çünkü sen kendin için ne hissettiysen bana yansıttın hep 1.5 yıldır.
onun için bana istediğini söyleyebilirsin.
yazdığın her sözcük, kurduğun her cümlede kendini anlatıyorsun çünkü; ve bu beni müthiş rahatlatıyor.
kendini tanımlamaya devam et, lütfen devam et, asil eşim benim...
bak ben sana " asil " dedim.
yıllar sonra gelen edit: tam bir orospu cocuğuymuş. hikayenin sonunu merak ediyorsunuzdur. beni aldattığı kadınla evlendi 2 yıl önce. bir yaşında da kızı var. dikkatinizi çekerim yalnız. kızı var. tanrı diyor ki: "intikam soğuk yenen bir yemektir."*
gecenin bu vakti gözyaşlarımın sahibi yar bana sabrım nereye kadar sürer bilemem diyen gecenin çaresiz kollarına atan yar sana anlatmadım mı ben sensiz olamıyorum sen olmayınca çaresizim ben sana ihtiyacım olduğunu bildiğin halde hadi iyi geceler derken hiç mi düşünmezsin beni anlatabilsem keşke bunları sana.
içimde esen fırtınanın sebebini bilmiyorsun keşke bilebilseydin. anlatmak güç bazen hayat acımasız bazende çocukluğuma duyduğum özlem kadar saf ve temiz. seni nasıl çıkarıp alabilirim bu bilinmezlikten ya da hayatım bu kadar karışıkken seni bir bilinmezliğin içine nasıl sürükleyebilirim umursamadan...
sen düşündüğüm zaman hissedebildiğim hissettikçe içimde güzelleşen hayatıma umut bahşeden en değerli varlığımsın peki sen hiç düşündün mü?
hayatıma nasıl anlam kattığını?
unuttum seni...
bu sabah seni düşünerek uyanmadım mesela, aklımda çok başka şeyler vardı.
sonra kulağıma çalınan o hüzünlü şarkılarda gözlerim dolmadı hatta seviyorum seni bile çaldı ama benden iki damla yaş bile akmadı. şaşırdım! deniz yıldızı nın önünden geçtim bugün, üst kattaki masalardan sağda olanına ilk kez gözüm takılmadı. yürüdüm geçtim önünden hatıralarımın.
bir zamanlar seni deli gibi sevdiğimi unuttum sanki, varlığınla yokluğun bir artık benim için...
evet evet unuttum seni, kalbimden silip attım tamamen...
ama bir şey var sadece, kalbimi deliyor:
yeşili unutamıyorum!
Hep benimle kalacağını sandığım bir dünya eşyam oldu, aradığımda hiç bulamadım en sevdiğim kolyemi. En çok üşüdüğümde kayboldu kocaman ve beni saran atkım. Aklıma gelmedi üzülmek, yeni atkılar, yeni kolyeler, yeni yeni bitmez eşyalar verirdi nasıl olsa hayat. Durmazdı ve akardı tekrar. Boynumda yeni şıngırtılar, rengi başka aynı kokusuzlukta yararlardı işime nasılsa.
Yazabildiğimi fark ettiğimden beri hiç düşünmedim kalemi tutamayacağını elimin, tıpkı benimle doğmuş gibi, sanki elimin bir devamı gibi ezebilirdim kelimeleri. Yinede aylarca belki daha uzun zamanlarca yazamadığım çok oldu. Aklıma gelmedi üzülmek. Nede olsa geri gelirdi bir gün. Nede olsa benimle kalacaktı. Aynı haz, aynı tad.
Hiç düşünmedim bir erkeğin; olmazsa hayatımda benim de olmayacağımı ki ne önemi vardı? Değişen dudak alınan aynı hazdı nasıl olsa. Öyle olmadı. Bir başka bedende aynı gibi hissettim kendimi, kimileri tanımladı, bende tanımladım. Aşk dedik, sevgi dedik. Dedik işte bir şeyler. Sende bilirsin, kalp çarpmaya başladı mı mantıksızlıkla birlikte bir yitirmeme istemi sarar insanın içini. Aynı etki ile devam mı eder, yoksa alışır mı insan hiç bilmiyorum şu an. Ama yine yanıldım.
