Küçük çocuklar yapıp geceleri kendimden
Seni öpsünler diye gönderiyorum sana
Bana, kucaklarında seni getiriyorlar
Ben de sonra o seni getiriyorum sana...
özdemir asaf
kuştan
Artık, o akşam üzerine tek kelime dahi etmemek üzre;
BENiMKiSi KUŞDiLi; BiTEViYE TEKRAR EDENiM, AMA BANA SORSAN -HEP BAŞKA BiR ŞARKI SÖYLERiM.
Kendi duymadığımı en son söylüyorum, kanat seslerimden, ancak hatırladıklarımdan besteliyorum, kimse şarkı uydurmuyor benim için;
Kuşun hikmeti bu kadar. Kuş: görmediğini, unutmadığını, dokunamadığını, bilmediğini ve beklemediğini isteyen, bunlara hükmeden ve bunlarca hükmedilen; ama bir cennet kuşu için bile cennette olmanın bir anını hayal etmek değil midir cennette olmak? Söylediğim ama bilmediğim bir şarkı mıydı dilimden dökülen? Bu muydu hepsi? Bu kadarken bile, o kadar güzeldi ki ancak güzel olanları toplayarak bulabilirim sonucu.
Öldürürdüm ama Zümrüd-ü Anka gibi, hiç hayal etmememe rağmen. Büyük yaranın sahibini öldürürdüm sırf var olduğu için, senin güzelliğine tanık olduktan sonra… Senin gözyaşından yeniden doğurmak isterdim asıl sahibi, ellerimle geri vermek için sana; isterdim ki; göz yaşının ateşinden ve ateşi söndüren buzundan can verebileyim, ki varsa ve verebiliyorsam eğer en sonuncusudur; Yani isterdim ki, o gözünde güzel olana verip seni ve seni güzel olana; güzeller açmadan daha gözlerini karışmak gözünüzü gölgeleyen karanlığa, ait olmadığım zamana... Kimse bana ne olduğunu ya da nereye gittiğimi düşünmezdi, güzel olanlardan en güzelinin ara ara merak etmesini düşlerdim ben ama; Ulaşmaya çalıştığım zafer bu olurdu gerçekten bir kuş olsaydım, bunun aklını karıştıran aksi değil. Ben insanken de- ki bu sadece güzel olan bana eşitiymişim gibi davrandığında oluyor, kuşluğumdan çok ayırt edilemiyorum aşkı koklayan her şey karşısında. insanken ortaya çıkan dramım, elbette gerçekte insanmışım yanılgısını yaratıyor herkeste. Ama bir kuş kadar aklım, yaraların iyileşmesi hususunda; Eğer bir şansım olsaydı seni yeniden yaratmak için, sadece yaralarını iyileştirirdim. Dokunmazdım bile; Öldüremeyen ve doğuramayan bir kuş olmak olmasaydı kaderim.
Ama elbette gerçekten bir kuş değilim. Olsaydım bile kolayca inandıramazdım kimseyi. Ama bir kuş olmadığıma da inandıramazsın beni. Hem bir kuşun bir kadına, kendisinin ve hiç kimsenin hükmedemeyeceği, bir aşk beslemesinde garip olan ne var ki? Güzel olana güzel demek de garip olan ne? ya da tamamlanmayan, eksik kalan?
Şimdiye kadar söylediğim şeylerin pek azını yapabilirim, ama söyle bana; seni sana bağışlamanın daha iyi bir yolunu bulabilir mi bir kuş? Yuvasına oturulmadan...
Anlatamadıysam sözlerimle sana bu aşkı, bu kalbi al yanına, o anlatsın sana..
Hiç sözlerimi dolandırmayacağım. Romantik kelimelerim, yağmur damlasından ince düşüncelerim tükendi artık. içimden geldiği gibi yazacağım. En net kelimelerle, en süssüz harflerimle en ağır duygularımı anlatacağım.
Çıkartıp kalbimi koyacağım masaya. Al diyeceğim al ve git. Ellerimle sökeceğim kalbimi , bedenimden, kanlar damlarken masaya, al diyeceğim. Eğer gidiyorsan bir yere, bu kalbi de al öyle git.
Zaten aldın, tüm kalbimi, beynimi, hücrelerimi kendine aşık ettin, şimdi gideceksen bu kalbi, bu et parçasını da al öyle git. Sensiz yaşabilirsem, kalpsiz de yaşayabilirim.
