ben bu yazıyı sana yazdım

entry31006 galeri293
    2125.
  1. bugün kapılara yeniden tırmanmaya başladım. yaşım kırkı geçti benjamin button gibi hissediyorum kendimi. canım süt istiyor. biri bana atta dese yerimde duramıyorum. içimden koşup oynamak geçiyor. lay lay lay lay looom looom.
    6 ...
  2. 2124.
  3. ağzımdan çıkan her kelime sana sanki. attığım her adım sana ulaşmak için. her yolu tek tek dolaşıyorum. her sokağa giriyorum hergün seni görürüm umuduyla. ben aşkı kendime itiraf edicek kadar cesur değilim. herşey için bi bahane uyduruyorum kendime, adını aklımdan geçirmek için bile ...
    6 ...
  4. 2123.
  5. Baldan parça ellerim ve sıcak çikolata gözlerim. Kıymetini asitlerde eridikçe anlar senin bedenin. Ne kadar asit harcarsan benim için ve ne kadar yakarsan ikimizi birden o kadar göklerdeyim senin için. O bedendeki bir kıymık gibi benim seslenişim, rahatsız edici, minnacık ve hatta yok gibi ama ah öylesine orda işte. Hem canını yakan hem durmadan sızlayan. Sana sızlanan, sorumluluklarına söylenmeler katan, kalastan kopma zerreyle eşit minik bir kıymış işte.
    Koyu kahverengi ve buharı burnuna dolan sıcak çikolata kıvamında koyu olsaydı gözlerim. Oysa deniz soğukluğunda dalga dalga damgalıyor, bedeninde irislerimin izleri. Bende isterdim, hayran olunası derinlikleri bu hücrelerden sana sunabilmeyi. Ama çoktan bıraktım insan denilen dehlizin derin bir kuyu olduğu inancını. Bakma sen gözünü indirdiğinde görülen o uçsuz bucaksız kuyuya, kaldır o hemen gözünün önündeki karanlığı göreceksin sadece taştan engeller olduğunu;