Pek çok insan girdi hayatıma, kaç tanesinin yokluğunu bin yıl sonra fark ettiğimi ben bilirim. Yinede her dostum dediğim insanın hep yanı başımda, en azından bir telefon uzakta olacağını sanırdım. Ne olursa olsun. Kırılsam da, kızsam da, yanımda olduğunda mutluluktan uçsam da, bir süre görüşmesekte. Orada olacaktı hep.
Yine yanıldım besbelli ama ben en çok kendime şaşırıyorum. Yokluğun; öyle olgunlukla karşıladığım, geçer nasılsa dediğim eksiklik duygularına hiç benzemiyor. Öylesi yanıyor ki canım aklım almıyor beni görmek istememeni. Yine yanıldım, sanırdım ki insan ağlar ağlar susar. Ama her aklıma düştüğünde kabuksuz bir yaranın deşilmesi gibi yanıyor canım. Yokluğunun acısı öyle soyut, görülemeyecek bir şey değil. Somut, o kadar gerçek ki ellerimle tutabiliyorum olmayışını. Hatta bazen yüzüme vuruyor elimde tuttuğum kaya kadar gerçeklik. Yoksun.
Sanırdım ki kimse beni hayatından çıkarmak istemez, çünkü hiç kimseye art niyetimle bir şey yapmam. Ve sanırdım ki bunu en iyi sen bilirsin. Yine yanıldım. Bu kadar yanılgı insanın yüzüne birden vurunca daha önce olmayan derin bir çizgi dudakların hemen üstünde ev alabiliyormuş kendisine. Burada olsan baksana kırıştım derdim, emlak sektörünü yaşatma yüzümde derdim, gülerdin. Birlikte ağlayana kadar gülerdik. Ama bunları senden başkasına demek; anlamsızca lakırdamak gibi geliyor.
Yine sanılarım var, sanıyorum ki kimse bir daha anlamayacak beni. Sanıyorum ki kimseyi bir daha bu kadar yüreğime sokmayacağım. Bir daha bu kadar acı çekmemek için.
Yaşlanıyorum. Büyüyorum ya da. Her neyse ismi sözlükte, kendimi on yıldır hiç hissetmediğim gibi eksik hissediyorum.
Böyle mutlu olacaksan, böyle kal. Artık böyleyim, yargılarım ve silerim diyorsan böyle kal. Uzak. Ama senin benim tanıdığım sen olduğundan emin olabilsem, bari konuşarak ayrılsaydık derdim...
hep yakınlıktan bahsen insana yazdım
üç yıl öncesinin eylülünde okul koridorunda domakinkaya tarzanca bişeyler anlatmaya çalışıyordu orda tanıştık.
tanımlamak için inat kelimesini kullanmam yeterli olur heralde uzun süre tanımlayamadım gerçi. kendi tabirine göre çok telli bir çalgı gibidir. baştan hiç öyle görünmez ama hep soğuk ölçülü biri gibi dolaşır. koyu renk sıkıcı şeyler giyer (farkedilmeyi sevmediğini söylüyor bilemem)
zamanla anlaşılır ama. o güzel gözleri size baktığında garip bişeyler olur 'zaman durur''
ilk karşılaşmadan sonra partinin birinde gördüm ilk gördüğüme göre o kadar değişiktiki selam vermese tanıyamazdım heralde gerçi yine tanıyamadım sonra, neyse.
etkisi fizyon gibi bence ama anlamazsın yavaş yavaş olur. bisürü şeyden bahsedip hiçbirine inanmaz. her zaman bir c planı vardır sabahın köründe vitoşaya çıkalım der milleti ayaklandırır yarısında su koyverir.
ders çalışırken tanıdığım en ciddi insan olur. erkekleri annelerine benzetir. bırakır üzer hakaret eder. sinirliyken susar bazen kaybolur. bazen çok ilgili davranır bazen hiç takmaz. geçer sanırsınız ama geçmez, içinizde patlayan bi sürü atom bombası gibidir aynı. benim 'arkadaşım'dır yine kendi deyimiyle kaostaki denge misali.abartılan şeyleri sevmez. bu yazıyı da sevmez heralde kontrol edemediği şeyleri sevmez pek. boksu sevmez birde...