Tek bir söz söyleme artık, gitmek geçiyorsa aklından, masadan kanları damlayan bu kalbi de al öyle git. Anlatamadıysam sözlerimle sana bu aşkı, bu kalbi al yanına, o anlatsın sana..
Susturabileceksen içindeki sesi, kırılmayacaksa kolun kanadın, kopmayacaksa papatyadan yaprakların, al bu kalbi de öyle git. Senin için döktüğüm yıldız tozlarının, sana aşık ruhumun yazdığım tüm yazıların, kaynağı bu kalbimdi, onu da yanında götür ve öyle git.
Al bu kalbi, git gidebileceğin kadar uzağa, yazarken ben ağladım, okurken de sen ağla. *
(Ben pandayı bırakırken şu yazılanlardaki hisler içindeydim , bana dönmezken de o.ben yazmadım bunları , ilkokulluyum ne de olsa . sen beni bırakırken sen de böyle hissettin sandım . yanılmışım. Gözlerinde gördüğüm şeyin , yazdığın şeylerin , ellerinden taşanın gerçek oldugu yanılgısına kapıldım bir an , o andı sana dur demem. Sonra anladım sen kedini de beni de kandırmışsın .o an anladım kalbımı açmak için aradıgımda seni bir başka kadının yanında buldugumda. Bütün bu olanlar içinde en onur kırıcı olanı ölüyorum aşkımdan o kadar ki seni görmeye duymaya konuşmaya senle dayanamıyorum diyerek koca bir yalanla öyle bir havada çekip gitmenin aslında bir kadına oldugunu anlamaktı. Nasıl böyle bişey yaptın.bu kendini nasıl bir inkar nasıl bir yalan.ben gerçeğim diyerek içimdeki aşkın hayalıyle savaşmaya kalkarken sen , hırpalarken beni , kalbimi ,bu hikayedeki en büyük yalan olan sen. Sen nasıl bir yalansın ben gerçeğim diye bas bas bagıran hayaletleri yerlerınden etmeye kalkan.karanlık çukuru daha derin ve daha zifiri kılan. bunun vebalini nasıl ödersin . var mı bildigin bi bedel . bir ömür avuturum diye yola çıktım deyip 3 hafta avutamayan sen ..sen, gerçek oldugunu sanan nasıl bir yalansın ? bekle beni diyen ertesi gün bir kadının yanından seslenen nasıl bir maskesin sen ?
bakarsan görürsün aslında gülen gözlerin ardındaki her şeyi... ışıltıları bile farklıdır her duygunun. sözler yalandır, duruşlar yalandır, el tutuşlar, sevişmeler.. ama bakışlar gerçektir. ay ışığı yalandır yavrucağım, güneşin sıcaklığı gerçektir.
seni sende bitirdiğimin kaçıncı günüdür bugün. hala göğsümde o ağırlık. kaygılarım geçmişten değil, gelecekten. beni sensiz bir hayat bekliyor. sensiz, zor, uzun, bir o kadar da kısa bir hayat. adını anmak, her yerde senden bir parça bulmak.. geleceği görmeye çalışyorum. saçlarım ağaracak ve titreyecek ellerim, ellerim buruşacak.. istemiyorum yavrucağım solmasın ellerim bir kez daha tutmadan ellerini. kucağında son bir defa daha uyumadan daralmasın nefesim.
söyle sevgili ben neyim? nerdeyim? ne haldeyim?
gel tut ellerimi son bir kez daha. nefesini hissedeyim çok geç olmasın. öleceğim sevgili pişmanlıklarımdan. sarıl sarmala kollarınla çok geç olmasın..
evet biricik sevgilim ben bu yazıyı sana yazıyorum, elimde bir dolma kalem, gözlerimdeki yaşların indiği kağıdın üstüne döküyor bu nağmeleri. artık çok geç, biliyorum çok üzdüm seni, felek denen şey banada vurdu ve sızlıyorum. affedeceğini bilsem, gelir kapına inlerdim ama ben bir gurursuzu sevmedimki...