    Bakma sen bu denli içimi açtığıma, bildiğimden sunduğumun bir altını göremeyeceğini...
    5 ...
  6. 2122.
  7. Bizden gene ne saklıyorsun deniz bu gece? Terliksiz çıktığım tamamlanamış çatı katında,kiremitlerin arasında tabureme oturmuş, sinmişim ayaz bile böyle samimiyken bana, sen neden gözlerini kapatıp alnını kırıştırıyorsun ki? Oysa ben seni ilk çarşaf gibiyken sevmiştim. O duruluğuna hayrandım masumiyetine içtenliğine.. Ama gel gör ki gece çöktü seni bulutlardan ayırdılar yakamozlar bile bunu kabullenemeyip alev aldı. Bizse iki dertli dost üşüyen ayaklarımızı aldırış etmeksizin sahtekar dostlarımızı ciğerlerimize çekiyoruz. Sıcak kahve ile ısınmayı deniyoruz. Bu gece neden ağlıyoruz deniz?
    Tam tamına 4 saat geçmişti. Bir yıldızımız vardı en parlak olanı gitmişti. Ama geri kalanları tepeden bize el sallıyordu. Bununla avunduk çünkü bunu yapmalısın bir şekilde avunmalısın. Rüzgar parmak uçlarıma temas ederken titriyor olmak rahatsız etmeli doğru olan budur. Peki ben şimdi neden üşümeye doyamıyorum deniz? Neden sıcaklığı istemiyorum? Evet doğru ya belki de bu sorunun cevabını ancak senin yüzünü görünce alabiliriz. Senin saflığını gök ile uyumunu. Keşke bu uyumun tadına bakabilsem o huzur içime dolsa ve tüm dertler yok olup gitse. Tıpkı esrar dumanı gibi yoğun bir yağmur bulutu yağsa üstüme. Ve ben yine kiremitler arasındaki tabureme oturup sana göz kırpsam ve sen utansan. O gece bana cevap vermediğin için.. Yıldızlar yeryüzüne yakınlaşsa senin gönlümdeki tahtına konsalar. Artık çok geç deniz çoktan senden vazgeçtim ben. Duruluğun ve huzurun bir şeye yaramadığını canımı yakarak öğrettin bana çok üşüdüm çok titredim. O gece boyunca kendimi bundan soyutlamıştım oysaki seni bekledim. Sen yokken yıldızlar ve duman bana arkadaşlık etti beni koyunlarına alıp ısıttı rahatlayayım diye lafladık hatta. Bir baktım da ne göreyim.. Kaybettiğim o yıldızımız geri dönmüştü. Senden önce davrandı. Hem zaten çok zayıftın sen. iki rüzgarla dolduruşa gelir hırçınlaşırdın. Ufak darbelerde bile bütün o pürüzsüzlüğün yok olurdu zayıftın. Peki yeni dostlarımı nasıl buluyorsun? Çok farklılar değil mi? Onları ayırt edebilirsin. Senin gibi kocaman bir bilinmezlik bir yalan değiller. Herbirini tek tek seçer tek tek kucaklarsın. Birisi olmazsa bir diğeri koşar yardımına. Ama sen yoksan yoksun deniz unuttun bırakıp gittin beni. Seni asla affetmeyeceğim. Ve emin ol ben olmadıkça asla eskisi kadar kusursuz olamayacaksın. Çünkü geceleri sana sırtımı döneceğim artık. Öfkeleneceksin biliyorum. Rüzgarı da almışsın arkana susmayacaksın sesini tabureme kadar duyurtacaksın bunu da biliyorum. Ama ben gökyüzüne bakıyor olacağım. Gözlerim kapalı gökyüzüne bakacak ve tüm yıldızları eksiksiz göreceğim. Artık insanlar kafalarına göre içimde barınamayacaklar kirletemeyecekler . Tek yapabilecekleri sonsuz inancım ve sen yokken bana sahip çıkan ışığım karşısında zayıfça elleriyle gözlerini örtmek olacak. Ve elbette ki güneşin doğması için dua etmek. Elbette duaları kaçınılmazdır ki gerçekleşecek. Ama güneş seni her terk ettiğinde yakamozlarını bir bir elinden alacağım deniz.. Yıllar sonra sen kuruyup çekilirken bile ben hala yukarıdan sana el sallıyor olacağım. Ne yazık.. Sen o sıra beni göremeyecek kadar bithap düşmüş yağmurun ayaklarına kapanmış olacaksın. Bir bakmışsın ki kölesi oluvermişsin. Ama suç benim değil denizim.. O gece benden neler sakladın kim bilir?
    3 ...
  8. 2121.
  9. 2120.
  10. bak bu kadar insan sana birşeyler anlatmaya çalışıyor ey 'sen' okuyor musun? duydukların umrunda mı? ordaysan artık ses ver! bence bu kadar ah ve sitemle 'sen' de mutlu olamazsın, gel bize bi şans ver.
    4 ...
  11. 2119.
  12. ilk kez bu akşam dikatimi çekti. benim gülümseyen fotoğrafım yok. ya çok gülen ya da çok düşünen var. ama gülümseyen yok...

    benim fotoğrafım da çok yok aslında...

    galiba çekilenden ziyade çeken oluyorum, hem hayatta hem fotoğrafta. işte bu akşamki keşfettiğim yeni gerçek bu oldu.
    8 ...
  13. 2118.
  14. her güneşli günde, uzaklardan gelen birkaç dostun gülümsemesinde, babanın azarlamasında, eve yalnız gelişlerde, dayının şevkatinde, çekilen bir kaç pozda, içilen bir kahvede, sigaranın son nefesinde, uykunun en tatlı yerinde, dizide ki romantizimde, yazdığım bir yazıda, okuduğum her satırda ve yabancı bir dilde sen niye benimlesin hala?
    sevdiğim hep benimlesin ama hep. hiç uyanmadan uyumak gibi, 7 uyuyanlar misali. deliksiz bir kabusun ağında takılıyım seninle.
    4 ...
  15. 2117.
  16. ben bu yazıyı sana yazdım ama bilmiyorum okur musun, okuyacak kadar sabredebilir misin? konuştuklarımı dinlemek için bile tutamazken kendini oturup da yazdığımı okur musun, gerçekten garip bir düşünce. bunaldım demek yetmiyor. boğuldum demek hiç anlatmıyor beni sana. her dakika her saniye, her an... aynı şeyler dönüyor aynı şeyler yaşanıyor ve biz geriye dönüp baktığımızda hala başlangıç çizgisini görüyoruz. dün de dedim sana "zaten çok sağlam temeller üzerine inşa etmedik biz 'biz'i." zorlama daha da olmaz mı? yorma beni çok mu zor?

