilan ruyalarinda baskalariyla sevisiyor olacagim.

    patlamis misirin hazir, "oynat" tusuna bas hadi, iyi seyirler.
    11 ...
  25. 1690.
  26. öğrenmek istiyorum, olgunlaştıkça mı bu hale geldi yoksa olgun olmadığın için mi? büyüdükçe mi kirlendin sen?
    4 ...
  27. 1689.
  28. kokunu duyar gibi oldum az önce. sadece bir hayaldi biliyorum...
    5 ...
  29. 1688.
  30. unutmak mı, alışmak mı yokluğuna? sensizliğin adını koyamadım. git gide uzaklaşırken birbirimizden, ikimizde severken, ikimizde özlerken, inatlaşmamız sonumuz oldu. ne ben vazgeçebiliyorum inadımdan ne de sen. halbuki böyle değildik. ne çok severdin beni, yılmadan, karşılıksız olduğunun düşünerek, aramızdaki engelllere rağmen ölesiye severdin beni, bilirdim. çünkü bende seni öyle severdim. hayatın gerçeklerinden saklanırken, ikimizde kanarken, ikimizde incinmişken bulduk birbirimizi. ne hayatı sevebilyorduk ne de kendimizi. sonra sevmeye başladık hayatı. yaşamak güzeldi, çünkü sen vardın. çocuktuk, ne yaptığımızı bilmeden seviyorduk işte. masumdu, yalan yoktu, herşey pürüzsüz, herşey toz pembeydi. bulutlardaydık, masal kahramanı olmuştuk. mor bulutlarda uyuyor, çikolata akan derelerde yüzüyor, şekerden yapılmış ağaçların altında koşuşturuyorduk. balıklar yürüyor, ördekler uçuyordu. rengarenk çiçekli bahçelerde ele ele koşuyorduk, mutluyduk. mutluluğun ne olduğunu bilmeden kendimizi mutlu sanıyorduk. çünkü aşıktık... sonra birgün yağmur yağmaya başladı, fırtınalar koptu, çiçekler soldu, şekerden ağaçlar eridi, seller seni alıp götürdü seni, kayboldun... tek başıma koskoca ormanın içinde kaldım. bekledim; gelecektin birgün, biliyordum, beni almaya gelecektin....

    şimdi yine bekliyorum, geliyorsun herşeyi düzelteceğine söz vererek, yine geliyorsun ama neden seni hala çok severken evet diyemiyorum sana. bu sefer gerçekten kaybediyorsun beni. işte bundan çok korkuyorum. ya tamamen kaybersek birbirimizi ne yaparız o zaman. ben kimin omzuna yaslanıp ağlarım, sen kime türküler söylersin? sahi yapabilir misin bunu, bir başkasının elini tutmayı, gözlerinin içine bakmaya becerir misin? bir başkasını öpebilir misin? ya seni kaybedersem ya yitip gidersen başkalarının kalbinde ne yaparım o zaman....

    işte yine yazıyorum, yazmayacağım dediğim halde senin için yine yazıyorum, yine üzülüyorum yine, yine ,yine... hep aynı şeyler. bir filmi bininci kez izlemek gibi.. sonunu bilerek yine izliyorum, belki diyorum bu sefer başka türlü biter sonu... ama gerçek şu ki bu filmi kaç kere izlersem izleyeyim sonu hep aynı bitecek.

    sen gideceksin...

    --spoiler--

    gidersen bir "eylül" sabahıymış gibi darbe iner yüreğime
    ve yarım kalır devrimim sevgili...