***
ilk buluştuğumuz günü hatırladığımda tutamıyorum kendimi be çirkin seni bekletmemek için bir saat önceden gitmiştim o yere ama engel olamadım çünkü sende oyle düşünerek gelmiştin caddede gezmek isterdim ama güzelliğini kimseyle paylaşmak istemiyordum o yüzden okulun bahçesine gidip ağaçların altında bir bankta oturmuştuk. ben deniz mavisi gözlerine bakarken sen birden ayağa kalktın ve
+beni ne kadar seviyorsun aşkım ?
-bilmek istermisin ?
-kapat gözlerini
+kapadım
-şimdi aç
+bu ne aşkım
-işte bu çamurlara olan sevgin bana olan sevgin sağ elimdeki güle olan sevgin ise benim sana sevgim demiştim
sonra yine oturmuştuk ya hani o zaman gerçekten mutlu olmuştun ve içime işlemişti mutluluğun şimdi benim üzüntüm senin içine işliyormu be çirkin ? işliyor değilmi sende beni sevdiğin için bütün herkesi reddettin gerçi gözleri mor kişilerle çıkmazsın diye reddettin belki ama ben seni hala seviyorum ve o gülü sakladığınıda biliyorum o gül hiç solmayacak güven bana çirkin.
Yaşama amacını çözebilmiş değilim henüz. Neden yaşadığımın farkında bile değilim hala sanırım. Yaradılışımdan kaynaklanan bir duygusallıkla yüklüyüm. Yaşlı bir amca veya teyze gördüğümde, ağlayan bir çocuk gördüğümde içimden bir parçanın koptuğunu hissederim.
Acaba şirketlerde olduğu gibi bütçe mi ayarlanmıştı dünya yaratıldığında. Şirketlerde nasıl her yılın başında "bu yıl ki maaş bütçemiz şudur" diye plan yapılıp sonra o plan üzerinden çalışanlara pay ediliyor ya acaba dünya yaratılırken de duyguların tamamı hakkında belli bir bütçe ayrıldı da bazılarına az, bazılarına hiç, bazılarına ise onlardan çok fazla duygu mu verilmişti.
Birçok insanın olaylara bakış açılarını izledim. Başlarına gelen olaylara verecekleri tepkileri merak ettim. Empati kurdum üzerinde o olayların. Benim canımın yanacağı bir olay bir başkasının canını yakmıyordu bile. Ya da onun umursama duygusu yok olmuştu.
Bir de vicdanı olmayanlar vardı. insanların canını bile bile yakıp hayatlarına hiçbir şey olmamış gibi devam eden ve arkasındaki enkazın altında kalan canı yok sayan insanlar!
Bir tarafta hayatından birçok şeyi inancı, duyguları koparılmış ve enkaz yıkıntısına düşmüş insanlar, bir tarafta can yakmış olmanın gururuyla ortada gezen ve hayatına yeni şekiller aramakta olan vicdansızlar.
Mutluluğun ne kadar saf değerler üzerine kurulu olduğunu bilmeden yaşayan zavallılar!
Mutluluğun, aşkın, sevginin, merhametin, vicdanın ne derece önemli olduğunu kavrayamamış, bunları taşıyan bir insan gördüğünde o insanı yıkmak uğruna, inancını yitirmesine sebep olarak ona savaş açan duygu yoksunu zavallılar!
Mutluluk gerçek saflığı ile kapınızı çalacak mı sanıyorsunuz?
Canını yaktığınız, hayatı ile oynadığınız, ömründen günler, aylar, yıllar çaldığınız o insanların her damla gözyaşının bedelini ödemeyeceğinizi mi sanıyorsunuz?
Ah almadığınızı mı sanıyorsunuz?
Bir insanın yüreğini acıtıp, ömründen günler çalıp, gözünden geceler boyu yaş akıtıp sonra mutluluğu hak ettiğinizi mi düşünüyorsunuz?
Öyle ise çok yanılıyorsunuz!
Yorgunum duygusuz insanlar tanımaktan!
Yorgunum duygularımı boş insanlar için harcamaktan!
Yorgunum merhametimin içimi acıtmasından!