'o'nun her anı heyecan dolu, gözleri gibi değişken. üzsede yokluğunu bi an hissetmek korkutur'.
ama insanlar senin oyuncağın değil , dün gel deyip bugün git diyemezsin diyemezsin ama sen diyorsun seve seve çekiyoruz bizde.
benden korktuğunu söyledin allahaşkına ne yaptım sana şimdiye kadar iyilikten başka be canım söylesene.
bu içki günleri ne zaman bitecek diyosun çok kolay herşey senin için.
masumların günahı olmazmış ama masumluğun günahı içler acısıymış. artık ne acıyorum ne yanıyorum ne de ölüyorum sensiz. sen benim en temiz günahımsın bildiğim tek sey bu sana dair. artık dualarım ikimizin kavusması değil. ikimizin mutluluğu. nerde kiminle olursak olalım mutlulugumuz sadece. hayır unutmadım seni ama duygularım eskisi kadar net değil. bu gün 14 subatmış üç yıl öncesi geldi aklıma. mumlarla gelen masum tertemiz kutlama. az kalsın annenler bozuyordu güzelliği. güya geliyolarmış ama şakaydı bak güldüm yine. şimdi ne mumlar var ne istanbul ne biz ne de şaka yapan annen. hayat hep bana değil aslında hepimize acıymış meğer. aradığımda seni kalbim yerinden cıkıcaktı sanki.hiç kimse ama hiç kimse bu kadar attırmadı kalbimi. keşke başsağlığı için değil mutluluk dilemek için arasaydım seni. ama gelen haber kötü olmasa belki aramazdım yine ben seni. o zaman bilinmeyenli bir denkleme sokmazdım yine kendimi. ben seni ne sevebilirm ne de unutabilirim. insanın aldığı her nefesin bir nebzesinin eksikliğinin sebebi hangi kelimerle ifade edilir bilemedim. beş sene önce tanıdım seni. üç sene olmak üzere görmeyeli. hiç bir imza bir insanın hayatına atılandan daha kalıcı olamadığını ben senle gördüm. yaşadıklarımızın ifadesi nedir bilmiyorum ama sende, benm yaşadıklarımın masumluğun en temiz günahıydı sanırım.
bunu okuyacağından öyle eminim ki...
senin deyiminle ben "hayatımın işlem hacmi artsın" diye bıraktığın noktadan devam ettim bildiğin üzere. ne senin zannettiğin gibi hem okuyup hem çalışarak kötü yola düştüm, ne de 4 yılın ardından "kendimi kaybedip kurtlara yem oldum". afalladım doğru, sallandım, sarsıldım, düştüm zaman zaman kalkamadım,bir tek soğuk sert halılar kucakladı beni ağlarken. benim senin gibi yıkılma lüksüm olmadı ama hiçbir zaman. içinde dünyamı yıkıp yıkıp yeniden yarattığım kabus gibi yataktan çıktığım an dünyanın en neşeli en umursamaz en sığ kızı ben oluveriyordum o yatağa tekrar gireceğim saate kadar. benim senin gibi beraber içip sıçıp esrar çekip her türlü dengesizliği yapabileceğim arkadaşlarım yoktu çünkü. benim çevremdeki herkes senin gibi bir adamdan kurtulduğum için ne kadar şanslı olduğumu söyleyip durdu tek üzülme hakkımı da elimden alıp. o yüzden ben hiç koyveremedim. bunca zaman boyunca "ruhsuzluk" zannettiğin o şey işte buydu. sağlıklı her insan gibi rol yaptım tabiki, bunu bilemeyecek ne var? acısı geçene kadar rol, geçtikten sonra normal olmak nihai amacım.
acımı azaltmak için elinden geleni yaptın her türlü abuk sabuk halinle, müteşekkirim. içine sıçmak için hiçbir fırsatını kaçırmadığın hayatımı röntgenlemek sana hala ne tür bir haz veriyor anlamaya çalışmayacağım artık, sen busun. biliyorum ki bu yazıyı okuyacaksın, anlayacaksın ne yaptığını anladığımı. bunca zaman sessiz kalmaya çalıştım, ama artık anlaman gereken çok net bir şey var. "28 haziran 2008" de sen başka bir insanın nişan halkasını taktın parmağına, daha önceden informal olarak bitmiş olsan da, 28 haziran seni formal olarak sildiğim gündür. bu gece bunu yazmayacaktım, ama yapmam gerekti bir ara. 14 şubatını "canın" nişanlınla kutla, bana bulaşma. satırlarıma müslüm babanın bir şarkısıyla veda ederken sana gani gani mutluluklar diliyorum yeni hayatında, benim de artık sensiz bir ömrüm olsun izin ver de...