    göğsümde oturan yumru sana mı kızgın bana mı kırgın? bilemiyorum... burada yazmayı bitirdikten sonra "ben bu yazıyı kendime yazdım" bölümüne gidip biraz da kendime akıl veririm belki, belli olmaz. hoş verdiğim akla uyar mıyım orası karışık.

    çözemedin beni, yordun beni. bu yaşta, "ilk"inde bu kadar sık yoruldum der mi bir insan? silip gitmek var her şeyi amaaaaa* yapamıyorum yapamam işte bilirsin beni. biliyorsun ya ondan bu kadar zorluyorsun belki de beni. seni kendimden, seni içimden koparıp atmamın ne kadar zor olduğunu biliyor ve o yüzden değişmiyorsun.

    şimdi her zamanki gibi özürler diliyorsun. özür duymaktan da yoruldum. samimiyetine lafım yok, asla. lakin kendi samimiyetimden şüphe duymaya başlamak en kötüsü olur. ikimiz için de.

    ben bu yazıyı sana yazdım. bu dakikadan önce yaptığım ve tabi bu dakikadan sonra bir ömür yapmaya devam edeceğim gibi. çünkü sen de biliyorsun iyi de olsa kötü de olsa ben bütün yazılarımı sana yazıyorum.ben seninle yazılmış ömrümü yaşıyorum.
    ve ne oluyor biliyor musun? yazdıkça seni affediyorum...
    5 ...
  17. 2116.
  18. sana veda edemediğim zamanlardayım yine. her seferinde bu son görüşmemiz diye ayrılıyorum yanından ama tüm sonlarım yeni başlangıcım oluyor. kapattığım sayfaları tekrar açıyorum, neden benimle olmadığını, neden birlikte olamadığımızı sorguluyorum sonrada seni karşıma geç çıkaran kadere isyan ediyorum. seni görmemek için kapattığım gözlerimi yine sana açıyorum. gitmiyorsun gözlerimin önünden gitmediğin içinde bitmiyosun. bazen yalnız olduğumu hissediyorum, sana sığınmak, omzunda ağlamak istiyorum ama ne sığınıcak bir sen buluyorum nede ağlayabilecek bir omuz. sesini duymak istiyorum çoğu gece uyumadan önce ama arayamıyorum. hem aydınlık yanım hem karanlık tarafımsın ve ben en çok karanlığında kayboluyorum. şimdi seni son kez bitirişimdeyim...nasıl bitirmekse bu yada bitirememekse bu seni gördüğüm yerde tekrar başlıyacağına eminim.
    8 ...
  19. 2115.
  20. 2114.
  21. cok kizginim. bugun cokkkkk cok cok cok kizginim. hicbirinize kizginim ve her birinizi sevmek istemiyorum. 'hic bir sey'in fazlaligindan o kadar cok sikildim ki bu "her seyim" olmuscasina, artik 'lazim'larimi kovalamaktan sikildim. ya ben bunlari senelerce yazip cizmekten ikrah ettim. mengenelerdeyim sanki ulan kac zamandir atip kopartamiyorum zincirlerimi cok darlaniyorum darlaniyorum ayilip bayilamiyorum. yazdiklarimi dusunmekten, bir onceki cumlemi tartmaktan, bir sonraki cumlemin hesabini yapmaktan... hesap yapmaktan hesap! oyle sikildim ki... simdi bunlari sana yazisimin dahi hesabindan sikildim. statistik dersinin etkisinden olsa keske bu tavrim ama lanet girsin formülüne ki ondan degil. cok yazik.