    --spoiler--
    8 ...
  31. 1687.
  32. iki hafta oldu çık git artık. bak herkes dışarda geziyor, dolanışıyor ve sen beni evde tutuyorsun. ne terler döktüm ulan senin yüzünden. iki haftadır ilaç manyağı oldum, yeter! domuz değilsin ama domuz gibisin şerefsiz grip.
    7 ...
  33. 1686.
  34. bahri bey,
    ben bu yazıyı sana yazıyorum. bugün sabahtan akşama kadar gözüne damla damlatmak için uğraştım,evet uğraştım diyorum çünkü her gözünü aç dediğimde ağzını açtın.
    amcacığım ağzını kapat gözünü sıkma demekten perişan oldum ama inanki şikayetçi olmadım işim bu. tamam sana katlanmak zorundayım, iyi davrandığımında vicdani rahatlığınıda yaşıyorum ama tam gidecekken o iğrenç espriyi yapmayacaktın. sevimli dede olarak gönlümüzde kalacaktın bahri bey.
    sevgilerimle...
    6 ...
  35. 1685.
  36. giderek uzaklaşırken eskiden benim dediğim herşeyden... seninle vedalaşmaktı en çok kalbimi yoran.
    4 ...
  37. 1684.
  38. gitme ne olur!
    seni ikna edemem biliyorum.
    ah bu acizlik yok mu!
    5 ...
  39. 1683.
  40. sürekli anlaşılamamaktan dert yanar dururdun. asıl olan anlaşılamaman değil anlayamamandı. yorgun günün ardından,karşımda gülerek bana yaklaşan hayatımın kadınını, biranda yabancılaştıran sebep neydi? hatırlar mısın? ay çöreğinden bir parça ısırdım ve ısırdığımla kaldım. yaşanılan tüm güzel anıları boğazıma dizdiğin gibi, ayçöreğinden ısırdığım lokmayı da boğazıma dizdin ve kalktın gittin. seni, yine o merdivenlerde saatlerce bakışmak istemeye iten sebep ne?aklına geldiğimde beni gerçekten özlediğin doğru mu? yaptıklarını, yapacaklarının garantisi olarak görüyorum. insan bu, özler fakat, kurduğun cümlelerin samimiyetine inanmıyorum ve yazdıkların için diyorum ki,
    (bkz: yalan en fazla bu kadar tatlı konuşulur)
    (bkz: eski sevgili üzerinden pirim yapmak)
    (bkz: oha mı? biliyoruz da konuşuyoruz)
    4 ...
  41. 1682.
  42. adını koymak istedim her neyse. her neyse. aşksa aşk, yolsa yol,uzaksa uzak,sevgiyse sevgi. diyebilmek lazım.
    lazımdı...
    yoksa bittiğinde aşk,benim aşkım bitti dediğinde var mıydı diye sorar gözleri sana,tuhaf aldırmaz bir kırgınlıkla.
    var mıydı?
    sorgusundan bile usandığımız her soyutlukta tükete tükete var ediyoruz her şeyi. yokken hatırlayarak varken susarak, gittiğinde
    şerefine içerek, varken sarhoşluğuna kızarak...
    geçer, her şey.sevgide.metropol şehirlerin hazırcı insanlarıyız çünkü,varsın tükensin. yenisi gelir. biz yiyelim ekmeği
    yenisi çıkar,kütü kütür ısırabiliriz aşkı ,her sokak başı aşk olmuş çünkü . içimiz aşk,bedenimiz nefret,bedenimiz aç.
    farklı yolların aynı mekanlara çıkışlarıyla sersemlemişiz. sersemliğimiz de hep aynı çocuk.aslında saf.
    elini tuttuğunda sen de titremişsin belki, ama susarak ,saklayarak.soğuk ve uzak olmak gerek çünkü,kayda değmek için.
    içinden fışkırırken coşkunluk, tutmak onu için için.

    sophenauer yalnızlığında yine eskiye dair merhaba diyorum ıssız ve soğuk dünyama
    ben geldim,tekrar.
    beraber sıkılmaya...
    6 ...
  43. 1681.
  44. ey aşk dediğim sevgili, ne güzel gözlerine kapatabilirim gözlerimi, ne ellerim ipek saçlarından uzak durabilir, bilirim ki sana dokunmadan dokundugum tüm çiçekler solar ellerim de, bilirim ki sana bakmadığım da güneş yine doğar ama ben hep karanlıklarda kalırım.

    nefesin olmadan nefes alabilir miyim acaba, sen olmadan nefes alsam da bana faydası olur mu, verdiğim her nefes de yanı başımda değilsen tekrar nefes almak istermiyim ki.
    senden önce dünya dediğim bu garip yerde yaşayabilirmiyim sensiz.

    sesini duymadan dakikalar geçer mi bana, saatler, günler, haftalar, şu kısa hayatım sensiz geçermi yarim sorarım sana.

    uzakta da olsak her gün aynı güneşe bakarak güne başlayacağız ve her gece aynı aya bakarak uykuya dalacağız sevdamıza sarılarak, resimlerimize sarılarak.

    şunu bil ki aşkım sensizlik bu bedenin kaldıramayacağı ağır bir yük, ne bunu düşünmeye ne buna katlanmaya mecalim yok, ne olur bana destek ol, ne olur sevginle sar beni, aşkınla donat her an her yanımı, bırakmasın ne ellerin ellerimi ne bakışların gözlerimi.

    unutma ki aşk hep bizimle olacak, ne zaman kavramı onu bitirebilir ne mesafeler.
    bu aşk hep ilk günkü gibi ellerimizin titremesin de, sesimizin heyecanında olacak, aşk hep komik gülüşlerimiz, off larımız, hiii lerimiz de, aşk parmağında ki yüzükte, raftaki resmimde, aşk bizimle sevgilim ve sonsuza kadar bizimle olacak.

    aşkım seni seviyorum ve hep seveceğim.
    5 ...
  45. 1680.
  46. adın bahardı, soyadın cellat.
    5 ...
  47. 1679.
  48. sadece sen değilsin özlediğim. arkadaslığını da özlüyorum. ama biliyorum, arkadasımı bir daha bana geri vermeyeceksin.
    insan sevgilisiyle bu kadar iyi arkadasta olabilir mi? yada bu kadar ortak nokta varken, neden sevgili kalınılamaz? bilmiyorum...
    aynı şeyleri yasamıstık, seninle herseyi cok rahat konusurdum. düsüncelerimiz ne kadar da aynıydı. ne iyi anlaşır, ne güzel eglenirdik. gecen yine oradan gectim. hani şu süslenen köprüden, senle yaptığımız yolculuklarda "bıktım sabah aksam aynı yerden gecmekten" derdin ya hani, bende itiraz edercesine, otobüs camına yapısır inat boğazı seyrederdim. gözlerim daldı bi an, öyle bi günde öyle bi anı hatırladım.insan böyle anlarıda özler miymiş? evet özlemişim arkadasımı.
    ben, iki sevgili yapamadım bizden. biliyorum. en iyi yol arkadasımı kaybettim. yavaş yavaş farkına varıyor, eksikliğini içime cekiyorum.
    13 ...
© 2025 uludağ sözlük