Zamanın eli değdi bize
Çoktan değişti her şey
Aynı değiliz ikimiz de
Zaaflarına bir gece
Hatalarına bir nilüfer
Sevgisizliğine bir kalp verdim
Artık geri ver
Geri veremezsin aldıklarını
Artık geri ver
Geri verilmez hiçbir yanılgı
Yokluğuma emanet et
Sende benden kalanları
Her şeyi al
Bana beni geri ver
Bir şansım olsun
Başka yer, başka zaman
Sensiz ömrüm olsun
bilmiyorum şimdi nerdesin, ne yapıyorsun, kimlesin?
merak etmiyorum da, biliyorum ki öğrendiklerim içimi acıtacak.
ayrılalı çok oldu... nasıl geçti bilmiyorum, kafam bir alem ben bir alem ordan oraya savruluyorum bir yaprak gibi.
seni seviyorummu dersen ..... neyse, bunu sormamalıyım kendime!
ama yarım kaldım , hiç olmadı bu gidişin. kırdın, döktün, hırpaladın beni... sana öyle güvenmiştim ki beni bu kadar üzebileceğine hiç ihtimal vermedim, ama sonuçta üzülen yine ben oldum.
seni öyle sevdim ki, öyle...anlatamam ki kelimelerle.. sana baktığım da içimden taşardı sevgim. nasıl göremedin beni, oysa ki gözbebeğindim ya hani...
çok boş ya artık sözler, konuşuyorum işte bakma bana sen.
keşke başka bir yerde, başka bir zaman karşılaşsaydık...
keşke sen beni biraz daha sevebilseydin...
keşke gözlerine hiç bakmasaydım, aşık olmazdım belkide sana o zaman...
keşke...
neyse, nasıl olsa boş hepsi...
acıyor bak canım bazen. yakıyor içimi bu acı. buna rağmen gel diyemem sana, yine benim ol diyemem. ben nasılsa görmeyeceğim diye "yan sen" diyemem. git ne yapıyorsan ama mutlu ol "yanma sen". ölsen dönmeyeceğim, ölsem dönmeyeceğim, asla affetmeyeceğim ama asla da unutmayacağım seni. unutmak, o gözleri mi? mümkün mü unutmak seni? içimi böyle yaksan da, beni böyle yarım bıraksan da senden nefret etmeyeceğim.sensiz nefes almak bile zor olsa da nefes almamanı değil, nefes aldığın süre boyunca hep mutlu, hep huzurlu olmanı dileyeceğim. yüreğimde çaresiz kalan hasrete rağmen. pişman mı acaba diye düşünmekten alamasam da bu yüreğimi, unutamasam da o gözleri, dönmen aslında dünyanın en mutlu insanı yapacaksa da beniyenilmeyeceğim artık aşkına. bu kez yenilmeyeceğim sana. karşında küçülmeyeceğim senin kadar.
ne güzel di o eski, o masum aşk. sen masumiyetini çöpe atana kadar. nasıl nefret etmiyorum senden? yaptığın herşeye rağmen neden hala mutlu olmanı diliyorum?
acaba sen de kapadığında gözlerini, düşünüyor musun benim gözlerimi? özlüyor musun o masum sevgimizi? mahvettiğin hayallerimizi hatırlıyor musun karanlık çökünce, herkes uyuyunca?
göze mi geldik dersin? biraz fazla mı mutluyduk? sence ondan mı bu sonsuz mutsuzluk? hiç düşünmemiştim bir gün sensiz kalacağımı. ele inat el ele yürüdüğümüz sokakların yalnız yürürken bu kadar uzun geleceğini tahmin etmemiştim. peki sen? içini acıtmıyor mu gülerek yürüdüğümüz sokaklara akıttığım gözyaşları?
bencillik değil miydi birlikte ördüğümüz duvarları tek başına, tek taraflı yıkmak? sonra "seni sevdiğim için" , "hep senin için" diye aptalca gerekçeler sunmak? beni sevdiğin için aldattığın yalanına inanmamı beklemek? hak mıydı? adalet miydi? kader miydi aldatılmak? daha mı güzeldi yoksa o yasak buluşmalar? daha mı güzeldi o yasak kızlar? bakılan o gözler? "teksin", "ilksin" diyen dudaklar sızlamadı mı bir başkasını öperken? üşüdüğümde ellerimi ısıtan o eller yanmadı mı başka tene dokunurken? ben miydim yoksa bencil olan? sana tek başıma sahip olmak istemem miydi bencillik? sen mi fazlaydın bana yoksa ben mi az geldim sana?