    cok kizginim. cok kizginim tulumcuya. siluetini sifatini sikiyim onun ki hala kendini telkin etmek ve zayif durmamaya calisarak kendini guclu gostermeye calismasindan ve bundan basarisizlikla sonuc bulmasindan, bu adamdan ben senelerdir sikildim! dunumu, bugunumu, yarinimi bir kazana atip 'hadi simdi hasssssssiktirin lan!' demek istiyor ve bu dedigimin yerine ulasmasini istiyorum.

    tabi mina koyim zaten laf geciyor ya... cok fermanlar yazdim hepsinin ustune ustune 'nah' isareti yapip durdu bu adam ben bunun buzusmus beynine amonyak doldurayim.

    oooffffffffff oaaaaaahhh aaaAAGGHH!
    ah ulan! yeter. sikerim ya bu ne lan.. nereye sikiyorsun? kimi, kime, neye?

    sikildim bu duzenden anliyormusun! sana yaziyormuscasina bunu yazip ve sonra gonderemiyecegimi bildigim halde bu siktigimin sayfasini doldurmaktan sikildim.

    soru isaretlerimi istemiyorum, soru istemiyorum! bana hesapla gelmesin bu adam artik saliverecegim icimdeki delileri ustune bu adamin! bak ne zamandir tutuyorum kendimi salivermiyorum ama kafami bozmasin karikaturum yapilsin ki birakirim bak iplerini! saliveririm hepsini bu adamin ustune beni sinirlendirmesin benim canimi sikmasin.

    bu aglayip zirlayan melankolik turk sarkicilarin sirazesini toparlamasini istiyorum! simdi su an hepsi gotunu basini toplasin simdi su an herkes bi nefes alsin bak daraldim nefessizliklerinden. bir durun lan, ne bu zifir, bu ahval? abdal herif.

    salakoglu salak! gerizekalinin onde gideni, bayrak sallayani, zincirleme inat tamlamasi! akillanmiyacaksin degilmi? anlayamiyacaksin degil mi? hic basmiyacak kafasi. hic anlamak istemiyeceksin o kafani filler depsin senin senin ben o beynini.... anlamiyacaksin, inat etmemen gerektigini, sinirlari zorlamaman gerektigini anlamiyacaksin. ne bok yersen ye yaptiklarin, alindigi kadardir, yaptiklarin kadar degildir; bunu anlamayacaksin. ne bok oluyorsa hepsi bundan ve milleti suclamaktan bikmayacaksin.

    kimse bir sey yapmadi lan sana gerizekali! allahin salagi kim ne yapti? ne yapti ulan sana bu insanlar? Kufur mu etti, namusuna laf mi geldi, soyun-sopuna leke mi suruldu?.. eeeeeeeee! eee o zaman eeeee?! nedir derdin sikintin oglum senin ya, nedir oglum senin bu ugrasin hala ya? niye takilip kaliyorsun sen sorunlarinda yaaaah! bi adam ol lan adam ol adam! once adam ol, dusunceli adam olma, once kendi hayatinin adami ol! bu kadar mi bir insan merakli olur lan bela aramaya. bu kadar mi elinde tuzla kosar bir adam her sike? sen nasil bir kisiliksin. niye boylesin oglum erittin beni senin ben tevelluatini ve dusuncelerinin tertibatini sikiyim.

    bir damla yas dusmedi, cok aglayamadini gec, hic aglamadin. agla ulan. otur agla bir... niye sen sikiyorsun bu kadar kendini oglum niye niye niye?

    sevdanin yukunu omzundan atsana lan artik. yolun basinda donememissin, donsene simdi iste. birak artik tulumcu birak yalvartma beni bak bunca zaman azarladim, dovdum, vurdum, ittim-kaktim ama ise yaramadi bak artik yalvarttirma beni.