Yorgunum artık bu kadar duyguyu taşımaktan
seni en çok güneşli havalarda özlüyorum.. sıcağın baharın tadını çıkaramadığımızda.
yağmurlu havalarda da hüzünleniyorum. yoksun aynı şemsiyenin altına girmek üzere yanımda diye..
kar yağdığındaysa özlemim daha da artıyor neşemi paylaşamadığım için.
suratının ortasına kar topu fırlatıp, yağan karın altında yatıp melek yapamadığımız için..
seni en çok uyanıkken özlüyorum ben yine de.. aklıma hep geldiğin için hayallerimden hiç çıkmadığın için..
uykumdayken seninleyim çünkü ben.. yanımdasın.. elim göğsünde, ellerin saçlarımda.. benimlesin...
benimsin.. seninim..
sen bana bakıyorsun iyi bir arkadaş görüyorsun..
ben sana bakıyorum aşkı görüyorum..
sen aynaya bakıyorsun güzellik görüyorsun..
ben aynaya bakıyorum kendimden utanıyorum..
bu aralar kafamı yastığa koyduğumda sadece bir tek şeyi hayal ediyorum..
ikimiz yanyana aynanın karşısında birbirimizin gözlerinin içine bakarken..
senden hatırladığım son sözler. çok düşünmüştüm üzerinde. beni kaybeder mi acaba diye. hayır tabiki. sende biliyorsunki hayatında bir dönem yaşadım, yaşattın, yaşattım. kazancıyla kaybıyla.
hiç pişman değilim. olmayacağımda. sana dair herşey çok güzel va anlamlıydı. anılarımda kalıntıların sağlam. iyi ki seni yaşadım.
dün gece yine geldin rüyama
sarıldım ağladım sana
dedim ki "rüyamda ayrıldığımızı gördüm, hani bırakmayacaktın beni?"
dedin ki "rüya o bitanem gerçek değil ki"
hani rüyaydı?
hani?
yalancı!
bunu hiçbir zaman okumayacağını biliyorum..
seni seviyorum!
seni çok seviyorum!
seni her şeyden çok seviyorum!
şuan sözlüktesin ve 33 tanede entry girmişsin bu gün ve bunuda okuyacağını biliyorum... ulan bana o lafları söylerken hiç mi için acımadı... ağzına sıçayım senin!
Sevgi neydi?Sevgi emekti öyle demişti Türkan Şoray...
en çok o kadını sevmişimdir bilirsin...
Peki soruyorum sana sevgi emekse ben bu kadar emek verirken sen neden benim değilsin...
Neden elinsin bebeğim...
hayat bir paket çikolata gibidir, içinden ne çıkacağını bilemezsin. bitter de çıkabilir, beyaz çikolata da...
hiç bu kadar samimi, sevecen ve güzel konuşmamıştık. duyguları sınırlayıp, çekimser davranmıştın. bir kişinin içine huzur doldurmak, benim içime daha fazla huzur doldurur. senin gülümsediğini gördüm, dünyaya bedel. bana içinin huzur dolduğunu söyledin, dünyaya bedel. içkiyi bıraktım, kimse inanmıyor, ama bu sözleri duydum, sarhoş oldum. huzurla başımı yastığa koydum.
cahil cesareti miydi yoksa gözün körlüğü müydü, başka bir şeydi. seni sarmaktan korkuyorum, kaburga kemiklerin kırılır, içimden gelen o duyguyla seni kucaklasam. beynin yorulur, sana neler düşündüğümü anlatsam. aklın almaz, her an seni düşündüğümü söylesem.
beni düşündüğünü söyledin. demek beni düşündün, çok düşüncelisin. kim bilir neler düşündün, ya da yalan söyledin. elbet bu zor günler geçecek. huzur içinde başını yastığa koyacaksın. ve gözlerini kapayacaksın. düşüneceksin ki, ben mutluyum. ben de huzur içinde yastığa başımı yaslayacağım. huzur içinde... ve gözlerimi kapayacağım.. ve düşüneceğim ki ben mutluyum. sonra üzerimizi yavaşça örteceğim, baş başa mutlu olacağız...
biliyorum bir daha gelmeyeceksin belki beni coktan unuttun hatta ben senin icin hic bir zaman basrol oyuncusu olmadım hep 2.adamdım ama sen.. sen benim icin hayatımın yönetmeni konumundaydın seninle gülüp seninle hüzünleniyordum.sen.. hep sen diyip duruyorum,biliyorum ama, benden bahsedecek fazla bir sey yok beni ben yapan her sey sendeydi ve sen onları alıp gittin simdi kimlesin ne haldesin pek bilgim yok ama ben hala sendeyim mevsimlerden sonbahar günlerden cumartesi..