arkanda bıraktığın yüzlerce cevapsız soruya rağmen mutluyum ben, sakın merak etme, sakın endişelenme benim için! peki sen mutlu musun? huzurlu musun? rahat mı vicdanın?başını yastığa koyup gözlerini kapadığında gözünün önüne gelmiyor mu o gözü yaşlı, kızgın siluetim? yok hesap sormak değil asla niyetim. ne beklenebilir ki senden?
hiçbir şey beklememiştim, istememiştim de başta seni. o yalvarışlar, peşimden koşmalar, gönderilen çiçekler... madem basitti bu kadar neden uğraştın? madem hiçe sayacaktın neden bağladın kendine? neden kazanmak için bu kadar uğraştın paramparça edip atacağın kalbimi?
şimdi diyorsun ki "sil baştan". "yeniden deneyelim". mümkün mü? kırılan kalp yenilenir mi sil baştan? merak etme sildim ve başladım ben çoktan. mutluyum sensiz. sen de mutlu ol. ölsen dönmeyeceğim, ölsem dönmeyeceğim ama herşeye rağmen yanma sen...
o akşam bana bir sözlükte yazıyorum dedin. keşke sormasaydım hangisi diye, adını öğrenmeseydim, koşturarak gelmezdim buraya. melankolinin dibine vurmuş durumdayım, anlarsın sen zaten, yaptığım şeyler çok komik geliyor, nasıl bu hale geldim bilmiyorum, hiçbir şeyden zevk almaz mı insan, şuan aynen o haldeyim.
seni özlüyor muyum? evet...
hatta bazen etraftaki kimseyi duyamayacak, an'dan sıyrılıpta, boyut değiştirecek kadar.
sadece seni mi özlüyorum? hayır...
belki anları özlüyorum, belki o zamanları, belki seninleykenki beni. çok özlüyorum. belkide, özlediğim kendim. evet kendim sadece. o senden aldıklarımla başkalaşan ben yani. yok, hayır! bu da yalan.
ne seni, ne beni, ne de başka bir şeyi özlüyor muyum? hayır.. yok, yok evet. ben, en çok benim olduğu için geçmişi, sonrasında da anılardaki bizi ve oradaki seni özlüyor-um-(muşum). evet bu sanırım.
seni özlüyor muyum? hayır.(bilmiyorum belki bu da oturup, kendi kendime söylediğim bi yalan)
seni anlamayı, içini okumayı, düşüncelerini bilmeyi, dürüst olduğuna inanmayı en önemlisi gerçekten sevdiğini ya da hiç olmazsa değer verdiğini bilmeyi o kadar istiyorum ki. bunu bana versen, biraz işaret etsen ne olur ki. ne olur söyle bana ne olur bileyim neler hissettiğini gerçekten, ne olur bileyim benim önemli olup olmadığımı ne olur...
allahın artisti
serviste 16 hastan yatıyor. gece nöbetçisi benim ve sabaha kadar hastalarınla uğraşacağım. yan servisin hemşiresi olabilirim. ama bu her defasında yanımdan kendi hemşirelerine iyi akşamlar deyip geçerken bir iyi nöbetler demene engel olmaz. bu bir insanlıktır. gücüne giden şeyler varsa bilemem. bizce bir sorun yok biz senin gibi insan ayrımı yapmayız. yapıpta ortalıkta kabadayı delikanlı baba adam modunda gezmeyiz. bizim arkamızda hocam diye gezen yalaka tipler yok. ihtiyacını da hissetmeyiz. bununla övünüp koltuk kabartmayız. işimizi yapıp allah muradını versin dediklerinde mutlu oluruz. bayılmıyoruz senin hastalarına bakmaya ama bize verilen görevi layıkıyla yaparız. bunun vicdani rahatlığı yeter. bugün buna ilk defa sinirlendim. ama bu kadarda bariz yapılmazki. ayıp.