    niye yalvarmiyim ya? senin gibi 'ben egilmem' kafasinda adammiyim ben? egilirim anasini satayim. egilirim bingildagini kurekle dovdugum egilirim ben. senin icin egilirim ama sen... sen bir tek senin icin egilmezsin. egilirsen anca baskasi icin egilirsin iste senin olayin bu oglum, ofsaytin bu! sen kendin icin birak egilmeyi, bir seyi zorla yapiyorsun. Ulan biraksalar bir sik yemeden su hayatini yiyeceksin, ot gelip saman gitmekten bu kadar mi mesut bahtiyarsin lan? ya oglum bak kendine gel bak sicicam agzina ama ha!!!!!!!!

    birak su takintilarini artik. bak goruyorsun bir degisiklik yok herkes kendi yolunda oglum bak yapma etme eyleme.... etme lan etme!

    bak oglum, iyi oku simdi bak. he afferin. kulaklarini 8 ac;

    sen ne yaparsan yap. sen istedigin kadar hesap et... bu isleeeeeer, ancaaaaaak, anlasildiigiiiin kadarrrr ve HISSEDILDIGI kadar (bak buyuk yazdim iyi oku orayi gerizekali) HISSSSSEDILDIGI kadar onay alir. anladinmi? pek anlamadin sanirim. Yani sen ne bok yersen ye kardesim, karsi taraf bir sey hissetmiyorsa, gotunu yirtsan bir anlami yoktur. Bunun meali budur. yani sen istediiiiiiiigin kadar ugras, kendini parcala kardesceyizim, karsi taraf bir sey hissetmiyorsa, sen istedigin kadar "adam gibi adam", "duyarli dusunceli sevgi dolu insan" profili ciz, bir manasi olmaz. Evet, cok haklisin, samimiyetle kendin olarak olusmus bu profilinden sonra boyle olmamali ama sen bak kendi kizdigin isi yapiyorsun. ask bu oglum mantikla, adaletle niye yaklasiyorsun? terazisi yoktur bu isin yavrum, dengesi yoktur azizim. etme. mantiginla yargilama. birak artik hadi bak, baska kizlar da var, birak bak elini sallasan ellisini goruyorsun her disari bir yere gittiginde... e yani?.. bosa konusmuyorum iste. vallahi bak baskalari da seni mutlu edebilir ya oglum oyle bakma ya... yalan soyluyorsam ik...

    aglama
    aglamaaaaaaa.
    sigara ic hadi sonra konusuruz.
    8 ...
  22. 2113.
  23. ben bu yazıyı sana yazdım.
    ağlıyorum şu an.
    düştüğümüz duruma ağlıyorum.
    ne desem, ne söylesem boş şu saatten sonra.
    sen ki benim herşeyimdin.
    öyle süslü laflara hacet yok artık.
    gerçekleri görmek en acı veren şey bu hayatta artık.
    dediler ki "sonsuza kadar bir insan asla sevilemez".
    dediler ki "elbet bir gün unutucaksın. elbet bir başkası girecek hayatına".
    evet, belki haklılar bir bakıma. fakat en büyük etkenin insan olduğunu unutuyorlar unutmak söz konusu olunca.
    evet, seveceğim belki de bir başka bedeni. bir başkasının elini tutacağım, ya da bir başkasını öpeceğim.
    aynı ihtirasla mı?
    aynı fedakarlıkları da ona gösterecek miyim?

    ben seni gördüğümde hayatımda çok büyük bir yer edineceğini hissetmiştim.
    nasıl unutabilirdim ki o bakışları?
    sırf kendi çıkarın için benimle tanışma zahmetine girmiş olsan bile, nasıl unutabilirim.

    sen ki benim aynı zamanda hem ilacım, hem de yaramsın.

    şimdi anlıyorum ki insan sadece hayatında sadece bir kişiye bu kadar imtiyaz tanıyabilir, o sizi ne kadar acıtırsa acıtsın, bir gülüşüyle tekrar hayata getirebilir sizi. onun dudaklarındaki bir tebessüm için canınızı verebilirsiniz, o size canım dediğinde dünyadaki en mutlu insan olursunuz.

    ben bu hakkımı kullandım. hem de en doğru yerde.

    lakin dediğim gibi, gerçekleri görmek bir insanın yaşayabileceği en acı deneyimdir.

    ben gerçekleri görüyorum.

    lanet olsun o şarkıya. ne kadar da doğru;
    "Severek ayrılanlar bilirler ayrılığı
    Sen benim eş ruhumsun
    Unutmuş olsan hissederdim
    Unutmuş olsan yanımda durmazdı her sabah hayalin
    Seni görmek için geri geldim
    Sen gideli çok olmuş
    Nereye gidersen git
    Çantanda bir resmim aklında gülüşüm olsun
    Ben seni gerçekten sevdim
    Bitmez demiştim bitmedi."

    evet, bitmez demiştim ben ey sevgili.

    ben senden ne kadar uzakta olsam da, yıllar geçse içimde bir kor var, tek bir üflemenle tekrardan tüm bedenimi saracak. tekrardan beni o tatlı ateşte yakacak.

    lakin kaybetmek için ne kadar erkense, tekrardan ellerimizin kavuşması için de o kadar geç.

    8 ...
  24. 2112.
  25. 2111.
  26. yağmur yağıyor şimdi.
    cama vuruyor usulca.
    ben...
    bense ahenkle dans edişlerini izliyorum.

    öylesine sakin ve öylesine kararlılar ki...
    rüzgar bile durduramıyor onları.
    başımı çıkarıyorum camdan. öyle ya da böyle damlıyor başıma yağmur tanecikleri.
    evet, doğru tahmin ediyorum.
    kar yağacak. hem de istemediğimiz kadar.
    fakat kar da, yağmur da benim kültürümde bereket olarak addedilir.
    yağmur yağacak tenime. ve ondan güç alacağım ben.
    alacağım ki yolumdan sağmayayım.
    yıllar sonra, amacıma ulaştığımda, elini tutp gökyüzüne bakacağım.
    alay edercesine üzerimize düşecek kar taneleri.
    ve işte o zaman gülümseyebileceğim.
    işte o zaman, topraklarıma bereket gelecek.
    ve sen, o toprakların hakimi, tek tanrıçası olacaksın.
    sen benim "kibele"m olacaksın!
    seni seviyorum...
    3 ...
  27. 2110.
  28. yorgun gecelerden yine uykusuz ve yorgun gecelere savruluşlar var.

    ne kadar çok özlemişim bu kadar iyi olmayı, canlı ve sağlıklı olmayı...

    geçici mi değil mi bilmiyorum; tekrar geri gelmez mi gelir mi bu illet bilmiyorum; ve açıkçası bilmek de istemiyorum. tek bildiğim şimdi biraz daha iyiyim. annemin ve kızımın kaygılı bakışları biraz düzeldi gibi ve ben çok rahatladım. ne gariptir ki kendimden önce onların rahatlaması benim için daha önemli...

    ışınlı kadın olmaktan kurtuldum gibi şimdilik. bir ay sonra kontrolüm var yine. ve ben bu bir ayı dolu dolu ve güzel yaşamak istiyorum.

    önce okula dönüp yarım kalan tüm derslerimi halletmem gerek. bu yıl pek faydalı olamadım gençlerime farkındayım. ve bunun acısını yaşıyorum aslında bunca sıkıntının arasında.

    yavaş yavaş evimin işlerini yapmaya başladım. planlar bile kurdum baharda. evimin boyasını kendi ellerimle yapacağım. ve yazın ufak bir tatil bu ilçeden bir kaçış mükafatı olsun bana.

    dört bir yandan ateş çemberinde kalan hayatım biraz küllendi mi ne? ne kadar güzel bu huzur. sürdüğü yere kadar artık. plan yok, detay yok, üzülmek yok...

    mutlu muyum? evet bu illete rağmen çok mutluyum.

    beni hayata bağlayan sebeplerim giderek çoğalıyor. ama en önemlisi ölümden hala korkmuyorum.

    doktorum yaşama sevinciniz yok diyor. haklı da... daha önemlisi yaşama sevincim ya da isteğim yok belki; ama yaşamak için nedenlerim var. belki bunlar yaşama isteğini de beraberinde getirir ileriki günlerde.