ben bu yazıyı sana yazdım
hiç okuyamayacağını bildiğim halde. sana söylemek istediklerimi yüzüne söylemeye hiç cesaretim olmadı. ben hep cool hiçbirşeyi takmayan güçlü kadın rolü yapıyorum hep. senin için. halbuki bu beni o kadar üzüyorki. her defasında sarılmak isteyip sarılamamak yumruklarını sıkmak. söylemek isteyip yapamamak ve dudaklarını ısırmak. ağlamak isterken gülmek. seni seviyorum. bak bunu sana aylardır ikinci söyleyişim gerçi bu sayılmaz çünkü bundan haberin olmayacak. koca bir gün seni sadece beş dakika görebilmek için çıldırıyorum. sevgilim. istediğin zaman sevgilisi. kayıp zamanların sevgilisi. ben senin görüp göreceğin son aşkım. sen benim pişman olup tövbe etmediğim tek günahımsın. seni seviyorum. çok seviyorum.
acı çekiyorum. Sana 'gülsün' dedim ama değilsin gördüm. Seni yine isterim ama seni değil, sen sandığım kişiyi.
En büyük aptallıklardan birisi; insan üstü bir duyguyu fani bir şeye vermek. Fani ve aptal bir şeye.
Aptalsın çünkü gerçek bir aşığın kalbini umursamazcasına kırdın. bir kez gönül kırdınsa... Vay haline! Üzgünüm ama bunu yapanlarda iflah olan görmedim. Güle güle, bundan gayri ilişmem ne bülbüle ne güle.
sen sen , evet sen. eski sevgili, dimağıma derinlemesine işleyen, hayatıma her yeni bi insanın girme aşamasında rüyalarıma gelen, beni benden alan, uyanmama sinir olmama sebep olan sen. ne zaman bitecek bu çile diye her düşündüğümde, aklıma gelen yüzünün hatrına çile çekmeye razı olduğum, sen. yüzüne söyleyebilseydim keşke bunları. Sahi dinler miydin? Gözlerine bakıp da seni sevdiğimi söylemeyi o kadar çok isterdim ki şu an. Ne çok dinledim içinde izmir geçen şarkıları, izmir sendin bana, ben sana hiç gelemedim.
Cok faydasi oldu biliyorum, cocuk yasta 'su kac kilo eder?' oyununun. Yuz yirmi falan, yanimdaki deluganlinin tonaji. Nerden baksan yetmisini de popoya toplamis midesine beton doktugumun adami. Biraz kiromvari gordugum deluganli yanmis olmali ki simdi xxl kazagini siyirdi atti kenara. Kolda da hasin bi dovme varmis, kimbilir ne kadar bayilmistir otuz cm kare butlu koluna bu billboardu yaptirmaya. Telefondan baglandigim icin pek duzenli olmasa da entarim yarin duzenleyecegim. Bu ek bilgiden sonra devam ediyorum. Popomun sag lobunda karincalar yuruyor su an. Sol havada ve butun agirligim onun ustunde. Iyi ki koridor almisim ona seviniyorum, yoksa vay halime. Bok sinegi gibi yapisirdim cama alimallah. Molasiz sigarasiz tam dort saat var onumde ve bu sekilde. Ulan bilsen sana yazdigimi bu yaziyi, kimbilir ne kanko olurdun benimle. Opuyorum seni dombili. Bir daha git iki kisilik al koltugu, milleti rahatsiz etme minnos. Hadi iyi uykular.
aşığım sana hala. bana söylediklerin umrumda değil. kırıcı sözlerini unuttum bile. şu an siluetin gözlerimin önünde... tek taraflıydı. benim hisstettiklerimi hiçbir zaman benim için hissetemedin. bana söylediğin onca kırıcı şeye rağmen sana kızamıyorum . gülüşün gözümün önüne geliyor nefes aldığım her an. senin mutlu olmana seviniyorum. yapacak hiçbir şeyim yok biliyorum , senden vazgeçemeyeceğimi de biliyorum. senden nefret etmek istiyorum . olmuyor... yapamıyorum. son yaşananlar ne kadar acı olsa da bırakamıyorum seni. seni unutmayı defalarca denedim olmadı. sana olan özlemim gittikçe arttı sadece. sustum , içime kapandım... gözyaşlarımı içime akıttım. acım gittikçe artıyor. sensiz bir hayata başlamalıyım artık. seni kaybettim zaten . her şey için çok geç...çok geç...