    kadın kendini sev; ve hadi yoluna devam et bir daha ki sefere daha güçlü karşılaman için bu illeti...

    bunu da asla unutma!

    sen istersen her şey " olur. " sen istersen her şey " ölür. "

    "bu senin hayatın." her şey tanrının sana sunduğu seçimleri değerlendirmene kalmış.

    hadi daha ileriye ve daha yükseğe.. tıpkı gençlerine dediğin gibi... önce sen yap ki örnek olasın...

    inandığın her şeyi başardın sen...

    karşındakileri de bu inanç sayesinde hep inandırmadın mı?

    sen koca toplulukları bir parmak işareti ile sevgini katık edip peşinden sürükleyensin ki; kendini mi yenemeyeceksin?
    7 ...
  29. 2109.
  30. kader bizi asla bir araya getirmeyecek olsa bile, bir daha yüzünü göremeyeceğimi bilsem bile. ben bu yazıyı sana yazdım sen okuyamayacak olsan bile. *
    5 ...
  31. 2108.
  32. evet bu akşam içtim, şişeleri sayamadım. saydım yaşanmışlığı, hepsini topladım iki ile çarptım, seni çıkardığımda sıfır kaldım. böyle matematiğin götüne koyim. son zamanlar kendimle cebelleşmem iki sayısını bölemememden kaynaklanıyordu, sadece biraz fikir, birden az destek istedim. herneyse siktir et, ben bu yazıyı tahtaya yazdım, ta ki birileri gelip silene kadar.

    edit: imla. ulan matematikte kaldığımız gibi edebiyatta da kaldık.
    5 ...
  33. 2107.
  34. " bir uzak şehirde şimdi, yaşıyorum hasretini; yıkılıp kalmışım burda yorgun bir yolcu gibi..." diye devam edip gidiyor şarkı. erol evgin söylüyor ki; kim olduğunu bilmiyorsundur bile.

    aramızda yollar ve yorgun yıllar var senle çünkü. ama yorgunlukta buluştuk senle; yılgınlıkta değil. güzel olan da bu işte düşünürsek...

    ateşim var bu akşam. yanaklarım yanıyor, ve avuçlarımın içi. o kadar yorgun düşürdüler ki olacak o kadar sanırım. ve her zamanki gibi hiç iştahım yok. aslında yalan söylüyorum ona yemek yiyorum derken...

    hayatımda ilk kez 36 bedenle tanıştım. evet çıtır olduğumu söylüyorlar artık. bakan bir daha bakıyor. oysa her giden kilo tükenen hayatımın her günü gibi. üzülüyor muyum? pek değil...

    her zamanki gibi seni özledim yine. bir cuma gelişin vardı saniyelik de olsa mutluluğuma mutluluk katan fırsattan istifade sarıldığım yemeğe. ardından çıkardım yine ama sana söz verdiğim gibi yedim tekrar. sorun değil sen iste ben hep yerim sonunda hep kusmak olsa da.

    iyi olacaksın diyorlar sabırsızlanıyorum öyle uzun geliyor ki sensiz geçen geceler o minicik hassas ince omuzlarıma. gözlerim bir çocuğunkiler kadar saf ve berrak, seni göremeyen gözlerim...

    canım...
    beni hisset ve gel n'olur artık.
    canım...
    uyuyor musun? yoksa ruhunla beni duyuyor musun? söyle; asırlar kadar uzun acıların içinde boğulan edebiyatçına...

    gel ellerinle dokun ruhuma ve dindir acılarımı bir an da olsa. vücudumu boş ver. o artık bana bile ait değil...
    7 ...
  35. 2106.
  36. ama hiçbir zaman farkında olmayacaksın... diye devam eden
    farkında olsanda bişey farkedeceğini sanmıyorum ya... diye devam eden
    eyvallah. diye biten.
    4 ...
  37. 2105.
  38. kes.atar yapma bana.bıktım hayatımı cehenneme çevirdin.sıkıldım lan.defol git..
    3 ...
  39. 2104.
  40. ''sen şimdi gidecen ya cehennemin dibine git ben bağrıma taş basarım'' *
    3 ...
  41. 2103.
  42. kusuyorum lanet olsun oysa bitecek demişlerdi...
    6 ...
  43. 2102.
  44. gene buraya attım kendimi... neden mi? tüm yazdıklarımı sana doğrudan söyleyemez miyim? buraya yazınca daha mı afilli oluyor? tek cevap var son günlerde hayatıma dair bildiğim ki onu da biliyorum dedimse ciddiye alma. cevap "bilmiyorum."

    saniyeleri tükettim artık ve "seni yoracağım" derken kastım bu değildi ama yoruyorum farkındayım. düşünmek, başlıbaşına bir yorgunluktur, bilirim. öğrendim ki günden güne öğrenmeye devam ediyorum da. cevapsız kalan onca soru da korkulara tabi... ben bunu kendi içimde yaşamaya alışmıştım. şimdi senin içinde yaşıyorum ve bunu biliyorum ama sonu göründükçe bir anlamı olmuyor di mi? kalacak bir iz, öylesine biran değil, daha farklı bir adı var bunun. ben koyamadım ki seni de böylesine bir yükümlülüğün altında ezilmeye mahkum edemem. zarif omuzlarından bir yük alamam ve hatta avuçlarımın yükünü yüklemiş olmaktan çıldırasıya korkarım bu yazıyı noktaladığımda. ama gene de korkarak yaşamak çok da alışkın olmadığım birşey benim, anla olur mu? anlamasan da yadırgama. ki yadırgamayacağından da zerre şüphem yok, korkularından kaçamıyor insan. ve bundan da şüphe yok... ama korkmak da çaresiz kalabiliyor zaman zaman. korktuğun şeyin içine atlıyorken hele bir de topyekün atası gelebiliyor insanın birçok şeyi ama bu şey feda edilemeyecek kadar kutsal olunca, her adım da anlam kazanıyor uzaklara doğru atılıyor olsa da. o kadar anlaşılır oluyor, o kadar feda oluyor bir taraf; bir diğer taraf için... ki bu da hayatın kendi iç dinamiğinde varolan birşey aslına bakarsan.

    tüm bunları boşver şimdi sen gene de. mutfağa git ve makarna yap. karıştıracağın zamanı bilmek bu işin püf noktası... oysa kaynar suya atıp iki tur karıştırıp da süzmek olası ama o zaman tadı olmaz ve başı dönmüş makarnalar yersin. o yüzden biraz bekle ki kendilerini karmaşaya hazırlasın garipler... ateşe atılmış hissetmelerine izin verme kendilerini. çünkü bunu haketmiyor makarnalar dahi. yanmak cehennemsel geldiğinden falan değil. sadece yanmanın kimyasında var böylesine bir uzaklık ki yangınların tek zindanı vardır tabiatta o da insan ruhu. sonra sosunu da kendi başına yap bu seferlik, bir dahakine sözüm olsun eşlik edeyim ben. ama karşılığında alabileceğimi bildiğim öpücüğün için değil, sırf içimden geldiğinden yapayım bunu. baştan belli etme öpeceksen dahi... bu potansiyel beni korkutur ki seni şimdilerde kaplamaya başladı bile korku.

    ama sen gene de birşeyler yemeyi ihmal etme... bir de anlayacağın üzere ben bu yazıyı gene sana yazdım. okuma sakın ki tılsımımı yitirmeyeyim.

    pişman desen değilim
    bir harmanım bu akşam
    her gecenin sabahı
    her kışın, bir baharı
    herşeyin bir zamanı,
    benim, dermanım yok...
    7 ...
  45. 2101.
  46. nasıl bir rüyadasın? ya da ben nasıl bir haldeyim? bana mı oyun oynuyor her şey? görmüyor musun deli gibi üzüldüğümü? görmüyor musun her gün biraz daha kendimden korktuğumu? zaman geçiyor, hem de çok çabuk. bu korkunç! anlamıyor musun? kalbin nerde? ne kadar uzağa atmış olabilirsin her şeyi? neden yapmış olabilir tanrı bunu bize? neden?..
    7 ...
© 2025 uludağ sözlük